Yılın Hedefi

Kardeşliği Oluşturan Unsurlar -1

Paylaş:

MUHABBET

“İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbi­rinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.”1

Cennete giden yolu kardeşini sevmek olarak gösteren bu hadis-i şerif konunun önemini an­latmak için yeterlidir aslında… Ama ne yazık ki kasvet dolu, muhabbeti unutmuş kalplerimiz için bu duyguyu yaşamak çok da kolay olmuyor. Çün­kü aslında sevmek, sevebilmek çok da kolay de­ğildir. İnsanoğlu sever elbette… En başta kendini sever sonra kendisine bakıp büyüten anasını, ba­basını sever… Eşini, çocuğunu sever çünkü bun­ları da kendisine nispet eder. Buraya kadar kişi sevmekte zorlanmaz. Çünkü bunlar fıtri sevgiler­dir. Fakat bunların dışında bir de hiçbir menfaati olmamasına rağmen kişinin sevmesi gerekenler vardır… Sevmek zorunda oldukları… En önemlisi sevmediği takdirde cennete girmesinin mümkün olmadığı kişiler…

“Sevmekte zorlama olur mu? Kişi zorla sever mi?” diye soracak olursanız elbette “Zorla güzellik olmadığı gibi zorla sevgi de olmaz” deriz. O halde içten gelerek sevebilmenin bir yolu olsa gerek.

SEVEBİLMENİN YOLU

Sevebilmenin yolu hadiste Rasulullah’ın da ifade ettiği gibi hakikaten iman etmektir. İman insana karşılıksız sadece Allah için sevebilmeyi öğretir. İman arttıkça sevebilme kabiliyeti artar. Şöyle ki: Delilleriyle bilerek iman eden bir kimse aklını ikna etmiş ve iman etmesi gereken mese­lelere aklıyla imana ermiştir. Buna akaitte ‘akli iman’ denir. Böyle bir kimse iman etmiş sayılır fakat imanın kemaline bu kadarla ulaşmış ol­maz. Ne zaman ki imanın artmasıyla imanı akıl âleminden kalp âlemine taşır işte o zaman iman artık o kişinin duygularına yön vermeye başlar. Artık kişi sadece kuru bir itaate yönelten imana değil, sevgi, nefret gibi tüm duygularını kontrol eden bir imana sahiptir. Çünkü artık o akli iman­dan ‘zevki imana’ ermiştir. Bu durumda sevebil­mek için kendisini zorlamasına gerek kalmadan kendiliğinden önce Allah’ı ve Rasulü’nü sonra da Allah için mü’minleri sever ve yine kendiliğinden Allah’ın hoşlanmayacağı durum ve kişilerden buğzeder.

Bu sebeple başka bir hadisinde Allah Rasulü sevmeyi imanın tadını almak olarak görerek;

“Üç haslet vardır ki; bunlar kimde bulunursa o kişi, imanın tadını alır:

  • Allah ve Rasulü’nü her şeyden fazla sevmek,
  • Sevdiğini Allah için sevmek,
  • (Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra) küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin ve teh­likeli görmek.”2 buyurmuştur.

 

     “Sevdiğini Allah için sevmek, yerdiğini de Allah için yermek imandandır.”3 “Sizden biriniz kendi­si için sevip istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş sayılmaz.”4

     Bütün bu hadis-i şeriflerde aynı nokta dikkati çekmektedir. İman ve sevgi ilişkisi… Hakiki imana erdiğimizde sevmemiz gerekenleri seviyor, Allah için sevdiğimizde ‘iman etmiş’ kabul ediliyoruz.

     Kalbin tamamıyla Allah sevgisi ile dolu ol­duğu zevki imanda tüm sevgilerde Allah rızası esastır. Kardeşini hiçbir menfaat gözetmeden, hiçbir çıkarı olmadığı halde ve hatta sevgisinin karşılığında sevgi, saygı bile beklemeden sade­ce Allah rızası için sevmek… Tüm hayatını ‘De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölü­müm, hepsi âlemlerin Rabbi olan Allah içindir’5 düsturuyla sadece Allah için yaşayan mü’minin sevgisinin de yine sadece O’nun için olması… Bu şekilde her konuda kendisinden ihlas beklenen mü’minin duygularında da ihlasa ulaşması he­deflenmiştir.

     Sadece menfaate dayalı sevgilerin yer aldığı günümüzde Allah için kardeşler olamamamızın sebebini muhabbet eksikliğine, muhabbet eksik­liğinin sebebini de iman eksikliğine bağlamalıyız. İnancın zayıfladığı bir toplumda ne yapılırsa ya­pılsın toplumsal kardeşlik ruhu gerçekleşeme­yecektir. Gerek bir toplumda, gerek bir cemaatte kardeşlik ve dayanışmanın gerçekleşmesi için iman üzerinde durulmalıdır.

     ALLAH İÇİN SEVENLERİN MÜKÂFATI

     “Nerede Benim rızam için birbirini sevenler? Gölgem dışında hiçbir gölgenin olmadığı böyle bir günde onları arşımın gölgesinde gölgelendirece­ğim.”6

     “Benim rızam için birbirini sevenlere peygam­berlerin ve şehitlerin dahi imreneceği nurdan min­berler vardır.”7

     “Allah Teâlâ buyurdu: ‘Benim rızam için birbir­lerini sevenlere, benim rızam için birbirlerini ziya­ret edenlere ve benim rızam için birbirlerine ikram edenlere muhabbetim vacip olmuştur.”8

     SEVGİYİ ARTIRACAK DAVRANIŞLAR

     Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem sadece Allah için sevginin önemini anlatmakla kalma­mış bu sevgiyi oluşturacak veya artıracak bir­takım uygulamalardan da bahsetmiştir. Çünkü sevgi çiçek gibidir… Gerekli bakım yapılmazsa, ilgi gösterilmezse çiçek bile zamanla kurur gi­der. Sevgi de önemsenmezse, emek verilmezse biter gider. Bu sebeple imanımızın da bir gereği olarak bu uygulamaları önemsemeliyiz.

  • Sevdiğini Söylemek: “Kişi Müslüman kardeşi­ni severse, onu sevdiğini kendisine bildirsin.”9
  • Yardım Etmek: “Kim bir Müslüman kardeşi­nin ihtiyacını giderirse, Allah da onun bir ihti­yacını giderir.”10
  • Selam Vermek: “Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.”11
  • Güler Yüzlü Olmak: “Kardeşini güler yüzle karşılamak şeklinde bile olsa, hiçbir iyiliği kü­çük görme.”12
  • Dua Etmek: “Bir Müslüman, yanında bulun­mayan bir din kardeşi için dua ederse, mutla­ka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder.”13
  • Derdiyle Dertlenmek: “Mü’minlerin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.”14

 

     KONUYLA İLGİLİ PRATİK UYGULAMALAR

  • Öncelikle her kardeşimizin sevdikleri ve se­vemedikleri konusunda nefis muhasebesi yapması gerekir. Böylelikle sevdikleri ve se­vemediklerinin ne kadar Allah’ın rızasına uy­gun olduğu ortaya çıkmış olur. Bir insanı se­vip, sevmemede ölçümüz o insanın bize olan davranışları değil, Allah’a karşı olan davra­nışları olmalıdır. Aksi takdirde o sevgi yalnız Allah için olan sevgi kapsamına girmez. İşin içine nefsimiz karışmış olur.
  • Yukarıda örnek olarak verilen sevgiyi artı­racak davranışlarla ilgili bir tablo hazırlayıp bunları kendimizde meleke haline getirene kadar günlük olarak doldurabiliriz. Artıları­mız artıp eksilerimiz azalana kadar tabloyu doldurmaya devam edebiliriz.
  • Tablo yapamayanlar için selam vermek, sev­diğini söylemek gibi günlük yapılması gere­ken bazı uygulamalarda küçük hedefler tayin ederek o hedefe ulaşmaya çalışılabilir. Yani “Bugün falan kimseye kendisini Allah için sevdiğimi söyleyeyim, karşılaştığım herkese ilk selam veren ben olayım” gibi…
  • Bu konuları uygulamada iyi olan kardeşleri­mizin güzel hallerini teşvik mahiyetinde an­latabilir ve onları örnek alabiliriz.

 

     Sevgiyi önemsemeden onu elde edemeyiz. Allah ve Rasulü’nün bu kadar önemle üzerinde durduğu bir konuyu da önemsemek zorundayız. Unutmayalım ki Allah Rasulü’nün her bir hadisi çok kıymetlidir. Uygulandığı takdirde arkasındaki hikmetler görülecektir.

     İşte bu kıymete sahip olmak için de Rabbimize muhtacız. Çünkü kalpleri birleştiren O’dur. O hal­de Rasulullah gibi biz de Rabbimize şöyle niyaz edelim:

     “…Allah’ım, Senden Seni sevmeyi, Seni seven ki­şiyi sevmeyi, Senin sevgine ulaştıran ameli isterim. Allah’ım, Senin sevgini bana kendimden, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli eyle.” (Âmin)

 

  1. Müslim, İman, 93
  2. Müslim, İman, 67
  3. Buhari, İman, 1
  4. Müslim, İman, 71, 72
  5. En’am, 162
  6. Müslim, Birr, 37
  7. Tirmizi, Züht, 53
  8. Muvatta
  9. Ebu Davud, Tirmizi
  10. Ebu Davud
  11. Müslim, İman, 93
  12. Müslim, Birr, 144
  13. Müslim, Ebu Davud
  14. Hâkim, IV, 352; Heysemî, I, 87