Dosya

Adnan Oktar Gerçeği -3

Paylaş:

                Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin Adnan Oktar hakkında sorulan bir soruya vermiş olduğu cevapta “karanlık adam” demesi üzerine Muhterem Hocaefendi’yi mahkemeye veren Adnan Oktar’la ilgili basında çıkan haberleri ilginize sunuyoruz.

                Biz sadece basında çıkan haberleri, olduğu gibi aktarmaktayız. Bu açıklananlar doğru değilse, kendisi aleyhine en küçük bir tweet atanı bile mahkemeye veren Adnan Oktar, neden bu gazeteleri mahkemeye vermemiştir ve hala vermemektedir?

                Kandilli’deki, Silivri’deki, saray görkemli yaşantıları. Trilyonluk servetin karanlık tarafları. Müritlerin silahları. Politikacılara, işadamlarına, gazetecilere yönelik şantajları. Mikro kameralı seks tuzakları. Enkaza dönen genç kızları. Cemaat içinde, oral-anal ilişki fetvaları, Adnan Hoca Depremi’nin artçı şoklarıydı.

                ÖNCÜ SARSINTILAR

                Adnan Hoca Depremi’nin gelişi, 80’li yıllarda öncü sarsıntılarla sinyallerini vermişti. Annesi Mediha Hanım, 10 Nisan 1988 tarihli Zaman Gazetesi’ne verdiği röportajda, ‘...Adnan’ım henüz tam iyileşmedi. Hastadır o’ deyip, dikkatleri oğlundaki ruhi bozukluğa çekmiş, açık açık olmasa da ‘Deprem geliyor’a getirmişti sözü.

                Nokta: Siz Mehdi misiniz?

                Adnan Oktar: Ben Peygamber Efendimiz’in neslinden değilim. (Halbuki Kontv’de Dilek Çakır ile röportajında peygamber soyundan olduğunu söylüyor) Çocuklara alametlerden söz edince beni Mehdi sanmışlar.

                Adnan Hoca müritlerinin arasında ünlü isimlerin bulunmasına özel bir itina gösterir. Bu yüzden şantaj dahil her yola başvurmaktan çekinmez.

                http://webarsiv.hurriyet.com.tr/1999/11/24/158846.asp

 

                İSTANBUL Polisi’nin 12 Kasım 1999’da 50 adrese birden düzenlediği baskınlar sonucu başında bulunduğu şantaj çetesi çökertilen Adnan Oktar, sindirmek istediği kişilere ‘imamlar’ı aracılığıyla komplo düzenlettiğini itiraf etti. Oktar, polisteki ifadesinde, imamlarına emir vererek, cinsi münasebette bulunurken gizli video görüntülerini çektirdiği ya da pornografik görüntülere fotomontaj yaparak basın kuruluşlarına ve yakın çevrelerine göndererek sindirmeye çalıştığı kişilerin listesini açıkladı.

                Oktar’ın itiraflarına göre, şantaj listesinde politika dünyasından Mesut Yılmaz, Mehmet Ağar, Celal Adan, Meral Akşener; basın sektöründen de Dinç Bilgin, Zafer Mutlu, Fatih Altaylı, Ayşe Özgün, Ayşe Arman ve Savaş Ay’ın adı yer aldı. Hoca’nın imamları, Semra Özal’ın papatyalarından Nadire İçkale ile Eyilik Ailesi’ne de şantaj yapmışlar.

                Adnan Hoca, ‘‘Seçim öncesinde Mesut Yılmaz’a fotomontajla mason elbisesi giydirip gazetelerde yayınlanması talimatını ben verdim. Çünkü, 1991 yılında başbakanken beni haksız yere gözaltına aldırmıştı. DYP’nin, ANAP’ın kaybedeceği oyları alması bizim işimize gelirdi’’ diye konuştu.

                Örgütten ayrılanları kendi aleyhlerine faaliyet gösteriyor gibi kabul ettiklerini açıklayan Adnan Oktar, “Örgütten ayrılanları rezil etmek gibi bir stratejimiz vardır. Bu nedenle geçmişte çocuklarını bizden ayıran aileler hakkında şantaj ve tehdit faaliyetlerinde bulunduk. Çocukları, kiralanan evlerde birlikte tutup, ailelerinden kopartırız. Hiçbiri benim talimatlarım dışına çıkmaz” dedi. Adnan Hoca, kız kardeşleri Tuğba ve Hüma Babuna’nın müritleri arasında olduğunu söylediği kan kanseri olan Oktar Babuna için düzenlenen ve skandala dönüşen kan kampanyasının kendi emriyle başlatıldığını da kabul etti.

                Adnan Oktar, beş parasız sürünürken nasıl Adnan Hoca olduğunu, trilyonlarla nasıl oynadığını polis ifadesinde tüm açıklığıyla anlattı:

                10 ay Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde kaldım…

                Adnan Oktar, 12 Kasım gecesi yapılan baskın sırasında polisin kendisini uygunsuz vaziyette yakaladığını itiraf etti. Oktar, polise verdiği ifadesinde, ‘‘Beni yakaladığınız akşam Bahadır Güven bana birlikte olmam için Tuğçe isimli kızı getirmişti’’ diye konuştu. Şebekelerinin içinde ‘Bacılar’ adı verilen kadınlarla cinsel ilişkiye girmenin yasak olduğunu söyleyen Oktar, ‘Cariye’ adını verdikleri kadınların ise müritler, abiler (İmamlar) ve kendisi tarafından ‘cinsi olarak kullanıldığını’ itiraf etti.

                İSTANBUL DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, … DGM Savcısı Ahmet Gürses’in hazırladığı iddianamede, Adnan Oktar ve kurduğu ‘örgütün’ 32 yöneticisi hakkında ‘tehdit ile menfaat sağlamak’, ‘çıkar amaçlı örgüt kurmak’ suçlarından 18 yıla kadar ağır hapis istendi. Sanıkların hüküm giymesi halinde, ele geçirilen tüm mallarına devlet tarafından el konulması da talep edildi.

                DGM Savcısı Ahmet Gürses tarafından hazırlanan 24 sayfalık İddianamede, yapılan baskınlar sırasında bir müridin evinde bulunan Mehmet Ağar’la ilgili MİT Müsteşarlığı tarafından Başbakanlık’a yazılmış gizli bir belge de delil olarak gösterildi.

                http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2000/01/12/171331.asp

 

                Adnan Oktar (Adnan Hoca), polise verdiği ifadede seks ve şantaj üzerine kurulu cemaatinin içyüzünü anlattı. Oktar, cemaatini para ve güç kazanmak için kullandığını söyledi.

                İSTANBUL Polisi’nin başarılı operasyonuyla yakalandıktan sonra DGM tarafından tutuklanan Adnan Oktar, polisteki ifadesinde seks ve şantaj çetesinin örgütlenme şemasını da ayrıntılarıyla açıkladı…

                TUZAK kurup çektikleri video kamera görüntüleriyle şantajdan 1997’de avukatlarının uyarısıyla vazgeçtiklerini açıklayan Adnan Hoca, ifadesinde şu açıklamaları yaptı: ‘‘Avukatımız, bunun cezasının çok ağır olduğunu söyledi. Tüm eski kasetleri imha ettik. Sonra, porno kaset ve dergilerden aldığımız görüntüler üzerine, köşeye sıkıştırmak istediğimiz kişilerin yüzlerini monte ederek şantaja başladık. İşimiz bittikten sonra elimizdeki görüntüleri yok ediyorduk.’’

                EMNİYET’teki ifadesinde, Elazığ Bağımsız Milletvekili Mehmet Ağar’ın, İstanbul Emniyet Müdürü olduğu 1991 yılında kendisine yönelik kokain operasyonu düzenlediğini, bu yüzden hıncı olduğunu söyleyen Adnan Hoca, ‘‘Mehmet Ağar’a yönelik kampanyalarımız hem intikam amaçlı hem de onu partiden uzak tutmak içindi. Siyasi hayatını bitirmek istiyorduk’’ dedi. Adnan Hoca, basına yönelik karalama ve şantaj kampanyalarının hedefinin ise, Tansu Çiller muhalifi gazeteciler olduğunu itiraf etti.

                http://webarsiv.hurriyet.com.tr/1999/11/20/158016.asp