Denemeler

Ramazan’ı Tutmak Mı Kaçırmak Mı?

Paylaş:

Hep ‘nerede o eski Ramazanlar’ der dururuz. Nedir eski Ramazanlar?

Oysa bugün bizim neslin Ramazanları bizim eskimizken; bugünümüzün Ramazanı da yeni neslin eski Ramazanı olmayacak mıydı? Öyleyse her eski, bir yeniden daha iyi olacak gibi gözüküyor. Bir zamanlar oruç tutanlar var diye bir Yahudi’nin bile sokakta yemek yemediği günlere şahit olan bu memleket, bugün oruç yiyen Müslümanların, tutanlardan daha çok olduğu bir zamana şahit oldu. Bir zamanlar doktorun “asla oruç tutamazsın” demesine inat, bir türlü oruç yiyemeyen yaşlılarla dolu olan bu memleket, şimdi tansiyon, şeker, hamilelik ve talebelikten dolayı oruç yiyenlerle dolar oldu. Kazasını tutmadan “Ya ölüm gelirse” diye içi yanan bir nesle inat; yılların birikmiş kaza ve kefaretlerini umursamayan nesiller doğdu. Yeniler eskiyi aratmaya başladı; çünkü artık makineleşen, başkalaşan, hızla teknolojiye gömülen, oruç tutmayı sadece midesini yemekten men etmekten ibaret zanneden bir insan topluluğu meydana geldi! Kim bilir bizi daha ne çeşit Ramazanlar bekliyor? Umarım yenisine hamd edeceğimiz Ramazanları da görürüz. En azından eskimizde nerdeyse hiç olmayan, yenimizde epey çoğalan bir tek itikâfımız var çok şükür!

Oruç; sahuruyla, hatmiyle, iftarıyla, itikâfıyla, teravihiyle, mukâbelesiyle, gece namazıyla bir bütündür. Oruç, tek midemize değil bütün uzuvlarımıza da oruç tutturduğumuz bir ibadetler bütünüdür. Ama artık akşamdan bir su içerek sahur yapmadan oruç tutanların çoğaldığı da bir gerçek! Gece sahurlara kalkmayarak Peygamberin sünnetini bir kenara bırakıp; sahur sünnetine muhalif kendi sünnetlerini ortaya koyan bir nesil var maalesef! Bilselerdi sahurun tadını terk edemezlerdi! Terk etmeselerdi o tadı bileceklerdi zaten. Ramazanı Tutmak Mı Kaçırmak Mı? Bir zamanlar oruç tutanlar var diye bir Yahudi’nin bile sokakta yemek yemediği günlere şahit olan bu memleket, bugün oruç yiyen Müslümanların, tutanlardan daha çok olduğu bir zamana şahit oldu.

Sahur, Ramazanı Ramazan yapan unsurların en başta gelenidir. Nerde akşamında tadına doyamadığımız teravihler? Nerde diğer günlerde o kadar kılamazken sahura kalktığımız gecelerde kıldığımız teheccütler, sahuru yaptıktan sonra sabahı hemen kılmayalım diye okuduğumuz Kur’an’lar, uyanık olduğumuz için asla kaçırmadığımız sabah namazları ve tatlı bir yorgunlukla uykuya daldığımız o eski Ramazanlar…

Tabiri caizse eskiden Ramazan teheccüt kılmaya mecbur olduğumuz bir ayken, şimdi akşam çok geç yattığımız için sabah namazına bile kalkamadığımız Ramazanlara dönüştü… Gece yerse midesi ağrıyacak diye sahura kalkmayan insanlar var… Gece sahur programı seyretmekten Kur’an okuyamayan Müslümanlar var… Artık sahur da teknolojik oldu… Müsaade etmiyorlar ki namaz kılıp, Kur’an okuyalım. İftar programı seyretmekten iftar sohbeti yapamayanlar var… İslam’a ve Ramazan Ayının ruhuna uygun, faydalı iftar programları elbette yapılmalı! Ama bizler de sınırlarımızı çizmeli ve “dur” diyeceğimiz yeri bilmeliyiz. TV. ’de program var diye her gün camiye gitmeyenler var. Oysaki camideki teravihin tadını hangi şey verebilirdi?

Biz iple çekerdik teravih kılacağımız akşamları. Arkadaşlarımızla buluşup camiye gideceğiz diye hızlı hızlı bulaşık yıkar, ivedilikle abdest alırdık. Biz o akşamlarda mahallemizin hanımlarıyla kaynaşma şansını yakalar ve o yaşların verdiği heyecanla onlara tebliğ yapmanın huzuruyla dolardık. Hele hele şimdi ya iki ya üç kişilik sofralarımıza inat, doğal olan kalabalık iftarlarımızın tadını hiç unutamıyorum. Bugün uyuyarak ezan bekleyenlere bakınca, Ramazan topuyla iftar etmek için yolda oturuşlarımızı özlemekteyim. Bugünümüzün Ramazanında hatim indirmeye karşı duyarsızlığı gördükçe; acemice yaptığımız sohbetler eşliğinde Kur’an okumamızı geliştiren mukabeleleri aramaktayım.

Hem sahur hem teravih sünnetinin maddî- manevî bereketinin unutulduğu şu günümüzde bu sünneti yeniden canlandırmalıyız. Bunu ciddiye almak lazım çünkü önceleri her aileden sahura kalkmayan bir kişi iken, şimdi ailece sahuru terk edenlerin varlığı doğrusu gelecek nesil adına beni kaygılandırıyor.

Biz Ramazanı ganimet bilirdik! Çünkü bu ayda hadis-i şerife göre şeytanlar bağlandığı için bir düşman daha azalıyordu. Bu sebeple Ramazan ayında yeni kararlar alıp uygulamak isabetli olacaktı. İşte bu fırsatı kaçırmamak için ganimet bilirdik Ramazan ayını.

Şimdi oruç tutmamanın bahanesi çoğaldı. Oysa eskiden de ağır işlerde çalışırlardı, eskiden de adını bilmedikleri hastalıkları vardı insanların ama yine de oruç tutarlardı. Şimdi o tutmuyor, bu tutmuyor bu orucu kim tutacak?

İftara gelince; iftarlar da israflara dönüştü. O iftardaaan, bu iftara koşmalar bana bir hoşafla bir pilavı özletir oldu. İftarı mı terk edeceğiz? Hayır, dengeli iftar ederek israfı terk edeceğiz. O zaman gönlümüz de midemiz de çok rahat olacaktır.

Bugün ben yine mazime döndüm ve yine ben camisiz, sahursuz bir Ramazan’ın tam olmayacağına inanıyorum. Gündüz erkekler mümkün mertebe beş vakit namazı camide kılmalı, bayanlar da teravihi camide kılmaya çalışmalı. Evde kılarım bahaneleriyle teravih sünnetini de katletmiş oluyoruz. Onu yapma, bunu yapma sonra da nasıl bitti Ramazan de.

Çocuklarımıza nasıl bir Ramazanı bırakmak istiyorsak Ramazanı öyle tutalım! Acaba sadece israflı iftarların kaldığı ama Kur’an’sız, teravihsiz, sahursuz bir Ramazanı tutuyor muyuz yoksa kaçırıyor muyuz?