Hadis

ALLAH’I UNUTMA NIN İLK İŞARETİ; MÂLE YÂNİ

Paylaş:

YAZAR: HUZEYFE YILMAZ

 

Ebû Hureyre (r.a)’den şöyle dediği nakledilmiştir: Allah Rasülü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Kişinin iyi bir müslüman olduğunun (alâmetlerinden birisi de onun) kendisini ilgilendirmeyen şeyleri bırakmasıdır.1 Hadis, hasen sahihtir.

Hadiste geçen mâleyâni; din ve dünya için ne konuşan ve ne de dinleyen kişiye faydası olmayan sözü söylemektir.2 Kısaca mâleyâni, kişinin dinine ve dünyasına faydası olmayan şeylerdir.

Dinin temelleri sağlam esaslar üzerine kurulmuştur. Bu esaslar kişinin karakter gelişimi, insanî erdemleri kazanması ve fıtrata uygun bir hayat inşa etmesini sağlamak için vaz edilmiştir. Çünkü bu esasları kâinatın sahibi, insanı yaratan ve tanıyan, mürebbi olan Allah tarafından indirilmiştir. Kurtuluş bu esasları bilmekle ve tatbik etmekle mümkündür.

İslam’ın oluşturmak istediği Müslüman şahsiyeti; temelde tevhid akidesi üzere bina edilmiş, ibadetlerle sütunları çıkılmış ve ahlâkî kurallar ile de boyası ve süslemesi yapılmış bir binaya benzer.3

İşte yukarıda bahsi geçen hadis, bu binanın süsünün ve boyasının bir parçası olan Müslümanın boş ve faydasız işlerden ve söylemlerden uzak durmasını imanın alâmeti olduğunu beyan eder. Bu hadis, kapsamı biraz düşünüldüğünde ne kadar çok mevzu ile ilintili olduğu anlaşılır. Bu sebepledir ki; İslâm âlimleri bu hadisi ‘medâr-ı İslâm’ olan dört hadisten biri kabul ve ilân etmişlerdir. Neden faydasız işleri terk kişinin İslam’ın güzelliğinin alâmeti sayılmıştır? Çünkü Müslüman olmak; kişinin hayatın ciddiyetini anlaması, yaratılış gayesine uygun bir hayat yaşamanın çabasına girmesi ve bundan dolayı saçma ve hiçbir şekilde kişinin hayatına ve amacına yararı olmayan şeyleri terk etmesiyle mümkündür. Böylesi şeylerle karşılaştıklarında önem vermemeleri ve hiç bir eğilim ve ilgi duymamaları, bu tür şeylere dalındığını gördüklerinde hemen uzaklaşıp ve titizlikle bunlardan kaçınmaları şüphesiz müminlerin önde gelen niteliklerinden biridir. Mümin her an omuzlarında sorumluluğunun yükünü hisseden kişidir ki; dünya onun için bir imtihan yeri ve hayat da bu imtihan için ayrılmış sınırlı bir süredir.

Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.4

 Şehid Seyyid Kutup müminlerin sorumluluklarını hatırlatarak der ki: “Müminin kalbini; boş şeylerden, oyun ve eğlenceden, gereksiz ve yakışıksız şeylerden alıkoyan uğraşları vardır. Onun kalbi arındırmak, ruhu ve vicdanı temizlemek, Allah (c.c.)’ı anmak, O’nun ululuğunu tasavvur etmek, O’nun iç ve dış âlemde yer alan ayetlerini kavramaya çalışmak gibi uğraşları vardır. Sonra, toplumsal hayatı bozulmaktan ve sapıklıktan korumak gibi yükümlülükleri de vardır, imanın öngördüğü yüce hayat düzenini kurmak için iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, düşmanların komplolarına karşı gece gündüz durmadan cihad ederek zafere ulaşmak gibi hiçbir zaman sonu gelmeyen sorumluluklar.”5

“(O kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vâkar ile (oradan) geçip giderler.”6

Gerçek kullar veya onurlu müminler ayetteki ifadesiyle ‘lağv’a yani boş söze rastladıklarında, sanki bir pislik yığınıymış gibi vâkarla geçerler. Ahlâksızlık, iğrenç sözler ve terbiyesizlik kiriyle zevklenmek için oralarda eğlenmedikleri gibi, herhangi bir kiri duymamak, görmemek veya bu kire bulaşmamak için ve kasıtlı olarak kirin bulunduğu yerlere gitmezler. Müminler böyle şeylerle ilgilenmezler, çünkü müminin boş ve gereksiz şeylerden çok daha önemli işleri vardır. Onun kendini eğlenceye, oyuna vermesini gerektirecek kadar boş vakti yoktur. Onun inancı, davası, kişisel yükümlülükleri ve hayattaki sorumlulukları yeterince kendisini uğraştırmaktadır.7

Mümin kimse hakkında bilgisi olmadığı mevzuların peşine düşmediği gibi bu mevzuların sürekli olarak kalbinde ve zihninde tutulmaması gerektiğini bilmelidir.

Kâfirler Müslümanların asıl vazifelerinde yoğunlaşmaması için çeşitli oyunlar piyasaya sürmektedirler. Özellikle çocukların ve gençlerin kapılacağı türlü yollar icat ederek, neslin ciddiyetten uzaklaşmasını sağlamak istemektedirler. Tv. Programları, bilgisayar oyunları, gezme ve eğlence düşkünlüğü, müzik çılgınlığı ve gevezeliğe dayalı muhabbetler toplumu bir kanser gibi sarmış, dünyanın uçuruma hızla yuvarlanışını ve ebediyet âleminin iflasını unutturmuştur. Tabi burada asıl maksat; zalim sömürgecilerin oyunlarını fark edecek ve bozacak uyanıklıkta ve gayrette yiğit erlerin neslinin tüketilmesidir.

Bütün bu anlatılanlardan sonra şunları söyleyebiliriz: Kendisini doğrudan ilgilendirmeyen söz ve işlerle meşgul olmamak, müslümanın iyi bir seçim bilincine sahip olduğuna ve imanının olgunluğuna işarettir. İnsan, dünya ve âhireti için gerekli ve lüzumlu olan işlerle meşgul olmalıdır. Mâleyâniyi terk, sürekli ilâhî denetim altında bulunduğu şuurunun bir sonucudur. Murâkabe’nin en büyük pratik faydası budur. Ve bugün gerçekleri az da olsa gören müslümanın boş geçirecek vakti yoktur.

1- Tirmizi, Zühd 14; İbn Mace, Fiten 12; Muvatta, Hüsnü Hulk 3; Ahmed, I, 201

2-Ahlâk Lügatçesi, Ö. N. Bilmen

3-Alparslan Kuytul Hocaefendi, Kur’an’î Şahsiyet Konf.

4-Mü’minun sûresi, 23/3

5- Seyyid Kutup, Fî Zilâli’l-Kur’an

6- Furkan sûresi, 25/72

7-Ebu’l-A’la el-Mevdûdî, Tefhimu’l-Kur’an