Makale

Kur’an’da Muhsinlerin Vasıfları

Paylaş:

                Bismillahirrahmanirrahim. Kâinatta tek ilah olan Rabbimize hamd, önderimiz olan Ra­sulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e salat-u selam olsun.

                İnsanları uyarmak ve onlara doğru yolu gös­termek için gönderilen Kur’an-ı Kerim, insanlı­ğın şeref kaynağıdır. Tarih boyunca O’na uyan ve itaat eden toplumlar yükselmiş, sırt dönenler alçalmıştır. Kur’an, kendini “Bu (Kur’an), bütün insanlığa bir açıklamadır; takva sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür”1 diye açıklamaktadır. Evet, tüm insanlara bir “beyan-açıklama” olan ilahi mesajın sahibi olan Rabbimiz, bu beyanı kabul etmeyenleri de kendisine iman edenleri de kitabında ayrı ayrı isimlerle tanıtmıştır. Kâ­firleri “müşrik, münafık, fasık, mücrim, füccar” gibi isimlerle kınarken; mü’minleri “muttaki, ebrar, muhsin, muhles, mücahid” gibi güzel isimlerle övmüştür. İşte bu isimlerden biri olan muhsinlerin Kur’an’da geçen özellikleri, bu ma­kalemizin konusu olacaktır.

                Muhsinlerin Allah’ın övgüsünü kazanmala­rı sebebiyle Kur’an’da zikredilen birçok vasıfla­rı vardır, şimdi de onlardan bazılarına bakalım.

                Namaza, Zekâta ve Ahirete Önem Verirler

                “O (Kur’an), muhsinler için bir hidayet ve rahmet­tir. Onlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, ahirete de kesin olarak inanırlar.”2 Bunların namazı ve zekâtı önemsemelerinin bir sebebi ahirete kesin ve güçlü bir imanla inanmalarıdır. Yani onlar ahi­retin önemini, hesabı ve mizanı iyice kavramış oldukları için namazın ve zekâtın önemini de kavramışlardır. Zaten bu iman sebebiyle farz­lara önem verirler, namazları huşu içinde ve zamanında kılarlar. Zekâtın Kur’an’da daima namazla birlikte zikredildiğini bilirler ve onu ihmal etmezler.

                Allah’ın Rahmetine Yakındırlar

                “Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozguncu­luk yapmayın. Allah’a (azabından) korkarak ve (rah­metini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah’ın rahmeti muhsinlere çok yakındır.”3 Muhsin kullar, müfsit­ler (bozguncular) gibi yeryüzünde fitne çıkarıp insanlara zulmetmez, aksine fitneyi ve zulmü ortadan kaldırmak için çalışırlar. Yeryüzünde en büyük zulüm ve fitne olan şirk ile mücade­le içinde olurken aynı zamanda insanlara karşı yapılan zulümlere de karşı dururlar. Ayrıca o kullar, Rablerinden korku ve ümit içinde olup, için için, yalvara-yakara dua ederler, O’nun rahmetini umarlar. İşte onların bu halleri Al­lah’ın rahmetine sebep olur, Allah onları lütuf ve yardımıyla destekler.

                Bollukta ve Darlıkta İnfak Ederler

                “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harca­yanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Al­lah, iyilik edenleri sever.”4 Müfessir Zemahşeri bu ayetin tefsirini: “Kolay zamanda ve zor zaman­da infak ederler” şeklinde yapmıştır. İbn Kesir ise: “Zorlukta ve kolaylıkta, kederde ve kıvanç­ta, sağlıkta ve hastalıkta, her hâlükârda harcar­lar” şeklinde tefsir etmiştir.

                Muhsin kulların önderi olan Efendimiz, in­fakta da en öndeydi. Hz. Âişe’den rivayet edil­diğine göre Rasulullah, bir koyun kesmiş, Hz. Âişe’ye onu dağıtmasını söylemişti. Peygambe­rimiz bir ara: “Ondan geriye ne kaldı?” diye sordu. Hz. Âişe: “Sadece bir kürek kemiği kaldı” cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “(Desene) bir kürek kemiği hariç, hepsi bize kaldı!” buyurdu.5

                Tebük Seferi’nde muhtaç olduğu halde Efendimiz’in infak çağrısına icabet eden nice fedakâr sahabiler vardı. Bunlardan birisi çok fakir ve zorluk içinde hayatını sürdüren sahabi Ebu Akil’ul Erasi’dir. İslam ordusunu donata­cak parası ve eşyası olmayınca, bir Yahudi’nin hurma bahçesinde sabaha kadar çalışmış, kar­şılığında yedi kilo kadar hurma almış ve Rasu­lullah’ın huzuruna çıkıp: “Ya Rasulallah! İki sa (7 kilo) karşılığında bütün gece sırtımda su çektim. Bu­nun yarısını ev halkımın ihtiyacı için aldım, diğerini de Rabbimin rızasını kazanmak için sana getirdim” dedi. Rasulullah da “Allah verdiğini de alıkoyduğunu da bereketlendirsin” buyurdu. Aynı savaşta kadınlar da Hz. Âişe annemizin evinde serilen bir örtüye bileziklerini, yüzüklerini ve küpelerini getirip vermişlerdi.6

                Allah Yolunda Cihad Ederler

                Allah’ın razı olduğu muhsinlerin önemli bir özelliği de hayatları boyunca Allah yolunda cihad etmeleridir. Bahtiyarlar topluluğu olan muhsinler, Allah’ın rızasına kavuşmak ve küf­rün hâkimiyetine son vermek maksadıyla mü­cadele ederler. Allah’ın hâkimiyet hakkını gasp eden zalim ve tağutlara karşı cihadın, imanları­nın bir gereği olduğunu bilirler. “Bizim uğrumuz­da cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, muhsinlerle beraberdir.”7

                Kendilerini Allah’a Adarlar

                “Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah’a dön­dürürse, onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır ne de üzüntü çekerler.”8 Ayette geçen “kim yüzünü Allah’a teslim ederse” cümlesi “kişinin yüzü, bedeninin en anlamlı parçası olduğundan klasik Arapça’da insanın bütün kişiliğini yahut bütün benliğini göstermek için kullanılırdı.”9 Yani yüzünü Allah’a teslim edenler, kendini Al­lah’a adayanlar anlamına gelmektedir. Muhsin olan kimse, benliğini tümüyle Allah’a adamış­tır. Düşüncesini O’na yöneltmiştir. “Kim varlığını Allah’a teslim ederse” ifadesinde, İslam’ın ilk özel­liği ortaya çıkmaktadır. Yüzün, yani tüm vücu­dun İslam olması demek, teslim olup boyun eğ­mek demektir.10 O halde, mü’minler içerisinde önemli bir makamda olan muhsinler, Rablerine gönüllü olarak kendilerini teslim etmişlerdir. Ayrıca Rableriyle cennet karşılığında canlarını ve mallarını satma hususunda bir ticaret yap­mışlar ve ahitlerinden asla dönmemişlerdir.11 İşte bu, onları kullukta “ihsan” makamına ulaş­tırmıştır.

                Sahabe içinde ihsan makamının zirvelerin­de şüphesiz Hz. Ebubekir bulunmaktaydı. Bir gün Allah Rasulü, yanındaki sahabilere: “İçiniz­de bugün kim oruçludur? Bugün kim bir cenaze nama­zına iştirak etti? Bugün kim bir yoksulu doyurdu? Bu­gün bir hasta ziyaretinde bulunanınız var mı?” diye sualler sormuştu. Bunların hepsine de Ebube­kir Radıyallahu Anh: “Evet” cevabını vermişti. Bunun üzerine Allah Rasulü şöyle buyurdular: “Kim bu salih amelleri bir araya getirirse, o mutlaka Cennet’e girer.”12

                İşlerini Güzel ve Sağlam Yaparlar

                Muhsin kimselerin burada bahsedeceğimiz son özelliği, yaptıkları işleri baştan savma ve rastgele yapmayıp, en güzel şekilde yapmala­rıdır. “...Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel yapanları sever.”13 Muhsin vasfını kazanan kullar öyle kim­selerdir ki; namaz kılsalar hakkını vererek kılar­lar, zekât ve infak verseler hakkını verirler, yiyip içseler helal yer içerler, helal yoldan kazanır ve Allah için infak ederler, peygamberini örnek alırlar, Allah yolunda mücadele ederken sabırlı, azimli, itaatkâr, sebatkâr olurlar. Zalimlerin bas­kı ve tehditlerine karşı “Hasbunallah” der ve mü­tevekkil olmanın güzel örneğini gösterirler. On­lar, kınayanın kınamasından korkmayan, dünya karşılarında olsa ve kendileri az bir topluluk ol­salar bile, yine de Hak’ta sebat etmeyi sürdüren, kardeşleri için gerektiğinde kendi canlarını teh­likeye atan yiğitler topluluğudur. Öte yandan özel işleri veya İslam’a hizmet işlerinde her ne yaparlarsa, onları düzgün, sağlam ve zamanında yapanlardır. Allah yolunda fedakârca çalışırken, ihlasın önemini unutmazlar ve amellerinin zayi olmasından endişe duyarlar.

                Allah Azze ve Celle’nin kitabında övdüğü kimseler olan muhsinler, Müslümanlar’ın içinde çoğalmalıdır. İbadetlerini, yaptığı dünyevi işleri ve Allah yolunda vazifelerini muhsin şuuruyla yapmalı ki uyuyan şu halkımız daha erken uyanıp kendine gelsin, günahları terk etsin ve zalimlerin aldatmalarının farkına varıp özüne dönsün.

  1. Al-i İmran, 138
  2. Lokman, 3-4
  3. A’raf, 56
  4. Al-i İmran, 134
  5. Tirmizi, Sıfat’ul-Kıyame, 35
  6. Günay B. Kesler, Son Elçi Hz. Muhammed, 513
  7. Ankebut, 69
  8. Bakara, 112
  9. Esed, Kur’an Mesajı, 1, 31
  10. Seyyid Kutub, Fi Zilal’il Kur’an, 1, 170
  11. Tevbe, 111
  12. Müslim, Fedail’ül-Sahabe, 12
  13. Bakara, 195