Mazlum Ümmetin Çığlıkları

Güney Asya’da Kanayan Yaramız: PATANİ

Paylaş:

   Çinli Budist Rahip Limto Kiem, ablasıyla misyonerlik faaliyetleri için geldiği Patani bölgesinde, telef olan köpeğinin acısını bir türlü atamıyorken; Müslümanların yakınlarının ölümüne karşı metanetli, sabırlı duruşlarına şahit olur. Misyonerlik için dolaştığı evlerde, Müslüman halktan büyük acılara karşı nasıl dayanabildiklerini öğrenir ve çok etkilenir. Kiem, Müslüman olmaya karar vererek ablasının da kendisiyle İslam dinini tercih etmesini ister. Duruma karşı çıkan ablasının itirazlarına ve hatta açlık grevine başlamasına rağmen kararından vazgeçmeyen Limto Kiem, Budist tapınağı yapmak için satın aldıkları araziye de ‘sırtında taşıdığı’ taşlarla cami inşa eder.

   İşte bu sayımızda, yaşadıkları acılara karşı sabırlı duruşları ve asırlardır devam eden kararlı mücadeleleriyle Tayland topraklarında İslam meşalesini elden ele bugünlere kadar getiren mazlum Patani Müslümanlarının durumunu inceleyeceğiz. Bıkmadan, usanmadan sırtlarında taşıdıkları acılarla dolu yükü bir nebze olsun hissedebilmek, ölmeye yüz tutmuş vicdanları uyandırabilmek adına…

   ESKİ BİR İSLAM KRALLIĞI

   Yaklaşık 7 milyon Müslüman nüfusun 3 milyonunu barındıran Patani, Tayland’ın güneyinde, Malezya’nın kuzey sınırında bulunan ve Budist Tayland’ın idaresi altında bulunan birkaç vilayetten oluşan bir bölgedir. Müslümanlar ülke nüfusunun %10’unu oluşturuyor ve Tayland’da Çinlilerden sonra ikinci büyük etnik grubu oluşturuyor. Seçme ve seçilme hakkı bulunmayan Malay Müslümanlarının yaşadığı ve neredeyse tamamı Müslüman olan Patani bölgesi, maalesef Tayland’ın atadığı Budist valilerce yönetiliyor. 2 asır hüküm süren Patani İslam Krallığını kurmalarına rağmen Malay Müslümanlarına resmi tarihte yer verilmiyor ve dünyaya ise ismi Patani olarak değil de Güney Tayland olarak duyurulmaya çalışılıyor. Eğer Müslümanlardan bahsedeceklerse de Malay asıllı olmalarına rağmen Taylandlı Müslümanlar olarak adlandırılıyorlar.

   GÜNEY ASYA’NIN FİLİSTİN’İ

   Patani halkı 15. yüzyılda bölgeye giden davetçi Müslüman tüccarlar vesilesiyle İslam’a girdi ve ‘Patani İslam Krallığı’ olarak 1786 yılına kadar bölgede hüküm sürdü. Daha sonra Birleşik Krallık ve Tayland sömürgesi hâline getirilen Patani, 1902 yılında İngiltere ve Tayland arasında yapılan Anglo-Sian Anlaşması ile resmen Budist Tayland yönetimine teslim edildi. Filistin’deki varlığını İngilizlere borçlu olan İsrail gibi Tayland yönetimi de 1909 yılından beri Patani’ye sürekli olarak Budist siviller yerleştirerek bölgenin demografik yapısını Müslümanların aleyhine çevirmeye çalışıyor. Ve şehirde oluşturduğu kontrol noktalarıyla şehri adeta sürekli abluka altında tutuyor. İşte Patani, Filistin’in yaşadığı benzer mağduriyetleri yaşıyor olmasından ve Budist yönetimin Siyonist İsrail ile aynı politikayı takip etmesinden dolayı “Güney Asya’nın Filistin’i” olarak anılıyor.

   20.000 ŞEHİT

   Tay (Tayland ordusu) askerlerinin sürekli baskısı ve saldırısı altında olan Patani halkının bugüne kadar 20.000 şehit verdiği tahmin ediliyor. 30.000’den fazla Müslüman ise Budist yönetim tarafından hapsedilmiş durumda. 2004 yılının şubat ayında işgalci Tay askerleri tarafından girişte bahsettiğimiz tarihi camiye saldırı düzenlenmiş ve 36 Müslüman şehit edilmişti. Bu katliamı kınamak amacıyla gösteri düzenleyen halka da müdahale eden Tay askerleri, 83 kişiyi daha şehit etti ve 200’den fazla kişiyi tutukladı.

   Ordunun sivil halka karşı düzenlediği saldırıların artık bir rutin hâline getirildiği bölgede şehir içinde de Tay askerleri tarafından kurulan kontrol noktaları mevcut. Müslüman halka sürekli baskı uygulayan Budist yönetim, Patani zulmünün dünyaya duyurulmaması konusunda en büyük yardımı İsrail ve ABD’den alıyor. Bazı Müslüman gruplar Budist zulmüne karşı mücadele veriyor olsa da Müslüman ülkelerden yeterli destek göremedikleri için adil bir sonuca ulaşamıyorlar.

   HAPİSHANELERDE ÇOK SAYIDA İNSAN VAR

   Baskıcı tüm rejimlerde olduğu gibi işgalciler için de en büyük tehlike (!) Müslümanların bir araya gelmeleri ve birlikte hareket etmeleridir. Patani’de de durum bundan farksız değil; sürekli aynı camiye 5 vakit gidiyor olmak bile “örgüt üyesi olmak” veya “muhalif bir hareket örgütlüyor olmak” gibi bir suçlamayla karşı karşıya kalmanıza sebep olabilmekte. Hatta “Müslüman kimliği” bile başlı başına bir gerekçe olabiliyor bu gibi suçlamalara maruz kalmak için. İşte, hiçbir suça karışmamış oldukları hâlde, İslami duruş ve kimliklerinden dolayı çok sayıda Patanili Müslüman cezaevlerinde tutulmakta.

   MEDRESELER VE 600 YILLIK EL YAZMASI KUR’AN’IN KORUNMASI

   Tayland ordusu bir yandan bölgeye uyuşturucu sokarken bir yandan da işgalcilerin vazgeçilmez uygulamalarından;  nüfus yapısı, kültürel kimlik ve inanç değerlerinin tahribatına devam ediyor. Ancak Patanili Müslümanlar tüm şeytani planlara ve eğitimin tümünü kontrol altına alan Tayland yönetimine rağmen yüzyıllardır süren medrese geleneklerine sahip çıkıyor ve asimilasyon faaliyetlerine karşı İslami kimliklerini korumayı sürdürüyorlar. İlahiyat düzeyinde büyük ve yeni bir üniversitenin (İslam Üniversitesi)  haricinde; bir zamanlar Anadolu topraklarında dağlarda mağaralarda varlığını sürdüren medreseler, Patani’de de ormanların içerisinde küçük barakalarda Müslüman gençlerin yetişmesine ve dinlerine sahip çıkmalarına olanak sağlıyor.

   Yine İslam’ın bölgedeki varlığının bir başka kanıtı olan ve Ahmediye Medresesi isimli küçük bir okulun bir odasında tutulan el yazması Kur’an-ı Kerim’ler bulunuyor. Şu zamanda başka coğrafyalarda Kur’an’a ulaşmayı engellemenin yolunun Kur’an-ı Kerim’in Mushaf’ını ortadan kaldırmak olmadığı anlaşılmış ve başka yollar deneniyor olsa da Tay askerleri tek bir el yazması Kur’an’ı almak için aynı köye beş kez baskın düzenlemiş, köylüler ise ellerinde kendilerini savunacak hiçbir şeyleri olmadığı hâlde canları pahasına her defasında direnip Kur’an’ı teslim etmemişlerdir.

   BASKILAR İSLAMİ BİLİNÇ ÜRETİR

   Yeryüzünün tüm zalimleri, her dönemde; diktatör rejimlerinden kurtuluşun Kur’an’a sarılmaktan geçtiğini bildiklerinden, türlü yollarla Kur’an’a saldırmış ve saldırmaya da devam etmektedirler. Kimi coğrafyalarda Kur’an’a ulaşmayı zorlaştırmış, öğretimini yasaklamış; kimi coğrafyalarda da yanlış anlaşılmasını veya hiç anlaşılmamasını sağlamaya çalışmışlardır. Ama her dönemde sayıları ve imkânları az da olsa Müslümanlar kutsallarını korumanın mücadelesini vermiş, vermeye de devam etmektedirler.

   Bugün her Müslüman, aralarında kıtalar, okyanuslar dahi olsa; kardeşlerinin nefesini, çilesini, gözyaşını kendi yakınında hissedip kendi namusunu, kendi canını, kendi kutsalını koruyormuşçasına kendini mesul hissederse;  Malezyalı Müslümanların son dönemdeki desteğiyle baskının kısmen azaldığı Patani gibi birçok mazlum coğrafyada, ümmet nefes bulabilecek, yeniden ayağa kalkabilecektir biiznillah…