Fıkıh

İbadet Fıkhı

Paylaş:

 

1. Abdestsiz Kur’an okuyabilir miyiz?

Her ne kadar Kur’an’a abdestsiz dokunmak caiz değilse1 de Kur’an’a dokunmaksızın sadece okumakta bir beis yoktur.2 Fakat edebe uygun olması ve Kur’an’dan almamız gereken manevi lezzetleri alabilmek gibi maksatlara binaen ab­destli okumakta fayda vardır.

2. Kur’an okuyup sevabını ölülere bağışlayabilir miyiz?

Bir kimse yapmış olduğu hayırlı ameller­den hasıl olan sevabı vefat eden bir yakınına bağışlayabilir. Nitekim bir gün bir adam Ra­sulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e gelerek, “Ey Allah’ın Rasulü! Annem vefat etti. Ben onun için bir sadaka versem ona faydası olur mu?” diye sordu. Rasulullah “Evet” cevabını verdi.3 Yine Hz. Ali’nin biri kendi adına diğeri de Rasulul­lah için olmak üzere iki kurban kestiği rivayet olunmuştur.4 Bu gibi rivayetler gösteriyor ki yapılan bir amelin, bir başkasına hediye edil­mesi caizdir.

3. Telefon ve tablet gibi cihazlardan Kur’an okuyacağımız vakit abdestli olmamız gerekir mi?

Kur’an, vahyin Mushaf’ta yazılı olan haline denilmektedir.5 Dolayısıyla cam yüzeyde beli­ren yazı fontuna veya telefona Kur’an muame­lesi yapmamız doğru olmaz.6 Bu sebeple telefon vb. cihazları elinize alarak yüklü Kur’an prog­ramları üzerinden abdestsiz Kur’an okuyabilir­siniz.

4. Sürekli idrar vb. akıntıları olan veya kanaması durmayan bir kimse nasıl abdest almalı?

Böyle bir kimse fıkıh kitaplarımızda “Ma­zeretli” veya “özür sahibi” olarak geçmektedir.7 Şayet bir namaz vaktini kapsayacak kadar uzun süreli bir akıntı veya kanama durmayacak olur­sa bu kimse fıkhen “özür sahibi” sayılacaktır. Bu durumu şöyle bir örnek ile izah edelim: Bir kimsenin burnu kanamakta ve öğle vaktinin çıkmasına yakın bir süreye kadar bu kanama durmamaktadır. Bu durumda kişi mazeretli abdesti alır ve namazını kılar. Namaz kılma es­nasında dahi burnu kanasa abdesti bozulmaz. Daha sonra vaktin çıkması ile kişinin abdesti bozulur ve namaz kılacağı zaman bir defa bile özrü gerektiren durum vukû bulursa yani bur­nu kanarsa bu sefer vaktin sonuna kadar bekle­mez ve tekrar mazeretli abdesti alır, namazını kılar. Bu durumdaki bir kimsenin abdesti iki şe­kilde bozulur. Birincisi vaktin çıkması, ikincisi de özrü gerektiren şey dışında abdesti bozucu bir durumun meydana gelmesidir.

Şafilere göre de özürlü bir kişinin ab­desti namazın girmesi çıkması önem­li değil, kıldığı farz namazın bit­mesiyle abdesti bozulur.

5. Namazları cem’ etmek nedir? Seferilik durumunda namazları birleştirerek kılabilir miyiz? Hanefi ve Şafiilere göre izah eder misiniz?

Cem’: Bir özre binaen öğle ile ikindiyi; ak­şam ile yatsı namazlarını birleştirerek kılmak­tır.8 Hanefilere göre Arafat ve Müzdelife Vakfe­lerinin dışında namazların cem’ edilmesi caiz değildir. Diğer mezheplere göre ise seferilik durumunda da namazlar cem’ edilebilir.9 Cem’ iki şekilde olur. Birincisi öğle vaktinde ikindi namazını, akşam vaktinde ise yatsı namazını öne çekerek kılmaktır ki buna cem’i takdim de­nir. İkincisi ise öğle namazını ikindi vaktinde, akşam namazını da yatsı vaktinde ertelemek suretiyle kılmaktır, buna da cem’i te’hir denil­mektedir. Öte yandan kimlerin seferi olacağı hususu imamlar tarafından tartışılagelmiştir. Kimisi yolculuğun mesafesini kimisi de süre­sini esas almıştır. Cumhur’a göre 90 km’lik bir yolculuğa çıkan kimse seferi sayılırken, Hane­filerin çoğunluğuna göre molalar dışında 18 sa­atlik bir yolculuk yapan kimse seferidir.10 Mez­hepler arasındaki bu ihtilaftan kurtulmak için ihtiyata göre davranmakta fayda vardır. Nite­kim cumhurun görüşünün esas alınması du­rumunda kadınların 90 km’den uzak bölgelere seyahat etmesi gibi bazı problemlerle de karşı karşıya kalmak mümkündür. Fakat herkes ken­di mezhebine uyabilir, bir kimse bu konudaki ihtilaf sebebiyle diğer görüşü esas alarak amel etmek isterse saygı gösterilmelidir.

6. Otobüs veya trende namaz kılınabilir mi?

Binek araçlarda veya tren, otobüs gibi şehir­lerarası seyahat edilen araçlarda nafile namaz kılmak caiz ise de farz namaz kılmak caiz değil­dir. Çünkü namazın rükün ve şartla­rından bir kısmı yeri­ne getirilememektedir. Ni­tekim Hz. Peygamber, deve hangi tarafa doğru dönerse dönsün bineği­nin üzerinde nafile namaz kılardı, fakat farz namaz kılmak istediği vakit devesinden iner ve kıbleye yönelerek namazını kılardı.11 Şayet tre­nin durma imkânı yoksa bu durumda koridor kısmında mümkün olduğu kadar kıbleye yöne­lerek namazlarını eda ederler. Vakit çıktıktan sonra da namazı ihtiyaten kaza etmelidir. Vakit çıkmadan bir durakta durulursa bu durumda namaz mutlaka iade edilmelidir. Şunu da ifa­de etmek gerekir: Müslümanlar namaz vak­tinde duracak firmaların otobüslerini tercih etmeli veya namazı tehlikeye düşürmeyecek vakitlerde seyahat etmelidirler. Şayet seyahat esnasında firma, namaza karşı hassasiyet gös­termiyorsa otobüsün mola vermesi için gerekli mücadele verilmelidir.

Tam bir vakit boyunca uçakta yolculuk yapa­cak olan kişiye gelince; bu kişi uçakta namazını oturarak kılabilir. Ama namazı geçmeyecekse uçakta oturarak kılamaz, halen vakit varsa in­diği zaman kılabilir.

 

1.        İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, c.I,s.120

2.        İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, c.I,s.122-123

3.        Buhari, Vesaya, 15, 20, 26

4.        Tirmizi, Dâhâyâ, 2; Ebu Davud, Dâhâyâ, 2

5.        Prof. Dr. Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, s.318

6.        Alparslan Kuytul Hocaefendi, İlgili soru için https://www.youtube.com/watch?v=Rvyek­4Toeds

7.        Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, s.72, Prof. Dr. Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, s.464-465

8.        Prof. Dr. Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü

9.        İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, c.I,s.343

10.     İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, c.I,s.318; TDV İslam Ansiklope­disi, “Sefer”, c.XXXVI, s.294-298

11.     Buhârî, Salât, 31