Tefsir

Dağları Sarsan Kur’an

Paylaş:

﴾ لَوْ اَنْزَلْنَا هٰذَا الْقُرْاٰنَ عَلٰى جَبَلٍ لَرَاَيْتَهُ خَاشِعاً مُتَصَدِّعاً مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِۜ وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ ﴿

   “Şayet biz bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, onu Allah korkusundan titremiş ve paramparça olmuş görürdün. İşte bu misalleri insanlar düşünsünler diye veriyoruz.”1

   Kur’an-ı Kerim’den Ancak Taşlaşmış Kalpler Etkilenmez

   Allah Azze ve Celle Kur’an-ı Kerim’in özelliklerini anlatırken sahip olduğu değeri ve insanı değiştirebilme, etkileyebilme kabiliyetini sadece soyut bir anlatımla ortaya koymaz. Bazen öylesine çarpıcı misallerle açıklar ki insan, Kur’an’ı canlı bir varlık olarak karşısında görür.2 Bu ayette de böyle bir temsil ile Kur’an’ın içinde barındırdığı insanüstü kudret, canlı ve hareketli bir sahne ile tasvir edilmiştir. Kur’an eğer bir dağa indirilseydi o dağın haşyet içerisinde, yani Allah’a derin bir saygı içerisinde boyun eğmiş ve Allah’ın korkusundan paramparça olduğunu görürdün. Ayette geçen خَاشِعاً kelimesi ‘derin bir saygı ile boyun eğmek’ anlamındadır. Bu kelime ile Allah’ın emirlerine uyan ve O’nun vaad ettiği güzelliklere kavuşmayı uman Müslümanların hâli ortaya konmuştur. Kur’an’a muhatap olan insan, emir ve yasaklarına uymalı, Allah’a derin bir haşyet ile boyun eğmelidir. Ayetteki مُتَصَدِّعاً kelimesi ise paramparça olmak anlamındadır. Bu ifade ile Müslümanın Allah’a karşı gelmekten, O’na isyan etmekten ve insanı kendisi ile uyardığı cehennemden derin bir korku hissetmesi, böyle bir duruma düştüğünde yüreğinin adeta paramparça olması gerektiği vurgulanmıştır.

   Kur’an bir dağın üzerine indirilseydi ve dağ insan gibi akleden ve hisseden bir varlık olsaydı, o yüceliğine, o sertliğine rağmen böylesine büyük bir değişim geçirir ve bambaşka bir hâle girerdi. Dağları sarsan bu Kur’an, insanı da sarsarak kendine getirmeli ve değiştirmeli değil miydi? İşte burada durup derin bir tefekküre dalmak gerekir. Acaba kalpler yalçın kayalıklardan daha da mı katılaştı? Kur’an, ölü kalplere hayat veren bir hakikat pınarı gibi bütün çağlara, bütün coğrafyalara medeniyetin esaslarını sunarken ondan etkilenmemek, ancak taştan daha sert olan kalplerin içine düşeceği bir durumdur.3

   Kur’an Hayat Kaynağıdır

   Bugün yeryüzünde İslam Medeniyetinden uzaklaşmış Müslümanların içinde bulundukları acı tabloyu müşahede etmekteyiz. Belki bundan daha acı olanı, Müslümanların ümitlerini kaybetmiş olmaları, yeniden ayağa kalkmak için tutunacakları bir dayanak noktalarının olmadığı vehmine kapılmaları ve insanı hayvandan daha aşağı seviyelere düşüren Batı Medeniyetinden medet ummalarıdır. Oysa Müslümanların ellerinde dağları bile sarsacak, Allah korkusundan saygı ve ürperti içerisinde boyun eğdirecek, gönüllere şifa olacak, karanlıklarda kalanlara ışık olup yollarını aydınlatacak4, ölü kalplere hayat verecek5, bâtılın hâkimiyetine son verecek6 olan Kur’an gibi değerli bir hazine bulunmaktadır. Bugün yapılması gereken ilk işlerden biri Müslümanlara bu şuurun yeniden kazandırılmasıdır. Mücadele etmek için kendinde derman bulamayan Müslümanın elinde bulunan bu muazzam gücü idrak etmesi, değişim dalgasının ilk basamağını teşkil etmektedir.

   İnsan, yeryüzünde halife olarak görevlendirilip bütün dünyada bir medeniyet kurması ona emredilirken7, ümitsizliğe kapılması, mücadeleden uzaklaşması elbette sahip olduğu değerlerin dünyayı değiştirebilme kapasitesini anlamaktan gafil olmasının bir sonucudur. Özellikle genç Müslümanların içinde bulundukları bu durum, Kur’an’a yeniden dönüş yapılarak aşılabilir. Mekke’de bir avuç olan ve çoğu gençlerden meydana gelen o küçük topluluk nasıl oldu da kısa sürede bütün dünyayı etkileyecek bir medeniyet meydana getirdi? Bu büyük başarının sırrını ilk inen surelerden olan Kalem Suresi'nin son ayetinde bulmak mümkündür. “Oysa Kur’an, âlemler için öğütten başka bir şey değildir.”8

   Bu ayette Kur’an’ın bütün âlemlere yol gösterecek bir kudrete sahip olduğu vurgulanarak Müslümanların zihin dünyaları, bakış açıları genişletiliyor. Bütün âlemler Müslümanlara hedef olarak gösteriliyor. Bu ayetle yolunu aydınlatan bir Müslüman hem büyük bir ideale sahip olur hem de bunu gerçekleştirmek için sahip olduğu dayanak noktasının çok sağlam olduğunu en derin duygularla hisseder. Âlemlerin Rabbi bütün âlemleri aydınlatacak bir hakikat pınarı bahşetmiş. Bundan daha büyük bir lütuf, bundan daha büyük bir yardım olabilir mi?

   Kur’an Manevi Hastalıkların Yegâne İlacıdır

   Bugün yeni arayışların içine girmek, yeni çıkış yolları aramak, Kur’an’dan başka kaynaklardan medet ummak beyhude bir çabadan başka bir şey olmayacaktır. Kanunları Batı’dan alınmış, kültürü yozlaşmış, ahlaki değerleri bozulmuş, haramlar her tarafa yayılıp helaller yasaklanmış, gençlik İslam’dan uzaklaştırılıp şüphe ve inançsızlık girdaplarına sürüklenmişken bu olumsuzluklara sebep olan Batı Medeniyetine sığınmak tam anlamıyla bir intihar olacaktır.  

   İnsanı başıboş bırakmayan9 Allah, ona doğru yolu çok açık bir şekilde göstermiş ve bunun detaylarını Kur’an’da açıkça beyan etmiştir. Ahkâmıyla toplumları, ahlakıyla nefisleri ıslah eden Kur’an, elbette en büyük kurtuluş reçetesi olarak yeniden nefislere ve toplumlara sunulmalıdır. İnsanlık bir uçurumun kenarında, intiharın eşiğinde, elini uzatmış, Kur’an’ı hayatına düstur edinmiş Müslümanlardan yardım beklemektedir. Böyle bir görevi yüklenmiş olan Müslümanların küçük hesaplar peşinde koşması, büyük ideallerden kopması, mücadeleden geri durması hiçbir şeklide mazur görülemez.

  1. Haşr, 21
  2. Ra’d, 31
  3. Bakara, 74
  4. Fussilet, 44
  5. Enfal, 24
  6. İsra, 81
  7. Bakara, 30
  8. Kalem, 52
  9. Kıyamet, 36