Güncel Analiz

Alparslan Kuytul Hocaefendi’den Gündeme Dair Analizler

PaylaÅŸ:

 

Küresel bir sorun haline gelen corona virüs salgını ülkemizde de birtakım geliÅŸmelere neden oldu. Virüsün yayılmasını önleme adına alınan tedbirler kimilerine göre yetersiz gelse de kimilerine göre de oluÅŸan yeni düzenin habercisi. Bu konuyla alakalı Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin yapmış olduÄŸu analizleri sizlerle paylaşıyoruz.

CUMA NAMAZININ Ä°PTAL EDÄ°LMESÄ°

Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı, aldığı kararla Cuma namazlarının kılınmayacağını ve camilerin de o saatte kapalı tutulacağını açıkladı. Aldığı önlemler konusunda bir abartı yaptıysa bunun sorumluluÄŸu o kuruma aittir. Cuma namazını iptal etmeyi gerektirecek kadar ciddi bir tehlikenin olup olmadığı hususunda net bir bilgiye sahip deÄŸiliz. EÄŸer durum gerçekten bu derece önlemler almayı gerektirecek kadar vahimse, o halde Cuma namazının da kılınmama kararı normaldir hatta devletin vazifesidir. EÄŸer bu derece deÄŸilse ve bu kadar iÅŸi abartmaya gerek yoktuysa bu kararı alanlar bunun hesabını Allah’a verirler.1

Åžu da bir gerçek ki; ÅŸu anda devlet daireleri, fabrikalar, toplu taşıma araçları, bir kısıtlama olsa da hizmet vermeye devam etmektedir. Dolayısıyla bu noktada Diyanetin bu kararları mahalle baskısıyla aldığını düÅŸünmek için haklı sebeplerimiz var. Mesela; neden henüz daha birçok yasaklama ve kısıtlama kararı alınmamışken, okulların kapatılmasıyla beraber hemen Cuma namazına da böyle bir yasaklama getirilmiÅŸtir? BeÅŸtepe’de kılınan VÄ°P Cuma namazında yapıldığı gibi hijyen ve sosyal mesafe açısından birtakım tedbirler alınmak suretiyle, tüm camilerde de bu ÅŸekilde Cuma namazı kılınamaz mı? Åžu anda bankalara, marketlere de gerek ateÅŸ ölçmek gerekse maske takmak gibi uygulamalarla pekâlâ girilebilmektedir. Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in zamanında olduÄŸu gibi tek ezan ve kısa bir hutbe okuyarak Cuma namazını beÅŸ on dakikada kılmak mümkün olabilirdi. Ama her nedense Diyanet çok erken ve bence mahalle baskısıyla böyle bir karar almıştır.

Açıklanan son karara göre de her hafta bir camide yine VÄ°P Cuma namazı kılınacağını öÄŸrendik. Bu karar aslında devletin ÅŸu anda ne kadar acemice yönetildiÄŸinin de bir göstergesidir. Bakanlıklara varana kadar, birçok alanda devlet iÅŸ bilmeyenlerin eline kalmış maalesef. Bunu Millî EÄŸitim Bakanlığının EBA yayınları uygulamasında da çok net görmek mümkün. Son derece beceriksiz, çok kısa ve sürekli aynı dersleri tekrarlayarak yaptıkları yayınlarla telafi sürecini yönetemedikleri aÅŸikâr.

Her hafta ülkemizde sadece bir camide kılınması kararını alanlara sormak lazım: “Neden her hafta, her ilde bir camide hatta her camide deÄŸil?” EÄŸer bir camide birtakım önlemlerle kılınabiliyorsa tüm camilerde de bu ÅŸekilde kılınması mümkündür. Devletin her bir cami için ateÅŸ ölçmek, risk grubunu almamak, maske takmayı zorunlu tutmak ve belli aralıklarla saf tutulmasını saÄŸlamak gibi önlemleri almaya gücü yeter elbette. Ama maalesef Diyanetin böyle bir kararlılık göstermediÄŸine ÅŸahit olmaktayız.

Bir farzı terk etmemek için her türlü çareye baÅŸvurmak, bütün imkanlarımızı seferber etmek zorundayız. Ancak her ne kadar bu karar tam olarak kafamda oturmuyor olsa da yetkililerin elindeki bilgilere de sahip olmadığım için bu iÅŸin sorumluluÄŸu da vebali de bu kararı alanlara aittir diyor, Cuma namazı kılmak için herhangi bir ÅŸekilde sorun çıkarmanın, ısrarcı olmanın doÄŸru olmayacağını da belirtmek istiyorum. Herkes evinde öÄŸlen namazını kılacak ve bir vebal varsa o da bu kararı alanlara ait olacaktır.2

SOKAÄžA ÇIKMA YASAÄžI VE ALINAN TEDBÄ°RLER

Devletin elindeki bilgiler elimizde yok ama “Gerçekten sokaÄŸa çıkma yasağı ilan edilmesini gerektirecek bir durum var mıydı” derseniz ben o kadar büyük bir tehlike olduÄŸunu zannetmiyorum. Türkiye’deki vaka sayısı ÅŸu an birçok devlettekinden daha az olmasına raÄŸmen, bu tarz ciddi tedbirler, acaba iÅŸin içinde baÅŸka planlar mı var diye kuÅŸkuları arttırıyor. EÄŸer gerçekten samimi bir ÅŸekilde saÄŸlık içinse bu yasaklama, fazla uzatılmamak koÅŸuluyla normal kabul edilebilir. Ama önceki tecrübeler, acaba diktatörlüÄŸe doÄŸru mu götürülüyoruz gibi soruları aklımıza getiriyor. 15 Temmuz bahane edilerek toplum üzerindeki baskıların arttırıldığına, ifade özgürlüÄŸünün rafa kaldırıldığına, her konuÅŸanın susturulup hapse atıldığına ve birçok kesimden insana zulümler yapıldığına ÅŸahit olduk, olmaktayız. OlaÄŸanüstü hâl ilan edilmesiyle yürürlüÄŸe koyulan kararnameler nasıl ki daha sonra kalıcı kanunlara dönüÅŸtürüldüyse, bir ÅŸeylerin bahane edilip baskının arttırıldığı dönemler, ister istemez bu yönde kuÅŸkuları arttırıyor. Acaba toplum, salgın bahane edilerek baskı ortamında yaÅŸamaya alıştırılmak ve bundan sonra insanların bir araya geldiÄŸi konferans gibi, vakıf, dernek faaliyetleri gibi etkinliklere yönelik yasaklar da kalıcı hale mi getirilmek isteniyor diye düÅŸünmeden edemiyor insan. Ben ÅŸahsen güvenemiyorum, hayat normale döndüÄŸünde özgürlüÄŸü kısıtlayıcı tedbirler de kalkar diyemiyorum. Maalesef 2014 yılından bu yana kurulan baskıcı düzen, özgürlüklerde bir geniÅŸleme olacağına dair güvenimi kaybettirdi bana. Salgın bittikten sonra da konferanslar gibi; vakıfların, derneklerin faaliyetleri gibi birçok etkinliÄŸi hatta insanların bir araya gelmesini tamamen yasaklıyoruz derlerse, açıkçası ben ÅŸaşırmam. Çünkü oraya doÄŸru bir gidiÅŸ hissediyorum, inÅŸallah öyle deÄŸildir.3

CUMHURBAÅžKANI’NIN BAÄžIÅž TALEP ETMESÄ°

Bir devlet baÅŸkanının kendi halkını bağış yapmaya teÅŸvik etmesinde bir yanlışlık yoktur. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem de bağış yapmaya, fakirlere yardım etmeye teÅŸvik ediyordu. Ama arada fark vardı; Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem de halk gibi lüksten uzak ve çoÄŸu zaman karnı aç olarak yaşıyordu. Kendileri süper lüks bir hayat yaÅŸarlarken insanlara; sabredin, bağış yapın derlerse bunun halk üzerinde pek bir etkisi olmaz. Halk da yardım etmeye, elini cebine atmaya alışsın diye yapılıyorsa yine makul olabilir. Ama her ÅŸeye zam yapılıyor olmasına raÄŸmen devletin parası kalmadı diye yapılıyorsa, o zaman insanlar bu para nereye gitti diye sormaya baÅŸlar. Demek ki yıllardan beri memleket doÄŸru ÅŸekilde idare edilmemiÅŸ; sanayiye, tarıma, hayvancılığa gerekli yatırımlar yapılmamış; yola, betona, köprüye, havaalanına yatırım yapılmış ve memleket bu hale gelmiÅŸ diye anlaşılır. Gerçekten devletin gücü olsaydı böyle bir yardım kampanyası yapılır mıydı? Aslında insanların kabullenemeyip itiraz ettiÄŸi noktanın bu olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Ekonominin bu hale gelmesinde devletin düzgün idare edilmemiÅŸ olmasının etken olduÄŸunu düÅŸünüyor insanlar ve bundan dolayı bu kampanyadan rahatsız olduklarını dile getiriyorlar.

Halkın tepkisi devletin kasasının boÅŸaltılmış olmasına ve halkın vereceÄŸi beÅŸ on kuruÅŸa muhtaç duruma düÅŸürülmüÅŸ olmasınadır aslında. Yoksa yardımlaÅŸmayı teÅŸvik etmek için bağış kampanyası yapılmasından kimse rahatsız olmazdı sanırım. Kim olsa belki siz de ben de o makamda olsak, böyle bir kampanya yapmayı düÅŸünürdük. Ama asıl rahatsız edici olan tarımın, sanayinin neden bitme noktasına getirildiÄŸi, neden doların yedi liraya yaklaÅŸtığı meselesidir. Bir de bunun üzerine, belediyelerin bu gibi bağış kampanyaları yapmaları yasaklanınca, sadece biz toplayabilir, biz dağıtabiliriz noktasına getirilince, (ki bu tamamen yanlış bir uygulamadır) bu kampanyanın birliktelikten öte bir ayrışmaya götürdüÄŸünü söylemek yanlış olmaz.4

1.        youtu.be/lZjjmW83xto

2.        youtube.com/watch?v=o17YBDHlc8M

3.        youtu.be/-EDQIgZl-uA

4.        youtu.be/KdwE7AVSYdA