Tarih

Hakkı Çekinmeden Söyleyen Alimlerin Bir Mektebi de Zindan Oluyor!

Paylaş:

Peygamberler, gerçekleri ilân ederken çilelerle karşılaştıkları gibi; peygamber yolunu takip eden âlimlerin de bu tür çileler hayatlarından eksik olmamıştır. İşte her şeyi göze alıp Hakk’ın ve mazlumun taraftarı olan, gerçekleri konuşmanın bedelini hapishaneye atılarak ödeyen yiğit âlimlerden birkaçı;

EBU HANİFE: Büyük mezhep imamımız İmam Ebu Hanife’nin mazlumlardan yana tavır alması o günkü siyasi iradeyi rahatsız etmekteydi. Ebu Hanife’ye zamanın devleti tarafından bir görev teklifi geldi. Ancak zulme fetva kapısı olmamak için bu görevi kabul etmeyi reddedince, kendisini hapse atarak isteklerini kabul ettirmeyi denediler. Cellâtların kırbaç darbeleri İmam’ın başını şişirmişti. Dönemin siyasi otoritesinin zulümlerini reddeden İmam-ı Azam Hazretleri, sahih olan görüşe göre ahirete irtihal edinceye kadar zindanda kaldı. Öleceğini hissedince secdeye kapandı ve ruhunu secde halinde Allah Azze ve Celle’ye teslim etti.

AHMED BİN HANBEL: Bağdat’ta Mutezile fırkasına mensup olanlar, “Kur’an-ı Kerim mahlûktur” diyerek, bu yanlış itikatlarına Abbasi halifesi Memun’u da inandırdılar. Bunu kabul etmesi için, Ahmed bin Hanbel Hazretlerini de zorlayıp, bu hususta baskı ve işkence yaptılar ve 28 ay hapsettiler. Bütün bu baskı ve işkencelere rağmen, o, “Kur’an-ı Kerim, Allah’u Teâlâ’nın kelamıdır, mahlûk değildir” dedi. Zindanda defalarca işkence yapıldı. İşkencede bayıldığı olurdu, o zaman ara verirler, ayılınca yine kırbaçlarlardı. Aklı başından gidinceye kadar döverlerdi. Böyle sorguya çekilerek, dayak atılarak 28 ay zindanda kaldı. Kendi görüşlerini zorla kabul ettiremeyeceklerini anlayınca serbest bıraktılar.

SEYYİD KUTUB: O, Yoldaki İşaretler kitabı sebebiyle idam edildi…

Tutuklanıp zindana atıldı ve hakkında idam kararı verildi. Sonra idam vakti geldiğinde orada bekleyen bir hoca kendisine gelip: “Eşhedu ellâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeder Rasûlullah de!” dedi…

Bunun üzerine Şeyh Seyyid adama: “Sen de bu tiyatrodaki son bölümsün, sen bana “Lâ ilahe illallah de” mi diyorsun? Ben ki bu kelime uğruna idam ediliyorum” dedi… Ardından idam edilip Allah yolunda şehit edildi.

SAİD NURSİ: Said Nursî, dönemin yöneticilerinin olumlu davranışlarını takdir etmiş; uygun bulmadığı uygulamalarını ise eleştirmiştir. Hakikati en üst düzeyde tutmanın bir gereği olarak yöneticilerin kendisine vermiş olduğu yüksek makam ve maaşları reddetmiştir. Onun hakikatleri söylemekten başka bir misyonu olmamıştır. İşte, bu özelliğinden dolayı Bediüzzaman, sürekli gözaltında tutulmuş ve hapsedilmiştir; aslında onun hapishanelerde zaman geçirmesinin hukukî bir dayanağı da yoktur. Bediüzzaman iktidarın istediklerini değil, Kur’an’ın öğrettiklerini söylediği için hayatının 28 yılını hapishane ve gözaltında geçirmiştir.

Ömrünün büyük bir bölümünü Medrese-i Yusufiye’de geçirmiş olması nedeniyle, Bediüzzaman Said Nursi, Denizli hapishanesinde yazdığı Meyve Risalesi’nde hapishaneyi bir medrese olarak gördüğünü şöyle ifade eder:

“… Eskiden beri az bir ihaneti ve tahakkümü kaldıramadığım halde; sizi yeminle temin ederim ki ahirete imanın nuru ve kuvveti bana öyle bir sabır ve tahammül ve teselli ve metanet, belki mücahidane, kârlı bir imtihan dersinde daha büyük bir mükafatı kazanmak için bir şevk verdi ki, ben bu risalenin başında dediğim gibi, kendimi Medrese-i Yusufiye ünvanına layık bir güzel ve hayırlı medresede biliyorum.”