Mazlum Ümmetin Çığlıkları

Bir Zamanlar Dünyanın En Zengin Ülkesi: MALİ

Paylaş:

“Aralarında çocukların da bulunduğu şu kadar sivilin yaşamını yitirdiği” diye başlayan cümleler, zulmü konu alan haber sayfalarında maalesef alışılmış ifadelerdir. Çoğu zaman acısını hissetme çabasıyla okuruz o sayfaları. Çünkü acı eğer yakınınızda değilse, onu anlayabilmek için o acının ortaya çıkardığı duygulara ulaşmaya ihtiyaç duyarsınız. Bombalar gibi acı da; düştüğü yeri yakan, düştüğü yerden daha uzaklara ulaştıkça etkisi azalan ve paylaşıldıkça açtığı derin yaralar daha çabuk kapanan, kaçamadığınız bir duygudur.

İşte yaklaşık 3 ay önce; Ocak ayında Fransız uçaklarından atılan bombalar Mali’de bir köy düğününü hedef aldı ve  “aralarında çocukların da bulunduğu” yaklaşık 100 sivil, Mart ayındaki saldırıda da 6 sivil Müslümanın ölümüne neden oldu.  O halde gelin; bu haberin yüklü olduğu duygulara ulaşmak adına, bizden çok uzaklara düşen acılara yüreğimizde bir yer açalım.

Mali; nüfusu yaklaşık 20 milyon olan bir Batı Afrika ülkesi. Afrika Talanı’nda (1890 yılında başlayan, sömürgeci Avrupa imparatorluklarının Afrika’yı işgali ve paylaşması) Fransa tarafından bağımsızlığını kazanana dek sömürülen, dünyanın en fakir ülkelerinden biri. Nüfusunun %65’inin 25 yaşın altında olması ve oldukça zengin altın yataklarının bulunması açısından ise önemli bir ülke.

AVRUPALI GELMEDEN ÖNCE

Belki çoğumuz bilmiyor olsak da; sokaklarından geçen birine sorduğunuzda, %98’inin Müslüman olduğunu öğreneceğiniz bir İslam ülkesi aslında Mali.

  1. yüzyıldan itibaren İslam ile şereflenmiş ve o dönemde büyük altın varlığıyla dünyanın en zengin imparatorluğuna (Gana İmparatorluğu) ev sahipliği yapmıştır.
  2. yüzyılda ise Müslüman Mali Sultanlığı en ihtişamlı dönemini yaşamıştır. Tinbuktu şehrini bir ilim merkezi haline getiren Mense Kanku Musa, beraberindeki 60.000 kişilik hac  kafilesiyle kutsal toprakları ziyaret etmiş ve güzergâhı boyunca 20.000 altın sadaka dağıtmıştır. Ve rivayet odur ki; bu ihtişamı Venedikli tüccarlardan öğrenen Avrupa o günden itibaren Afrika’ya gözünü dikmiştir.

AFRİKA VE FRANSA DENİNCE AKLA GELEN: SÖMÜRÜ VE KATLİAM

  1. yüzyılın ikinci yarısında Fransa tarafından adım adım sömürgeleştirilse de El-Hac Ömer’in başlattığı destansı mücadelenin sonunda, 1960 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. Bu süreçte Mali topraklarında Fransız işgaline karşı girişilen kurtuluş mücadelelerinde yüz binlerce şehit verilmiştir.

Fransa adeta “toprağın altı benim üstü sizin” diyerek çıkmış (!) o topraklardan ve arkasında istikrarsızlık bırakmayı da ihmal etmemiştir. Birçok Afrika ülkesinde olduğu gibi aralıklarla darbelerin gerçekleştiği Mali’de, 2012 yılında ülkenin kuzeyindeki olayları önlemede yetersiz kalındığı gerekçesiyle darbe yapıp başa geçen ihtilal komitesi, Fransa’yı müdahale etmesi için davet etmiş ve uluslararası bir destekle Fransa tekrar fiilen Mali topraklarına dönmüştür. İşbirlikçi kukla bölge yönetimleri de ve hatta Fransa’nın soykırımına maruz kalan Cezayir bile Müslümanları bombalaması için hava sahasını açmış ve Fransa bölgede büyük katliamlara imza atmıştır.

İŞGAL VE YOKSULLUK

Operasyon Mali’ye büyük zararlar vermiş, on binlerce Müslümanın ölümüne, yüz binlercesinin de evlerini terk etmek zorunda kalmasına yol açmıştır. Bu süreçte yüz binlerce Malili, insani yardıma muhtaç hale gelmiştir. Bugün başkent Bamako’daki yoksul kamplarında, çoğunluğu ülkenin kuzeyinden gelen ve en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan on binlerce aile bulunmaktadır. Tuvaletin bile bulunmadığı kamplarda, yeterli beslenme imkânı da bulamayan çocuklar salgın hastalıkların pençesindedir. Fakir ile miskin kavramlarının farkını anlamak için her türlü yokluğu yaşayan kamp sakinlerinin haline bir göz atmak yeterlidir maalesef.

Birçok Müslüman ülkede olduğu gibi rejim değişikliği yaparak terk ettiği ülkelerde bir yandan da ahlaki çöküntüyü kalıcı hale getirmeyi planlayan Batılı güçlerin; 2009 yılında kamuoyunun onayı ve bilgisi olmadan milletvekillerine onaylatarak yürürlüğe sokmaya çalıştığı “Aile Yasa Tasarısı” Dini Yüksek Konsey’in çağrısıyla gerçekleştirilen büyük protestolar sonucu yenilenmek üzere geri çekilmiştir.

Yine 2018 yılında ise eşcinselliği teşvik eden “Tam Cinsellik Eğitimi Yasa Tasarısı”, hükümet ve Batı’nın oyunlarına karşı İslami değerleri koruma uğruna hayatlarını riske atan Malili Müslüman âlimlerin yönlendirmesiyle büyük tepkiyle karşılanmış ve nitekim o günden sonra bazı âlimler suikast ve kaçırılma sonucu şehit edilmiştir.

İMKÂNLAR KULLANILMADIKÇA KISITLANIR

2020 yılı Ağustos ayında yeni bir askerî darbe daha yaşanmış ve hâlihazırda ülkede geçici bir yönetim bulunmaktadır. Ülkenin kuzeyinde ise, zaman zaman kendi içlerinde de çatışan silahlı Müslüman grupların hâkimiyeti söz konusudur. Cunta rejimi, Fransa’nın ara ara şiddetlenen operasyonları ve yaşanan derin yoksulluğun sarmalında kıvranan Müslüman halk ise belirsiz ve istikrarsız günlerin son bulmasını bekliyor.

Evet,  Tevhid inancından kaynaklanan büyük gücü terk ettiğinden beri, ümmetin elinden Allah Azze ve Celle, hemen yakınındaki maddi imkânları da almıştır; ta ki özüne dönsün diye... Canı yansın, her yanına düşen acıları hissetsin ve yeniden can derdine yani ait olduğu ümmetin derdine düşsün diye… Fakrını; Allah Azze ve Celle’ye muhtaç olduğunu hissetsin, her şeye muhtaç; miskin halinden bir an önce kurtulsun diye… İşte o zaman Allah Azze ve Celle altını da petrolü de Müslümanların sömürülmesine bir vesile olmaktan çıkaracak, dünyaya refahı yayacak bir güce dönüştürecektir. O günlere ulaşmak ümidiyle…