Hatıra

Kurtarmadığın Her Bir Hayatın Yükünü Taşıyorsun Omuzlarında!

Paylaş:

“3 yıl önceydi. İlgilendiğim hâlâ da görüştüğüm bir kardeşimin bir hafta içerisinde arka arkaya bir kaç tane cenazesi olmuştu. Sohbete gitmeden önce 3 gün üst üste bu kardeşimin farklı mahallelerdeki cenazesine katıldım. En son yani üçüncü gün gittiğim cenazede çok kalabalık bir ortam vardı. Tam karşımda bir genç oturuyordu. 14-15 yaşlarındaydı, dikkatimi çeken bir saçı vardı; turuncu renkteydi. Giyimi kuşamı da çok da Müslüman gibi değildi. Kollarında dövmeler vardı. Fakat benim anlattıklarımı o kadar dikkatle dinliyordu ki, sözlerimin tesir ettiğini gözlerinden hissedebiliyordum. Ben oradan çıktıktan sonra, beni uğurlamak için cenaze sahibi kardeşimle birlikte yanıma geldi. Benim o an başka bir yere yetişmem gerekiyordu, vaktim yoktu. O genç tanışmak istediğini söyledi… “Benim çok zamanım yok, numaranızı alayım hatta yarın mutlaka görüşelim, daha geniş bir zamanda tanışalım. Şimdi geç kalıyorum” dedim. Çok kısa bir görüşme olmuştu ama o ısrar ediyordu. “Hocam ben konuşmalarınızdan çok etkilendim, size bir şeyler sormak istiyorum” dedi.  Ben de, “Geç kalıyorum başka bir yere yetişmeliyim” dedim. Keşke gittiğim yere onu da götürseydim, onunla ilgilenseydim... Ama ‘Cenaze sahibi belki çok yakınıdır, ayıp olur’ diye davet etmedim.

Ertesi gün bir arkadaştan numarasını aldım ve “Özellikle o genç arkadaşı da getirin, geniş bir vakitte ilgilenelim” dedim. Bir sonraki sohbet günü unuttum, arayamadım… Arkadaş da sohbete gelmemişti cenazedeki o genç de... Bir sonraki günün öğlen namazına yakın bir vakitte cenaze sahibi arkadaş beni aradı; “Bir cenazemiz var. Akşam müsaitseniz tekrar gelebilir misiniz?” dedi. Ben de; “Hayırdır, bir haftada dört cenaze... Ne oldu, kim bu, tanıdığım biri mi?” dedim. “Hocam sizinle tanışmak isteyen arkadaş vardı ya…” demesi ile araba kullanıyordum arabayı kenara çektim, ellerim titredi, aklıma gelen ilk şey gencin ölmesi değil mahşer günü benden, “Neden beni o gün aramadın? Neden beni çağırmadın?” diyeceğiydi. “Ne oldu ona?” dedim. “Öldü” dedi. Arkadaş anlatıyordu ama benim aklımda sadece o anlar vardı… Neden o gün o çocuğu çağırmadım? Neden peşine düşmedim? Neden o gelmediyse ben gitmedim? Neden onu aramadım, sormadım? Ölüm sebebini sorduğum zaman arkadaşın verdiği cevap beni daha da çok etkilemişti. “Hocam beyin kanamasından öldü” dedi.

14-15 yaşındaki çocuğun ne derdi olurdu ki beyin kanamasından ölsün… O gün bugündür hâlâ “Acaba beni anladı mı, tövbe etti mi?” diye düşünüyorum…

Ey İslam’a gönül veren genç kardeşim; Unutma ki sen de başta kendi hayatın olmak üzere kurtarmadığın her bir hayatın yükünü taşıyorsun omuzlarında! Yükünü omuzla ve sırtından bir an olsun indirme… Ne olursa olsun erteleme, ‘Yarın yaparım’ deme… Belki yarın senin için de birileri için de çok geç olabilir…