Öncü Şahsiyetler

Hz. Ebubekir (2)

Paylaş:

Öncü şahsiyetler sayfamızda ilk olarak Hz. Ebubekir’i konu edinerek şahsiyeti,  imanı,  fedakârlığı ve hicretine değinmiştik. Bu sayımızda ise, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in halifesi olarak hayatına değinecek, idareciliğinden, sünnete bağlılığından ve yaptığı fetihlerden bahsedeceğiz.

Takvası ve sadakati ile ashab içinde ilk sırada yer alan Hz. Ebubekir Radıyallahu Anh, yumuşak huyluluğu, çok düşünüp az konuşması ve tevâzusu ile bilinirdi. Kızı Hz. Aişe’nin ifadesi ile “Gözü yaşlı, gönlü hüzünlüydü.” Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den sonra ümmetin en hayırlılarından olup Hz. Peygamberin veziri, fetvada ise ona en yakın idi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in: “İnsanlardan dost edinseydim, Ebubekir’i edinirdim.” “Herkeste iyiliklerimin karşılığı vardır, Ebubekir hariç” sözleri ve son hutbesinde; “Allah kullarından birini dünya ile kendi katında olan şeyleri tercih hususunda serbest bıraktı; kul, Allah katında olanı tercih etti” diyerek Hz. Ebubekir’i övmesi ve mescide açılan tüm kapıları kapattırıp yalnız Hz. Ebubekir’in kapısını açık bırakması, ona verdiği değeri göstererek, Hz. Ebubekir’in ümmet içindeki konumunu belirtmektedir.1

Hicretin 11.yılında hastalanan Rasulullah Rebiyülevvel ayının pazartesi günü (8 Haziran 632) vefat eder. Vefatını duyan ashab büyük bir hüzne kapılır ve ilk anda ne yapmaları gerektiğini bilemezler. Hz. Ömer olayın şokuyla, elinde kılıcı: “Her kim ki ‘peygamber öldü’ derse ellerini kılıcımla keseceğim.” derken Hz. Ebubekir, Ömer’i susturarak: “Ey insanlar! Allah birdir, O’ndan başka ilah yoktur, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem O’nun kulu ve elçisidir. Allah apaçık hakikattir. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölümlüdür. Allah’a kulluk edenlere gelince şüphesiz Allah diri, baki ve ebedidir. Allah’ın kitabı ve Rasulullah’ın sünnetine sarılan doğruyu bulur. O ikisinin arasını ayıran sapıtır. Şeytan Peygamberin ölümü ile sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanın size ulaşmasına fırsat vermeyiniz.” diyerek, Hz. Ömer başta olmak üzere tüm ashabı teenni ile davranmaya sevk etti.2 Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefat etmişti; fakat ümmeti başsız kalmamalıydı. Halife tayini için toplantılar yapıldı. Çeşitli müzakerelerden sonra Hz. Ebubekir, Ömer Radıyallahu Anh ile Ebu Ubâde Radıyallahu Anh’ın ortasında durdu ve her ikisinin ellerinden tutarak ikisinden birine bey’at edilmesini istedi. Hz.Ebubekir’in konuşmasından sonra, Hz. Ömer atılarak Hz. Ebubekir’e bey’at etti ve “Ey Ebubekir! Sen Müslümanlara Rasulullah’ın emri ile namaz kıldırdın, sen onun halifesisin ve biz sana bey’at ediyoruz. Rasulullah’a hepimizden daha sevgili olan sana bey’at ediyoruz” dedi. Böylece Hz. Ömer çıkabilecek fitnenin önünü engelleyerek ilk beyat eden oldu. Ardından orada bulunanların hepsi Hz. Ebubekir’e bey’at etti. Ertesi gün Mescid-i Nebevi’de halka konuşma yapan Hz. Ebubekir: “Sizin en hayırlınız değilim ama başınıza geçtim; görevimi hakkı ile yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğru yolu gösteriniz. Ben Allah ve Resulüne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat edin. Ben isyan edersem artık bana itaat etmeyin.” dedi.3

Tüm ömrü boyunca Kuran ve sünnet çizgisinden ayrılmayan Hz. Ebubekir, halifeliği müddetince mürtetler ve yalancı peygamberle savaşmış, fitnelere mahal vermemiştir. “Namaz kılarız; ama zekât vermeyiz.” diyenlere ise, “namazla zekâtın arasını ayıranlara savaş açarım!” diyerek dinin hükümlerine bağlılığını en güzel şekilde göstermiştir. Halife seçilir seçilmez Peygamber’imizin emriyle hazırlanan ancak vefatı sebebiyle bekleyen Usame ordusunu Ürdün’e yolladı. Usame ordusunun gönderilmesi hususunda bazı söylentiler olmuştu. Bazıları daha sonraya ertelense diye Hz. Ebubekir’e teklifte bulundu. Buna şiddetle karşı çıkan Hz. Ebubekir: “Peygamberin hazırladığı orduyu ben mi durduracağım.” diyerek ordunun yola çıkması hususunda ısrar etti. Yine ordunun başına Usame’den daha yaşlı birinin tayin edilmesi teklif edildi. Buna da aynı tavırla karşılık veren Hz. Ebubekir: “Rasulullah’ın tayin ettiği birini Ebubekir azletsin, olur mu hiç?” diyerek Peygamberinin davrandığı gibi davrandı.

İslam’ın tüm topraklarda hâkimiyeti için gayret gösteren Hz. Ebubekir, halifeliği döneminde birçok önemli gelişmeye vesile olmuştur. Onlardan bazıları şunlardır: Bahreyn, Umman, Yemen ve Mühre isyanları bastırılarak, Hire, Ecnadin, Enbür ve birçok bölge İslam diyarına katılmış, Irak fethedilmiş, Suriye’nin de önemli kentleri ele geçirilmiştir. Arap Yarımadası tamamen İslami yönetim altına girmiş, ülke vilayetler halinde idari bölümlere ayrılmış, her vilayete vali tayin edilmiştir. Bu valilere, namaz kıldırma, adalet işlerini yürütme, yasama ve icra yetkisini kullanma görevleri verilmiştir. Mâli işlerini Ebu Ubâde, kâdılık ve kaza (hüküm) işlerini Hz. Ömer, kâtipliği Zeyd bin Sâbit, başkumandanlığını Hz. Ali, Usâme ve Halid bin Velid yapmıştır. Medine Daru-l İslam’ın başkenti olmuş, yönetim merkezî olup ganimetlerin beşte biri Beytül-Mal’de toplanmıştır.

Hz. Ebubekir ordusunu bir yere gönderirken sürekli şu öğütlerde bulunurdu: “Davanıza ihanet etmeyin. Savaşta bile insaftan ayrılmayın. Kadın, çocuk ve yaşlılara dokunmayın. Meyve veren ağaçları kesmeyin, mamur bir yeri tahrip etmeyin, haddi aşmayın, korkmayın.”

İşte İslam Medeniyetinin güzelliği! İslam’ın fethi esaretten kurtarmak ve tek olan Allah’a kul olmaya davet içindir. İslam ordusu, ne Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem döneminde, ne Hulefa-i Râşidin döneminde ne de diğer dönemlerde fethettiği yerlerde kimseye zulmetmemiş, adaletiyle düşmanın kalbini kazanmış ve insanları köleleştirmemiştir.

Bu dönem içerisinde gerçekleşen hayırlı amellerin bir tanesi de hiç şüphesiz, Kur’an’ın toplatılmasıdır. Ridde harblerinde, vahiy kâtiplerinin ve kurraların birçoğunun şehit olması üzerine, Hz. Ömer Kur’an’ın toplatılması fikrini söyler. İlk etapta, Peygamber döneminde yapılmayan bir şeyin kendi döneminde yapılmasını istemeyen Halife Hz. Ebubekir, buna karşı çıkar; fakat daha sonra bunun gerekliliğini fark ederek Kur’anın toplanmasına izin verir.

Kur’an ve Sünnete ittibasına daima şahit olduğumuz Hz. Ebubekir: “Ben ancak Rasulullah’a tabiyim, birtakım esaslar koyucu değilim.” diyerek Nebevî Hareketin takipçisi olduğunu ifade eder. Bir meseleyi hallederken önce Kur’an’a bakar, bulamazsa sünnette araştırır, orda da bulamazsa ashabla istişare eder ve ictihad ederdi.4

Peygamberin halifesi olan Hz. Ebubekir Radıyallahu Anh, hiçbir zaman kulluğunu unutmadı. Bir yandan devlet idareciliği yaparken diğer yandan Rabbine karşı acziyetini ifade eden şu sözlerini söylerdi hutbelerinde: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem vahiy ile konuşuyordu, benim ise yalnız bırakmayan bir şeytanım vardır.”

Hz. Ebubekir: “Herhangi bir yericinin yermesinden korktuğu için hakkı söylemekten çekinen kimsede hayır yoktur.” diyerek ömrü boyunca sürekli hakkın sözcülüğünü yaptı.

Hilafeti iki sene üç ay sürmesine rağmen İslam Devleti, büyük bir gelişme gösterdi. Hastalığının artmasıyla namaz kıldıramaz hale gelen Hz. Ebubekir, Hz. Ömer’in namaz kıldırmasını istedi. Ashabın da görüşlerini alarak, adaletiyle İslam tarihinde numune bir örnek olan Hz. Ömer’in halifeliğine işaret etti.63 yaşında vefat eden Sıddık Radıyallahu Anh, vasiyeti gereği Hz. Peygamberin yanına defnedildi.

Şimdi biz de Rabbimizin kendisini selamladığı gibi selamlıyor, Ebubekir’ce bir teslimiyete ve sadakate erişmeyi Rabbimizden niyaz ediyoruz. 

  1. Buhari salat 80,
  2. İbni Hişam es-Sîre 4.335, Taberi tarih 3.157,198
  3. Adı geçen eser
  4. Taberi 4. 1845,İbni Sad 3. 83