Tefsir

Sabredenleri Müjdele

Paylaş:

Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!”1

Bu ayet mü’minlerin çeşitli belalarla imtihan edileceklerini belirtmektedir. Ayette ‘neblüvenne’ (imtihan edeceğiz) kelimesinin sonuna gelmiş olan nun-u te’kid-i sakîle, o fiilin muhakkak ve muhakkak olacağını bildirmektedir. Kelimenin başındaki ‘Le’ de mukadder olan bir yeminin cevabı olduğundan mana daha da kuvvetlenmiştir. Yani, ‘Yemin olsun ki, muhakkak sizi imtihan edeceğiz’ demektir. Ayrıca ayette geçen “imtihan edeceğiz” kelimesi muzari sîğasıyla geldiğinden, Türkçe’ de hem geniş, hem şimdiki, hem de gelecek zamana tekâbul eder. Buna göre anlam “Sizi imtihan ediyoruz/sizi imtihan ederiz/sizi imtihan edeceğiz”2 olur.

İmam Fahreddin Râzi ayette zikredilen “bi şey’in” (bir şey ile) kelimesinin bu şekilde gelmesinin iki sebebi olabileceğini belirtir:

1)  Ayette sayılan her cins beladan birçoğu olacağı hatıra gelmesin diye… Eğer öyle olsaydı bu, çeşitli korkulara delâlet ederdi. Halbuki ayetin takdiri “şundan bir şey ile şundan bir şey ile…” şeklindedir.

2) Bunun manası “bu sayılan şeylerden az bir şey ile”3 demektir.

Ayette geçen “biraz korku” cümlesi İbn Abbas(r.a.)’ın açıklamasına göre düşman ve savaş korkusu, İmam Şafii(r.hm.)’ye göre ise Allah korkusu demektir.4

Yüce Rabbimiz mü’minlere “sizi imtihan edeceğiz” buyururken, bunun çok ağır imtihan olmayacağını bilmeleri için “bir şey ile” buyurmaktadır. Yani korku, açlık, maldan, candan ve ürünlerden eksiltmek imtihanları mutlak ve genel değil; bir kısmıyla olacaktır ki; gözde büyütülüp sabırsızlık gösterilmesin ve davadan dönülmesin. Ayrıca bu yolda bazen fakirlik veya düşman ambargosu sebebiyle açlık, bazen sahip olunan malların kaybedilmesiyle sıkıntı, bazen kendisinin ya da ailesinden birinin canına musibet gelmesiyle acı ve ızdırab olacaktır. Ya da arazisindeki mahsullerin azalmasıyla imtihan olunacaktır.

Şu husus unutulmamalıdır ki; insanı dünyaya imtihan için gönderen Rabbimiz elbette onu imtihan edecektir. Ancak, insanoğluna imtihanı ve imtihanın neleri kapsadığını önceden bildirmek suretiyle yardımcı olmaktadır; tâ ki, başlarına belâ ve musibetler geliverdiğinde mü’minler şaşırıp kalmasın, ümitsizliğe kapılmasın ve “haberim yoktu” demesinler. İmam Kurtubi’nin de dediği gibi “Yüce Allah bu hususu, onlara bir sınamanın mutlaka isabet edeceğini yakinen bilsinler diye bildirmiştir. Bu surette kendilerini böyle bir imtihana hazırlamış olurlar ve bu imtihan dolayısıyla sarsıntıya uğramaktan uzak kalırlar.”5

Kelime manası olarak sabır, başa gelen herhangi bir istenmeyen duruma karşı dayanma azmidir. Sabır Kur’an-ı Kerim’de yaklaşık seksen dört yerde geçmektedir. Bu kadar fazla geçmesi sabrın önemini gösterdiği kadar, bu yolun yolcularına da bir mesaj vermektedir. Yani  “Ey mü’minim diyenler! İşte size haber veriyoruz ki; sizi saydığımız bu şeylerle mutlaka ama mutlaka imtihana sokacağız.” Çünkü “Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.”6 Bu şekilde Allah Azze ve Celle ihlaslıları, azim ve sabır ehlini ve cihad edenleri böyle olmayanlardan ayırt etmek istiyor. Ayetten anlaşılmaktadır ki; dünya hayatında kulların gerçek durumu ortaya çıksın, herkesin ne halde olduğu bilinsin, Allah yolunda sebat edip cihad edenlerle böyle olmayan ve davasına hizmeti bırakanlar ayırt edilsin diye imtihan yapılmaktadır.

Evet biz dahi biliyoruz ki, şu imtihan hayatı pek çetrefilli, istikâmet üzere yaşamak ne kadar da zor. Dünya engellerinden ve insanı Rabbinden uzaklaştıracak sebeplerden etkilenmeden ve kulluğuna zarar vermeden yola devam etmek ne kadar da güç… İşte bu nedenle iman ve sabır olmadan ve mü’minlerle beraber tavizsiz bir harekette yer almadan engellerle mücadele zor hatta imkansızdır.

Sabredenleri Müjdele

Ayetin son bölümünde “sabredenleri müjdele” buyurulmaktadır, çünkü sabır zordur, sabredenler azdır.7 Allah yolunda sıkıntılarla yüz yüze gelmeye başlayınca, İslam düşmanlarıyla veya nefis, şeytan ve çevreyle imtihanlar çoğalınca sabrı azalanlar hatta dökülenler olur. Bu sebeple yola devam edenler övülmeye ve müjdelenmeye layıktır. Onların müjdesi “Cennet”tir. Çünkü o mü’minler hakîki imanla Rablerine bağlandıktan sonra bir daha hiç dönmediler. “Müminler, ancak o kimselerdir ki, Allah’a ve peygamberine iman ettikten sonra şüpheye düşmeyip Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad ederler. İşte sadık olanlar ancak onlardır.”8 Ne yolun uzaması ne fitneler, iftiralar, tehdit ve tuzaklar, ne de candan, maldan ve dünya nimetlerinden dolayı yaşadıkları imtihanlar onları davalarından döndüremez.  Çünkü kardeşleriyle beraber bu yola girerken bilerek girmişlerdi ve onları yolda yalnız bırakmak olmazdı. Bâtıl davaların ardından gidenler bile davalarına sadâkat gösterip dava kardeşlerini terk etmezken, hak davanın mensupları nasıl olur da kardeşlerini ve davalarını terk ederler?

Öte yandan Rasulullah (s.a.v) Efendimiz “iman iki parçadır, yarısı sabır yarısı şükürdür” buyurarak sabredebilmenin imana bağlı olduğunu vurgulamıştır. Hz. İsa (a.s)’nın da buyurduğu gibi: “İstemediğine sabretmedikçe, istediğine kavuşamazsın.” O halde İslam’ın yaşanır hale gelmesini ve Allah’ın hâkim olduğu bir hayatı arzulayanlar, bu isteklerine ancak sabır, azim ve sebat gösterdiklerinde ulaşabileceklerdir.

İslam’ı bir dava, kendini de bu davanın adamı görenler bilmelidirler ki, bu dava dünyada rahat, huzur, zevk ve istirahat vaat etmiyor; aksine bunları ahirete erteliyor. Davasına sâdık olanları ve musibetlere sabredenleri Rabbimiz şöyle müjdeliyor: “…Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.”9        

  1. Bakara-155
  2. Esad COŞAN, 02/05/200, Akra Tefsir Sohbeti
  3. Fahreddin er-Razi, Tefsir-i Kebir,4,83
  4. Kurtubi, el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an,2,401
  5. Adı geçen eser
  6. Muhammed-31
  7. Bakara-249
  8. Hucurat-15
  9. Zümer, 10