Gündem

20 Mart’taki Zulme Kimler Ne Dedi?

Paylaş:

20 Mart’ta Adana’da yaşanan sokak işkencesinin ardından farklı kesimlerden siyasetçi, yazar ve gazeteciler bu olay üzerine değerlendirmelerde bulundu. Bu değerlendirmeleri sizler için derledik:

  • Adaleti, insan haklarını herkes gücü ele geçirene kadar istiyor. Ama önemli olan gücü ele geçirdiğiniz zaman adaleti sağlayacak ve adaleti isteyecek tavrı geliştirmektir. Adana'daki tablo gücü ele geçirdikten sonra adalet mefhumunun ve adalete yaklaşımın değiştiğini göstermektedir. Bir Müslüman olarak Adana’da Furkan Vakfı Mensuplarına gösterilen bu şiddeti yeni Türkiye’nin en güçlü en büyük derin ve trajik ayıpları olarak görüyorum. Yeni Türkiye diyoruz ama 28 Şubat görüntülerini bu millete yaşatıyoruz. Bu millete reva değildir.

Mustafa KURDAŞ

 

  • Biz sanıyorduk ki Sayın Erdoğan için bu ülkenin dindar kadınları birer kız kardeştir. Adana'da tüm çarpıcılığıyla gördük ki başörtülü olmak, dindar olmak, kendini Müslüman olarak tanımlamak sayın Erdoğan'ın bacısı olmak için yeterli bir kriter değilmiş. Sayın Erdoğan'ın bacısı olmak için başörtülü olmak yerine kendisine tabi olmak gerekliymiş. Asıl mesele dindar olmak değil, yandaş olmakmış. Başörtülü kadınlarımızın hukuku AK Partiye oy verdikleri sürece kutsalmış. Oyunu basarsan baş tacısın, itiraz edersen copu yersinmiş.

Meral AKŞENER

 

  • “20 Mart Adana Olayları” ülkemizde varılan noktanın bir hayli tehlikeli olduğunu gösterdi. Bugün devleti yönetenler şunu diyorlar: “Anayasal hakları ancak bizim cici gördüğümüz muhalifler, ancak bizim makbul gördüğümüz şekilde kullanabilir, gayrısı dayağı yer!” Devlet haddini hududunu bilmeli ve vatandaşına hizmet etmeli. Kendi belirlediği ve beyan ettiği hukuka bağlı olmayan devlet vahşet üretir, çeteleşir, çürür ve dünyayı çürütür. 20 Mart Adana olaylarında devletin bir çete görünümüne bürünmesi neticesi cereyan etti. Devleti bu kadar ayağa düşürenler ya da böylesi vahşi bir kimliğe bürüyenler bunun hesabını vermeliler.

Mehmet Ali BAŞARAN

 

  • Adana'da o copu bütün hırsıyla ve gücüyle çarşaflı bir kadına indiren başörtülü polis, gerçekten kınanacak, kabul edilemez bir harekete imza atmıştır ama aynı zamanda AK Parti iktidarının başörtüsü konusundaki samimiyetsizliğini de ortaya çıkarmıştır. Bu olay sadece iktidarın başörtüsü konusundaki maskesini düşürmedi! Aynı zamanda toplu gösteri ve yürüyüş hakkını kullanan başka mahalleden kesimlere (sendikalara, işçilere, meslek odalarına, çevrecilere, kadınlara) yönelik orantısız kolluk şiddetine karşı kayıtsız kalan muhafazakârların samimiyetsizliğini de gün yüzüne çıkardı.

 Deniz ZEYREK

 

  • Devlet kimsenin oyuncağı değildir. Yerde iki büklüm olan bir insanın sırtına, bir resmi polisin gelip önce duraklayıp, hiçbir hareket emaresi görmediği halde defalarca vurması… İki büklüm olarak, yüzü yere dönük vaziyette, geleni de görmeyen bir pozisyonda duran bir insana…Sırtına da olsa…Copla bir değil, iki değil üç defa vurulması… Bir başörtülü polisin, çarşaflı bir kadının arkasından gelip, onu ittirerek düşürmesi... Soruşturma konusu değil… Direkt ihraç sebebidir. Anında görevden uzaklaştırma sebebidir…

Ali KARAHASANOĞLU

 

  • İktidardan içinde farklı birleşenlerden oluşan mafyatik bir yapı olarak bahsetmek mümkün. Çıkış yolunu artık birlikte yürüyerek bulamıyorlar. Bir de yöntem sorunları var. Erdoğan pragmatik bir lider. Avrupa ve Amerika’ya yeniden yakınlaştı ve ülke için çözüm arıyor. Ancak Bahçeli ve Süleyman Soylu ekibi iktidarın her koşulda kaosla ve her kesimi terörize etmeye devam ederek sürdürülmesi konusunda hemfikir. Ancak bilinmelidir ki hukuk herkese lazımdır. Adamına göre muamelenin olmadığı, herkese eşit bir yaklaşımın olduğu bir Türkiye’nin kurulması şarttır.

Erk ACARER

 

  • Adana’dan gelen bu dehşet veren görüntüler hepimizi hayrete düşürdü. Bu görüntülerde kolluk güçlerinin Furkan Vakfı Gönüllülerine işkence uyguladığını gözlerimizle müşahede etmiş olduk. Kamu düzenini sağlamakla mükellef olan emniyet mensuplarının vatandaşa şiddet uygulamasının hiçbir geçerli nedeni olamaz. Anayasal hakkını kullanmak isteyen vatandaşın tepesine inen cop hiçbir koşulda meşrulaştırılamaz. Polisin görevi milletin can güvenliğini sağlamaktır. Milletin canına kast etmek değildir. Kamu adına güç kullanan polis memurlarının hukuk dışına çıkan uygulamalarını da kesin bir dille kınıyoruz. Polis memurları vatandaşa cop sallayabiliyorsa ortada devlet yönetimine ilişkin bir zihniyet meselesi var demektir. Meselenin münferit bir olay değil bir zihniyet meselesi olduğunu Bahçeli işkencecilerin alınlarından öperek göstermiş oldu.

Ali BABACAN

  • Adana’dan tüm ülkemizin her yanına yayılan görüntüler kamu vicdanımızda derin yaralar açtı. Sokak ortasında kadınlar, çocuklar, yükselen feryatlar ve 21. yüzyıl Türkiye’sine yakışmayan bir tablo görüldü. Süleyman Soylu orantısız güç kullanıldığını kabul etti ancak Devlet Bahçeli bu olaya sahip çıktı. Sayın Erdoğan ise sessiz. Eğer bu coplanan kadınlar ve çocuklar başka bir ülkede olsaydı ya da muhalefetten olduğu bilinen bir bölgede bir zabıta müdürü herhangi bir başörtülüye bir söz söylemiş olsaydı herhalde yeri göğü inletirdi.

Ahmet DAVUTOĞLU

 

  • Polis, değil İslamcı gruplara bazı muhalif gruplara bile göstermediği şiddeti Furkancılara gösterdi. Ben polislerin veya müdürlerin özel olarak bir düşmanlıklarının olduğunu düşünmüyorum. Furkancılara karşı resmi bakışın sonunda bu şiddetin uygulandığını düşünüyorum. Çünkü onlar resmi siyasal İslamcılığın dışında görülen bir akımdır. Ak Partinin sınırlarını çizdiği resmi bir siyasal İslamcılık var. Bu siyasal İslamcılıkla cemaatler, tarikatlar ve siyasi gruplar ancak Ak Partinin hoşgörüsü dairesinde varlık gösterebilirler. Şayet bu hoşgörü sınırının dışına çıkılırsa ve bu akımın kendisi eylemsel ve söylemsel bazda Ak Parti iktidarını tehdit etmeye başlarsa ona HDP’liler gibi herhangi bir sol grup gibi hatta daha fazla şiddet uygulanabilir. Bunun örneğini burada gördük. Yani Furkancılar o gün “düşman” addedilmiş olmanın ve resmi siyasal İslamcılığın dışına düşmüş bir grup olmanın ağır bedelini ödemiş oldu.

İsmail SAYMAZ

 

  • Polisin yerde yatanlara copla vurması görüntüsü: Bu işkencedir. Bunun adı müdahale değildir. Bu görüntüleri halka soracak olsak bir kişi bile Türkiye’de yaşandığını söylemez. İsrail polisi ve Filistin vatandaşı zanneder. Bunu polis neden bu kadar rahat yapabiliyor? Çünkü devlet arkasında duruyor ve kendisine hiç kimse bir şey yapmayacağını ve hesap sormayacağını çok iyi biliyor.

Yıldıray OĞUR