Sahabe İklimi

Efendimiz’in Ashabına Kazandırdığı Oruç Anlayışı

Paylaş:

Ramazan Ayı rahmet ayı olduğu gibi aynı zamanda içerisinde zorluk ve imtihanları barındıran ve bu yönüyle sabrı gerektiren bir aydır. Efendimizin ve ashabının bu ayı nasıl geçirdiğini ve imtihanlara karşı göstermiş oldukları sabrı birkaç misalle sizlere aktaracağız:

  • Oruç hicretin ikinci yılında farz kılınmıştı. Yine aynı yıl ilk kez cihad emri gelmişti. Müslümanlar ilk kez cihad için oruçlu halleri ile yola düştüler. Medine’den Bedir kuyularına kadar sıcağın altında yalın ayak yürümüşlerdi. Bir gün önce zaten iftar edecek yiyecekleri olmadığı için iftar etmemişler, sahur da kimi için sadece bir yudum su kimi için bir hurmadan ibaret olmuştu. Sahabe-i kiram buna rağmen ‘biz zaten seferdeyiz tutmasak da olur’ dememişler ve oruçlu halleri ile müşriklerle Allah galibiyet nasip edene kadar savaşmışlardı.
  • Ümmü Eymen Radıyallahu Anha, Allah’a ve Rasulü’ne hicret etmek üzere yola çıkmıştı. Oruçluydu. Yanında ne yiyecek ne binek ne de su kabı vardı. Tihâme çöllerinin şiddetli sıcağı altında yol alıyordu. Açlıktan ve susuzluktan ölmek üzereydi. İftar vakti geldiğinde başının üzerinde bir hışırtı işitti. Başını kaldırdığında beyaz bir iple asılmış bir kova gördü. Kendisi şöyle der: “Kovayı aldım, kanıncaya kadar içtim. Ondan sonra artık bir daha susamadım.” Ümmü Eymen Radıyallahu Anha acaba susuzluk hisseder miyim diye kızgın güneşin altında oruç tutar, Kâbe’yi tavaf ederdi, ancak yine de susuzluk hissetmezdi. Bu durum ölünceye kadar böyle devam etti.1
  • Suffa talebelerinden Vâsile bin Eskâ anlatıyor: “Ramazan aylarından birinde Suffa’da bulunuyordum. Sahabiler bizi aralarında bölüştürerek misafir ederlerdi. İftara yakın yanımıza gelir, bizi birer ikişer alıp evlerine götürür, yemek ikram ederlerdi. Ramazan’ın ilerleyen günlerinde bir akşam nasılsa hiç kimse bizi iftara götürmedi. Ertesi gün aç karnına oruç tuttuk. İkinci akşam yine gelen olmadı. Açlıktan bitap düşünce Allah Rasulü’ne giderek durumumuzu anlattık. Halimize çok üzülen Allah Rasulü tek tek bütün eşlerinin evine haber göndererek evde yiyecek olup olmadığını sordurdu. Eşleri yemin ederek, yiyecek hiçbir şey olmadığını hatta kendilerinin bir lokma dahi yemediklerini söylediler. Allah Rasulü bize: ‘Toplanın!’ Bir araya toplanınca: ‘Allah’ım! Senin fazlın ve rahmetinden istiyoruz. Her şey Senin elindedir. Senden başkasının hiçbir şeye gücü yetmez’ buyurarak bizim için dua etti. Çok geçmeden bir adam Allah Rasulü’nün huzuruna girmek için izin istedi. İçeri girdiğinde onun kızarmış bir koyun ve et getirdiğini gördük. Allah Rasulü adamdan koyunu bizim önümüze koymasını istedi. Biz de oturup doyana kadar yedik. Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize dönerek: ‘Allah’ın fazlı ve rahmetinden istedik. Zira O rahmetini katında bizim için saklamıştır’ buyurdu.2
  • Zaman zaman Ashabı-ı Kiram Allah Rasulü’nü iftara çağırır O da davetlerine icabet ederdi. Abdullah bin Zübeyr anlatıyor: “Sad bin Muaz Allah Rasulü’nü iftara davet etti. İftarı Sad’ın yanında yapan Allah Rasulü yemekten sonra: ‘Oruçlular sofranızda iftar etsin, yemeğinizi iyi insanlar yesin, melekler size salât etsin!’ diye dua buyurdu.”3

Efendimizin ve ashabının istifade ettikleri gibi bugün de Müslümanların Ramazan Ayı’ndan hakkıyla istifade etmelerini ve orucun mesajını anlamalarını temenni ediyoruz.

  1. İbn-i Hacer, İbn-i Sad
  2. Hilyetü’l-Evliyâ, 2: 22
  3. Ebu Davud, Et’ıme, 54