Serbest

Sabah Yakın Değil Mi?

Paylaş:

Kapanmayan Yaramız; Irak

20 Mart 2003 günü sabaha karşı Irak topraklarına ölüm yağmaya başladığını, sabah olduğunda gazetelerden öğrenmiştik. Manşetlerden verilen bu haber, Amerikan askerlerinin eşlerinden, çocuklarından ve ailelerinden ayrılma fotoğrafları eşliğinde veriliyordu. Düşen bombalar sonucu dehşet görüntüleri neredeyse her gün haberlerde yayınlanırken, çıkan bir haber daha vardı ki zalim ABD’nin iğrenç medeniyetini bir kez daha gözler önüne serdi… Nur bacının mektubu…

“Halkıma, Ramadi’nin, Halidiye’nin ve Felluce’nin insanlarına; erdem ve onurlarını kaybetmeyen tüm dünyadaki insanlara...

Bu size, Amerikan-siyonist hapishanesi Ebu Garib’ten kardeşiniz Nur’un mektubudur.

İnanın buradaki aşağılanmayı, sefaleti ve haysiyetsizliği size nasıl anlatacağımı, kelimelere nasıl dökeceğimi bilemiyorum…”

Irak topraklarında huzurun sesini duyabilmek için daha kaç milyon kişinin ölmesi, kaç kadının namusunun kirletilmesi gerekiyordu acaba? Dünyanın süper gücü ABD, 2003 yılının Mart ayında amacına ulaşmak için ‘huzuru götüreceğiz(!)’ dediği Irak’a eli boş gitmediği gibi, eli boş da dönmedi! Geride milyonlarca yetim, bir o kadar yaralı ve sakat, binlerce namusu kirletilmiş kadın ve 4 milyondan fazla vatanını terk etmek zorunda kalan aile bıraktı.

Ve 12 senedir bu yara kanmaya devam ediyor... ABD’nin, ayrıldıktan sonra geride kocaman bir kaos bıraktığı Irak’ta bombalar patlamaya devam ediyor...

Suriye Sokaklarında Acılar Bitmiyor

Suriye sokaklarında her çocuk aslında bu ülkede yaşanan acıları özetliyor. Çocukların bakışları her şeyi anlatmaya yetiyor. İşte o çocuklardan biri… Zalim Esed’in saldırıları sonucu aile ve akrabalarından 23 kişiyi aynı anda kaybeden küçük Yusuf… Yusuf ile konuşmak isteyenlerle Yusuf konuşmak istemiyor. Çünkü küçük Yusuf yakınlarını kaybettikten sonra konuşmayı bırakmış. Konuşmak istemese de aslında küçük çocuğun bakışları acı dolu bir hikâyenin anlatıldığı kelimeler gibi…

İç savaşın yaşanmaya devam ettiği Suriye’de, 4 yıldan bu yana sadece insan hakları ihlal edilmiyor; gözlerimizin önünde Müslüman Müslümana kırdırılıyor. Ne var ki, Suriye için büyük endişe(!) duyan Batı ise kimyasal silahların kullanıldığı, en acımasız işkence yöntemlerinin fütursuzca uygulandığı bu içler acısı tablonun senaryosunu yazmaya devam ediyor. Dünya ise bu acı tabloyu seyretmekten bile vazgeçmiş! Yaşanan bu kaostan kurtulmak isteyen mülteciler ise milyonları aşmış durumda.

Felaketin Eşiğindeki Halk; Arakanlılar

Nüfusu 1 milyonu bulan Arakan Müslümanları, ‘dünyanın en çok eziyet gören halkı’ olarak kayıtlara alınsa abartı olmaz herhalde. İnsan Hakları Örgütleri bütün bu yaşanan acı tablolara bakıp Müslümanlara yönelik ‘etnik temizlik yapıldığının’ ve ‘insanlığa karşı suç işlendiğinin’ altını çizedursun, Budist Devlet Yönetimi’nin de Müslümanlara yapılan saldırıları teşvik etmekle kalmayıp bizzat bu saldırılara katılması, tablonun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor. İşte burada Efendimiz’in şu hadisi akıllara geliyor… “Sizden önceki ümmetler içinde öyle (mazlum) kişi bulunmuştur ki, müşrikler tarafından onun için yerde bir çukur kazılır, o kişi bu çukura (başı meydanda kalarak) gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, başı üstüne konulur, ikiye bölünürdü de (bu işkence) o mü’mini dininden döndüremezdi. (Bir başkasının da) demir taraklarla etinin altındaki kemiği ve siniri taranırdı da bu (işkence) o mü’mini dininden çeviremezdi.”1

Hayatta kalan Müslümanlar için kurulan kampın ise açık hapishaneden farkı yok...

Arakan’da Zalim Budistlerin Müslümanlara Koyduğu Bazı Yasaklar:

  1. Bir Müslüman, bir köyden bir köye izin almadan gidemez. İzinsiz giderse, 7 yıl hapis cezasına çarptırılır.
  2. Bir Müslüman evlenmek isterse, devlete 500$ ödeyip başvuracak ve 3 yıl bekleyecek. Uygun görülürse evlenecek.
  3. Bir Müslüman, iş bulup çalışamaz. Ama Budist bir vatandaşın tarlasında ‘ücretsiz’ çalışmak zorundadır.
  4. Bir Müslüman motorlu hiçbir araca binemez. Bisiklete binebilir.
  5. Bir Müslüman, sahip olduğu tavuk için dahi vergi öder.
  6. Bir Müslümanın eğitim alması yasaktır. Evinde Arapça bir sayfa, bir kağıt bulunursa bu onu hapse götürür.
  7. Bir Müslüman, tahmin edeceğiniz gibi memur olamaz ve resmi binalara giremez. (Çünkü bina kirlenir.)
  8. Bir Budist, bir Müslümanı öldürürse, işleme tabi tutulmaz. Öldürmüşse, tecavüz etmişse veya dövmüşse haklı sebebi vardır.

60 Milyon Müslüman’ın Öldürüldüğü Ülke; Doğu Türkistan

Komünist Çin Devleti’nin uyguladığı soykırım neticesinde inanmak güç ama birçok haber kaynağında geçen bilgilere göre Doğu Türkistan’da şimdiye kadar 60 milyon Müslüman kardeşimiz katledildi. Sadece Müslüman oldukları için onlara her türlü zulüm ve haksızlığı meşru gören Komünist Çin, bütün bunları bölge üzerinde hakimiyet ve sultasını kuvvetlendirmek için yapmaktadır. Yani onlar için en büyük tehlike, halkın İslamî kimliğidir.

Öyle ki 1952’den bu yana 120 bin din adamı idam edilmiştir. Bugün dahi 18 yaşından küçüklerin, devlet memurlarının, işçilerin, emeklilerin, kadınların, öğrencilerin camilere girmesinin yasak olduğu Doğu Türkistan’da, yetişkinlerin de gruplar halinde ibadet etmelerine, vaaz verilmesine, uzun dua edilmesine ve Kur’an-ı Kerim’in okunmasına da kısıtlamalar getirilmiştir. Okullara 200 metreden yakın olan camiler, Kur’an kursları, medreseler kapatılarak dînî kitaplar yakılmış, âlimler ve Uygur aydınları tutuklanarak kurşuna dizilmişlerdir. Başörtülerini çıkarmayanlar ise ayrılıkçı, terörist damgasını yiyerek diri diri yakılıyor. Ayrıca Çin, İslam’ın en temel ibadetlerinden orucu da yasaklamıştır. Tutanlara da zorla bozdurmaktadırlar. Yasaklara uymayanlar ise sorgusuz sualsiz en ağır şekilde cezalandırılmışlardır ve halen de cezalandırılmaktadırlar.

Irak, Suriye, Mısır, Arakan ve Doğu Türkistan yanıyor. Tüm İslam coğrafyası yanıyor. İslam Medeniyeti’ne giden bu yolda zulmün bitmesi, zulmedenlerin helaki ne zaman olacak? Sabah yakın değil mi?

İslam davetçileri beklenen sabahın bir an önce gelmesi için yola koyulmuş, gece gündüz faaliyetler yapmaktadır. Ümmeti uyandırmak ve Kur’an’ın mesajını yaymak için her şeyini feda eden adanmış dava adamlarının sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu gayretler arzın sinesine düşmüş ve birçok coğrafyada filizlenmeye başlamıştır. Bir asırdır sabrederek mücadele veren Müslümanlar bu mücadelenin meyvelerini toplamaya çok yakındırlar. Ümmet Kur’an’ın en önemli mesajı olan Allah’ın hâkimiyetinin gerekliliğini anladığında iki milyarlık İslam âleminde ve bunun neticesi olarak tüm dünyada yeryüzünün en büyük devrimi gerçekleşecektir. Biz inanıyoruz ki zulmedenlerin helak vakti yakındır ve yeryüzü bir gül bahçesine dönüşmek üzeredir. Çünkü Allah bizden yanadır…

1-Buhari, Ebu Davud, Ahmed Bin Hanbel