Tefsir

Allah’ı Unutanlar Gibi Olmayın

Paylaş:

 

İnsan denilen varlık ‘Adem’ olup yeryüzüne geldiğinden beri, geldiği yerdeki gerçek yurdunu ve sahibini unutmuştur. Unutmak insanın mayasında vardır; adı üstünde nisyandan yani unutmadan yaratılmıştır. Gaflet çamuruna bulanmış da gelmiştir adeta. Allah’tan gafil, yarınından gafil, tövbeden, görevlerinden, gideceği ahiret yurdundan gafildir o.

Gafil olan ve Rabbinin adını zikretmeyi unutan insan, yeryüzünün en bedbaht varlığı haline gelmektedir. Şeytan ona yoldaş olmuştur.

“Her kim Rahman’ın zikrinden yüz çevirirse, Biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık bu ona arkadaştır.”1

Şeytanın yoldaşlığı ise kişiyi cehenneme kadar götürür. Niceleri vardır ki Rahman’ın ayetlerini küçümserler ve onsuz bir hayat yaşarlar. Gençlerimizin kendilerine adeta idol edindiği şarkıcı, topçu, aktris kim varsa birçoğu Rablerinden koparak bunalımlı bir hayata sürüklenmişlerdir.

Neslimizi ifsat eden bu parlak, yaldızlı hayat sahipleri maalesef genellikle bipolar denilen kişilik bozukluğu, uyuşturucu bağımlılığı, şizofreni hastalığı, manik depresif gibi hastalıklardan muzdaripler. %90’lık bir oranda bipolar (kişilik bozukluğu) hastalığı olması tesadüf değildir. Çünkü bunlar Allah’tan uzak ve sürekli kitlelerin önünde rol yapmak zorunda kaldıkları için bu hastalığa mahkum olmuşlar.

Diğer taraftan toplumda Allah’ı zikretmeyi terk etmekten kaynaklı merhamet ve vicdandan uzak bir hayat baş göstermektedir. Toplum adeta canileşmiş ve acıma duygusunu yitirmiştir.

“O halde yazıklar olsun o Allah’ın zikrini terk eden kalpleri katılara! Onlar apaçık sapıklık içindedirler.”2

“Kalpleriniz taş gibi hatta taştan da katıdır. Oysa öyle taşlar vardır ki ondan nehirler fışkırır. Öylesi vardır ki yarılır ve içinden su çıkar. Öylesi de vardır ki Allah’ın korkusundan yuvarlanır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.”3

Allah’ın zikri kalplere merhamet ve tüm varlığa karşı muhabbet duygusu verirken, öte yandan zikri terk etmek zalim ve acımasız nesillerin doğmasına sebep olmaktadır. Kadınları katledenler, kendi çocuğunu boğanlar, kendi anne babasını yakanlar, kedi köpek gibi hayvanları suçsuz yere vahşice katledenler... “Aman Allah’ım biz nasıl bu hale geldik?” diye sormayalım boş yere. Sebep açıktır, Allah’ı unutur ve zikretmeyi terk edersek, Allah’sız bir hayat yaşarsak sonuç elbet taş kesilmiş merhametsiz kalpler olacaktır.

Allah nasıl bir kulluk istemektedir? Rabbimizi anmamıza mani olan şeyler nelerdir?

“Ey iman edenler! Sizi ne mallarınız ne çocuklarınız Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa işte onlar hüsrana düşenlerdir.”4

İçimizde ve dışımızda biriktirdiğimiz yığın yığın mallar, dünyalık sevgiler, kendi çocuklarımız hakkında duyduğumuz aşırı sevgiler... Demek ki bunlar Allah’ı zikretmemize engel olan şeylerden sadece bazıları. Kalbi meşgul edeceksek malla mülkle değil, Allah’ın zikriyle meşgul etmeliyiz.

Böyle olanların aksine nice kullar da vardır ki hiçbir şey onları Rablerinden koparamaz.

“Nice adamlar vardır ki ne bir ticaret ne de bir alışveriş Allah’ı anmaktan kendilerini alıkoymaz.”5

İşte bunlar adam gibi adamlardır. Allah ile olan ticaretlerini bırakıp da dünya ticaretine dalmazlar. Dünya ticareti, ahiret ticaretini unutturmaz onlara. Çünkü aslolan ticaretten bol kazançlı çıkmaktır ve kârının daim olmasıdır. İşte o ticaret ancak Allah ile yapılan ticarettir.

“Muhakkak ki Allah’ı zikretmek her şeyden daha büyüktür.”6

En büyük iş Allah’ın adını zikredip yüceltmektir. Akıl ve kalbi zikrin tohumlarıyla bereketlendirmektir. Kainatın yüce sahibini ve en büyük, en yüce olanı zikretmek elbette en büyük iştir.

“Korku ve ümit içinde Rablerine ibadet ve dua etmek üzere vücutları yatak görmez, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah için harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.”7

Zakir ve abidlerin hali, gece yataklarından ibadet ve zikir için ayrılmaktır. Aynı zamanda onlar şakirdir, verilen nimetin karşılığında şükürlerini yerine getirirler. Onlara karşılık olarak ne mükafatlar hazırlandığı ise Rableri katında bir sürprizdir.

Abdullah bin Büsr Radıyallahu Anh rivayet ediyor: “Bir sahabi ‘Ya Rasulallah! İslam’ın emirleri çoktur. Bana bir yol edinip de kendisiyle devamlı meşgul olacağım bir şey söyle” deyince, Efendimiz “Dilin her zaman Allah’ın zikriyle taze ve ıslak bulunsun’ buyurdu.”8

Dili zikirle taze olanın, kalbi de zamanla imanıyla tazelenecektir. “Dil kalbin kepçesidir” demişler. Zikir hatırda tutmak, anmak, gafletten ve günahtan uzakta bulunmaktır. Zikir iki türlüdür: Dil ile yapılan ve kalp ile yapılan zikir. Kalple yapılan zikir daha üstündür. Ancak dil ile kalbe zikir sevdirilir. En başta dilden başlamak icap eder. Kalbin zikri tefekkür, tedebbür, tazarru, takva ve tevekküldür.

Bir hadiste şöyle buyruluyor: “Kim Allah’ı bolca zikrederse o münafıklıktan uzak olur.” Başka bir hadiste ise “Canı gönülden Allah’ı zikredip ileri geçenler nerede? Kim cennetin tadını tam almak isterse, Allah’ı çokça zikretsin!”9

Demek ki hem münafıklıktan beri olmanın hem de cennetin tadını almanın yolu, Allah’ı bolca kalple ve dille zikretmektir. Zikri az olanın evinde eşine ve dostlarına karşı manevi tadı az olur. Manevi çekim alanı zayıftır zikri olmayanın. İnsanların kalbi nifaktan uzak olana çabuk ısınır. İşte zikri bol olanın da nifak yolu kapalıdır, o harbi kullardandır.

Son olarak bir hadiste: “Sizden kimin gece zahmet çekmeye gücü yetmiyorsa, cimrilikten dolayı malını harcayamıyorsa, korkaklıktan dolayı cihada katılamıyorsa, Allah’ı bol bol zikretsin”10 buyrulur.

Rabbimiz gafillerden değil, zakirlerden olmayı ve zakirlerle bir hayat yaşamayı nasip eylesin. Dilini zikirle ıslatan ve yoran, kalbini zikirle meşgul eden, boş işlerden yüz çevirip Rahman’ın divanında hazır bulunan bahtiyar kullarından eylesin.

1.       Zuhruf, 36

2.       Zümer, 22

3.       Bakara, 74

4.       Münafikun, 9

5.       Nur, 37

6.       Ankebut, 45

7.       Secde, 16, 17

8.       Tirmizi

9.       Fezailul Amal

10.    Taberani