Hadis

Rasulullah Bildiriyor: Rabbiniz, Sizi Razı Olacağı Duruma Döndürmek İstiyor!

Paylaş:

Yaşadığımız dünya birçok güzellik ve nimetin arasına sayısız elem ve musibetin de yerleştirildiği bir imtihan dünyasıdır. İnsan bir yandan gerçekleşmesinden umut kestiği hayaller ve emellerin ortasında kendini bulabilirken, bir yandan da kıyametin provası gibi tecelli eden dehşetli musibet ve imtihanlara tabi tutulabiliyor.

Allah tek bir insanı musibete, imtihana tabi tutabildiği gibi bir topluluğu da imtihana tabi tutabiliyor. Lakin burada önemli olan husus şudur ki, Allah öyle imtihan ve musibetler var eder ki iyi kötü herkes bundan etkilenebilir. Peki bunun sebebi nedir? Hadis-i şerifte buyruluyor ki: “Günahlar açıktan işlenmeye başlanınca, iyi kötü herkes genel bir azaba maruz kalır.”1 Demek ki günahı tek başına işleyen insan kendinden sorumludur. Ancak günahı açıktan, aleni işleyen insan hem kendisinden hem de bu günahı görüp etkilenen herkesten sorumludur. Çünkü o kötülüğü, günahı açıktan işleyerek kötülük ve günahta bir çığır açmış olur. Ve bu o kadar büyük bir günahtır ki azaba layık görülür. Başka bir hadiste ise: “Eski milletlerden bir kısmına deprem ile azap yapıldı. İyiler de helak oldu. Çünkü günah işlenirken susmuşlar, önlememişlerdi.”2 Hadisten anlıyoruz ki sadece günah işleyen kimseler değil aynı zamanda o günah işlenirken susan, uyarmayan ve önlemeyen kimseler de deprem ile ikazın muhatabı olmuşlardır.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in nebevi ikazlarına kulak kesilmeye devam edelim. Hicretin beşinci yılında Medine'de bir zelzele meydana geldi. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunun üzerine şöyle buyurdu: “Rabbiniz, sizi razı olacağı duruma döndürmek istiyor. O halde siz de onun rızasını dileyiniz.”3 Allah bu şekilde murat ettiği zelzele ve afetlerle insanları razı olacağı Müslüman şahsiyetine döndürmek istiyor. Artık insan nasıl bir hal almıştır ki, Allah cansız yeri sallayarak insana sanki “gafletten uyanma ve harekete geçme zamanın gelmedi mi?” diye sormaktadır. Bediüzzaman Said Nursi Rahimehullah bu konuda şöyle bir tespitte bulunuyor: “Ve zelzele diyor ki: Deve kuşu gibi başınızı gaflet kumuna sokmakla ölümden kaçıp kurtulamazsınız! Başınızı kaldırınız! Kendini tanıttırmak isteyen faal ve kudretli bir Zat’ın harika işlerine bakınız! Siz başıboş olmadığınız gibi bu hadiseler de başıboş olamazlar. Her birisi çok hikmetli vazifeler peşinde koşturuluyorlar. Bir müdebbir-i hakîm tarafından istihdam olunuyorlar. Unutmayalım ki: Bir gün büyük bir zelzeleyle dünya da ölecek! İnsanların yaptığı eserler silinecek!” Bu şekilde Bediüzzaman da ölümün ölmediği hakikatini insana hatırlatıyor.

Zelzele ve diğer afet imtihanlarının uyarı tarafı olduğu gibi aynı zamanda rahmet tarafı da vardır. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Ümmetim için depremler günahlarına kefaret olur”4 buyuruyor. Bir başka hadiste ise: “Bir Müslüman’a herhangi bir musibet, bir sıkıntı, bir keder, bir üzüntü, bir eziyet, bir gam dokunursa, hatta kendisine bir diken bile batarsa, mutlaka Allah bunları onun günahlarına kefaret yapar”5 buyuruyor. Demek ki Müslüman’ın başına gelen sıkıntı, eziyet, musibetler günahlarına kefaret yolunu açıyor. Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Allah, hayrını dilediği kişiyi sıkıntıya sokar.”6 Allah şiddetli imtihan anında dahi merhametsizce davranmıyor, insanı o afet ve musibetin ortasında yalnız bırakmıyor. Çektiği sıkıntının günahlara kefaret olacağı müjdesini vererek destek oluyor, belki o kulun aklına günahları için tövbe etmek gelmiyor ancak Allah kuluna verdiği sıkıntılarla günahlarını temizlemek istiyor.

Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyuruyor ki: “Ümmetim, merhamete uğramış bir ümmettir. Ahirette azap görmeyecektir. Onun azabı cezası, dünyada başına gelen fitneler, ağır imtihanlar, depremler, masum yere öldürülmeler gibi felaketler şeklinde verilir.”7 Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir başka hadiste bu hadisi şöyle izah ediyor: “Allah’ın mü’minler için ön gördüğü hükmü, kararı beni oldukça sevindirmektedir. Şöyle ki kendisine bir hayır bir iyilik dokunsa Rabbine hamd eder ve şükreder. Başına bir musibet gelse hamd eder ve sabreder. Her durumda -hatta hanımının ağzına koyacağı bir lokmadan ötürü dahi- mü’min için bir ücret, bir mükâfat vardır.”8 Hadislerden anlaşılacağı üzere sıkıntı ve musibetler bir yandan günahlara ceza olduğu gibi bir yandan da temizlik ve günahlara kefarettir. Kulun çektiği sıkıntı ve eziyetler ahirette görülecek azabı önler.

Allah Rahman ve Rahim olduğu gibi aynı zamanda El-Kahhar ve El-Muntakim’dir. Rahmet ve merhametinin yanında gazabı da vardır. Allah aleni günahlara karşı afet, musibet ve sıkıntılarla uyarılar yaparak bize kendisine dönüş yolu açmaktadır. İnsan kulluğunu gözden geçirip ilahi ikaza muhatap olmamak adına kalbi ile Allah arasındaki mesafeyi ölçüp ona göre hareket etmelidir. Deprem, zelzele gibi sarsıntılar gelmeden kendini sarsmalı, sağlam bir tevbe ile yeniden Allah’a dönüş yoluna koyulmalıdır.

Yazımızı sahabeden Ebu’l Yeser Radıyallahu Anh’ın duasıyla noktalayalım. Ensar olan ve ikinci akabe beyatına katılan sahabi, Peygamberimizle birlikte bütün savaşlara iştirak etmiştir. Okuduğu rivayet edilen duası şu şekildedir: “Allah’ım bina yıkıntısından, uçuruma düşmekten Sana sığınırım. Allah’ım boğulmaktan, yangından ve (aşırı) yaşlılıktan Sana sığınırım. Ölüm sırasında şeytanın beni çarpmasından Sana sığınırım. Senin yolundan ayrılarak ölmekten Sana sığınırım. Zehirlenip ölmekten Sana sığınırım. Üzüntü içinde ölmekten Sana sığınırım.”9

  1. Taberani
  2. Taberani
  3. Üsdü'l-Gâbe, 1:22
  4. Hâkim
  5. Müslim, Bir, 52
  6. Buhari, Merdâ, 1
  7. Ebu Davud, Fiten, 7
  8. Ahmed b. Hanbel, 1/173
  9. Ebu Davud