Kapak

Hak Bildiğinden Vazgeçme!

Paylaş:

Allah’a hâmd, Rasulü’ne salât ve selam olsun.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi ise; İslam davasına gönül veren ve bu yolda sonuna kadar devam etme azminde olan kardeşlerimizin üzerine olsun.

Kıymetli kardeşlerim,

Tarih boyunca İslam davası uğrunda mücadele edenlere karşılık, onu yok edip kendilerine has saltanatla yine devam etmek isteyenler hep var olmuştur ve olmaya devam edecektir. Aynı zamanda, bu davaya gönül verenler tarafından gerçekleştirilen şanlı direnişlere de şahittir bu tarih. Bu mücadele dün olduğu gibi bugün de devam edecektir. Çünkü bu şekilde gerçek iman edenle edemeyen, zorluklara dayanıklı olabilenle olamayanlar ayrılacak ve Allah katında mertebelerine göre muamele göreceklerdir.

Kişinin davasının haklılığına olan imanı; ona direnç ve cesaret kazandırılmalı, gücüne güç katmalıdır. Muhterem Alparslan Kuytul Hocamızın da ifade ettiği gibi “iman insanı harekete geçirir. Harekete geçirmeyen ve fedakârlık yaptırmayan iman, iman değildir.” Kuran-ı Kerim’deki birçok ayet ve Peygamber Efendimizin örnek mücadelesi, bizlere bu yolda ilerlerken yılmamayı, her şeye rağmen yolundan dönmemeyi, Allah’tan gayrısından korkmamayı öğretir. İslamî mücadelede her durumda Allah’a dayanarak yola devam etmek Kur’an’ın çok açık emirlerindendir. “Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O’nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rabbine tevekkül ederler.”1

BEDİR’DEKİ SEBAT VE TEVEKKÜL

Bedir Savaşı, burada istenilen tevekkülün en güzel örneğidir. Yüce Rabbimiz o gün müminlerin sayısına, techizatına değil kalplerindeki imana bakmış, sayısı ve gücü üstün olan düşmanlarına karşı onlara zafer nasip etmiştir. Bu örnek bize zaferin en hassas kriterini gösterir. Allah katında önemli olan; davanın hak olması, Müslümanların onu hak yolla savunuyor olmaları ve bu mücadelede sebatkâr olmalarıdır. Eğer bu özellikler varsa sayı az, techizat yok bile olsa bir topluluk asla mağlup olmaz.

Haklı bir dava sahibi olmak ancak ciddi insanların arzusudur. Haklı bir davaya sahip olmak ve bunda sonuna kadar sebatkâr olabilmek için ise sadece ciddi olmak yetmez. Sebatkar olmak şahsiyetle alakalıdır ve güçlü bir irade gerektirir. İradesi zayıf olanların davalarının hak olduğunu bilmeleri yeterli değildir. Hak bildiğinin arkasında durabilmek; kuvvetli bir iman, güçlü bir şahsiyet, sağlam bir irade ve de kendisine engel olacak güçlere karşı cesaret ile mümkündür. Niceleri vardır ki inandıklarının arkasında duramadıkları için tarihe hain olarak geçmişlerdir. Hâlbuki doğruları kabul etmişler gönül vermişler ve belki de bu uğurda için için gözyaşı dökmüşlerdir. Ama zor gününde haklının yanında durmayarak davalarını kişisel menfaatlerine değiştirmek zorunda kalmışlar ve ihanet damgası yemişlerdir. Niceleri de vardır ki bir davaya sahip çıkma potansiyele sahiptir ama hakkı görecek göze, ona bağlanacak kalbe sahip değildir. Böyleleri de boş davalar uğrunda savrulup gitmişlerdir. Arkalarından; “azimli bir insandı, cesurdu, kararlıydı ama yazık oldu” demekten başka bir şey elden gelmez.  Yani hak bir dava ile müşerref olabilmek büyük bir nimettir. Yine böyle bir davada azim gösterebilmek ise çok özel bir ayrıcalıktır.

MÜCADELENİN KIRILMA NOKTASI

Yakın tarihimizde yaşadığımız 28 Şubat darbesinde, mücadeleye devam etmenin ne kadar gerekli olduğunu yaşayarak öğrendik. Başörtülülere karşı başlatılan engelleme çabaları, tüm üniversitelerde baş açtırma, okullardan atılma ve başörtülülerin kamuda çalışmalarına izin verilmeyişi, ilk önceleri yaygın bir mücadelenin başlamasına sebep oldu. Ama maalesef haklı olduğu davanın arkasında durabilecek insan sayısının azlığı bu mücadeleyi neredeyse başlamadan bitirdi. Önceleri bu zulme direnen ve üniversite kapılarında eylem yapan binlercesi, yerini yüzlercesine daha sonraları ise onlarcasına bıraktı. Bazı kardeşlerimiz bu mücadelenin stres ve sıkıntılarına göğüs görmektense daha atılmadan okullarını, iş yerlerini bırakmaya; bazıları ise dinini değil de dünyasını tercih ederek başörtüsünü açmaya başladı. İşte bu an mücadelenin kırılma noktası oldu. 28 Şubat Darbesi’nde direnişe destek verdiği için darbeci Rektörlük tarafından İstanbul Üniversitesi öğretim görevliliğinden atılan Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, Milat gazetesine verdiği röportajda o günleri şöyle anlatıyor: “...Perşembe gününe geldiğimizde o büyük Beyazıt-Cerrahpaşa yürüyüşünün ardından Beyazıt-Çapa yürüyüşleri yapıldı. Ve o gergin ortamda kızlarımız dışarıda bırakıldı. İçeri alınmadı. Yasak geldikten sonra epey eylemlerimiz, direnişlerimiz oldu. Fakat gittikçe azaldık, gittikçe azaldık ve 20-30 kişiye düştük. O 20-30 kişi, artık çok az sayıda da olsalar Edebiyat Fakültesi’nin önünde günlerce direnişlerini sürdürdüler ama nihayet direnişlerimiz de kırıldı. Arkasından, yaklaşık birkaç ay sonra, Ocak ayında benim hakkımda soruşturma açıldı. Ve Nisan ayında da üniversiteden atıldım. Benimle birlikte en az binlerce kız öğrenci maalesef dışarıda kaldı. Tabi sadece İstanbul Üniversitesinden bahsediyorum...”

Belli bir noktaya kadar bir aşama kaydedenlerin yarı yolda bırakması o vakte kadar gösterilen çabaları boşa çıkartır, emekleri de heba eder ve öyle de oldu. Sonuna kadar bu mücadeleyi devam ettirmek isteyenler de yalnız ve zayıf kalmış oldular. O günkü mücadelede başörtüsü zulmünü yapanlar zalimdirler ama mücadeleyi terk edenler de bilerek veya bilmeyerek ve de istemeyerek bu zulme destek çıkmış oldular.

Bu şuna benzer ki dik bir yamacı tırmanan bir kimse ne kadar yükseğe çıkarsa çıksın eğer düzlüğe çıkmadan ellerini bırakırsa gerisin geriye düşecek, yaralanacak ve çektiği bütün zahmetler de boşa gidecektir. Eğer bir gün yeniden çıkmak istese bile artık hem yaralı hem yorgun hem de vakit kaybetmiş olacaktır. Ayrıca ömrümüz yap-boz tahtası gibi sürekli sil-baştan yapmaya yetecek kadar uzun da değildir. Kur’an-ı Kerim bu hakikate şu şekilde temas eder: “Eğer azmedersen artık Allah’a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”2 Bu ayet mücadeleye her ne pahasına olursa olsun devam etmenin gereğini açıkça anlatmaktadır:

AZMETTİĞİN, YANİ DOĞRU İSTİKAMETTE OLDUĞUNA KARAR VERDİĞİN ZAMAN ALLAH’A DAYAN VE ASLA VAZGEÇME!

Bir mücadelede sabırla yola devam edenler mutlaka kazanacaklardır. Çünkü sizin yorulduğunuz gibi düşmanlarınız da yorulur. Sizin korktuğunuz gibi düşmanlarınız da korkar ve sizin yıprandığınız gibi düşmanlarınız da yıpranır. Ama sonunda zafer; haklı olanın değil bu mücadeleye sonuna kadar dayanabilendir. Düşmanlar kısıtlamalar yapacaklar, tehditler edecekler, belki Efendimiz’e de yaptıkları gibi evinden yurdundan çıkartmak isteyeceklerdir. Müslüman sadece Rabbına tevekkül eder veya ölene ya da yolun sonuna varana kadar devam etmeye azmeder. Engel olmak isteyenler de bilmelidirler ki biz Müslümanları haklı olduğumuz bu davamızdan hiçbir güç geri döndüremez. Rabbimiz mü’minlerde olması gereken bu özelliğini ne güzel ifade etmiştir. “O (Mü’minler), insanlar kendilerine; “Size karşı insanlar toplandılar, onlardan korkun” dediklerinde imanları artar ve: “Allah bize yeter O ne güzel vekildir” diyenlerdir.”3

Kıymetli kardeşlerim! Konferanslarımız için spor salonlarının verilmediği ve birçok devlet kurumuna ait salonların kullanılmasının engellendiği bugünlerde, tüm meşru mücadele yolları ile mücadelemize devam etmek Allah’ın üzerimizdeki hakkıdır. Birileri bu kervanı durdurmayı planlıyor olabilir ve bu şekilde bir takım tedbir planlarını uygulamaya başlamış olabilirler. Bize düşen ise; yorulmadan, usanmadan, korkmadan hakkımız olanı alana kadar yolumuza devam etmektir. Şu da unutulmamalıdır ki bu mücadeleyi yarı yolda bırakarak bugüne kadarki tüm emeklerin, gayretlerin ve çekilen çilelerin boşa gitmesine sebep olanlar bunun hesabını veremezler.

Bir davada sebat etmek ve sonuna kadar mücadele etmek en az davanın haklı olması kadar önemlidir. Çünkü mücadelesinde sebatkâr olmayanların, haklı olmasının ağırlığı ve kıymeti yoktur. Ayrıca Allah, kendi yoluna davet edenlerin her daim yardımcısı ve koruyucusudur.

“Ey iman edenler, eğer siz Allah’a (Allah adına İslam’a ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır.”4

Rabbim bizleri de bu dinin yardımcıları ve hizmetkârlarından eylesin ve bu yolda ayaklarımızı sabit kılsın. Amin.

 

1- Enfal, 2

2- Al-i İmran, 159

3- Al-i İmran, 173

4- Muhammed, 7