Makale

Fitneler Kalite Kontrolden Geçiştir

Paylaş:

İnsan, özünde nice cevherleri nice ihanetleri saklayabilen bir varlıktır. Kur’an-ı Kerim’de bu husus şöyle dile getirilir: “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki…”1 Yani insan hem takvaya dair ne varsa içinde barındıran hem de kötülüğe dair ne varsa onu gizleyen bir varlıktır. Sadece bunların ortaya çıkması için bazı durumlar ve olaylar meydana gelmelidir. Bu olaylar bazen imtihandır bazen fitnedir.

Fitne kelimesi köken olarak birçok manayı barındırsa da konumuzla alakalı olan anlamı üzerinde duracağız. Fitne “altın ve gümüşü eritip saflık derecesini anlama işlemi” demektir. O yüzdendir ki Araplarda kuyumculara “fettan” denilir.2

İslam ve insanlık tarihi Âdem Aleyhisselam ile başlar, ta ki o zamandan bu zamana kadar insan daima sınanmış ve kimin altın kimin çer çöp olduğu ortaya çıkarılmıştır. Şeytan Âdem ile, âdemoğlu da şeytanla imtihan olmuş ardından insan insanla imtihan olmuştur. Bazen insan kendisinin nasıl bir varlık olduğunu görsün diye kendisiyle imtihan olmuştur ki kendisini bir şey sanmasın. Tüm peygamberler kavimleriyle, kavimleri de peygamberlerle sınanmıştır.

Aslında fitneye “kalite kontrol operasyonu” diyebiliriz. Hangi malın ne kalitede olduğunu belirli sınamalarla, testlerle anlayabiliriz. Mesela yeni araç çıkaran bir firma çeşitli testlerle arabanın sağlamlığını ve kazalarda güvenilirliğini ölçer, buna göre araçlar puan alırlar. İşte aynen öyle insanın kalitesi de Allah katında bilinse de bizlere bildirilmemektedir. Bu bilme ve anlama işlemi ancak bazı olaylarla ortaya çıkacaktır.

İslam tarihinde meydana gelen tüm fitnelerde ilk bakışta zarar büyük gözükür ama sonrasında meydana gelen gelişmelerle kazancın fazla olduğu görülür. İmtihan olan toplumun fitnelere karşı duruş geliştirmesi ve sağlamlığının artması da bu kazançlardan biridir. Mesela İfk Hadisesi yani Hz. Âişe annemize atılan iftira olayında başlarda tüm toplum gerildi, kalpler bozuldu, Peygamber ve eşi incitildi ama sonunda ise hayır oldu. Böylesi olaylara karşı kıyamete kadar takınılacak tavır öğretilmiş oldu. Herkes fitnecileri ve tavırlarını anlamış oldu, olayların nasıl büyümeden bitirileceği anlaşıldı.

Elbette fitne tamamen iyidir demiyoruz ancak sonuçları genellikle Allah’ın yardımıyla iyi olmuştur. Fitneyi bilmek başka, yaşamak başkadır. O yüzden her topluluk her cemaat her İslami hareket kendi içerisinde birtakım fitnelere maruz kalacaktır ki içlerinde sağlamla çürükler ayırt edilsin. Kendisini sağlam görenler zayıf olduklarını ve imanlarını güçlendirmeleri gerektiğini anlasınlar, sağlam olanlar ise yeni refleksler geliştirsinler diye her 15-20 yılda, belki daha kısa sürede fitneler ortaya çıkacaktır. Tüm fitnelere rağmen yoluna devam eden insanlar ancak İslam’ın sancağını taşımaya layıktır. Kişinin kalitesi, İslami hareketin ve liderin kalitesi fitnelerde sergiledikleri duruşla ortaya çıkar. Bazen bir olayla bazı fertler sadece imtihan olurken, bazen de tüm İslami hareketin bireyleri kendi iç aleminde sınanıp kontrol edilir.

Hadislerde fitneye karşı gösterilmesi gereken bazı tavırlardan bahsedelim:

“Fitnecilere karışmayan saadete kavuşur. Fitneye yakalanıp sabreden de saadete kavuşur.”

“Fitne çıkarmayınız! Söz ile çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitne gibidir. Zalimlere, facirlere milleti çekiştirmekte, yalan ve iftira söylemekten hasıl olan fitne, kılıç ile yapılan fitneden daha zararlıdır.”3

Burada birinci hadiste ya karışma diyor ya da sabret diyor. Her iki durumda da kazançlı çıkarsın. Herkes kendi kulluğuna ve hizmetlerine devam etmelidir. Fitnecilere karşı tavır gösterecek olan idari kesimdir. Her ferdin tepki vermesi olayın içerisine dahil olması fitne ateşini körükler. İfk olayında bariz görülen bir şey vardı, o da fitneye atlayanlar genellikle vakti bol olan, işi az olan kimselerdi.

Başta da belirttiğimiz gibi elmas ve kömür, altın ve çer çöp ancak bir takım eleme işlemleriyle ayırt edilir. Herkes kendisini dev aynasında görebilir. Kimin ne olduğunu Rabbimiz bize birtakım fitnelerle gösterecektir. Sahte peygamber olayında bazı kimseler Peygamberimizi yalanlayarak sahtekarın yanına gitti. O ana kadar kim diyebilirdi ki bu adamlar dinden dönmez diye... Daima bir eleme ve ayırt etme işlemiyle karşı karşıyayız. İslam dini ve davası fitnelerden zarar görmez. Gerçek zarar ancak tabi olduğunu iddia edenlerdir.

Nasıl ki din-dava zarar görmüyorsa İslami hareket de çoğunlukla Allah’ın yardımıyla ufak sıyrıklarla fitneyi atlatır ve sonunda güzel gelişmeler onu bekler. Bu güzel gelişmeleri ancak kulluğuna samimiyetle devam edenler ve fitneye sazan gibi atlamayanlar görecektir. Talut kıssasını hatırlarsanız, orada bir nehirle imtihan oldular ve nehrin fitnesine kapılmayanlar, balıklama nehre atlamayanlar az bir sayıya rağmen zafere ulaştı. Bugün de önümüze çıkan fitneyi gözünde büyütmeyenler, fitnecileri iyi tanıyıp ne çok saldırgan ne de çok boş vermiş olmayanlar, liderine güveni tam olanlar, kardeşliği bir olayla değil yüzlerce olayla görüp şahit olanlar zafere ulaşacaktır.

Zafer ve fitne neye benzer bilir misiniz? Zafer dağın zirvesiyse, fitneler de o dağın taşı toprağı, uçurumu, dikeni ve bazen de zirveye giden kestirme yollarıdır. Teslimiyet ve ihanet, fitne ateşi sonunda ortaya çıkan iki büyük enerjidir. Kimileri açığa çıkan ihanet enerjisine kapılır gider, kimileri de açığa çıkan teslimiyet enerjisiyle gücüne güç katar. Teslimiyet gösterenler, ortak paydaşların tamamına bakıp hüküm verirken ihanet edenler ortak paydaşlardan kendisine en iğreti gelen paydaşı seçer ve ona göre hüküm verir, intikam peşine düşer. Velev ki en iğreti paydaş senin ciğeri beş para etmez bir arkadaşın ve yandaşına yapıldığı iddia edilen bir haksızlık olsun. Peygamberini dinlemeyecek misin?

“Fitne zamanında oturan ayakta durandan hayırlıdır.” Yani en kötü ihtimalle ateşin sönmesini bekle, olaylar durulsun.

Allah hepimize fitnesiz bir hayat değil; ancak fitneye rağmen yolumuza devam ettirecek bir irade, kazanımlarını kaybedeceklerine tercih edecek bir iman, üç kuruşa satılmayacak bir vefa ve sadakat nasip eylesin!

  1. Şems, 8
  2. İslam Ansiklopedisi
  3. Mişkat’ul Mesabih