Gündem

Büyük Kumpas Dosyasının Bir Yıllık Süreci

Paylaş:

Geçtiğimiz yıl Eylül ayında iki Furkan Hareketi mensubuna Adana Emniyetinde işkence yapıldığı öğrenilmiş ve siyah gözlüklülerin Furkan Hareketine yönelik yeni bir kumpas hazırlığı içerisinde olduğu anlaşılmıştı. Üzerinden 1 yıl geçen bu kumpas süreci hakkında avukatların yapmış olduğu açıklamaları sizler için derledik.

1 YILLIK SÜREÇTE YAŞANANLAR

Dolandırıcı iş adamı Koray S.’nin kaçırılma iddiasına binaen 1 yıldır gerekçesiz ve dayanaktan yoksun olarak Furkan Gönüllüleri tutuklu durumdadır. Süreçten bahsetmek gerekirse, 2021 yılı Eylül ayında müvekkillerimizin emniyette göz altına alındıkları haberi üzerine emniyete gittiğimizde Yusuf T. ile görüşmek istediğimizi söyledik, uzun uğraşlar sonrasında görüştürülmek üzere nezarethaneye indirildik. Yusuf Bey avukat görüş odasına geldiğinde yüzünde korkunç bir ifade vardı. Kendisine durumunu sorduğumuzda: “Beni yukarıdan indirdiler ve ben şu anda işkenceden geliyorum” dedi. Yaşadıklarını anlatmakta güçlük çeken Yusuf Bey: “Çırıl çıplak ve anadan üryan bir şekilde işkence yaptılar” dedi. Yusuf Bey anlatıyordu ama başı yerden kalkmıyordu. Emniyet dediğimiz emniyetsiz yerde kendisini çırıl çıplak soymuşlar ve kolunu ters çevirip yere yatırmışlar. Ardından üzerine çıkıp, vurmuşlar. Bir şişe suyu ağzına boşaltarak ağzından ve burnundan su getirmişler.

Bir insan hakkında suç iddiası varsa bu insanın kanuni hakları verilir, ailesine haber edilir, avukatıyla görüştürülür sonra gerekli deliller çerçevesinde savcının talimatıyla ifadesi alınır. İfadesi alındıktan sonra savcıya bilgi verilir, dosyadaki deliller anlatılır. Savcı gerekli görürse ifadesini alır, almazsa Sulh Ceza Hakimliğine ya tutukluluk talebiyle ya adli kontrol talebiyle ya da serbest kalma talebiyle sevk eder ve bu insan ya bırakılır ya da tutuklanır. Hukuki olarak süreç bu şekilde işler. Ama müvekkillerimizin emniyetteki süreci bu şekilde işlemedi; Yusuf ve Haydar Bey’e işkence yapıldı. Bizler işkenceyi öğrendiğimiz anda tutanak tuttuk. Müvekkillerimize emniyette polis tarafından işkence yapılmasının nedeni “meydana getirilen suçu kabul ettirilmeye zorlamadır.” Kabul edilmediği için de işkence yapılmıştır. İşkencenin varlığı dosyanın boş ve bir kumpastan ibaret olduğunun en bariz göstergesi olmuştur.

Savcı, Yusuf T., Haydar A. ve Erdal E.’nin ifadelerini aldıktan sonra tutukluluk talebiyle mahkemeye sevk etti. Biz mahkemede soruşturmanın baştan aşağıya fiyasko olduğunu, dosyada hiçbir sabit ve somut bir delil olmadığını, müvekkillere suç isnat edildiğini ve bu suçu kabule zorlandıklarını, kolluğun delil meydana getirme çabası içerisinde olduğunu hâkime anlattık. Yapılan yargılama sonucunda hâkim adli kontrol dahi vermeden direkt serbest bıraktı. Fakat savcı beyin itirazı üzerine müvekkillerimiz bir gün sonra üst mahkemenin, kalem odasında vermiş olduğu ayak üstü bir mahkemeyle tutuklandılar. Dosyadaki gerekçe ise, “kaçma şüphesi ve delillerin karatılması” idi. Kaçacak olsalar serbest kaldıkları zaman kaçabilirlerdi ama müvekkillerimiz kendilerinden emin olduklarından dolayı rahatlardı. Zaten tezgâh hazırlanmış, düzen kurulmuş iş sadece usule uyduruldu.

En basit tutuklama hadisesini anlatarak dosyanın ne denli boş olduğunu ve ne denli kumpas üzerine kurulduğunu anlatalım: Emrah T.’nin tutuklanma gerekçesi, kaçırılma olayında kullanıldığı iddia edilen aracı yıkattığı için delil karartmadan dolayı idi. Delil karartma gerekçesiyle bir insan tutuklanabilir mi? CMK Madde 100 tutukluluk hallerini düzenler. Tutukluluk hallerinden bir tanesi kuvvetli suç şüphesidir. Kuvvetli suç şüphesinin varlığı, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz olduğu hallerde olur. Emrah T. sadece arabanın dışını yıkıyor. Dosyada yıkamacının ifadesi de mevcut. Polisin kendisi de paspaslardan yıkamacıyı buluyor ve yıkamacı: “Ben sadece arabanın dışını yıkadım, içini hiç yıkamadım” demiş. Emrah T.’nin ne dosyayla uzaktan yakından alakası var ne de dosyanın herhangi bir yerinde bir görüntüsü var buna rağmen tutuklandı. Bir başka örnek de Haydar A.’nın tutuklanma süreciyle ilgili. Kendisi Emniyet tarafından aranarak ifadeye çağırılmış. Kendisi de zorlanmadan ifadeye gitmiş. Haydar A. böyle bir kaçırılma hadisesinin içerisinde yer almış olsaydı tedirgin olup, kaçıp, saklanabilirdi ama o kendi isteğiyle ifadeye gitti ve çok ilginç bir şekilde Haydar A. ifadeye kendi isteğiyle gitmiş olmasına rağmen kolluğun düzenlemiş olduğu raporda yakalanarak göz altına alındığı ifade ediliyor. Tüm bunlar dosyanın çok büyük bir kumpastan ibaret olduğunun göstergesidir.

Kurulan kumpas cezaevlerinde de devam etmektedir. Cezaevinde bazı tutukluların yanına ne olduğu belli olmayan kişilerin tutuklu kılığında gelip onlara bazı teklifler yaptığını biliyoruz. Tutuklu sayısını çoğaltarak çözülme ihtimalinin kuvvetleneceğini düşündüler. “İsim verin, kurtulun” mantığıyla korkutarak onları bu yola sevk etmek istediler. Mesela bir tutukluluk incelemesinde nöbetçi hâkim dosyayı bilmiyor ama: “Hâlâ isim vermeyecek misiniz?” diye sorabiliyor. Delil var diye tutukladıklarını söylemelerine rağmen delil arama çabasına girmeleri bile kumpas dosyası olduğunun göstergesidir. Bununla “Bize bunu Alparslan Kuytul yaptırdı” dedirtmek istiyorlar. Ellerindeki delil yetersizliğinden dolayı işkenceyle ve uzun süreli tutukluluk ile bir itiraf alarak ellerini daha da güçlendireceklerini düşünüyorlar.

Süreç bu şekilde ilerlerken aynı zamanda Koray S. verdiği ikinci ifadede müvekkilimiz Alparslan Hoca’nın talimatıyla 7 kişinin Koray S.’yi kaçırdığını iddia etti. Koray S.’nin Alparslan Hoca’dan şikayetçi olmasının üzerinden 8 ay geçtikten sonra Alparslan Hoca gözaltına alındı ve somut hiçbir delil olmadan Alparslan Hoca tutuklandı. Alparslan Hoca tutuklandığı zaman çocuklarıyla görüştürülmek istendi ve savcı bey kesinlikle çocuklarıyla görüştürmek istemedi. Çok zor bir şekilde Alparslan Hoca’yı iki küçük kızıyla görüştürdük. Bir hukukçu iki şekilde karar verebilir: Ya hukuka uygun karar verir ya da vicdanıyla karar verir. Sadece hukukla karar veremez, çünkü bir hukukçuda hem hukuk hem de buna bağlı olarak vicdan olması gereklidir.

Biz dosyayı her gün takip ediyoruz, dosyaya yeni bir şey girmemesine rağmen iddianame hâlâ hazırlanmadı. Bir yıl geçmiş olmasına rağmen iddianamenin hazırlanmamış olması dosyanın bir kumpas olduğunun ve dosyada yeterli delilin olmadığının en büyük göstergesidir. Çünkü dosyada yeterli delil olsaydı şu ana kadar iddianame hazır olur ve gerekli yargılama başlardı. İşin özü bunlar kendilerince bir senaryo meydana getirdiler ve: “Biz bu suçu işkence ile kabul ettiririz, dayanamaz kabul ederler, diğer boşlukları da doldururuz” diye düşündüler ama hazırladıkları senaryo, yaptıkları hatalar art arda ortaya çıkınca, hazırladıkları dosya ellerine yüzlerine bulaştı.

Alparslan Hoca Patnos’ta tecrit altında, psikolojik işkence görüyor. Ziyaretine gittiğimiz zamanlarda öyle anlar yaşanıyor ki biz o görüşme odasında bazen ağlayacak duruma geliyoruz. Madem adli bir dosya ve madem bu kadar delil var neden psikolojik işkence uygulanıyor, neden tecrit altında tutuluyor? Adana’da tutuklandı ve 1000 km uzaklıktaki Patnos’a sürgün edildi. Bununla hem ailesine hem de avukatlarına zulmetmek istiyorlar. Bugün Patnos’a mevcut ekonomik koşullarda arabayla veya uçakla gidip gelmek 4-5 bin TL. Her açıdan Alparslan Hocaya baskı kurmak, işkence yapmak istiyorlar. Bunlar dahi dosyanın siyasi bir dosya olduğunu gösteriyor.

Son durumu belirtmek gerekirse, Furkan Gönüllüleri ve Alparslan Hoca adına Anayasa Mahkemesine de başvuru yaptık. İddianame ne zaman hazır olur, bu zulüm ve haksız tutukluluk daha ne kadar devam eder bilemiyoruz... Maalesef günümüz Türkiye’sinde özellikle siyasi bir dosyada hukukî bir öngörüde bulunabilmek çok zor ancak elbette biz avukat olarak yapmamız gerekenleri yapıyoruz. Nihai kararı onlar değil Allah verecektir. İnşallah hukuksuzluklar son bulur, adalet yerini bulur ve bu masum, mazlum insanlar en kısa zamanda ailelerine kavuşur.

* Av. Yusuf Işık ve Av. Alişan İnci’nin Furkan TV’de canlı olarak katıldıkları programdan derleme yapılmıştır.