Kapak

Adı Furkan Olmak

Paylaş:

Taha DEMİR

Kullarına hakkı batıldan ayıran kitabını gönderen Allah’a hamd, ömrünü batıl nizam ve inançlarla mücadeleyle geçiren Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e salat ve selam, hidayet üze­re olan tüm kardeşlerime de selam olsun.

Eşyanın isimlendirilmesi Yüce Allah’ın sünnetlerinden1 ve tarihin en eski adetle­rindendir. Hayat, varlıklara verilmiş isimler üzerine bina olmuş, her şey yerini ismi sayesinde bulmuştur. Bu sebeple insan, eşya, inanç, kavram ve duygu gibi her şey ismiyle anlam kazanmaktadır. İsmin, kendisini taşıyana yüklediği manen birtakım sorumluluklar da vardır. Çünkü isim yerine göre mana, amaç, çizgi, bakış, ilke, şahsiyet ve hedef belirtmektedir. Dolayısıyla isim her şey değilse de çok şeydir. Kullarını ancak kendisine ibadet etmeleri için yaratan Allah Azze ve Celle’nin yeryüzüne göndermiş olduğu dininin adını “İslam” koyması2 da bu sebebe matuftur. Zira İslam; boyun eğmek, teslimiyet göstermek, itaat etmek, selamet ve huzur içerisinde yaşamak ve emniyet altında olmak demektir. Aynı şekilde Allah Azze ve Celle’nin kendisine iman eden kullarını “Müslüman” olarak isimlendirmesi3 de hem inanç ve ahlak hem de amel olarak omuzlara yüklenen sorumlulukları, onlarda olma­sı gereken şahsiyeti en doğru şekilde ifade ettiği içindir.

En güzel isimlerin sahibi olan Yüce Allah4, insanlığa hidayet rehberi olarak indirdiği kitabı Kur’an-ı Kerim’i de Nur, Hakk ve Şifa gibi en güzel isimlerle isimlendirmiştir. Kur’an’ın isimlerinden bir diğeri de Furkan’dır; yani, hakla batılı birbirinden ayıran5. Kur’an’a bu ismin verilmesi onun, yeryüzüne indiriliş gayesi gereğidir ki bu, hakkı batıl karşısında üstün kılmaktır. Çünkü hakkın batıla karışma­sı ya da batıl olanın hak olana üstünlüğü bir yandan nefsi, maddeyi ve günahları yüceltirken diğer yandan ruhu, manayı ve hayırlı amelleri mahkûm edip insan da dahil her şeyin ifsad olmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle Kur’an, Furkan olmanın gereği olarak daima hakkı ortaya koymakta ve bununla yetinmeyip aynı zamanda batılı da deşifre ederek ondan uzak durmayı ve onunla mücadele etmek gerektiğini vurgulamaktadır.

“Furkan” kelimesinin zafer, başarı, huzur gibi başka manaları da vardır. Zemahşeri gibi bazı İslam âlimleri “Ey iman edenler! Eğer takva sahibi olursanız Allah size Furkan’ı verir” ayetinde geçen “Al­lah size Furkan’ı verir” ifadesini, “sizi üne kavuşturur, sesiniz her tarafta duyulur ve kalplerinize huzur vererek sizi başarıya ulaştırır” şeklinde tefsir etmişlerdir.6

Bu yüzden “Furkan” kelimesi içerdiği mana, onu taşıyana yüklediği sorumluluk ve anlamındaki nihai gaye itibariyle en güzel isimlerin başında gelir. Bu bağlamda yazının da konusu olması sebebiyle “Fur­kan” adını taşıyanların şunları asla unutmaması gerekir:

Adı Furkan olanların bağlılıkları Hakk’adır. Çünkü Hakk’ın dışında kalan hiçbir şey hakiki mana­da bağlanmaya değmez.

Adı Furkan olanların başları ancak Hakk’ın huzurunda eğilir. Çünkü Alemlerin Rabbi de göklerin ve yerin tek ilahı da O’dur.

Adı Furkan olanlar gücünü Hakk’tan alır. Çünkü Hakk’ın büyüklüğü karşısında her şey küçüktür. Hakikatler ne güce ne sayıya ne silaha ne de propagandaya mağlup olur.

Adı Furkan olanların çağrısı Tevhidedir. Çünkü Tevhid Kur’an’ın mesajı, dinin özü ve tüm pey­gamberlerin ortak çağrısıdır.

Adı Furkan olanların mücadelesi şirkledir. Çünkü şirk en büyük zulümdür. Dolayısıyla bu en bü­yük zulme karşı söylenecek en güzel söz, “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalıdır” sözüdür.

Adı Furkan olanların yolu Rasulullah’ın yoludur. Çünkü O, en güzel ahlakın sahibidir ve kurtuluş ancak O’na uymakla mümkündür.

Adı Furkan olanların ahlakı Kur’an’dır. Çünkü Kur’an, Alemlerin Rabbi tarafından iman edenler için indirilmiş hayat kitabıdır.

Adı Furkan olanların hedefi İslam Medeniyetidir. Çünkü insanlık için gerçek adalet, hürriyet, huzur ve selamet ancak bu medeniyettedir.

Adı Furkan olanların her türlü baskı, zulüm ve engellemeye rağmen hakikatleri haykırmak, zulmün karşısında dimdik durmak ve her şartta mazlumlara sahip çıkmak en temel şiarıdır.

Adı Furkan olanların hayırlı işlerde toplumuna örnek ve öncü olmak en önemli vazifelerindendir.

Bu maddeleri daha da çoğaltmak mümkündür. Tüm bu özel­likleri bünyesinde barındırmaya gayret eden Furkan Nesli Dergi­miz, yayın hayatına başladığı 2011 tarihinden itibaren her şartta ve zeminde hak üzere olmaya çalışmakla, batıl ile mücadele et­mekle, hedeflediği Kur’an Neslini yetiştirmeye çalışmakla ve ar­zuladığı İslam Medeniyeti yolunda adım adım ilerlemekle isminin gereğini yerine getirmektedir. Bu çizgisini bugüne kadar muhafa­za etti, bundan sonra da sürdürmeye gayret edecektir. Ayrıca ülke­mizde özellikle son dönemde yaygınlaşan ilke ve değerlerden yok­sun yayın anlayışını reddederek her ne pahasına olursa olsun İslamî değerleri toplumuna sunma, doğruya “doğru” yanlışa da “yanlış” deme ve zulme seyirci kalmayıp mazluma da sahip çıkma anlayışını asla terk et­meyecektir. Bugün yetki ve güç sahiplerine yaranma ya da sırf muhalefet etmek için bir fikri körü körüne savunma hastalığına tutulmuş görsel ve yazılı tüm medya unsurlarının ve kalem/kelam sahiplerinin en acil ihtiyacı kanaatimce bu anlayıştır.

Nasıl ki Kur’an’da, “hakkın batıldan üstün bir şekilde ayrıldığı gün7” olarak nitelendirilen Bedir Savaşı’na katılan sahabiler Ashab-ı Kiram içinde, yine o savaşa katılan melekler de semadaki melekler içinde en faziletli kabul ediliyorsa8 bilinmeli ki bugün de tüm zorluklarına rağmen hakkı batıla üstün kılmanın mücadelesini verenler insanlığın en faziletlileri olacaklardır.

Adı Furkan olanların mücadelesi budur.

1.                   Bakara, 31

2.                   Maide, 3

3.                   Hac, 78

4.                   Araf, 180

5.                   Furkan, 1

6.                   Zemahşeri, El-Keşşaf

7.                   Enfal, 41

8.                   Buhari, 3992