• Anasayfa
  • Bölümler
  • Güncel Analiz
  • Bursa Ve İstanbul Konferanslarinizin Ardindan, Kayseri Ve Niğde Konferanslarinizin Dair Ptal Edilmesini Nasil Değerlendiriyorsunuz?

Güncel Analiz

Bursa Ve İstanbul Konferanslarinizin Ardindan, Kayseri Ve Niğde Konferanslarinizin Dair Ptal Edilmesini Nasil Değerlendiriyorsunuz?

Paylaş:

02 ARALIK 2016 MUHTEREM ALPARSLAN KUYTUL HOCAEFENDI’DEN GÜNCEL YORUM

 

Evvela şunu belirteyim, bu engellemeler bildiğiniz gibi iki buçuk yıl önce spor salonlarının verilmemesiyle başladı. O zaman, ‘Bu sadece spor salonlarının verilmemesiyle kalmaz, ileride bu çember daha da daraltılır ve sadece bizimle de kalmaz, başka cemaatlere de sirayet eder’ demiştim. Şimdi onu yaşıyoruz.

 

Önce Beledİyelerle Engellemeye Çalıştılar

İki buçuk yıldır, yüzden fazla konferansımız engellenmeye çalışıldı. Her seferinde belediyeyle, zabıtayla boğuşa boğuşa konferanslarımızı yaptık. Onlar, konferans yapılmış olsun ama afiş olmasın ve böylelikle duyulmasın istediler. Demokrasi gereği izin vermiş olsunlar ama kimse gelmesin, mahcup olalım istediler. Allah onları muratlarına erdirmedi. Şükürler olsun konferans salonlarımız her zaman doldu taştı.

Baktılar ki böyle olmuyor, en son Elazığ’da bir derneği ve gazeteyi harekete geçirdiler. Gazeteye aleyhimizde yayın yaptırdılar. ‘Sizi Elazığ’a sokmayacağız’ gibi konuşturdular. Fakat biz Elazığ’da da konferansımızı gerçekleştirdik. Bunun üzerine derin devlet ortaya çıktı ve artık aleni bir şekilde engellemeye başladı. Konferanslarımızı, Valilik ya da Kaymakamlık yoluyla iptal ettirmeye başladılar.

 

Bu Olay Tarİhe Böyle Geçecek!

Bursa ve İstanbul’da konferansa önce izin verildi, sonra iptal edildi. Niğde ve Kayseri’de de aynı şekilde, önce izin verildi, sonra birkaç gün kala iptal edildi. Bayanlarımızın Maraş’ta programı vardı o da iptal edildi. Birçok yerde basın açıklaması yapmamıza dahi izin verilmiyor. Bursa’da izin verilmedi. Sadece İstanbul’da verildi. Niğde ve Kayseri’de de izin verilmedi. Konya’daki başvurumuz zaten kökten reddedildi. Adıyaman gençlik programımız da iptal edildi. Bir emniyet amiri arkadaşlarımıza ‘Tüm Türkiye’de size yasak var.’ dedi. Madem böyle bir karar var,  o halde o kararı bize de gönderin, biz de bilelim.

Tarİhe Böyle Geçsİnİstemİyorlar Ama Ben  Buradan Açıklıyorum

 Bu dönem, ‘zulüm dönemi ve konferansların iptal edildiği bir dönem’ olarak tarihe geçsin istemiyorlar, onun için resmi evrak vermiyorlar.  Yaşananlar bir tek resmi kâğıtlarla mı tarihe geçer? CHP’nin tek parti zulmü bir tek resmî evraklarla mı tarihe geçti? Şahitler, konuşmalar delil değil mi? Pazar günü öğleden sonra yapılacak olan konferans cumartesi akşamında iptal edildi. Konferans duyurusu için yapılan o kadar masraf ve zahmete acımadılar. Hâlâ bize resmi bir evrak getirmediler. Kaymakamlık iptal etti diye ne olduğu belirsiz bir evrak getirdiler… Kaymakamlığa, Valiliğe gidiyoruz, cevap yok!  Program yapacağımız televizyonu da arayıp, ‘RTÜK’ten arıyoruz, Alparslan Kuytul’a yasak var, bir daha onu çıkartmayın’ diyorlar. Telefon aslında RTÜK’ten değil karanlık bir yerden geliyor.

 

AKP Dönemİnde Konserler Serbest, Kur’an’ın Mesajının Anlatılacağı Konferanslar Yasak!

Bizim konferansımızın olduğu şehirlerde aynı gün konserler vardı.  AKP eğer bunu vicdanına sığdırıyorsa devam etsin. Bu yöntemlerle herkesi susturacaklarını zannediyorlarsa aldanıyorlar! Ben düşmanlık yapmıyorum ama Müslümanların doğruları konuşması lazım. Biz de bu vatanın çocuğuyuz. Bu vatanda olup bitenler hakkında görüşümüzü söyleriz. Onlar da insandırlar ve bugüne kadar vermiş oldukları tüm önemli kararlar yanlış çıkmıştır.

Şu Memlekette Herkesİ Susturmanız, Memleketİn Hayrına Değİl

İstanbul’da  basın açıklaması öncesinde, emniyet amiri, bir arkadaşımıza tembih ediyor; ‘Hocanıza söyleyin de devlet büyükleri ile ilgili konuşmasın.’ Yani ‘Devlet büyüklerinin yapmış olduğu bir yanlışı tenkit etmesin’ diyor. Demek ki mesele bu. Hâlbuki ben düşmanlık yapmıyorum. Allah rızası için görüşlerimi söylüyorum. Memlekette herkesi susturmaları memleketin hayrına değil. Bugüne kadar birçok yanlış yaptılar. Hepsinde de doğru yaptıklarını zannediyorlardı. İtiraz ettiğim hususların hepsinde de haklı çıkmadım mı?

 

TakdİrEtmenİzGerekİrkenEngellİyorsunuz!

İstanbul’da konferans yapılacak salonda bir emniyet amirine, arkadaşımız demiş ki; ‘Biz Emniyetten, Kaymakamlıktan, Valilikten izin aldık. Nereden izin almak gerekiyorsa, hepsine başvurduk, ‘tamam yapın’ dediler.’ Amirin cevabı aynen şu şekilde olmuş; ‘Ben sana Kaymakamım, Emniyet müdürüyüm,  Valiyim, Hükümetim demiyorum. Ben sana, ben Devletim diyorum.’

 

Kendİnİ Devlet Zanneden Bu Adam Kİmdİr?

Ben de buradan soruyorum; ‘Kimdir bu kendini Validen ve Hükümetten büyük gören ve kendini devlet zanneden adam?’ Bu adam gerçekten devleti mi temsil ediyor, yoksa öyle mi konuşuyor? Eğer devlet göndermediyse araştırmalı ve ‘Sen bizim adımıza konuşuyormuşsun, kimsin?’ demelidir.

 

İçİşlerİ Bakanı’ndan Daha Büyük Bİr Yerden Talİmat Var

                Konferans iptali ile ilgili Valilik ve Emniyetle görüşmeye çalışılırken, Emniyet yetkililerinden biri arkadaşlardan birine diyor ki;. “İçişleri Bakanıyla bile görüşseniz o bile bu kararı değiştiremez” İçişleri Bakanından büyük olan kimdir? Başbakan ve Cumhurbaşkanı… Eğer bu talimatı onlar vermediyse, bu adamlara hesap sormalıdırlar. Hiçbir resmi belge sunmadıkları halde, 20 saat kala konferansı iptal edip, ‘Gerekirse çevik kuvveti getiririz’ dediler ve getirdiler. Çevik kuvveti getirdiğine göre herhalde işin başında Emniyete talimat verebilecek kişiler var. Hatta bir arkadaş konferans hazırlığı için salonda çalışırken emniyet yetkililerinin arasındaki gizli konuşmayı duymuş, bana anlattı. Sanıyorum bir Emniyet Müdür Yardımcısı; ‘Bırakın adamlar konferansını yapsınlar, adamlardan ne istiyorsunuz? Böyle bir karar yok’ deyince; bazı karanlık kişiler ‘Hayır, yaptırmayacağız.’ diyorlar. Kendini devlet gibi görenler, bu kararı verdiler.

 

Türkİye’deKendİnİHükümetİn De Üstünde Gören Bİr Güç Var

                Bunlar aslında bazı bahanelerle bütün İslami faaliyetleri bitirmek istiyorlar. İki buçuk sene önce söylediğimi tekrar ediyorum; ‘Bunlar aslında AKP’nin altını oyuyorlar. Bu, yalnızca bize verilen bir zarar değil.  AKP’nin düşmanlarını çoğaltıyorlar.’ AKP eğer buna dur diyecekse desin. Demezse en büyük zararı kendi görecektir ve bugün bize bunu yapanlar, yarın onlara daha beterini yapacaklardır.

 

Bugün Konuşmayanlar Yarın Kendİlerİnden Utanacaklar!

Bu kadar suskun bir milletin belayı hak ettiğini düşünüyorum. Mesela şu anda bize haksızlık yapılmıyor mu? Hocalarımızdan, cemaatlerimizden, tarikatlarımızdan, yazarlarımızdan bir tanesinden bir destek var mı, gördünüz mü?

 

“Furkan Vakfı’na Yapılan Haksızlıktır!” DİyenHİç Duydunuz Mu?

Biz böyle bir şey duyduğumuz ve haberimiz olduğu zaman haksızlığı dile getiriyoruz. Ama bize karşı yapılan bu haksızlığa kimseden çıt yok. ‘Aman Hükümetle karşı karşıya gelmeyelim, bir şey söylersek, bizi de onlardan zannederler’ korkusu ile susuyorlar. Müslüman olarak göstermeleri gereken tavır buysa, tamam böyle devam etsinler!

 

BİzÜzerİmİzdeBİr Oyun Oynandığı Kanaatİndeyİz

İslam düşmanları bize karşı bir strateji izliyorlar, bize yanlış yaptırmak istiyorlar. Hata arıyorlar, bulamıyorlar. Çok şükür bugüne kadar geçmişimiz temiz. Bu yasaklamalarla her şehirde bizi Emniyetle karşı karşıya getirmek ve halkımıza bizi çatışmacı bir cemaat olarak göstermek istiyorlar. Onların bu oyununa gelmeyeceğiz.

Bİz Yapılan Zulmü Anlatmaya Devam Edeceğİz!

 Halimiz, Peygamber Efendimize uygulanan ambargo dönemini andırıyor. Efendimize de üç yıl ambargo uyguladılar. Elbette bizimkinden çok daha ağırdı. Aç kaldılar, zulüm altındaydılar, onlarla alışveriş ve görüşme dâhil her şey yasaklandı. Bize uygulanan ambargo şiddet olarak ona benzemiyorsa da pozisyon itibariyle benziyor. Bu bir ambargo, iki buçuk yıldır bu ambargonun altındayız. Bir gün, eninde sonunda bu ambargo bitecek, tekrar güneş doğacak. Gece olunca bir daha sabah olmaz zannetmemeliyiz.

Efendimizin tavrı bazı olaylarda karşı koymak; bazılarında ise müsamahakâr davranıp, çatışmaya girmemektir. Başından aşağıya deve işkembesi döküldüğü halde, Efendimiz secdeden başını kaldırmamış, misillemede bulunmamıştır. Ama Hz. Ömer yeni iman ettiğinde; ‘Ya Rasulallah! Gidelim, Kâbe’de tevhidi haykıralım.’ dediğinde Efendimiz önce, ‘Daha vakti gelmedi’ dediyse de sonra kabul etti ve gittiler Kâbe’de tevhidi haykırdılar. Efendimiz Kâbe’de her gün böyle bir eylem yapmadı, bir defa yaptı.            Hazreti Peygamber elbette korkmuyordu ama meselenin anlaşılmasını bekliyordu.

Stratejilerine karşı stratejimiz olmalı. Peygamberi Hareket Metodu ve stratejisi izliyoruz. Nebevi Hareket Metodu’nda dik durmak vardır, taviz vermek yoktur ama yeri gelir bazı zulüm ve işkencelere karşılık verilmez. Mademki Rabbani hareketiz, Rabbani Hareket Metodu izleyeceğiz. Rabbani Metod İslam düşmanlarının stratejilerini darmadağın edecektir. Hiçbir zaman korkak olmayacağız ama tuzakları da göreceğiz. Suni sancı verip erken doğuma zorluyorlar. Kur’an’ın hareket metodu, onların vuracağı suni sancı iğnesinin tesirini yok edecektir.

 Tembel tembel de oturmayacağız. Bir şeyi elimizden alırlarsa başka bir şey yapacağız. Müslümanlar daha çok güçlenmeliler. Bu zulmü yapanların içerisinde iyi niyetli olanların, niyetimizi anlamamış veya yanlış anlamış olanların anlamasını bekleyeceğiz. Peygamberimize uygulanan ambargonun da haksızlık olduğunu anlayanlar sonunda bir araya geldiler ve ambargoyu kaldırdılar. Eninde sonunda bu zulüm kalkacak inşallah ve eskisinden çok daha gür bir hareket olarak ortaya çıkacağız. Bugüne kadar böylesi yöntemlerle hiçbir hak dava çökertilememiştir.

 Bu olaylar ilk başladığı zaman; ‘Spor salonlarını vermediklerinde, düğün salonlarında yapacağız. Onu da vermezlerse vakıflarda yapacağız. Vakıflara da engel olurlarsa evlerimizde yapacağız.’ demiştim. İşte o günlere geldik. Camiler bizimdir, evler bizimdir, insanlar bizim insanımızdır. Hakikat bizdedir, hakikatin gücü derin devletin gücünden daha büyüktür. Hakikatin gücü çok imparatorlukları devirmiştir. Hakikat eninde sonunda bütün engelleri aşar, bütün zırhları deler geçer ve insanlara ulaşır.

Tüm arkadaşlarımız çevresindeki akrabalarını, arkadaşlarını toplayacak ve anlatacaklar. Büyük toplantılara izin verilmeyen şu dönemde, insanlarla birer birer ilgileneceksiniz, evlerine gideceksiniz ve anlatacaksınız... Mücadele birebir dahi olsa devam edecek. Her zaman beşinci vitesle gidemezsiniz. Bazen dörtle gitmeniz gerekir. Bazen üçle, bazen ikiyle, bazen birle. Bazen birle bile gidemezsiniz, önünüz tamamen kapanır. Olduğunuz yerde kalır, kımıldayamazsınız ama hiçbir zaman kontağı kapatmayacaksınız. Hiçbir zaman buraya kadarmış demeyeceksiniz. Kontağı kapatırsanız bitersiniz. Rabbani davanın kontağı bir defa açılır, bir daha kapanmaz. Ben çocuktum, bu kontağı çevirdim. 35 seneyi geçti, kapatmadım. Siz de kapatmayacak ve devam edeceksiniz.