Güncel Analiz

Alparslan Kuytul Hocaefendi’den Gündeme Dair Analizler

Paylaş:

BU İŞİN ÇÖZÜMÜ KUR’AN’DIR

İyi Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu’nun: “Kürt sorunu tanımlamasına katılmıyorum. Ana dilde eğitim talebi müzakere edilemez” şeklinde konuşmasını değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: Rusya’yla Amerika’yla birçok mesele müzakere edilirken bu meselenin müzakere edilemeyeceğinin söylenmesi İyi Parti’nin MHP’den zerre kadar bir farkının olmadığını gösteriyor. İkisi de Türkçü, Laik ve Kemalist. Fark yalnızca yönetimde kimin olacağında… ‘Sen olmayacaksın ben olacağım, sen yapamazsın ben yaparım…’ Fark bu, yoksa ana fikirler aynı.

Esasen bakıldığında Dervişoğlu’nun söylediği cümle tamamen İslam’a aykırıdır. Yani kendini Müslüman olarak tanımlayan bir insan “şu müzakere edilemez” diyemez. İslam’a göre yalnızca Allah’ın ve Rasulü’nün hükmü müzakere edilemez. Çünkü Allah her şeyi bilendir, Peygamber de kendi hevasından konuşmamaktadır, dolayısıyla Peygamberimiz’in de dediği bağlayıcıdır. İslam’ın görüşü budur. Türkçüler, Laikler ve Kemalistler Allah’ın hükmünü müzakere etmeden, referanduma sunmadan doğrudan doğruya kaldırdılar. Şimdi nasıl oluyor da kendi koydukları bir kanun için müzakere edilemez diyorlar? Allah’ın koyduğu kanunları müzakere bile etmeden kaldırma hakkını kendilerinde görenler, kendi koydukları bir esasın müzakere edilmesine bile tahammül edemiyorlar!

Böylesi meselelerden dolayı 40 yıldır memlekette kan akıyor. Bu sorun silahla çözülmez, silahlı mücadele sürekli sürdürülemez. Zorbalıkla buradaki insanları susturabilirler ama şu an Suriye’de Kürt devleti kuruluyor. Dolayısıyla buradaki insanların susturulmuş olması bir başarı değildir ve bahsi geçen sorunların hiçbirisi de çözülmüş değildir. Eğer büyük devlet olmak istiyorlarsa Osmanlı gibi olmalılar; dillerle uğraşmamalılar. Osmanlı ne Arap’ın dilini değiştirmeye kalktı ne Kürt’ün. Şu an ise Müslüman’ca davranmıyorlar; Türklüğü dayatıyorlar. Müzakereye tahammül edemiyorlar. Güç bizim elimizdeyse o halde niye müzakere edelim, neden taviz verelim, diyorlar. Bu taviz değildir. Osmanlı buna müsaade etti, taviz mi vermiş oldu? Türkçülük anlayışı memleketin büyümesinin önünde engeldir. Bu ülkede milyonlarca Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Boşnak’ına varana kadar bir sürü ırk var. “Şu müzakere edilemez biz böyle karar verdik. Böyle konuşan vatan hainidir, teröristtir” diyerek bugüne kadar nereye varıldı?

Ben yıllar önce de: “Kur’an hakem olsun. Silahlar sussun, kardeşlik olsun” dedim. Bunun başka çaresi yok. İnsanlık da İslam da bu konuda müzakere edilmesine müsaade eder. Kur’an-ı Kerim Rum Suresi 22. ayette: “Renkleriniz ve dilleriniz Allah’ın ayetlerindendir” buyuruyor. Ayet, mucize demektir. Yani renklerinizin, dillerinizin farklı olması bir mucizedir. İslam insanlara barışçıl bir bakış açısı kazandırıyor. ‘Kur’an’a göre bu bir mucizedir. O halde buna düşmanlık yapılmamalı aksine sevilmeli’ dedirtiyor. Müzakereye kapalı oldukları müddetçe hiçbir sorun çözülmez ve bu olaylar hep böyle devam eder. Bazen biraz azalır bazen biraz çoğalır ama hiçbir zaman bitmez.

KATI LAİKLİK, ZİHİNLERDE “DİNSİZ CHP” ANLAYIŞINI TAZELİYOR

Katıldığı programda eski Başbakan Bülent Ecevit için: “Ona rahmet diliyorum. Dine saygılı, laiklik taraftarıydı. CHP’den bu yüzden ayrılmıştı. CHP Kemalist, laikçi bir çizgide… Özellikle Baykal çizgisi… Bugün ondan çıktılar. Çıktıkları için de oyları daha da artıyor ve artacak. Öyle görüyorum” diye konuşan Bülent Arınç’ın sözlerini değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi:

Bülent Arınç her gün farklı bir şey söylüyor. Başörtülü Merve Kavakçı için “Çıkarın bu kadını!” diyen Ecevit değil miydi? Müslümanların bu tür davranışları artık tiksinti veriyor. Sanki başörtüsü düşmanlığı yapan Ecevit değildi. Bülent Arınç rahmet diledi diye Allah rahmet edecek değil. Allah kime rahmet edeceğini iyi bilir. Bülent Ecevit CHP’den, CHP daha katı laik kendisi daha ılımlı laik olduğundan dolayı mı ayrıldı? Siyasetçiler birbirlerinden ekseriyetle menfaat kavgasından dolayı ayrılırlar.

Kemal Kılıçdaroğlu’yla CHP biraz daha dine ılımlı gibi davranışlar göstermeye çalışıyor. Arınç, Baykal çizgisinin daha katı laik olduğunu söylüyor ama Baykal da kaset olayıyla gitmeden önce son zamanlarında çarşaf açılımı yapmıştı. Kemal Kılıçdaroğlu onu bile hâlâ yapmadı. Ilımlı laiklik anlayışı Baykal’la başladı denilebilir. CHP neredeyse 80 yıldır iktidar olamadı. Başörtüsü düşmanlığıyla hiçbir zaman %25’i geçemeyeceklerini anladılar.

CHP’den bir bayan, bir ara parlamentoda konuşma yaparken: “Biz Allah’tan değil; hukuktan, kanundan korkarız” dedi. Bir tane CHP’li milletvekili buna genel merkezde tepki göstermedi. Bu da CHP’nin yeterince ılımlı olmadığını gösteriyor. O yüzden oylarının çok da fazla arttığını sanmıyorum. Eğer göstermeleri gereken tepkiyi göstermezlerse oyları yine artmayacaktır. CHP’nin oylarının yükselmesinde mevcut ekonomik sorunların olmasının da payı büyüktür. Kemal Kılıçdaroğlu’nun daha ılımlı davranması, dine düşmanlık yapmamak için ısrarla direnmesinin de payı var. Ama CHP içindeki 'şahin kanat' ondan daha radikal olmasını istiyor. Kılıçdaroğlu ise 'şahin kanadın' dediği gibi radikal davrandığı zaman oyunun artmayacağını biliyor. Bülent Arınç’ın da dediği gibi hakikaten de CHP’nin oyu eskisinden daha yüksek. Bu bir gerçek… Bu oy yükselmesi CHP’nin başarısı mıdır, AKP’nin başarısızlığı mıdır? Göründüğü kadarıyla CHP’nin başarısından ziyade AKP’nin başarısızlığından kaynaklanmaktadır. Ama Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun davranışları da bunda etkilidir. Fakat 'şahin kanat'a karşı yeterince tavır göstermiyor.

MUHAMMED MURSİ’Yİ TEKFİR EDENLERE CEVAP

Muhammed Mursi’nin bir konuşmasında “Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında akide açısından fark yoktur” dediği iddiasına binaen Mursi’yi tekfir edenlere, Mursi’ye  “Şehit” diyenleri eleştirenlere cevap niteliğinde açıklama yapan Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin konuşmasının önemli noktaları şu şekilde:

Muhammed Mursi’nin “Bizimle Hristiyanlar arasında akide noktasında bir fark yok” dediğini, bundan dolayı da Allah’ın tokadını yediğini, böyle konuştuğu, böyle gördüğü ve böyle inandığı için İslam’dan çıktığını ve Allah’ın azabına uğradığını söyleyenler varmış.

Muhammed Mursi’nin konuşmalarına baktım, konuşmasında tekfiri gerektiren bir şey yok. Konuşması alt yazıyla tercüme edilmiş, tercüme edenler ya kasten ya da Arapçayı iyi bilmediklerinden dolayı yanlış tercüme yapmışlar. Mursi’nin ilk konuşmasında bir iki cümle yanlış anlaşılmaya müsait ancak iyi dinleyen insan yine de ne kast ettiğini anlar. Başka bir programda ise kendisine bir gazeteci: “Hristiyanlarla Müslümanların akidesi aynıdır, arada bir fark yoktur’ demenizden dolayı size eleştiriler var. Bunu nasıl söylersiniz?” şeklinde soru soruyor, o da bu soruya verdiği cevapta ne kastettiğini daha net açıklıyor.

Bu açıklamayı yapmamın sebebi şu: Mısır’da Darbeci Sisi darbe yaptı ve halkın seçtiği meşru cumhurbaşkanını devirdi. Dolayısıyla bizim Müslüman olarak oradaki Müslümanları desteklememiz icap eder. Ben bir Müslüman olarak bundan dolayı açıklama yapma ihtiyacı duydum. Hem de ölmüş ve kendisini savunamaz durumda. Hayatta olanların ölmüş mazlum, iftiraya uğramış insanları savunması zorunludur. O videoyu hazırlayanlar da derhal bunu değiştirmeliler. Ben yıllarca Mısır’da kaldım. Hiçbir Mısırlı Hristiyanlarla Müslümanlar arasında inanç yönünden farkın olmadığını düşünmez. Bu konuyu ya temiz kalbe sahip, Arapçası iyi bir insana sormalılar ya da susup yerlerine oturmalılar. Bunu yapan ya Arapça bilmiyor ya Mısır’ı bilmiyor ya da kötü niyetlidir. Mesele budur. Bence hem ihvana karşı hem de Mursi’nin ruhuna karşı bir özür borçları var ama kendileri bilir. İstemiyorlarsa özür dilemesinler ve bu dünyadan böyle ölüp, gitsinler.