Direniş ve Diriliş Bölgelerimiz

DİRENİŞ VE DİRİLİŞ BÖLGELERİMİZ ; BANGSA MORO MÜSLÜMANLARI VE MARCOS’UN YAMYAMLARI

Paylaş:

Filipinler’de çok güçlü bir İslam topluluğu bulunduğunu ve buradaki Müslümanların yıllardır çok büyük zulüm, işkence ve insanlık dışı uygulamalarla mücadele ettiğini bilmiyor olabilirsiniz. Oysa Filipinler’deki Müslümanlar on yıllardır vahşice katledilmekte ve hayatta kalmak için dünya Müslümanlarından yardım beklemektedirler.

Filipinler’in %90’ı Katoliktir. Ancak bu oran güneydeki adalarda çok büyük farklılıklar gösterir. Güneyde %70 oranındaki Katolik nüfusa karşılık, yaklaşık %30 oranında Müslüman nüfus bulunur. Bu nüfusu Mindanao adasında yaşayan Morolar ve Sulu adasında yaşayan Müslümanlar oluşturur. Sulu adasında nüfusun %97’si Müslümandır.

Filipinler’deki çatışmaların kökeni, uzun yıllar ABD yönetiminde yaşadıktan sonra ülkenin bağımsızlığını ilan ettiği 1946 yılına kadar uzanmaktadır. Filipinler’de nüfusun çoğunluğunu oluşturan Hıristiyan Filipinolar, Mindanao ve Sulu adalarında yaşayan Müslümanların aksine, Amerika’nın sömürgeci yönetimine direniş göstermemiş ve onların gönderdiği yöneticileri benimsemişlerdi. Amerikalılar da Amerikan ekolü bir yönetim oluşturmaları için Filipino önderlerini eğitmişlerdi. Bu yüzden ABD, Filipinler’den çekilirken ülkedeki siyasi otoriteyi Filipinolara bıraktı. Sulu ve Mindanao’yu tek bir devletin toprakları olarak kabul etti. Böylece bu adalardaki Müslümanlar, Filipinoların egemenliği altına bırakılmış oluyordu.

Filipinler’deki Moro Müslümanları’nın tarihi çok büyük zulümlerle, katliamlarla doludur. Marcos rejimi sırasında köyler yakılmış, içinde insanların bulunduğu camiler bombalanmış, toplu tecavüzler gerçekleştirilmiştir. Bugün hâlâ saldırılar, tacizler zaman zaman şiddetlenmekte, çatışmalar yılardır devam etmektedir. Moro Müslümanları’nın tek hedefi ise barış ve huzur içinde olacakları, dinlerini özgürce yaşayabilecekleri bağımsız bir devlete kavuşmaktır.

1 Mayıs 1968’de Cotabato Valisi Datu Odtug Matalan tarafından “Mindanao Bağımsızlık Hareketi” (MIM) kuruldu. Ancak Cumhurbaşkanı Ferdinand Marcos liderliğindeki merkezi otorite ile uzlaşma yolu arayan bu hareket tutunamadı ve kısa sürede silinip gitti. Bununla beraber hükümet bu olayı basite almadı ve Moro halkına karşı yürütülen sindirme hareketini artırmak için fırsat bildi. Bu sırada Marcos, kendini Silahlı Kuvvetler Komutanı ve Başkan olarak ilan etti. Bir süre sonra da ülkedeki komünistlerin yol açtığı terör hareketini ve Müslümanların direnişini gerekçe göstererek sıkıyönetim ilan etti. Ardından da anayasayı askıya aldı. Marcos, ülkenin diktatörü olmuştu.

Marcos, ülke içindeki muhaliflerini, en başta da Müslüman MNLF’yi ve ardındaki halk desteğini yok etmek için özel eğitilmiş terör timleri kurmuştu. Bu timlerin uyguladıkları vahşet ise tüyler ürperticiydi. Marcos’un terör timleri içinde en acımasız olanı Ilaga’ydı. Konuyla ilgili olarak Nokta Dergisi, “Marcos’un Yamyamları” başlığı ile yayınlanan bir haberinde şunları yazıyordu:

“... Bayan Kassam’ın kocasının üzerinde tepiniyorlardı. Parçalanan kafatasının içinden aldıkları beyin parçalarını etrafa saçıyorlardı. Diğer silahlı milisler ise yerlere saçılan beyin parçalarını kapışarak yiyorlardı. Mensubu oldukları ‘Ilaga’ örgütünün anlayışına göre kurbanının kanını içmek ve etini yemek onları ‘yenilmez’ yapacaktı. Dehşetengiz yenilmezlik! Filipinler’de 1970’li yıllarda başlayan Müslüman ayaklanmaları sırasında kurulan ‘Ilaga örgütü milisleri’ o dönemde binlerce Müslümanı işkence ile öldürmüşlerdi. Bu öldürülen kurbanların kanından içen veya etinden bir parça yiyen Ilaga mensupları böylece doğaüstü bir güce sahip olduklarına inanıyorlardı... Köyler Ilaga tarafından basılıyor ve insanlar vahşice öldürülüyordu. Bunun da ötesinde saldırı amacı tamamıyla yağmacılığa dönüşüyordu. Mindanao’nun bir köyünde ise bulunan bir büyük şişe dolusu kesik kulağın sahipleri henüz tespit edilememişti.”

Bugün Filipinler’de yaşananlarla ilgili Batılı basın yayın organlarında yanlı haberler yayınlanmakta, savunmasız Müslüman halkın yaşadığı büyük zulüm gizlenmektedir. Oysa asıl şiddete, zulme ve vahşete maruz kalanlar Filipinli Müslüman kadınlar, çocuklar ve yaşlılardır. Bu katliamlarda tüm Müslüman köyleri yakıldı ve Moro Müslümanlarının malları yağmalandı.

Tanzanya

Baskılara Rağmen İslam Bilinci Güçleniyor

Müslümanlar Tanzanya’ya Arap Yarımadası’nın yanısıra Hint Yarımadası’ndan hicret etmişlerdir. Yapılan tebliğ faaliyetleri neticesinde halk putperestliği bırakıp, İslam’ı kabul etmiştir. Tanzanya’daki 120 kabilenin hepsinde Müslümanlar mevcuttur.

Tanzanya’da Müslüman nüfus, genel nüfusun yarısından daha fazla olduğu halde, (yaklaşık %55) Müslümanlar yine de azınlık gibi muamele görüyorlar. Hıristiyanlar ise azınlık olmalarına rağmen, hükümet yönetimini ellerinde tutuyorlar. 23 bakanlıktan 6 bakanlık Müslümanların elinde. Ancak Müslümanların çoğunlukta olduğu ülke, kendini yarı Hıristiyan, yarı totemist bir ülke olarak tanıtıyor. Üstelik 9 milyon nüfusa sahip olan Müslümanlar, sistematik bir Hıristiyanlaştırma politikası ile karşı karşıya. Orta dereceli okullarda Hıristiyan dininin kurallarına uygun faaliyette bulunmayan öğrenciler okuldan atılıyor. Ülkede tüm İslamî kurum ve kuruluşlar yasaklandığı gibi, açıkça İslam tebliği  yapmak da yasak. Arapça dilini öğrenmek ve Hac ibadetini yerine getirmek de aynı şekilde hükümet tarafından yasaklandı.

Hükümetin halkı Hıristiyanlaştırma amacıyla yürüttüğü politikalardan biri de “İslamı Yenileme Hareketi” adı altında, İslam-Hıristiyanlık karışımı bir inanç oluşturmaya çalışmasıdır. Bu politika gereğince, İslam dininin pek çok gereğini yerine getirmenin önemli olmadığı halka vaaz ediliyor. Bu çarpık inanışlara karşı sesini yükseltenler ya hapse atılıyor, ya öldürülüyor ya da ülkeyi terk etmek zorunda bırakılıyor.

Tanzanya’da Hıristiyan yönetim, çoğunlukta olan Müslüman halka yönelik çok büyük bir şiddet uygulamaktadır. Çatışmaların tek nedeni halkın Müslüman kimliğidir. Bazı insanlar arabalarında Kur’an bulunduğu için, bazıları namaz kıldıkları için Tanzanya polisinin saldırısına uğramakta, İslam dinini yaşamak isteyen gençlerin okuma hakları ellerinden alınmaktadır. İslam tebliğinin, Arapça dilini öğrenmenin, Hac ibadetini yerine getirmenin yasaklandığı Tanzanya’da, hükümetin bu politikasına rağmen Müslümanların bölgedeki sayısı günden güne artıyor.