Nasihat

Ey Dünyayı Ahirete Tercih Eden Kimse!

Paylaş:

 

Bu dünya hayatı bir oyun ve eğlence olur bazen; bazen de ahirete açılan bir kapıdır. Dünya iki yüzlü bir binektir, nasıl bindiğin, nasıl yolculuk yaptığın ve nasıl indiğin önemlidir. Dünya ile içimizde taşıdığımız nefis arasında çok fark yoktur aslında. İkisi de terbiye edilmeyi bekleyen bir at gibidir. Terbiye ettiğinde hedefine doğru yolculukta yardımcıdır ama terbiye edilmediği takdirde yoluna engeldir.

İşte İslam büyüklerimizin nasihatlerinden bu ay da faydalanmaya devam ediyoruz. Bu ayki büyüğümüz ve örneğimiz İmam İbni Kayyım Cevziyye olacaktır. Sizi onun nasihatleri ile kalben baş başa bırakıyorum.

“Ey sevgisi hastalık, geçişi eziyet ve güzelliği geçici olup da nefsini hevasına satan kimse!

Andolsun ki sen en güzel şeyleri değersiz ve düşük olan şeyler karşılığında sattın. Sanki sen değerin ve pahanın ne olduğunu bilmemektesin.

Teğabun (aldanma) gününe geldiğinde, mutlaka sana alışverişte aldanmanın sonucu gelecektir. “La İlahe İllallah-Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur” çok değer ifade eder. Allah-u Teala bunun müşterisidir. Bunun kazancı cennettir. Bunu haber veren ise Hz. Peygamber’dir.

Hepsi bir sineğin kanadına denk olmayan şeylerden de oldukça az bir bölümünü satarak razı olursun. Kölesi olduğun kimse yanında, toplam bir sineğin kanadına denk olmayan bir şey olsa, ondan bir parçasına basit bir kimse sahip olsa, bu durumda onun yanında değerin nice olur?

Ve o basit kimseye canını satsan, o da kendindeki en güzellerinden onu satın almış olsa, şüphesiz değerin de gitmiş olur.

Ey azmi gevşek olan kimse! Neredesin!

Bu yolda Âdem çok yoruldu. Nuh bu sebeple ağladı. Halil ateşe atıldı, İsmail kurban edilmek için yatırıldı. Yusuf oldukça düşük bir pahaya satıldı ve senelerce hapiste kaldı. Zekeriya ise testereyle ikiye biçildi. Yahya da ablukaya alınıp kesildi. Eyüb’e sıkıntı ve hastalık isabet etti. Davud’un ağlamaları ise oldukça çoğaldı. İsa ise, silahsız olarak kaçmak zorunda kaldı ve Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e her türlü eziyet ve fakirlik dokundu.

-Demek ki yol yorucu, ağlatan, ateşlere götüren, kurban olmayı gerektiren, bazen köle pazarında satılmaya, bazen testereyle kesilmeye, bazen amansız hastalıklarla boğuşmaya ve bazen de kendi diyarından kaçmak zorunda bırakan bir yolmuş. Son peygambere dokunan her türden eziyet ve yokluk sana da dokunabilirmiş. Bunları göze almayan nasıl olacak da bu yolda devam edecek?

Öyleyse oyun ve eğlenceye hala devam mı edeceksin?

Şüphesiz ahireti görmek yakındır. Ancak ona ulaşana kadar musibetler vardır.

Heva/heves denizi yükseldikçe gireni boğuverir. Korkarım buna kapılan bir yüzücü, gözleri denizin içinde açık gider. Kabrinde amellerinin kendisine dostluk yaptığı, yalnız kimseden daha cömert kimse bulunmaz.

Kişinin fazlı kadar ayağına işi gelir. Uğrayacağı musibetlerde ise sabrıyla bilinir. Sakınıp sabır göstermesini az yapan, kuşkusuz nasibinden umduğunu da az umar.

Ey kendisine afiyet süsünden sonra iman süsü ikram edilmiş kimse! Cömert olan Allah bunları sana bahşetmiş; öyleyse bunlarda Yaradan’a muhalefet etme sakın! Yanlışlarını inkâr etme. Yanlışlarını hoş görmeyen kimse Allah’ın verdiği nimetleri daha ziyade kullanmaya hak sahibi olur.

İnsanlar üç kapıdan cehenneme girmişlerdir: Heva kapısı; bu Allah’ın dininde kuşku etmeyi miras olarak bırakır. Şehvet kapısından; bu da hevayı Allah’ın itaatinin ve O’nun rızasının önüne çıkarır. Gazap kapısından; bu da, Allah’ın kullarına düşmanlığa sebep olur.”

-Bu üç kapıyı iyi tefekkür edip tahlil edip tedbirlerimizi almak zorundayız. Hevanın mirası kuşku, şehvetin sonucu hevayı takvanın önüne geçirmek ve gazap kapısı da direkt Allah’a düşmanlığa açılır. O halde bunlardan Allah’a sığınalım!-

Büyükler bilgi ve tecrübe ile konuşuyorlar ve dolayısıyla insan fıtratını ve nefsini çok iyi yönlendirebiliyorlar. Nasihat etmek aslında büyük bir hikmet ve sanat gerektirir. Hikmet ise Peygamberlerin ve Sıddıkların özelliğidir. Peygamber olamayız ama Sıddıklardan olmak için çalışmak ve mücadele etmek zorundayız.

Sıdk, kişide sözün ve amellerin asla çelişmemesi demektir. İslam yolunda yürürken tek bir saniye dahi tereddütte kalmamak demektir. İnandığı davası uğrunda daima gönülden bağlılık ve sadakatle mücadeleyi sürdürmek demektir.

Nefsine dahi söz geçiremeyen ve dünya ile arası hiç açılmayan kimse nasıl olacak da Sıddıklardan hikmete ulaşacak ve nasıl olacak da şu nesle dünyanın gerçek yüzünü gösterecek?

Rabbimiz bizleri hikmet dolu bir kalp ve bakış açısına ulaştırsın ve bizleri nefsimizin aldatıcı oyunlarından muhafaza eylesin. “Seni sonsuz kerem sahibi Rabbine karşı aldatan şey nedir?” sualine muhatap eylemesin bizleri! Âmin