Kişisel Gelişim

Nasıl Başardılar? -2

Paylaş:

İdealist insanların batıl idealleri uğrunda zorluklarla nasıl mücadele ettiklerini önceki sayımızda anlatmıştık. Maddi yetersizlikler, başarısızlıklar onları arzularından geri çevirmemiş, aksine onlar önlerine çıkan engelleri sabır ve kararlılık ile aşmışlardır. Bu sayımızda da sizlere kendi halklarının ezilmişliğini görüp, şahsi menfaatlerini düşünmeyerek mücadele eden insanların hayatlarından kesitler sunacağız...

FİDEL CASTRO

Fidel Castro’nun, köyündeki Haitili işçilerin haklarının gasp edilmesine şahit olmasıyla şekillenmeye başlayan dünya görüşü, Küba’ya sosyalist devrimi getirmiştir. Dönemin Küba halkına göre ekonomik durumu iyi sayılabilecek, göçmen bir ailenin çocuğu olan Fidel Castro çocukluk yıllarından itibaren işçilerin nasıl sömürüldüğüne bizzat şahit olmuştur.

Fidel Castro, üniversitedeyken yapmış olduğu konuşmalar ile aslında Küba’daki mevcut rejime karşı olan tavrını belli etmiş ve pek çok karşıt gruba dahil olmuştur. İlk olarak sivil siyasete başvursa da Castro dönemin yöneticisinin seçimleri yok sayıp, ülkedeki politikacıları öldürmesi ve diktatörce bir tavır sergilemesinden sonra kendi yolunu çizmiş ve 11 yıllık devrim mücadelesine girmiştir.

11 yıl boyunca devrim için farklı yollara başvurmuş, başarısızlıklar ve olumsuzluklara rağmen yoluna devam etmiştir. Diktatörlüğü yıkmak için gerçekleştirmiş olduğu bir baskın sırasında bütün silah arkadaşlarını kaybetmiş, kendisi de yakalanmış ve 16 yıllık ceza almıştır. Castro’ya yaşamı boyunca 938 kez suikast girişiminde bulunulmuştur. Fakat bu ceza ve suikast girişimleri onu devrimci düşüncelerinden vazgeçirmeye yetmemiş ve 2 yıldan sonra serbest bırakılmıştır. Tüm bu olumsuzluklardan sonra Castro pes etmemiş, aksine sadece 12 arkadaşıyla beraber Küba ordusuna karşı 2 yıl boyunca mücadele etmiştir. Nihayetinde hedefine ulaşmış, sosyalist devrimi gerçekleştirmiş ve tam 50 yıl boyunca Küba’yı yönetmiştir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki: İdealist insan idealine inandığında, zorluklarla karşılaşsa bile pes etmeden yoluna devam edebilir. Sayının azlığı, gücün yetersizliği idealist insanların idealinden vazgeçmesine sebep olmaz. Önemli olan yola ne için çıktığını unutmadan devam etmektir. Hedefine kilitlenen bir kişi azmi ve cesareti sayesinde devrim gerçekleştirebilir.

NELSON MANDELA

Direniş hareketlerinde yer alan atalarının hikâyelerini dinleyerek ve bir gün kendisi de halkının özgürlük mücadelesine katkıda bulunmayı hayal ederek büyüyen Mandela, 27 yıl boyunca hapishanede kalmasına rağmen ırkçılığa karşı vermiş olduğu mücadeleden vazgeçmemiştir.

Kabile şefinin oğlu olarak dünyaya gelen Mandela, Afrika’da uygulanan ırkçı rejime karşı öğrencilik yıllarından itibaren mücadele etmeye başlamıştır. Bir süre sonra hükümeti devirmeye ve halkı kışkırtmaya çalışmakla suçlanarak tutuklanmış ve müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bu dönemde birçok şartlı tahliye teklifini geri çevirmiştir.

Hapsedildiği Robben Adası, adeta bir eğitim merkezi olmuştur. Mandela mahkûmların oluşturduğu politik eğitim sınıflarının başında yer almış ve onları eğitmiştir. Mandela sürgünde iken halk onun fikirlerini yaşatmaya ve onu desteklemeye devam etmiştir.  Eski ortağı olan Tambo, 1980 yılında Mandela’nın serbest bırakılması için uluslararası bir kampanya başlatmış ve Mandela 27 yıl sonra serbest bırakılmıştır.

Uluslararası toplumun baskısı sonucunda siyahilere karşı yapılan baskılardan vazgeçilmiş, Mandela Güney Afrika Cumhuriyetinin ilk siyahi devlet başkanı seçilmiş ve sevilen bir lider olmuştur.

Sonuç olarak diyebiliriz ki: İdealist insanlar küçüklüğünden itibaren toplumuna karşı duyarlı şekilde yetiştirilmiş kimselerdir. Nerede olduğuna aldırış etmeden bulunduğu yeri mektebe çevirip, etrafındaki insanları ideali uğrunda yetiştirmek, böylece davalarını nesillere aktarmak onların özelliklerindendir. Ayrıca idealist insan, ümidini yitirmiş insanlara ümit olan, kendisini takip edenlere güven veren ve onların yollarını aydınlatan bir meşaledir.

MAHATMA GANDİ

Gandi, şiddet içermeden direnmeyi savunan Satyagraha felsefesinin öncüsü olarak bilinmektedir. Bu felsefe insanları, sonucunda sadece kendilerinin zarar göreceği; yürüyüşler, kurallara uymama, boykot, gibi pasif eylemler kullanarak haksızlıkla savaşmayı öğütlemektedir.

Eyalet başkanının oğlu olarak dünyaya gelen Gandi İngiltere’de hukuk okumuştur. Hindistan’da başarılı bir avukat olamadığı için Güney Afrika’ya çalışmaya gitmiştir. Burada Hintlilerin ikinci sınıf insan muamelesi gördüğünü, hayvanlara verilen hakların siyahilere verilmediğini görünce hem kendisini hem de halkını eğitime eğilmiştir. Bu şekilde kendisi konuşma yapmamak için mahkeme salonunu terk eden bir kişi olmaktan çıkıp topluma yön verebilecek bir lider haline gelmiştir.

Hindistan’a döndüğünde kendisine teklif edilen politikaya atılma fikrini reddetmiş, 3 yıl boyunca inzivaya çekilmiştir. Böylece Bağımsız Hindistan Hareketinin fikri temelleri atılmıştır. Bundan sonra İngiltere’ye karşı ilk sivil itaatsizlik hareketini başlatmış ve halkın da desteğini toplamıştır. Bu eyleminden dolayı hapse atılsa da geçirdiği ameliyat nedeniyle serbest bırakılmıştır. İlerleyen yaşına, yapılan tehdit ve suikast girişimlerine aldırmamış, ünlü Tuz Yürüyüşünü gerçekleştirmiştir. Yapmış olduğu pasif eylemler sayesinde ve halkın desteğiyle Hindistan bağımsızlığına kavuşmuştur.

Sonuç olarak diyebiliriz ki: İdeal bir insanı değiştirip, geliştirir. Bilmediği kabiliyetlerini ortaya çıkartır. İdealist insan hedefi uğrunda çalışmaktan asla vazgeçmez hem kendisini hem davasını geliştirmek için daima çeşitli çalışmalar yaparak mücadele için farklı yollar üretir. İdealist insan, teklif edilen makamları reddederek şahsi menfaatinden vazgeçer ve ideali uğrunda yaşı, sosyal mevkii ne olursa olsun her zaman bir şeyler yapar. Böylece toplumuna örnek olur.

Numunelerini sunmuş olduğumuz insanların hayatında da görüldüğü gibi bazı idealist insanlar toplumda ezilen kesime karşı yapılan adaletsizliği ve zulmü fark edip daha sonra bunun ortadan kalkması için mücadeleye girişmişlerdir.  Her biri ayrı zaman ve mekânlarda olmalarına rağmen onları harekete geçiren etken adaletsizlik ve zulüm olmuştur. Elbette bu da ideal uğrunda mücadele etme adına önemli bir etkendir; fakat Müslümanlar için esas olan Allah'ın hakkının gasp edilmesidir. Bunun için kendilerine yapılan haksızlık ve zulümden öte Allah’ın hakkının gasp edilmesine karşı durmalı ve bunun için mücadele etmelidirler. İdealimiz de budur zaten: Gökyüzünde olduğu gibi yeryüzünde de Allah'ın dediğinin olması…

Batıl yolun müdavimleri kendi ideolojileri uğrunda bütün zorlukları göze alırken İslam davetçileri ise hak davaları uğrunda kendilerine düşen görevleri yapma hususunda daha fazla fedakâr olmalıdırlar. Hiçbir dava kolay bir şekilde zaferle sonuçlanmamış, gerektiğinde ömrünü veren idealist insanlarla yükselmiştir. İdeali uğrunda mücadele eden İslam davetçisi bunu bilmeli ve azimle yoluna devam etmelidir.

Sonraki sayıda kaldığımız yerden devam etmek temennisiyle…