Kişisel Gelişim

Başarının Sırları

Paylaş:

Başarmak; insanın maddî ve manevî kuvvetlerini bir hedefe doğru yöneltip hedefi elde etme sürecidir. Etrafınıza üç gün sonra bir daha hiç görmeyecekmiş gibi bakınız. Üç gün sonra bir daha hiç duymayacakmış gibi dinleyiniz sesleri... Belki o zaman her zaman bakıp da göremediğiniz, işitip de güzel bulmadığınız ne harikalarla karşılaşacaksınız. Belki o zaman sahip olduğunuz zenginlikler karşısında şaşırıp kalacaksınız.

Hayatınız bir duadır. Size dilinizle istediklerinizden çok, hayatınızla istedikleriniz verilir. Hakkınızda bir karar verilebilmesi için dinlenecek tek meşrû şahit, hayatınız olacaktır. Eğer yeterince fedakârlık yapmamışsanız, hayatınızın şahitliği pek parlak olmayacaktır. Belki ağzını açıp bir-iki kelime bile etmeyecek, size boş gözlerle bakıp duracaktır.

Olabileceklere, “bir şey olmaz” demek kadar kötü bir başlangıç yoktur. Her insan kötü bir alışkanlığa, “hürriyetimi kullanıyorum” ifadesi ile ayak basar. Her halde hürriyet uğruna insanın kendi kendini tıktığı daha karanlık bir zindan yoktur. Durgun su çabuk kirlenir ve bozulur. Nice suyu bataklık haline getiren durgunluktur. Çalışmayan insan da durgun su gibidir. Kirlenir ve bozulur. Sabah kaybettiğimiz bir saati, değil bir yıl, ömrümüz boyunca arasak bulamayız. Kaybettiğimiz saatler ne kadar çoksa eserimiz o kadar eksik olacaktır.

Dağlar ne kadar vâkurdur. Onlar göklerden kar dilenmezler. İlk kar yine de onlara düşer. Hayatta önemli olan mazeretler değil, neticelerdir. İşimizin, amacımızın, fikrimizin isimsiz kahramanı olabilirsek, kahramanlığa isim olabiliriz. Hangi toplumun isimsiz kahramanı çoksa, o toplum diğerlerine üstün gelir. Kırk yılını denizlerde geçiren bir kaptanın, İspanya açıklarında başına gelenler herkesin ilgisini çeker. Hayatında bir defa gemiye binmemiş bir adamın anlattıkları ise, ne kadar ilgi çekici olursa olsun “vah vah” diyerek geçiştirilir. Küçük ruhlardan gelen bükük harfler herkesi sıkar. Büyük ruhlardan gelen küçük harfler bile bizi bütün varlığımızla seferber eder…

Sıfıra çarparsanız sıfırlanırsınız. Başkalarının yanında yaptığınız takdirde ayıplanacak davranışları, yalnız başınıza da kaldığınızda yapmamanız tesirli bir atmosfere sahip olmanızı sağlar. Güçlükleri göze alamayanların, kolaylıklarla karşılaşması mümkün değildir. Güçlükleri göze alarak yola çıkanlar ise; güçlüklerle beraber mutlaka kolaylıklarla da karşılaşırlar. Doğrudur; her arayan bulamaz. Ama aramadan bulan hiç olmamıştır. Her kötülükten sonra bir iyilik, her yanlıştan sonra bir doğru, kötülüğün ve yanlışın lekeleri içinde simsiyah olmamızı engeller. Kuvveti arttıkça şefkati artmayan bir insan, her an bir haksızlığa sebep olabilir. Doğruyu görebilmemiz için doğruyu hissedebilmek, doğruyu hissedebilmek için de doğru yaşamak gerekir. Nasıl göze kaçmış bir çöp, rüzgârın kaldırıp gözümüze doldurduğu toz toprak, görme kabiliyetimizi etkiler, görüş mesafemizi kısaltırsa, kalbimize dolmuş toz ve toprak, kalbimize batmış bir çöp de kalp gözümüzün görüş kabiliyetini ve mesafesini etkiler. Kalp gözü perdelenmiş bir adam sapla samanı karıştırır, aka kara, karaya ak diyerek iddialara tutuşur.

İnsanın kendisini en çok kontrol ettiği, dış etkilerden en çok koruduğu andır sabırlı olduğu an. Yani, sabırlı olma hali tam bir şuur halidir. Sabır, diğer kuvvetlerinde zinde tutulması için gerekli bir kuvvettir. Sabır olmazsa, diğer kuvvetler ziyan olabilir. Üstün çalışma gücüne sahip birisi, gerektiğinde sabırlı davranamazsa çalışma gücü ziyan olur gider. Demek ki sabır, diğer kuvvetlerimizin şevkinde önemli rol oynar. Bir bela karşısında gerekli olan sabır, bir başarı karşısında da gereklidir. Bela karşısında gösterilen sabır; nasıl belanın sıkıntılarını azaltırsa, başarı karşısında gösterilen sabır da başarıyı artırır. Büyük belalar büyük sabır gerektirir. Büyük bela karşısında büyük sabır gösterebilenler, belayı büyük bir zafere dönüştürebilir. Çünkü sabır, zorlu kapılar karşısında bir köşeye büzülmek değil, zorlu olduğu ölçüde kapıyı zorlamaktır. Başakta, kızgın güneş altında yanabilme iradesi olmasaydı buğday veremezdi. Mevlana’nın dediği gibi: ‘Kuru bir kütük ışık saçmaya başlar.’ Kuru bir kütüğü ışık kaynağı haline getiren iradeden başka bir şey değildir. Elinize beş kiloluk bir ağırlık alıp yürümeye başlarsanız ağırlığın gittikçe arttığını görüsünüz. Öyle bir an gelir ki; ağırlığı bırakmak mecburiyetinde kalırsınız. Tabi ki beş kilo yine beş kiloydu. Fakat azalan sizin gücünüzdü.[1]

 

 



[1] Başarı Yolunda 70 Altın Kural, R.Şükrü Apuhan