Gündem

Darp Edilenlerin Dilinden 20 Mart’ta Yaşananlar

Paylaş:

Adana’da yaşanan sokak işkencesinde olayı bizzat yaşayan ve ağır şekilde darp edilen kişiler yaşadıklarını aktardı. Kan donduran olayların ayrıntısı şu şekilde:

Fatma Hanım: 20 Mart günü müdahaleler devam ederken Atatürk Parkının oraya gitmiştim. Parkın yakınında tanıdığım bir arkadaşımın eşi -zaten sakattı- arkadaşlarının desteğiyle Atatürk Parkına gelmiş olmasına rağmen sanki kasıtlı bir şekilde ayaklarını kırarcasına birkaç polisin üzerine çıktığını gördüm. Sonra arkadaşımı çağırdım ve eşinin yanına gitmesini söyledim. Çok kötüydü, zaten yerde yatıyordu. O olayı gördüğümde polislerin bizi buradan sağ çıkarmayacaklarını anladım. Ben oradan tam uzaklaşırken ayağımda bir sıcaklık hissettim ve ne olduğunu anlamaya çalışırken polisin bana doğru plastik mermi sıktığını gördüm. Ben de karşısında dimdik durdum ve: “Ben zaten buraya her şeyi göze alarak geldim” diye düşündüm. Tam oradan uzaklaşırken arkamı döndüm. Bir bayan polisin iteklemesiyle yere düştüm. Gitmek için ayağa kalktım ama birkaç polis de onlara desteğe geldi, beni ve etrafımdakileri metrelerce iteklediler. Oradan o şekilde ayrılmış olduk.

Cumali Bey: Saatler süren müdahaleler sonrasında artık akşam olmuş ve Hocamız evine geçmişti. Biz de Hocamızın evinin önündeydik. Polisler bir ara oraya geçmemize müsaade ettiler ama sonra sıkıştırmaya başladılar. Bir kardeşimiz yere düşmüştü. Ben de ona yardım etmek istedim. O sırada polis gözüme biber gazı sıktı ve gözüm görmemeye başladı. Ben oradan ayrılmak isterken polis var gücüyle sol koluma vurdu. Kolum döndü ve kırıldı. O şekilde caminin oraya kadar geldim. Orada ambulans vardı. Beni hastaneye götürdüler.

Sümeyra Hanım: Atatürk Parkının karşısındaki marketin orada biber gazından çok etkilenmiş bir arkadaşımıza yardım ederken iki tane polisin bize koşarak geldiğini gördüm. O esnada polislere: “Ben şeker hastasıyım, bana biber gazı sıkmayın” dedim. Buna rağmen hem benim hem arkadaşımın gözünün içine çok yakın bir mesafeden biber gazı sıktılar. Zaten o esnada zangır zangır titreyerek yere düştüm. Gözüm görmüyor, nefes alamıyorum, o esnada kısa süreli bir baygınlık yaşadım. Arkadaşlarım ambulansı aramışlar. Ambulans gelince sağlık görevlileri beni ambulansın içerisine aldılar. Orada tek başımaydım, durumu izah etmeye çalıştım. Şekerime ve tansiyonuma baktılar ve “Bir şeyin yok!” dediler. Ben “Kendimi iyi hissetmiyorum şekerim kaç?” diye sordum. Sağlık görevlisi bana: “470, hiçbir şeyin yok, normalsin” dedi. Ben de: “470 normal değil” dedim. Bana: “Hastaneye mi gitmek istiyorsun! İstemiyorsan in aşağıya!” dedi. Beni ambulanstan dışarıya çıkardılar. Bunu bize reva görenler şunu bilsinler ki: Biz bunlarla yılacak, pişman olacak, geri dönecek insanlar değiliz. Aksine yaşamış olduklarımız, davamıza cemaatimize ve Hocamıza olan bağlılığımızı artırıyor.

Uğur Bey: Polisler bizi kıskaca almışlardı ve kurtulmak pek de mümkün görünmüyordu. O hengâmeden kendimi kurtarmaya çalışırken bir an polisin biri copla şiddetli bir şekilde ağzıma vurdu. Dudağım patlamıştı ve kanlar akıyordu. Sonra hastaneye gidince fark ettim ki dişimin biri kırılmış ve oraya düşmüş. Hastanede dudağıma 5 dikiş atıldı. Ayrıca orada darp raporu almak istediğimizi de belirttik ancak bana verilen kâğıtlara baktım onların içinde darp raporu yoktu. Daha sonra ben darp raporu almak için bir hastaneye daha gittim.

Hasan Bey: Olay günü bir arkadaşımı gördüm. Orada telefonla yaşananları çekmeye çalışıyordu. 15-20 tane polis de onu kovalıyordu. Orada bayanlar da vardı. Ben sakinleştirmek için araya girmeye çalıştım. Bir tane polise -diğer polislerden farklı olarak kar maskesi takmıştı- “Ne yapacaksınız? Adamı mı öldüreceksiniz?” dedim. Hiç cevap vermedi. Direkt copu dik bir şekilde göğsüme vurdu. Sonra yüzüme, burnuma çok sert bir şekilde vurdu. Ne olduğunu anlamadım ve yere düştüm. Vurmaya devam ettiler. 4-5 kişiydiler sanırım. Vücuduma her yerden cop darbeleri geliyordu. Etrafı tam da göremiyordum. Ama yine vurmaya devam ettiler. Her yanımdan kan akmaya başlamıştı. Sonra birkaç bayan kardeşimiz yardıma geldi. Ambulansa götürdüler. Ambulansla hastaneye giderken ben birkaç kemik parçasının elime düştüğünü fark ettim. Zaten hastaneye gittiğimiz zaman doktor hanım direkt: “Burnun paramparça olmuş” dedi. İlk önce kafatasında kırık şüphesiyle beni götürdüler. Sonra beyin cerrahının yanına götürdüler. Doktor kırık olmadığını, ödem olduğunu söyledi. Onları yazdılar. O anın sıcaklığında bir tek yüzümün ve bacağımın ağrısını hissediyordum. Sonra eve gittiğimde her elimi kaldırdığımda bir yerim ağrıyordu. Üstümü değiştirdiğimde sırtımın mosmor olduğunu fark ettim. Elimi kulağıma atıyorum, kulağımdan kan geliyor. Sabah kalkıyorum, yastığımda kan var. Başımı kaşıyorum şişik var. Elimi nereme atsam oramda bir şey var.

Mustafa Bey: Olay günü gece saat 2 civarlarında hastanenin acil bölümüne darp raporu almak için gittim.  Benim bir bacağımda plastik mermiden dolayı morluk diğer bacağımda da coptan dolayı kızarıklık vardı. Hastanede doktorun bulunduğu alan şeffaf bir şeyle çevrili. Doktor oranın içinde hasta ile görüşür. Fiziki muayene gerekiyorsa ilgili alana geçer ve fiziki muayeneyi yapar. Benim de fiziki muayenem yapıldı ve doktor röntgen istedi. Röntgen çekmeye gittim. Geri geldiğimde Güvenlik Şube Müdürü Ali Abdullah Baytok’un içeride resmi üniformalı başka bir polisle beraber doktorun başında beklediğini gördüm. Gün boyu olaylarda defalarca yüz yüze geldiğimiz için bizi tanıdı. Bizi görünce bir anda yüzü asıldı. O sırada doktor hanım bana: “Morluk neresi, görebilir miyim ona göre yazacağım” dedi. Ali Abdullah Baytok ise direkt doktor hanıma: “Morluğu görmenize gerek yok. (Bana hitaben) zaten çok büyük bir darbe almadın. Siz darp raporunu yazın verin” dedi.  Doktor hanım da onların söylediği şekilde raporu vermek zorunda kaldı. Raporun bana verildiğini gördükten sonra hızla çıkıp gittiler.

Furkan Nesli Dergisi olarak sokak işkencesine ve ağır darba maruz kalan, o gün orada bulunan tüm Furkan Hareketi Mensuplarına geçmiş olsun diyoruz.