Furkan Aile

Müslüman Kadının Modernite İle İmtihanı-2

Paylaş:

Toplum mühendisleri Müslüman toplulukların kodlarıyla ne kadar oynamaya çalışırlarsa çalışsınlar; Yüce Allah’ın Müslümanların elindeki Kur’an’ı ve dinini muhafaza edeceği vaadi, Müminler için en büyük teminattır. Ayrıca Hz. Peygamberin 1400 yıldır yaşatılan sünneti, uzun bir süreçte oluşan İslami gelenek ve kültürünü hiçbir medeniyet yok edemediği gibi modernite kültürü de yok edemeyecektir.

Günümüzde hiçbir Müslüman düşünce adamı, kadının eve kapanarak çocuk büyütme ve erkeğin ihtiyaçlarını gidermeyle sınırlı kalmasını istememektedir. Genç kızlarımız çağın en gelişmiş eğitimi yanında İslami ilimler de öğrenerek, kendini yetiştirmelidir. Siyasi otoriteler iş yaşamını kadının özel konumunu ve annelik fonksiyonunu göz önüne alarak düzenlemeli, hiçbir kadın veya genç kız fıtratına uymayan ağır ve zor işlerde çalıştırılmamalıdır. Müslüman kadın kamusal alandan dışlanamaz; ancak kamusal alandaki erkek ve kadının, mümin ve mümine olduğunun bilinciyle davranması gerekir. Aynı zamanda Kapitalizmin kendi kalıplarında şekillendirmeye başladığı ve modern yaşama kendini alabildiğine kaptırmış Müslüman kadın ve erkekler, İslam’ın vakarı içerisinde eşine örtü olacak ve çocuklarına örnek rol-model olacak bilinçte yaşamını şekillendirmek zorundadır. Karşı karşıya bulunduğumuz modernitenin aileye yönelik yıkım komplosunu engellemek için, toplum olarak mümine fakihlere, bilim kadınlarına ve özellikle İslamı özümsemiş hanım sosyologlara ihtiyaç bulunmaktadır; İslam toplumunun geleceği onların ellerinde şekillenecektir.1

 Modernleşme sürecinde Müslümanların İslam Medeniyeti ile herhangi bir alakaları kalmadı; İslam Medeniyeti bugün mevcut değildir, an itibariyle tarihe ait bir kavramdır. Günümüzün Müslüman kadın ve erkeği İslam Medeniyeti’nin bir parçası değildir, kafa yapısı, şekil-şemail ve yaşam tarzı itibariyle ikisi de modern Batı uygarlığına mensuptur.

Batı uygarlığı kadını kadın olmaktan çıkarmıştır, kadın modern dünyada erkekleşmiştir ve erkeğe rakip olarak konumlanmıştır. İslam nokta-i nazarından ne kadın erkeğin ne de erkek kadının rakibidir, bu ikisi bir elmanın -bir bütünün- iki yarısıdır. Doğulu Müslüman kadının Batılı modern kadına özenmesi ve “modern Müslüman kadına” dönüşmesi Batı uygarlığının zaferidir, toplumun bel kemiği olan anneler -ve anne adayları- asimile olmuş, savaş kaybedilmiştir. Batı uygarlığı aileyi de dağıtmış ve bugün itibariyle defterimizi dürmüştür.

Kadını çalışmaya sevk eden anlayış onu özgürleştirmiyor, bilakis kapitalist düzenin çarkına sokup canına okuyor, toplumun bel kemiği olan anneyi alıp ucuz iş gücü olarak kullanıyor. “Kadının ekonomik özgürlüğü” ya da “Kadının erkeğin eline bakması” gibi tabirler, kapitalist modern dünyanın safsatalarındandır. Kapitalist akıl, kadını kışkırtıp onu ucuz iş gücü olarak sahaya sürmek istiyor ve başarıyor da.

 Birbirlerini seven, birlikte hayat sürmek için anlaşan, bir araya gelen eşlerden biri çalışmadığı için neden “ekonomik açıdan köle” olarak nitelendirilsin, niçin “erkeğin eline bakıyor” olsun? Hiç kimse bir diğerine lütufta bulunmuyor, herkes kendi üzerine düşeni yerine getiriyor.

   Erkeğin ev işlerinde, kadının da ev geçiminde rol üstlenmesi gerektiğini savunan anlayış kapitalist modern dünyanın değirmenine su taşıyor. Her şeyden önce kadının annelik vasfını yok etmeye çalışıyor. Nasıl olsa -parası olan için- dadı var, kreş var. Annesinin yüzünü akşamdan akşama gören, dadıların elinde veya kreşlerde yetişmiş çocuklardan müteşekkil bir toplum düşünün.

 Çocuğuna dadı tutacak veya onu kreşe gönderecek parası olmayan kadın, çalışmak için çocuk bakımını ya annesinin ya da kayın validesinin üzerine yıkıyor, onu ve eşini büyütmüş, kendi görevlerini ziyadesiyle yerine getirmiş olan insanlara bir de torun büyütme görevi yüklüyor. Yaşlıları tepe tepe kullanmak ne kadar adil, ne kadar insanca?

 Modern akıl, kadının çocuk bakımını ve ev işlerini üstlenmesine “kölelik” diyor, evin geçimini sağlamak için -hele bu düzende- sabahtan akşama kadar çalışan erkek Kont mu? Eşimin ev geçimini üstlenmede bana ortak olması gerekmediği gibi benim de ev işlerinde ona ortak olmam gerekmiyor.

Rahmetli anneannem ata binip silah atardı -Mithat Bey süvariydi çünkü-, aynı zamanda üç çocuk annesiydi ve evin tüm işlerini yapardı, kendisine köle diyecek olanın da alnını karışlardı. Kim köle? Annelik vasfını yitirmiş, kapitalist çarka hizmet eden, lüks düşkünü, AVM’den başka gidecek yeri olmayan kadın köle!

 Kim köle? “İşi var mı, sosyal güvencesi var mı, parası var mı, evi var mı, arabası var mı?” bu soruları soranlarla bu sorulara olumlu cevap verebilmek için sabahtan akşama kadar kendilerini paralayanlar köle! Önce “İnsanlık var mı, edep-ahlak var mı, ahde vefa var mı, fedakârlık var mı, güvenilir mi, alnı açık başı dik mi?…” diye sorma ihtiyacı duymayanlarla zaten bu sorulara “Evet” cevabı veremeyecek olanlar köle! Kendilerine eş değil de ATM arayanlarla toplum içinde kabul görebilmek, istedikleri her şeyi satın alabilmek için ATM olmaya azmedenler köle! Modern dünyada her köşe başı köle dolu.2

 Müslüman kadın, tüm arzusu ve hayali dünya olmuş, mutluluğu dünya nimetlerinde arayan kadınlar gibi değildir. Onun sevinci ve mutluluğu davası için yaptığı hayırlı hizmetlere bağlıdır. Dünyaya yaklaştığında değil, Allah’a yaklaştığında sevinir. Bir tek dünya hayatı varmış da başka hayat yokmuş gibi dünyada her şeyin en iyisine, en rahatına, en lüksüne ulaşmaya çalışmaz. Sıradan kadınlar gibi “şuyum da olsun, buyum da olsun, hiçbir nimetten geri kalmayayım” basitliğiyle hareket etmez. Allah’ın dünyada kendisine nasip ettiğine razıdır.3