Derleme

Huzurlu Bir Yuva Nasıl Olur?

Paylaş:

 

Peygamber Efendimizin 14 asır önceki nasihatleri günümüz aile bireylerini kapitalist sistemin ağında maddeperest olmaktan, nice psikolojik rahatsızlıklardan ve krizlerden kurtarıyor. Huzurun İslam’da ve Allah’a yönelmekte olduğunu öğreten Peygamber Efendimiz, kızı dahi olsa sunduğu İslam reçetesiyle onu psikolojik bunalımlara düşme riskinden kurtarıyor. Bu nasihatler toplumsal çöküşün eşiğindeki gençler için de manevi alemde yükselme vesilesi ve aynı zamanda huzur kaynağıdır.

Peygamber Efendimiz, Hz. Fatıma ile Hz. Ali’nin nikahlarını kıymış ve sahabilere: “Sizler şahit olunuz: Fatıma’yı 400 miskal gümüş mehirle Ali’ye nikahladım” buyurdu. Sonra Fatıma ile Ali hakkında da: “Allah sizin dağınık işlerinizi toplasın! Nikahınızı mübarek kılsın! İkinizden güzel ve pek çok nesil çıkarsın! Allah’ım! Bu evliliği ikisi hakkında da mübarek kıl!” diyerek dua etti.

Takvanın öncülerinden Hz. Fatıma annemizin evliliği evlenmek isteyen çiftler için büyük bir ibrettir. Çünkü Hz. Ali, Hz. Fatıma’ya çeyiz olarak: Biraz kadife kumaş, bir su kabı, bir yastık ve ocak alırken onun verdiği mehirle de bir sedir, bir yün yatak, bir hurma lifi minderi, bir kilim ve bir kat elbise alınmıştı.1

Hz. Ali’nin geliri sadece ordu hizmetlerindendi. Ancak bu gelirler de Arap yarımadasından kalan seferlerden elde edildiğinden çoğu zaman zayıf bir işçinin ücretini bile bulmuyordu. Hz. Ali, Hz. Fatıma’ya ev işlerinde yardımcı oluyordu ancak yine de Hz. Fatıma, bu ağır ev işlerinden dolayı çok yoruluyordu. İşleri paylaşmak için, babasından kendisine bir yardımcı istemişti. Hz. Aişe validemiz bu konuyu şöyle rivayet ediyor: “Ali ve Fatıma, birlikte Allah Rasulü’nün huzuruna çıkmışlardı. Ali şöyle dedi; ‘Ey Allah’ın Rasulü, su çekmekten omuzlarım, göğsüm ağrıdı’ Hz. Fatıma da şöyle dedi; ‘Benim de buğday öğütmekten ellerimin içi kabardı. Ey Allah’ın Rasulü lütfetseniz de alınan esirlerden bir tane esir verseniz, kendisi bize yardımcı olsa.” Rasulullah, ikisinin de isteğini dinledikten sonra şöyle buyurdu: “Vallahi öyle bir şey yapmam. Suffa ehli açlıktan kıvranır ve onlara yedirecek bir şey bulamazken sizin bu isteğinizi karşılayamam. Esirleri serbest bırakıp alınacak fidyelerle Suffa ehlini doyuracağım. Size o istediğinizden daha hayırlı bir şey söyleyeyim mi? Cebrail tarafından öğretilen bir duayı öğreteceğim size; her namazın ardından on kere ‘Subhanallah’, on kere ‘Elhamdülillah’, on kere ‘Allah-u Ekber’ deyin. Ayrıca bunları yatağınıza girdiğinizde de otuz üç kere tekrarlayın.”2

Günümüzde aileler evlatlarını evlendirirken maddi zenginliği önceliyorlar. Fakat madden hiçbir eksiği bulunmayan lüks evlerde manevi atmosferi bulmak neredeyse imkansızlaşıyor. Bunun sonucunda ebeveynler psikolojik bunalımlardan kurtulamazken nesiller de bu buhranlı atmosferde yetiştirilmeye çalışılıyor. Ahiret için azık olan “takva” üzere kurulu İslamî hayatlar yerini batı kapitalizmine dayalı maddeperest hayatlara teslim etti. Bunun sonucunda psikolojik rahatsızlıklar kadın ve erkeğin en büyük sorunu haline geldi. İslam, toplumun çekirdeği olan aile fertlerinin psikolojisine yalnız önem vermekle kalmaz gerçek çözüm sunan reçeteyi de yazar.

HER ŞEY ZAMANLA DÜZELİR, YETER Kİ…

Peygamberimizin eğitiminden geçen bilge bir kadın, kızına evlenmeden evvel birkaç nasihat verir. Kendi ayaklarının üstünde durması ve kocasına muhtaç olmaması öğütlenen günümüzün genç kızlarının; evliliklerinin devamlı olması için, huzurlu bir yuvaya sahip olması için, madden ve manen sağlıklı nesiller yetiştirebilmesi için en önemlisi de kendi psikolojisinin her şartta sağlam kalabilmesi için bu nasihatlere ne kadar da ihtiyacı var ne yazık ki…

İşte bir annenin evlenecek kızına verdiği en kıymetli çeyiz, kalpleri huzura kavuşturacak olan o en kıymetli nasihatlerden bir demet:

Doğup büyüdüğün, senelerce yaşadığın bir yuvadan çıkarak, yabancı bir yere gidecek, huyunu, suyunu bilmediğin bir insanla yaşayacaksın. Sen ona yer ol ki, o sana gök olsun. Sen ona ev ol ki, o da evin direği olsun. Sen ona cariye ol ki, o da sana köle olsun. Ona sıkıntı verme ki sevgisini azaltmasın. Ondan uzak kalma ki, seni unutmasın! Onun gözünü, burnunu ve kulağını koruyasın ki, gözü senden başkasını görmesin, senden başkasının kokusunu almasın ve senden hep güzel şeyler işitsin.

Evinde otur, ev ve el işleriyle meşgul ol! Yiyecek, içecek hususunda o ne getirirse, onunla kanaat et ve şunu bunu alamıyoruz diye asla şikâyette bulunma! Koca hakkını kendi hakkın üzerine tercih et! Kocanın akrabasının hakkını da önde tut! İntizama ve temizliğe dikkat et! Komşularınla iyi geçin, onlardan gelecek sıkıntılara katlan! Bilhassa komşular arasında laf getirip götürme! Dedikodudan kaç! İbadetlerini ifa et. Namazlarını vakit girer girmez kıl!

Yavrum! Şimdi sana kırk yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak bazı nasihatlerde bulunacağım. Bu nasihatlerime uyarsan dünyada mutlu bir ömür geçirdiğin gibi, ahirette de ebedi saadete ulaşırsın inşallah.

Kanaatkâr ol! Yani, kocan tarafından getirilen yiyecek ve giyecek her şeyi memnuniyetle kabul et! Çünkü kanaat, kalbi huzura kavuşturur. Söylenenleri daima iyi dinle ve kocanın meşru emirlerine itaat et! Evin ve her şeyin her zaman, temiz, muntazam ve düzenli olsun! Eşinin yemek saati ile uyku saatine dikkat etmelisin! Açlık insanı huysuz eder; uykusuzluk ise, öfkelendirir.

Evinin mallarını ve eşyasını iyi koru! Yaptığın işleri, iyilikleri başa kakma! İyiliğe karşı iyilik çabuk unutulur, fakat kötülüğe karşı yapılan iyilik unutulmaz. Eşinin yakınlarına güzel muamelede bulun! Kocanın hatalarını, yalnız iken, yumuşak bir şekilde söyle! Kocanın sırlarını hiç kimseye söyleme! Karı-koca arasındaki sırlar kabre beraberlerinde gömülmelidir. Eşinin üzüntüsünü ve neşesini paylaş! Ona her yönüyle iyi bir hayat arkadaşı ol! Yalan, yuvayı içten içe yıkan bir kurttur. Aranızdaki problemleri kendiniz halledin! Sakın bunları, bize ve başkasına taşıma! Kimseden medet umma! Kocandan, almakta zorlanacağı, gücünün yetmeyeceği şeyleri isteme!

Kadının güzel huylusu, eşine Cennet nimetidir. Sen kocana Cennet nimeti ol! Azap çektirme!

Bunları yapabilmen, ancak onun isteklerini kendi isteklerine, onun rızasını kendi arzularına tercih etmenle mümkün olabilir. Hep kendi istek ve arzularını ön plana çıkartırsan, bu nasihatleri tutman mümkün olmaz.

Beş vakit namazını şartlarına uygun kılmazsan zaten bu, felâket olarak sana da kocana da çocuklarına da yeter.

Beş vakit namazın doğru olması için gusül ve abdestin doğru olması lazım. Bunların faydasını görmen için itikadının doğru olması lazım. Doğru itikat, ehli sünnet itikadıdır. Her şeyden önce bunları öğrenin ve tatbik edin.

Bunlar varsa her şey zamanla düzelir.

1.Sünen

2.Müslim