Hocaefendi'den Mesaj

Mutluyum!

Paylaş:

 

Başyazarımız Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin Eşi Semra Kuytul ile 25 Ekim 2019 tarihinde Bolu Cezaevinden yaptığı telefon konuşmasının metnini sizlerle paylaşıyoruz.

22 aydır zindanın her türlü çilesine sabreden Başyazarımız, Allah’a olan bağlılığını ve imanın verdiği mutluluğu ifade ettiği konuşmasında güzel bir bahçeye dönüşen o atmosferi sevenlerine ve ses kaydını dinleyenlere de yansıtıyor. Furkan Nesli olarak, her zaman olduğu gibi bizleri motive eden bu ses kaydı metnini yayınlamanın mutluluğunu yaşatan Kıymetli Hocamıza teşekkür ediyoruz…

Selamun Aleyküm, Ben Alparslan Kuytul…

Nasılsın, iyi misin? Annem ve çocuklar nasıl? Allah’ın dediği zaman bitene kadar bu böyle devam eder. Her şey Allah’ın elinde, kimsenin elinde bir şey yok.

Ben mutluyum çünkü suç işlediğim için değil hakkı söylediğim için bedel ödüyorum.

Mutluyum çünkü alnım açık, başım dik. Zalimler bir milim bile boynumu eğemedi. Bir saniye bile teslim alamadı elhamdülillah.

Mutluyum çünkü sabrı yaşadım, şükrü yaşadım. Teslimiyeti ve tevekkülü hatta tefvidi bile yaşadım.

Mutluyum çünkü başıma gelenler beni yaratan ve sevgisiyle kalbimi dolduran Allah yolunda geldi. Ben, sevgilisi uğrunda belalara katlanan ve O’nun kendisini sevmesini isteyen kimseyim…

Mutluyum çünkü kıyamet günü hakkı söylemeyen bir korkak olarak Rabbimin huzuruna çıkmayacağım. Kıyamet günü, haksızlıklara karşı susmanın cezasını inşallah çekmeyeceğim. Bu dünyada hakkı söylemenin bedelini ödediğim için inşallah ahirette susmanın bedelini ödemeyeceğim.

Mutluyum çünkü arkamda mücadele ve onur bıraktım. İslam’ın ve Müslümanların izzet ve onurunu korumaya gayret ettim.

Mutluyum ne kendimin ne ailemin ne talebelerimin boynunu eğmedim.

Mutluyum çünkü çektiğim çileler, Tevhid davasının duyulmasına ve zulmün anlaşılmasına vesile oldu. Ben, “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olsun”, “Göklerde O’nun iradesi gerçekleştiği gibi yeryüzünde de O’nun iradesi gerçekleşsin”, “Milletimiz aslına dönsün ve İslam Medeniyeti kurulsun” diye hayatımı Allah’a adadım. Ben, hayırlı bir nesil meydana gelsin; günahlar ve kötülükler azalsın, huzurlu ve güçlü bir toplum oluşsun diye gece-gündüz hizmet ettim.

Mutluyum çünkü ben Tevhidi anlatarak insanların kula kulluktan kurtulup yalnız Allah’a kul olmaları ve özgürlüğe kavuşmalarına vesile olmak için özgürlüğümü feda ettim.

Mutluyum! Ben olmasam da mücadele eden teslim olmayan her yerde Tevhidi anlatan talebelerim olduğu için… Mektuplarında, “Diz çökmeyen yiğit bir adamla aynı zamanda yaşadık diyeceğiz” diyen talebelerim olduğu için…

Mutluyum, bu göl maya tuttuğu için… Attığım tohumlar filizlendiği için… Fidanlarım meyve vermeye başladığı için…

Mutluyum, davamız hudutlar aştığı için… Rüyamdaki gibi gökyüzü yıldızlarla dolmaya başladığı için…

Mutluyum, yalnız konferans salonlarında değil mahkeme salonlarında da tüm engellemelere rağmen hakkı haykırdığım için. Mahkeme salonlarında da “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı” dediğim ve İslam Medeniyetini savunduğum için. Yapılan zulüm ve haksızlıkları ortaya koyduğum için…

Mutluyum, işkence olsun diye beni zindanda tek başıma bıraktıklarında zindanı bana genişleten, beni ferahlatan, zindanı cennet bahçesine çeviren rahmet sahibi bir Rabbim olduğu için. Bahar gelip karlar eridiğinde ben ektiğim kardelenleri başları dik ve gelin gibi güzelleşmiş; ektiğim fidanları meyve vermeye başlamış olarak göreceğim ve Rabbime şükredeceğim. Beni susturmak için zindana atan zalimlere gelince bahar geldiğinde ne oldukları, bugüne kadar neler yaptıkları karların erimesiyle ortaya çıkacak ve rezil rüsva olacaklar.

Mutluyum, bunlar mutlu olmaya değmez mi?

Mutluyum, bu süreçte bir kısım insanlar aleyhimde konuşuyor ve bu bana sevap olarak yazılıyor. Bir kısmı da benim için dua ediyor; o da bana sevap olarak yazılıyor. O halde ben, her türlü kârdayım inşallah. Sabrediyorum, kârdayım; şükrediyorum, kârdayım. Çıkarsam da şükredeceğim yine kârda olacağım. Çok şükür…

Mutluyum, herkesin susturulduğu bir ortamda mazlumların ve mağdurların hamisi ve sesi olduğum, bu yüzden mazlum ve mağdur duruma düştüğüm için…

Mutluyum, mazlumlar zulüm yüzünden İslam’dan ve Müslümanlardan soğumasın, imanlar yanmasın diye kendimi yaktığım için…

Mutluyum, İslami faaliyetler bitmesin; bu ocak yanmaya devam etsin diye kendimi yaktığım için…

Mutluyum, beraat edeceğimden korkan derin zalimler, “mahkemeleri uzatın” talimatı verdikleri için. Gizli yılanlar, “mahkemede konuşturmayın” dedikleri ve mahkemede bile konuşmamdan korktukları için…

Mutluyum, kasırgalar esse de güneş yaksa da deprem olsa da mevziimden ayrılmadığım için…

Mutluyum, güçlülere yağcılık ve dalkavukluk yapmadığım ve dünyayı düşünüp ahireti unutmadığım için…

Mutluyum çünkü Tevhid, hürriyettir ve o bendedir. Kullara ve nefse kulluk ise esarettir ve o düşmanlarımdadır! O halde ben hürüm! Beni zindana gönderen nefisperestler ise esir!

Mutluyum çünkü ben özgürüm. Yüksek duvarların, ağır demir kapıların, demir parmaklıkların, jiletli tellerin arkasında. Ben özgürüm, kelepçelerle… Ben özgürüm, askerlerin, gardiyanların içinde bir tutsak olsam da… Çünkü fikrim hür, imanım hür… Ruhum hür, vicdanım hür… Bütün hücrelerim hür ve vicdanım rahat…

Mutluyum çünkü her şeye rağmen, “Tevhid, Adalet, Hürriyet, Medeniyet” demeye devam ettiğim için… İşte bütün bunlar için mutluyum. Ben mutlu olmayacağım da kim mutlu olacak… Bu kadar mutlu olana zindan ne yapsın? Zalimler ne yapsın?

Benim mutluluğum onları mutsuz etmeye devam edecek! Çıksam da mutluyum çıkmasam da… Çünkü Rabbimle beraberim ve O’nun yolu üzereyim. Başıma her ne geldiyse Rabbimin yolunda geldi; nefsimin yolunda gelmedi hamdolsun.

Onlar; “Sus, konuşma!” diyorlar. Onlar o zaman mutlu olacaklar. Halbuki konuşmak bir sorumluluktur. Onlar bana; “Kitap yüklü merkep ol” diyorlar. Ben de bunu kabul etmiyorum. İnsan öğrendiyse öğrendiklerini konuşmak zorundadır. Yoksa niye öğreniyor ki öğrendiklerini? Onlar bana diyorlar ki; “İşimize karışma. Biz yaş kuru beraber yakacağız!” Ben de diyorum ki; “Gücüm yettiği kadar size engel olacağım. Engel olamasam da en azından yaptığınızı duyuracağım!” Diyorlar ki; “Biz tüm cemaatlerin kökünü kazıyacağız. Bütün İslami faaliyetleri bitireceğiz.” Ben de diyorum ki; “İnşallah başaramayacaksınız! Sizden evvelkiler de başaramadılar siz de başaramayacaksınız!” Allah yardım ederse onlara kimse galip gelemez. Allah’ın yardım ettiğine dünyada galip gelecek hiçbir güç yoktur. Allah’a şükürler olsun. Biz buna iman ettik. Tek ecele iman ettik. Her şey Allah’ın kontrolü altında, buna iman ettiğimiz için mesele yok. Mademki O bizi görüyor. O, bu yapılan zulümlere müsaade ediyor… O halde demek ki öyle icap ediyor. Demek ki bu bizim için hayırlı olacak. Demek ki insanların uyanabilmesi için bu böyle gerekiyor. Yoksa insanlar anlamayacaklar demek ki. Ondan dolayı da Allah Azze ve Celle buna müsaade ediyor. *

25.10.2019 Bolu Cezaevi | Telefon Görüşmesi

* www.youtube.com/watch?v=QKzeeXJ7_P0&feature=youtu.be