Kapak

Koronavirüs Sürecinin Toplumsal Yansımaları

Paylaş:

2019 Yılının son günlerinde Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisine alan virüsün (Covid-19) ortaya çıkışından bugüne yaklaşık 16 ay geçti. Dünyadaki son duruma baktığımızda 22 Nisan 2021 Perşembe günü itibariyle dünya genelinde korona virüs toplam vaka sayısı 145 milyonu, toplam vefat sayısı ise 3 milyonu geçmiştir.1 Ülkemizde en son verilere göre (22 Nisan 2021) toplam vaka sayısı 4,5 milyon ve vefat sayısı 37 bin civarındadır.

Tüm dünya genelinde aşılama ve kısıtlamalar ile virüsün ilk zamanlardaki hızlı yayılımının ve öldürücü etkisinin kısmen kırıldığını, vaka sayılarında artışlar olsa da (çoğunluğu test sayısının artışı ile doğru orantılı) hastalığa yakalanma ve ağır hasta vakalarının azaldığı görülmektedir. Ancak vaka sayısı hesaplamalarında testteki yanlış negatif veya pozitifliklerin de etkisinin olabileceği akıldan uzak tutulmamalıdır. Bir de her ölüm vakasına otopsi yapılmayıp kesin korona virüs olduğunun tespit edilmemesi de eklenince vakaların hepsinin Covid-19 kaynaklı olduğunu söylemek elbette zordur. Bunun yanında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün verilerine göre2 her yıl İnfluenza gribinden (Tip A ve B) yaklaşık ölümlerin 290-650 bin arasında olduğu da hesaba katılırsa söz konusu edilen korona virüs ölüm sayılarının daha da tartışmalı olduğu söylenebilir. Sonuçta ortada küresel çapta bir virüs ve yol açtığı tahribat var. Ancak işin sağlığı ilgilendiren büyük tarafı olduğu gibi, sosyal, ekonomik ve siyasi yönleri de olduğu her geçen gün daha net hissedilmektedir.

Şu anda birçok ülke aşılama çalışması yapmakta (bir kısmı neredeyse bitirdi) bununla salgının hızını ve seyrini azaltmayı amaçlamaktadır. Aşılamanın ne kadar etkili olduğu, ilerde olumlu-olumsuz yansımalarının ne olacağını süreç içinde öğreneceğiz. Ancak iki doz aşıdan sonra 3. doz aşının da gerekeceği, her yıl aşılamanın devam edeceği söylentileri haliyle insanları daha da tedirgin etmektedir. Birileri ‘artık dünya eskisi gibi olmayacak, yeni normal hayata alışmamız lazım’ derken acaba bu salgının devamlı olacağını mı yoksa küresel güçlerin bu yöndeki arzusunu mu dile getiriyor, irdelenmesi gereken bir durumdur. Tarihte hiçbir salgının ilelebet devam etmediği düşünülürse bu salgın da er ya da geç bitecektir. Ancak biterken oluşturacağı toplumsal tesirleri görmek, önlemlerini almak ve sürecin bir an önce bitmesi için gerçekçi çözümler bulmak zorundayız. Tüm bunların yanı sıra üzerinde durulması ve aydınlatılması gereken bazı noktaları vurgulamak lazımdır.

Bu salgın Çin’in Wuhan şehrinden tüm dünyaya yayıldı. Çin’de görülen ilk vakaların sosyal medyaya yansımaları sanki bilim kurgu filmlerindeki zombi sahnelerini aratmayacak cinstendi. Aniden düşen, yerde salyalar saçarak debelenen ve ölen insanların görüntüsü tüm dünyaya servis edildi. Ülkemizde veya dünyanın diğer ülkelerinde görülen binlerce vakadan hangisi acaba böyle bir semptom göstermiştir? Bu belirtileri gösteren vakalar varsa neden medyaya yansımamıştır? Acaba bir anda medyaya servis edilen Çin’deki o görüntüler ile insanlar üzerinde ani bir şok tesiri mi oluşturulmak istendi?

Çin ile ilgili ikinci bir husus da şudur: “ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Wuhan Viroloji Enstitüsündeki araştırmacıların 2019’un sonlarında korona virüsten hastalandığını iddia eden yeni istihbarat raporunu açıklayarak, DSÖ’ye “Wuhan’daki bir laboratuvardan çıkmış olma olasılığı bütünüyle araştırılmalı” çağrısında bulundu. Çin’in, yürüttükleri standartların altındaki laboratuvarlar ile dünyayı enfekte etme geçmişi var” diyen Pompeo, ABD istihbaratının eline geçen yeni bilgilere göre, Wuhan’daki laboratuvarda görevli araştırmacılara ait 2019 yılının sonbaharında Covid-19 ile benzer semptomlarla hastalandıklarına dair delillerin olduğunu ileri sürdü.”3 Eğer bu ifadeler doğruysa virüsün biyolojik bir silah olduğu iddiasında bulunanların tezini güçlendirmez mi? DSÖ, bu iddianın üzerine Çin’e bir heyet gönderdi ve giden heyet ile Çin heyeti arasında tartışmalar çıktı. DSÖ heyeti, Pekin hükümetinin Covid-19 salgınının nasıl ve ne zaman yayılmaya başladığını belirlemelerine yardımcı olabilecek “ilk vakalara ait ham bilgileri vermediğini” belirtti.4

3. bir durum da nasıl olup da tüm dünyanın vakaları sıfırlamak için uğraştığı ve bir türlü vaka sayılarını istenilen seviyelere getiremedikleri bu salgında Çin, kısa denilecek bir sürede, diğer ülkelere göre çok az zayiatla bu işi başardı? Nüfusu 1,4 milyar olan Çin’de tespit edilen toplam vaka sayısı: 90.305 ve ölüm sayısı: 4.636. Ülkemizde son verilere göre toplam vaka sayısı 4.501.382 ve toplam vefat sayısı ise 37.329. Nasıl oluyor da nüfusu neredeyse 19 katımız olan Çin’de hem vaka hem vefat sayısı bizden daha az oluyor?

Sağlık açısından getirdiği ekstra iş yükü ve insan ve ekonomik kaynakların tükenmesi gibi sıkıntıların yanında bu sürecin bir de toplumun tüm kesimlerine yansıyan boyutu var. Özellikle 65 yaş üzeri ve genç nüfusun evde kalması ve bir nevi yalnızlığa itilmesi, bu yaş grubunun psikolojisini de olumsuz etkilemiştir. Bununla ilgili makaleler ve çalışmalar ilerde yapıldığında toplumdaki tahribatı daha iyi görülecektir. Toplum ekonomisine, işsizlik oranlarına ve toplumsal ilişkilere, akrabalık bağlarına ve manevi dinamiklere getirdiği zarar oldukça fazladır. İnsanların eve hapsedilmesinin getirdiği psikolojik bunalımlar, özellikle eğitimden uzaklaşan ve sanal âleme terkedilen çocukların ve gençlerin durumu bu süreç ilerledikçe daha da kötüleşecektir. Salgın sürecinin psikolojik etkilerinin araştırıldığı bir makalede şöyle bir sonuca varılmıştır: “Korona virüs salgını nedeniyle insanların sosyal hayatı, yakın ilişkileri, ekonomik hayatı olumsuz yönde etkilenmiş, yaşam rutinleri değişmiştir. Salgın riski insanlarda korku, kaygı, öfke gibi olumsuz duyguları tetiklemiştir.”5

Tüm ülkelerde pandemi nedeniyle uygulanan yasaklar ile özgürlüklerin giderek kısıtlanması, sürecin uzamasının getirdiği sosyal ve ekonomik dengesizlikler ilerde toplumsal bazı olayların oluşumuna, kaosa ve sosyal patlamalara sebebiyet verebilir.

Maalesef diğer ülkelerde olmayan bize has olan bir durumu da zikredelim. Salgının ilk günlerinde ülkemizde ilk yasaklanan yerler camiler ve Cuma namazı oldu. Hatta öyle ki bazı camilerin dış kapısına asma kilitler vuruldu. O süreçte AVM’ler, kalabalık çarşı pazarlar yasaklanmamıştı. Akabindeki Ramazan Ayı ve Kurban Bayramı pandemi süreci nedeniyle sönük geçti. Ancak ne hikmetse yazın başında turizm sezonu gelince ne medyada ne de resmî açıklamalarda ilk zamanlardaki o korkulu, hararetli konuşmalardan eser kalmadı. Bir yıl aradan sonra yeniden bir Ramazan Ayına kavuştuk. Geçen seneye oranla vaka sayıları ve özellikle hasta sayıları daha düşük seyrettiği halde söz konusu ibadet olunca yine aynı olumsuz tutum sergilenmeye başlandı. Bu sefer camilerde Cuma namazı ve vakit namazları serbestçe kılınırken yatsının hemen akabinde kılınan teravih namazı yasaklandı. Hem de Sağlık Bakanının tedbirlere uyulup teravih namazı kılınabilir demesine rağmen bu yasak uygulandı. İçişleri Bakanı bir röportajında diyor ki: “Maalesef pandemi kurallarını %100 uygulayan tek yer camilerdir.” Gerçekten de camiler kadar sosyal mesafeye ve hijyen kurallarına dikkat eden başka bir yer yoktur dense yeridir. Ancak ne hikmetse siyasiler birçok şehirde binlerce kişinin katıldığı kalabalık kongreler gerçekleştirdi. O anlarda maske, mesafe ve hijyen kuralları unutuldu veya rafa kaldırıldı. Herkesi bağlayıcı olan kurallar bir yerde esnetilip bir yerde sıkı uygulanınca ortaya çifte standart davranışlar çıktı. Sıradan vatandaşlara kısıtlamalar nedeniyle birçok cezalar kesildi. Sosyal medyada çifte standart davranışlara sitem eden, isyan eden onlarca video ve haber elbette ki halkta haklı bir tepkiye yol açmaktadır. Eğer gerçekten kurallar herkese eşit uygulansaydı, çözüm odaklı yaklaşımlar sergilenseydi toplum olarak bu süreç daha iyi atlatılır, pandemi konusunda insanların kafasında soru işaretleri olmazdı.

Ancak ortada öyle bir virüs var ki; AVM’de, turistik bölgelerde ve otellerde, stadyumlarda, siyasi kongre ve taziyelerde hatta mesai çıkışlarında toplu taşıma araçlarında bulaşmıyor(!) Bu gibi yerlerde adeta uyku moduna geçiyor, söz konusu İslam’ı çağrıştıran bir ibadet veya etkinlik oldu mu aktive oluyor. Çin’den yayıldığına ve İslam’a alerjik olduğuna göre herhalde komünist genleri(!) taşıyor bu virüs. İşin esprisi bir yana birileri yine pandemi bahanesiyle halkın diniyle, manevi değerleriyle oynuyor. Süreci fırsat bilerek İslami hassasiyetleri köreltmek ve Ramazan’ı hatırlatan ne varsa benliğimizden söküp atmak istiyorlar. Hadi diyelim teravih kalabalık, cami de kapalı ortam ve virüs yayılır endişesi var. Peki, Ramazan brandası, minareler arası mahyalar ve ramazan davulcusunun ne kabahati var? Bunların Ramazan’ı hatırlatmaktan başka doğrudan ya da dolaylı olarak virüsü yayıcı ne etkisi var? Madem amaç insan trafiğini, kalabalığı azaltmak ise camiye gelene kadar o kadar çok yerde insan trafiği hatta izdiham derecesinde kalabalık var ki oralara neden izin veriliyor?

Salgın virüsle mücadeleyi karıştırıp (daha doğrusu bahane edip) vaziyeti İslam’la ve İslami değerlerle savaşmaya dönüştürenlere fırsat vermemek tüm duyarlı Müslümanların görevidir. Sağlığa, ekonomiye olan ihtiyacımızdan da daha fazla dini değerlere ve manevi dinamiklere sarılmaya ihtiyacımız var. Savaş, afet vb. musibetlerde bir toplumu manevi dinamikleri ayakta tutar, böylesi bir durumda toplumu maneviyattan dini hassasiyetlerden uzak tutmak kimin işine yarayacaktır?  

Bir gazetecimizin haklı serzenişte bulunduğu duruma doğru mu evriliyoruz yoksa? “İster misiniz, bundan sonra kurbansız, bayramlaşmasız Kurban Bayramları, teravihsiz hatta oruçsuz Ramazanlar kutlayalım! Bayram namazlarını da kaldırın gitsin. Fetvasını bulursunuz, endişe etmeyin. Hatta niye oruç tutuyoruz ki, açlık ve susuzluk mikroba karşı direnci azaltabilir. Hem zaten bu mikrop kanda yoğunluğa sebep oluyor, yeteri kadar su almayınca ölümcül sonuçları olabilir. O zaman hayati bir sebep söz konusu olduğu için Diyanet’e bile sormaya gerek yok, Bill’in kurulu (Bill Gates) karar versin olsun bitsin. İsterseniz DSÖ’ye FDA’ya da sorabilirsiniz, onlar da onay verir. Suudi Arabistan ve Mısır’ın müftülerinden de fetva almak zor olmaz...”6

  1. com/haber/haber-dunya-koronavirus-tablosu-24-nisan-cumartesi-14088338/
  2. gov.tr/TR,62241/grip-influenza-basin-aciklamasi-15012020.html
  3. com.tr/dunya/pompeodan-flas-kovid-19-iddiasi-raporu-acikladi-
  4. euronews.com/2021/02/13/dso-heyeti-cin-ilk-covid-19-vakalar-na-ait-ham-bilgileri-vermedi
  5. Koronavirüs Salgınının Psikolojik Yansımaları, O.Hatun, A.Nuri Dicle, İ. Demirci
  6. Abdurrahman Dilipak, Y. Akit, 14 Nisan 2021 tarihli yazısı