Kitap Tanıtımı

Okurların Dilinden İslam’da Sosyal Adalet

Paylaş:

   “Hayalimde yaklaştıklarını görüyorken; gerçek hayatın içinde dimdik ayakta durur bulduğum gençliğe… Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden; ruhlarının derinliklerinde izzet ve şerefin sadece Allah’a, Rasulü'ne ve mü’minlere ait olduğuna inanan gençliğe…”

(İthaf Bölümünden-Mart 1954-Seyyid KUTUB)

   Büyük insan Şehit Seyyid Kutub, “İslam’da Sosyal Adalet” isimli 500 sayfalık hacimli eserinde önemli sorulara cevap veriyor. İslam’ın sosyal adalet sistemini; bu sistemi nasıl kurduğunu, devam etmesi için gereken şeyleri, sistemin temel dayanaklarını, dinamiklerini ve sonuçlarını önce teorik olarak tespit ediyor ardından ise tarihi olaylardan muazzam örnekler vererek İslam’ın geçmişte sosyal adaleti nasıl sağladığını ve günümüzde nasıl sağlayacağını ortaya koyuyor. Bunları güzelce açıklarken de Hristiyanlığın, Kapitalizmin ve Komünizmin sosyal adalet ile ilgili konulara nasıl yaklaştıklarından yer yer bahsederek bizlere zıt fikirleri karşılaştırma imkânı sunuyor. Böylece okuyucu İslam’ın, her meselede olduğu gibi sosyal adalet meselesinde de mükemmel bir nizam ortaya koyduğunu anlamış oluyor.

Zihin Haritası Yöntemi

   Sizlere kitabımızı tanıtırken aynı zamanda herhangi bir kitaptan en üst düzeyde istifade edebilmenin yollarından biri olan zihin haritaları yöntemini uygulayarak göstermeye çalışacağız. Bu şekilde sizler de okuduğunuz diğer kitaplara da bu yöntemi uygulayabilirsiniz. Hazırsanız başlayalım.

İslam’da Sosyal Adaletin Esasları

  1. Mutlak Vicdan Özgürlüğü: İslam, insanın yaratıcısı olan Allah’ın gönderdiği vahiy ile şekillendiğinden gönüllere hitap etmektedir. Sosyal adaletin sağlanmasında da ilk öncelik insanların gönüllerinde, vicdanlarında bir özgürleşmenin sağlanmasıdır. İnsanların vicdanları özgürleştiğinde bizzat kendileri sosyal adaleti isteyecek, bunun için gereken kurallara gönül rahatlığıyla uyacak ve sosyal adaletin sağlanması için gereken mücadeleyi de vereceklerdir.
    Yazara göre sistemin en temel esası vicdan özgürlüğüdür.
  2. Mükemmel İnsani Eşitlik: Özgür vicdanlar bu dünyada neyin kıymetli olduğunun da farkına varırlar. Böylece vicdanı özgür bir zengin, zenginliğinden dolayı kendini üstün görmediği gibi fakirleri de küçük görmez. Aynı şekilde vicdanı özgür bir fakir, fakirliğinden dolayı kendisini küçük veya aşağı görmediği gibi zenginleri de üstün görmez, onlara karşı kendisini eşit hisseder. Toplumun tamamı üstünlüğü gerçekten kıymetli şeylere haşreder. Takva gibi.
  1. Sağlam Ve Güvenilir Sosyal Dayanışma: İslam ortaya koyduğu kanunlarla toplumdaki dayanışmayı sağlamak ister. Ancak kanunlarla da sınırlı kalmaz. Bunun yanında insanları birbirlerine yardım etmeleri için teşvik eder. Kişinin; ailesiyle, toplumuyla, akrabalarıyla, ülkesiyle… Bütün ilişkilerinde bir dayanışma öngörür ve bunu kendine has yöntemleriyle sağlamak ister. İslam, kişinin kendisiyle de dayanışma içerisinde olmasını ister. Bu yüzden insanlara kendi nefislerinin ihtiyacı olan şeyleri vermelerini söyler. Bu sayede kişi, kendisiyle dahi dayanışma içinde olur.

İslam’da Sosyal Adaletin Yapısı

   Kitabın en iyi anlaşılması gereken bölümü burası desek doğru söylemiş oluruz. Bu bölümde Seyyid Kutub, İslam’ın sosyal adalet sistemini anlamak için öncelikle kavranması gereken en temel noktayı anlatıyor. Bu da İslam’ın külli bakış açısıdır. İslam uluhiyet, kâinat, hayat ve insan hakkında külli ve mükemmel bir bakış açısına sahiptir. İslam’ın bu 4 mefhuma bakış açısının bilinmesi ve özümsenmesi hayati bir öneme sahiptir. Çünkü diğer bütün hükümlerin bu temel bakış açısıyla bağlantısı var.

Hristiyanlık ve İslam Açısından Din ve Toplum

   Seyyid Kutub bu bölümde; Hristiyan dünyada iki gücün ortaya çıkışını anlatıyor: Kilise ve Krallar. Kilisenin kralların yanında yer alışını, bozdukları dini kullanarak halkı, krallara isyan etmemeleri için uyuttuklarını, böylece krallarla birlikte servet ve iktidarın rüzgarına kapıldıklarını anlatıyor.

   Kilise din adı altında halkın sömürülmesine destek olunca bunun birtakım sonuçları oldu elbette. Bunlardan en önemlisi insanların dine bakışlarındaki değişmeydi. Kilisenin bu tutumuyla birlikte; işçi kesimin temsilcileri “din halkların afyonudur” derken, Avrupa dünyası ise, dini bütün baskılardan kurtularak mutlak özgür bir hayatın savunuculuğunu yapmaya başladılar.

İslam’da Sosyal Adaletin Araçları

   Yazarımız İslam’ın sosyal adalete bakışını Komünizmde olduğu gibi yalnızca iktisat açısından adaletli olmakla sınırlı olmadığını söyler. İslam, konuyu bütün açılardan değerlendirir ve kapsamlı bir sosyal adalet sistemi kurmak ister. İslam, sosyal adalet sistemini iki güçlü temel üzerine kurar: Birincisi insanın ruhi derinliklerine dayanan bir vicdan, diğeri de toplumsal çerçevedeki kanuni yükümlülükler. Kısaca KANUN ve VİCDAN.

   Bu iki temelin anlaşılması için birer örnek veriyor yazarımız. Zekat, kanun ile öngörülen bir sosyal adalet aracıdır. Ancak sadaka veya infak insanların vicdanlarıyla, baskı ve zorlama olmadan verdikleri bağışlardır.

   “Bir gönülde Allah korkusu yoksa orada teminat da yoktur.” Allah korkusu ile yoğrulmuş vicdanların kanunlar ile düzen altına girmesiyle tam bir sosyal adalet sağlanabilir.

İslam’da Yönetim Politikası

   Yönetim konusundaki ilk nokta, yönetim konusunun diğer konulardan ayrılamayacağıdır. İslam, ibadetiyle, yönetimiyle, insanlar arası ilişkileriyle bir bütündür. Dinin tamamı vahdettir, birliktir.

   İslami nizam iki temel fikre dayanır: İnsanlığın birliği ve İslam’ın evrensel bir dünya nizamı olması düşüncesi.

   İslami nizamda yönetici, şeriatın uygulayıcısıdır. Yoksa teokratik sistemlerde olduğu gibi Tanrı ile bir bağlantısı yoktur. Siyasi anlamdaki Halife, Allah'ın halifesi değildir. Müslümanların vekili olarak yöneticilik görevini yapmaktadır. Dolayısıyla hata yapma ihtimali vardır ve görevden azlinin gerektiği bir hata yaptığında görevinden azledilir.

   İslam’da Mali Siyaset

   Mali siyasetin temelinde iki nokta vardır: Teşri (yasa koyma) ve Tevcih (yönlendirme.) İslam, koyduğu yasalar ile bazı fiilleri zorunlu kılar. Ancak bu fiiler dahi ibadet olarak yapılır. Bunun dışında da sosyal adaletin devamlılığı için, insanları kanunun emrettiği asgari düzeyin çok üzerine çıkarmak ister. Bunu da kendine has teşvik yöntemleriyle yapar.

   İslam’ın ferdi mülkiyete verdiği önemden bahsedilmiş ayrıca ferdi mülkiyeti kazanma, harcama, kullanma yollarıyla alakalı İslam’ın öngördüğü kurallardan bahsedilmiş.

   Mali konuda toplumu bekleyen iki sosyal hastalık vardır. Birincisi hiçbir sınıra bağlı kalmaksızın servetin alabildiğine artması, ikincisi insanlar arasında alt tabaka ve üst tabaka diye bölünmelerin olması.