Nasihat

Ey Oğul İyi Dinle!

Paylaş:

 

Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a, salat-u selam ise O’nun yüce Rasulü’ne aittir. Bizleri yediren içiren, nimetlerle donatan Rabbimiz kâinatın tek sahibi ve yegâne hüküm koyanıdır. Bu ayki yazımız büyüklerimizden nakledilegelen tertemiz ve kalplere tesir eden nasihatler olacaktır. İmam Gazali Rahmetullahi Aleyh, nefsin riyazeti hususunda ulaşılması zor mesafelere ulaşmış bir Allah dostudur. Onun evladına ve dahi tüm talebelerine yaptığı bir nasihatle bu ayki yazımıza devam etmek istedik. Rabbim istifade edenlerden eylesin.

Ey Oğul!

Şu üç ibadetinde mutlak surette kalbini teyakkuz halinde bulundur, aklın ve kalbin başka yerde olmasın! Bunlar, Kur’an-ı Kerim okurken, Rabbini zikrederken ve namaz kılarken. Bu üç halde bir an bile aklını ve gönlünü başka yere verme. Allah’ın huzurunda olduğunu unutma! Yoksa yönünü kıbleye çevirip de aklın başka şeyler peşinde olursa, bunun değeri zaafa uğrar.

Yönünü İslamiyet’in doğduğu ilk mabet olan Kâbe’ye, kalbini de Allah Azze ve Celle’ye bağla! Ayrıca ariflerden olmak istersen; sükûtun fikir, bakışın ibret ve dileğin tâat olsun. Zira bu üç haslet, ariflerin alametidir.

Kul borcundan son derece sakın! Bir kuruş borç yüzünden, kabul olmuş pek çok ibadetin sevabı gider. Rasul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem, borçlu olarak ölenlerin namazını kılmazdı. Bundan maksadı, zengini merhamete getirip alacağını bağışlatmaktı. Mü’min, borç yaparken fuzuli yere borca girmez. Lakin zarureten borçlanırsa ve ödemek niyetiyle alırsa, Allah-u Teala ona yardımcı olur. Hatta ödemenin gayreti içinde olup da borcunu ödeyemeden ölürse, kıyamette de Allah yardımcısı olur.

Belaya da şükretmek lazımdır. Çünkü küfür ve günahlardan başka bela yoktur ki, içinde senin bilmediğin bir iyilik olmasın! Allah, senin iyiliğini, senden daha iyi bilir. Şer zannettiğin çok şey vardır ki senin için hayırdır. Hayır zannettiğin çok şey vardır ki senin için şerdir. En selamet yol ilahi takdire razı olman, her hale ‘şükür’ diyebilmendir.

Son derece dikkat edeceğin bir cihet varsa, o da kimler ile düşüp kalktığındır. Şunu iyi bil ki bir sepet sağlam elma, içindeki bir çürük elmayı sağlama çıkartamaz. Fakat bir çürük elma, hepsini çürütür. Bunun için daima salihlerle düşüp kalk!

İyi arkadaş, gül yağı satana benzer ya satın alırsın ya o sana biraz sürer veya hiç olmazsa yanında bulunduğun müddetçe güzel koku taşırsın. Kişi sevdikleri ile beraberdir. Dünyada kimi sever ve kim ile düşüp kalkarsan kıyamette onunla haşrolunursun. O halde ilmi ile amel eden alimlerin ve salihlerin sohbetine devam et!

Aklı olan kimse nefsini her gün muhasebe edip ona demelidir ki:

“Ey nefsim! Benim sermayem ömrümdür. Ömrüm gidince bütün sermayem gider ve artık kâr ve kazanç sona erer. Fakat bu başlayan gün, yeni bir gündür. Allah-u Teala bugün de bana ömrümü bağışlayarak ikramda bulundu. Eğer benim ölmemi takdir etmiş olsaydı, elbette bir günlüğüne de olsa geri gönderilip burada devamlı salih ameller ve çeşitli hayırlarda bulunmayı temenni edecektim.

Şimdi kabul et ki öldürüldün ve geri çevrildin. O halde bugün günah ve masiyete katiyen yaklaşma ve sakın ola ki bugünün bir anını bile boşa geçirme. Zira her nefes, paha biçilemeyen ve geri gelmeyen bir nimettir.

İyi bil ki bir gün, gece ve gündüzü ile yirmi dört saattir. Kıyamet günü insanoğlunun önüne her gün için yirmi dört tane kapalı kutu getirilir. Kutunun birini açıp, o saatte yaptığı amellerin mükâfatı olarak, içinin nur ile dolu olduğunu görünce, Allah’ın lütfedeceği mükâfatı düşünerek kul öyle sevinir ki, bu sevinci cehennem halkı arasında paylaşılsa, cehennemin acısını duymaz olurlardı.

İkinci kutuyu açtığında, bundan karanlık ve pis kokular çıkar ki, bu da isyan ile geçirdiği saattir. Buna da öyle üzülür ki, eğer bu üzüntü cennet halkına dağıtılsaydı kederlerinden cennetin zevkini kaybederlerdi.

Üçüncü bir kutu daha açılır ki içi tamamen boştur. Bu da uyku veya mübah şeylerle geçirdiği saattir. Fakat küçük bir hayrın ecrine dahi şiddetle ihtiyaç duyulan o günde, imkânı olduğu halde büyük bir kazancı kaybeden tüccarın hasreti gibi ve belki çok daha fazla yanar ve o saati boşa geçirmesinin acısıyla kıvranır. Bu kadar hasret ve aldanma sana kâfidir.”

Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Din nasihattir”1 buyurmuştur. Nasihat kelimesi, mana olarak balın petekten süzülmesi işlemine verilen bir isimmiş. Yani nasihatle kalpler, kirden pastan arınıp özüne döner. Nasihatin amacı kalpleri parlatmak ve öze döndürmektir. Yani onu kaba sığacak hale getirmektir. O zaman, İslam kalıbına sığmak için kardeşlerimizle nasihatleşmek zorundayız.

Yukarıda rahmetli İmam Gazali’nin nasihatlerini olduğu gibi verme ihtiyacı duydum. Çünkü onlar bu sözlerin bedelini bizzat ödemiş ve yaşamış kimselerdi. Bizler de büyükler gibi nasihat edecek hale gelmek için önce nasihatleri kalbimize kabul ettirmeliyiz. Nasihat almayan ve ibretle bakmayan bir kalp asla başkasına nasihat etme cesaretine erişemez.

Önce kendi nefsimize, sonra kendi ehlimize ve en son da tüm mü’min kardeşlerimize nasihati bir görev bilmeliyiz. İmam Gazali rahmetli de bakın en son, “Ey nefsim! Benim sermayem ömrümdür. Ömrüm gidince bütün sermayem gider ve artık kâr ve kazanç sona erer. Fakat bu başlayan gün, yeni bir gündür” diyerek kendi nefsine nasihat etmeyi unutmamıştır.

Rabbimiz, ibret alan, nasihat dinleyen bir kalp ve irade nasip eylesin hepimize. Bilgisiyle ve diliyle değil, ilmi ve kalbiyle konuşan salih kullarından eylesin bizleri.

1.        Müslim, İman; 95, 55