Makale

Âlimsiz Ve Hocasız Bir Neslin Başına Gelenler

PaylaÅŸ:

 

Topluma âlimler yön vermiyorsa cahiller yön verir ve cahillerin yönlendirdiÄŸi bir toplum asla iflah olmaz. Ä°ÅŸte bizim iflah olmaz derdimizin müsebbibi bu durum olsa gerek. Bir memleket düÅŸünün… Ä°ki büyük savaÅŸ yaÅŸamış… 2,5 milyon2 gibi muazzam sayıda kayıplar verilmiÅŸ. Verilen tüm bu insan kaybı ve maddî kayıpların acısına yanamadan ve belini doÄŸrultamadan, belki de tek dayanak unsurları olan manevî deÄŸerleri de ellerinden alınmış bir memleket... Akla zarar uygulamalarla; mesela, ÅŸapka takmadı diye yüzlerce âlimin asıldığı bir memleket… Böyle bir memleketin kolay kolay iflah olması mümkün müdür? Bu sorunun cevabını, bir taraftan iflah olmaya, bir taraftan da iflah etmeye çalışanlar zannederim daha gerçekçi vereceklerdir.

Ä°ÅŸte tüm bu zorlukları ve zulümleri yaÅŸayan bu toplumu, belki fiili savaÅŸtan daha beter bir zorluÄŸun içine attılar ki; bu da cehaletle yaÅŸama zorluÄŸu. Hocaları yok edilmiÅŸ, okuma-yazması elinden alınmış, yüzyıllardır yönetildiÄŸi Ä°slam hukukunun adı bile yasaklanmış, batının kendi dinsizliÄŸi ile ÅŸekillendirdiÄŸi hayat tarzı dayatılmış, hâsılı kelam zulmün, asimilasyonun, alinasyonun, dönüÅŸtürmenin envai çeÅŸidi uygulanmış bir toplum. Ä°nsan tüm bu yapılanları düÅŸününce ve bugün çok büyük zulümler yaÅŸayan Ä°slam coÄŸrafyasındaki diÄŸer ülkelerle kıyas edince, “bu ülkede yaÅŸananları hiçbir ülke müslümanı yaÅŸamadı” diyesi geliyor.

Ülkemize ve insanımıza bu zulümleri reva görenler, bu dönüÅŸümü gerçekleÅŸtirirken; ‘kaynağı kökünden kurutma’, ‘yılanın (!) başını ezme’ yoluyla çok akıllıca bir yöntemle hareket ettiler. Ve olanlar oldu. Toplumu yeniden ayaÄŸa kaldırabilecek ve o topluma doÄŸru bir yön verebilecek insanlar, yani âlimler, hocalar ya öldürüldü ya sürgün edildi ya da susturuldu. Åžapka takmadığı için asılan Atıf Hoca’dan, Ä°stiklâl Mahkemesi’nin idam kararını öÄŸrenmeden Hakkın rahmetine kavuÅŸan, dirisi zulümden kurtulan, ancak mezarı açılıp ölüsü idam edilen Mevlevî Ä°brahim Hakkı Efendi’ye, ömrü sürgünde geçen Üstad Bediüzzaman’dan, talebelerine Kur’an öÄŸretmek için tren kompartımanlarında ders veren Süleyman Tunahan Hazretlerine…

Aslında sadece bu büyük âlimler deÄŸil, halkın içinde bulunan ve tek yaptıkları Kur’an öÄŸretmek olan hocalar da çok büyük korkular ve zulümler yaÅŸadı. Üstelik bu zulümleri yaÅŸayan tanıkları bulmak, daha 5–10 sene öncesine kadar da mümkündü. Bundan 7–8 sene önce bir arkadaşımın akrabası olan, Cumhuriyet döneminde insanlara Kur’an öÄŸretmiÅŸ, bu nedenle de adına ‘Hoca Nine’ denilen 95 yaşındaki bir neneyle tanıştım. Hafızası mükemmeldi. Hoca Nine’ye, o dönemde nasıl Kur’an öÄŸrettiÄŸini, ne zorluklar yaÅŸadığını sorduÄŸumda, çok samimi ve içten duygularla bana yaÅŸadıklarını ÅŸöyle anlattı: ‘Kızım, Adana’nın yarısına (yani Kur’an öÄŸrenmek isteyenlerin yarısına)  Kur’an’ı ben öÄŸrettim ama çok zorluklar yaÅŸadım. Rahmetli babam evimizin altındaki odayı bana tahsis etti. Talebelerime tek tek gelmelerini öÄŸütledim. O zamanlar iki kiÅŸiyi bir arada görseler ÅŸüphelenirler, karakola götürürlerdi. Böyle bir ÅŸey olmasın diye çok dikkat ederek, yıllarca Kur’an öÄŸrettim. O dönemde Kur’an öÄŸreten birçok kimse hapse atıldı. Kızım, ben hiç evlenmedim, bizim burada bir kızın hapse girmesi de ayıptır. O nedenle çok dua ettim hapse girmeyeyim diye. Allah’a ÅŸükür Rabbim, öyle bir durum da yaÅŸatmadı ama çok zorluklar, çok korkular yaÅŸadık, yine de devam ettik Kur’an’ı öÄŸretmeye…’. Bilmem, birileri bu yazıyı okur ve hoca nineyi yaptıklarında dolayı mezarından çıkarır ve yargılar mı, hiç belli olmaz.         

Âlimler ve hocaların başına bunlar gelince, sadece Kur’an okumayı öÄŸrenmek bile bu kadar zorlaşınca, halkın başına neler geldi? Bu sorunun cevabını kendi ninemize, annemize, çevremize baktığımızda bulabiliyoruz. Geçen gün ninemin namazda bir ÅŸeyi yanlış yaptığını gördüm ve bunu ona söyledim. Ninem: “Kızım, ben hiç hoca görmedim. Rahmetli babam sadece bir haftalığına köye bir hoca buldu, gizli saklı getirdi. O bir haftada ne öÄŸrendiysek, çocukluÄŸumuzdan beri, o ÅŸekilde kılıyoruz namazımızı. Biz sizin gibi hoca görmedik, kitap da okumadık.” Yine annemden; askerler evlerde kitap araması yaparken dedemin bir ilmihal kitabını saklamak için, var gücüyle evin kocaman bir taşını söküp kitabı oraya gizlemesini ve böylece tevkif edilmekten kurtulması olayını dinledim. Böyle bir memleket bizim memleketimiz. Eminim herkesin büyüklerinden dinlediÄŸi böyle olaylar vardır. 

Ä°ÅŸte gerçek âlimlerimiz, hocalarımız yok edilip toplumumuz cahil bırakılınca, topluma sözde hocalar, yani, aslında cahiller yön vermeye baÅŸladı. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Allah Teâlâ insanlardan ilmi çekip almaz, ancak âlimleri çekip alınca ilmi de çekip almış olur. Artık kara cahil bir zümre kalır. Halk bunlardan dini ihtiyaçlarını sorar, onlar da (ayet, hadis gözetmeden) kendi düÅŸünce ve arzularına göre fetvâ verip, hem kendileri saparlar hem de baÅŸkalarını saptırırlar” buyurur. Hadiste bildirilen durumun aynısıdır bizim başımıza gelenler.

Cahil bir toplum oluÅŸturmak için birinci adımda âlimleri yok ettiler, ikinci adımda sahte hocalar yetiÅŸtirerek, topluma onlar yön versin istediler. Tevhidi anlatmayan, ölü yemeklerinde insanlar âdeta ölü kalsınlar diye dini deÄŸil mıymıntılığı anlatan, peygamberlerin ortak ahlâklarından olan, ‘Ben sizden de bir ücret talep etmiyorum’ ahlâkının yerine, para karşılığında hocalığını satan sözde hocalar. Bu hocaların varlığı toplumu düzeltmek bir yana daha beter, toplumun hocaya, ilme, Ä°slam’a bakışını bozdu. Durum böyle olunca, temel doÄŸrular dahi yanlış bilinmeye baÅŸlandı. Ä°slam’ın tevhid hakikatinin yerine, yanlış bir tevhid anlayışı yerleÅŸtirildi. Ä°ÅŸte bizim toplumumuzun en büyük problemlerinin başında gelen; ‘hakikatleri bilmemekten ziyade, yanlış bilmek’ durumu böylece ortaya çıktı. Yanlışı düzeltmek her zaman, doÄŸruyu anlatmaktan zordur. Bugün gerçek hocaların önünde duran asıl zorluk da budur. Bu yüzden, topluma yön verecek olan hocalarda bulunması gereken en önemli özellik; hakla batılı birbirinden ayıran insan olma özelliÄŸidir. Çünkü hakla batılı öncelikle zihnen birbirinden ayıramayan bir hocanın ilmi ÅŸüphelidir, zaten hakla batılı ayıramayan kiÅŸinin, kendisi dalalettedir.

Toplum olarak içinde bulunduÄŸumuz tüm bu kafa karışıklığı problemlerine raÄŸmen, bugünün gerçek hocaları, iÅŸe en temel meseleden yani tevhidden baÅŸlayıp toplumun yeniden ihyası için çalışmaya koyulmalıdır. Bu kadar bozulmuÅŸ ve yanlış eÄŸitilmiÅŸ bir toplumu düzeltmek, özellikle iÅŸin başında hiç kolay olmayacaktır. Bu zamana kadar bildikleri yanlışların doÄŸru olduÄŸunu zannedenler, doÄŸruların da yanlış olduÄŸunu zannedecek ve gerçeklere direneceklerdir. Ancak ‘sadece gerçekleri konuÅŸsunlar diye kendilerinden söz alınan’ gerçek hocalar, bu direnci kırmaya ve gerçekleri anlatmaya devam etmelidirler. Yanlışların doÄŸrular karşısındaki direnci köksüz bir direnç olacak ve Hak her zaman, batıla galip gelecektir.