Öncü Şahsiyetler

PEYGAMBER EĞİTİMİNDEN GEÇEN GENÇ SAHABİLER

Paylaş:

YAZAR: GÜLHAN KAYNARPINAR

 

Allah Rasulü’nün eğitiminden geçen ve genç yaşlarına rağmen örnek yaşantılarıyla tarihin seyri içerisinde kendilerinden övgüyle bahsedilen örnek sahabilerden derlediğimiz öncü şahsiyetler sayfamızda bu ay bir tek sahabi değil, her biri ayrı değer ve öneme sahip olan dört sahabi kısaca ele alındı.

İşte Allah Rasülü’nün arkadaşları...

 

CAFER B. EBU TALİB (R.A)

Cafer b. Ebu Talib, Peygam-berimiz’in amcası Ebu Talib’in oğlu ve Hz. Ali’nin ağabeyidir. Mekkelilerin baskıları sonucu Habeşistan’a hicret ettiklerinde Cafer b. Ebû Talib’in Necaşi’ye hitaben söylediği şu sözler, bir genç olarak imanını ve özgüvenini ortaya koymaktadır:

“Ey Kral! Biz putlara tapan, ölü eti yiyen, her türlü fuhşiyatı yapan, akraba ilişkilerini koparan, komşuya kötü davranan cahilî bir toplum idik. Bizden güçlü olan, zayıf olanı ezerdi. İşte Allah bize içimizden nesebini, doğruluğunu, güvenilirliğini ve iffetini bildiğimiz bir Rasul gönderinceye kadar bu haldeydik. Oysa gönderilen bu Rasul bizi, Allah’ı birlemeye, O’na kulluk etmeye, O’ndan gayrı babalarımızın taptığı taş ve putları terketmeye çağırdı. Bize doğru sözlülüğü, emaneti yerine getirmeyi, akrabalarla ilişkileri devam ettirmeyi, iyi komşuluğu, haramlardan ve kan dökmekten el çekmeyi emretti ve bizi fuhşiyattan, yalan sözle şahitlikten, yetim malı yemekten, iffetli hanımlara iftira etmekten menetti. Bize yalnızca bir Allah’a kulluk etmemizi ve O’na hiçbir şeyi şirk koşmamayı emretti, namazı, zekatı ve orucu emretti.” Bunun haricinde İslam’ın diğer emirlerini saydıktan sonra devamla; “biz de onu derhal tasdik ettik, ona inandık ve Allah’tan getirdiğine uyduk. Yalnızca Allah’a kulluk ettik ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmadık. O’nun bize haram kıldığını haram, helal kıldığını da helal kıldık...”

Cafer b.Ebu Talib’in  öz bir biçimde ifade ettiği gibi Hz. Peygamber, asırlardır süregelen bir cahiliyye toplumunu, 23 yıllık peygamberliği süresince Asr-ı Saadet toplumuna çevirerek ve hem fertlerin hayatlarında hem de toplumsal hayatta inkılaplar gerçekleştirmiştir. Allah’ın hidayeti ve Hz. Peygamber’in tezkiyesi neticesinde cahiliyye döneminin zorba ve müşrik insanlarının, çok kısa sürede gerçekleşen bu toplumsal değişimle, nasıl örnek bir nesil olduklarına tarih şahittir. İşte bu sebeple olmalıdır ki, bazı usûl alimleri, “Rasûlullah’ın peygamberliğini ispat için hiçbir mucize olmasa dahi, sadece onun ashabı bile (bunun ispatına) yeter” demişlerdir.2 Yani Rabbani eğitimden ve nebevi terbiyeden geçerek tezkiye olan bu yeni ve medeni toplumunun vücuda gelmesi âdetâ mûcizevî bir değişimdir ve yalnızca böyle bir neslin oluşumu bile Allah Rasulü’nün Peygamberliğine delildir.

ÜSAME B. ZEYD (R.A)

Üsame b. Zeyd, Peygam-berimiz’in evlatlığı ve azadlısı olan Zeyd b. Harise’nin oğludur. “Hubbu Rasulullah” yani “Allah Rasûlu’nun mahbubu, ahbabı, sevdiği” bir gençtir.

Hz. Peygamber, vefatından kısa bir süre önce Üsame’yi, aralarında Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in bulunduğu Mute’ye gönderilen sahabe ordusunun komutanlığına atamıştı. Şüphesiz Hz. Peygamber genç bir mevali (Arap olmayan) olan Üsame’yi, ileri gelen yüzlerce sahabenin üzerine komutan tayin ederken İslam’ın öngördüğü yönetim anlayışında sınıf ve yaş farkının değil, ehliyet ve liyakatın asıl olduğunu fiilî olarak göstermek istemişti. Elbette Üsame’nin ordusu içinde, kendisinden daha tecrübeli büyük sahabeler de vardı. Ancak Hz. Peygamber’in özellikle böyle  bir mevaliyi komutanlığa ataması, hem yönetimde sınıf ve kabile faktörünün hiçbir öneminin olmadığının zihinlere yerleştirilmesi bakımından, hem de hangi kesimden olursa olsun gençlere imkanlar tanınması, onların yetiştirilmesi bakımlarından oldukça mühimdir.

İslam’ın gençlere verdiği önem ve kıymet özellikle bu dinin peygamberi tarafından bizzat  bildirilmiş ve gençlerin her dem davaya hizmette yer almaları gerektiği mesajı verilmiştir.

ERKAM B. EBU ERKAM (R.A)

İslam’a ilk giren gençlerden biri olan Erkam’ın Safa Tepesi’nin yanındaki evi, Hz. Peygamber ve diğer Müslümanlar için âdeta bir karargah olmuştu. Hz. Peygamber’e sadakatle bağlanarak evini Peygamber medresesine  verdi. Rasûl-i Ekrem, İslam tarihinde “Daru’l-Erkâm” diye anılacak olan bu evi tebliğ faaliyeti için çok elverişli bularak merkez haline getirdi.

Henüz 17-18 yaşındaki bir gencin, gizli davet döneminde Kabe’nin hemen yanıbaşındaki evini İslami faaliyetlere açabilmesi, onun ne denli cesur ve fedakâr bir genç olduğunu da göstermektedir.

MUAZ B. CEBEL (R.A)

İkinci Akabe Beatı’nda, “Kendi canlarını ve

mallarını korudukları gibi Peygamber Efendimize yardım ederek İslamiyete hizmet edeceklerine söz verip” müslüman olan yetmiş Medineliden birisi olan Muaz bin Cebel, on sekiz yaşında iken Müslüman olmuştur.  Henüz 27 yaşında olmasına rağmen Rasulullah onu Mekke’de kendi yerine vekil tayin etmiş ve genç yaşta Efendimizin duasına ve sevgisine mazhar olmuştur.

ESMA BİNTi EBU BEKİR (R.ANHA)

Allah Rasulü’nün ilahi çağrısına icabet edenler arasında hanım sahabiler de vardı. Onlardan birisi de ilk Müslüman olan genç bayanlardan, Hz.Esma’dır. Adı ilk defa, Hz. Peygambermizin hicret hazırlıklarını sürdürdüğü sırada üstlendiği vazifeyle ön plâna çıkmıştır.

Hicret esnasında Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve Hz.Ebu Bekir’in üç gün saklandıkları Sevr Mağarası’na yedi aylık hamile olmasına rağmen  geceleri yemek taşıyan Hz.Esma, kuşağını ikiye bölerek azık torbasının ağzını bağlamış ve bunun üzerine Allah Rasulu kendisine; “Allah bu kuşağın karşılığında cennette sana iki kuşak versin” diyerek iltifat etmiş, bundan dolayı da “Zâtu’n-Nitâkeyn” (İki kuşaklı) lakabıyla anılmıştır.

Görüyoruz ki bu dine her çağda, her yaşta  kadın erkek demeden nice dava erleri  fadakarlıkları, cesaretleri ve adanmışlıklarıyla hizmet etmiş ve hayatlarını bu uğurda ortaya koyarak Allah’ın dinine hizmet etmeyi bir şeref bilmişlerdir. 

Her birinin ardında bıraktığı hayırlı izleri takip etmek ve kendi hayatlarımıza iz düşümlerini yansıtmak suretiyle Rabbimizin razı olduğu şekilde ömür geçirmeyi umuyor ve erkeğimizle kadınımızla, gencimizle yaşlımızla Allah’ın ipine sımsıkı sarılarak, öncülerin arasında olmayı Rabbimizden niyaz ediyoruz.