Röportajlar

Semra Kuytul Hocahanım ile Haksız Tutukluluğa Dair Özel Röportaj

Paylaş:

Furkan Nesli ailesi olarak Başyazarımız Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin haksız tutukluluğu hakkında değerli yazarlarımızdan Semra Kuytul Hocahanım’a yaşanılan hukuksuz süreçle ilgili sorular yönelttik.

Furkan Nesli: Selamun Aleyküm hocam. Öncelikle size, ailenize ve tüm Furkan Hareketi Mensuplarına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Başyazarımız Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin tutukluluk süreciyle ilgili okurlarımızı bilgilendirmek amacıyla size bazı sorular yöneltmek istiyoruz. 9 Mayıs 2022’de bir hukuksuzluğa ve bir zulme daha şahitlik ettik. Sabah 06.30 sularında başyazarımız Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin evinden gözaltına alınmasıyla başlayan süreç maalesef tutukluluğu ile sonuçlandı. 9 Mayıs sabahı neler yaşandı, o gün yaşananları anlatabilir misiniz?

Semra Kuytul Hocahanım: Aleykümselam ve rahmetullah, teşekkür ederim. 9 Mayıs günü geceden itibaren mahallemizde devam eden bir hareketlilik vardı. Biz de bu hareketliliği fark etmiştik ama bunun sabah baskınıyla sonuçlanacağını beklemiyorduk. Sabah 06,30 civarında zil sesiyle uyandık. Kapıyı açtığımda yaklaşık 10 kadar polisi kameralarıyla beraber karşımda gördüm, Hocaefendi’yi çağırmamı istediler. Ben de: “Vereceği bir ifadesi var ve ifade vermeye gelecekti zaten, neden bu saatte geliyorsunuz?” dedim. Israrla kendisiyle görüşmek istediler. Sonra hocamızı uykudan uyandırdım, kendisi geldi ve polislere: “Dışarıda TOMA var mı?” diye sordu. Ardından: “Sizin bu şekilde gelişiniz hukuka aykırıdır, yaptığınız doğru değil, çağırsaydınız ben gelirdim” dedi. Polisler sadece kendisini alıp götürmek istediklerini, bununla görevlendirildiklerini söylediler ve üzerini giyinmesini istediler.

30 Ocak 2018’de gerçekleşen operasyonda gerçekten şok edici bir baskınla, uzun namlulu silahlarla evimize girmişler ve hepimize silah doğrultmuşlardı. Ancak bu defa evimizin içine girmediler. Herhalde bu süreç içerisinde “Bir âlimin evine böyle mi girilir?” diye çok fazla eleştirmemizden, kınamamızdan dolayı bu sefer o şekilde gelmediler. Yine de bir âlimin evine sabahın 06.30’unda baskın yapar gibi gelmeleri de bizim açımızdan kabul edilebilir bir şey değildir.

TOMA, akrep, silah vs. getirmediler ama hocamız ilk anda tutuklanacağını anladı ve: “Beni tutuklamak için götürüyorlar, böyle olmasaydı ifadeye çağırırlardı” dedi. O şekilde evden çıktık. Allah razı olsun bunu duyan kardeşlerimiz de hemen adliyenin önünde toplandılar ve mahkeme sürecini hep beraber takip ettik. Gördüğümüz kadarıyla evimize Emniyet müdürlerine varıncaya kadar üst düzey yetkililer, sivil ekipler gelmişti. Üst düzey bir alma operasyonu olduğunu söyleyebilirim.

Furkan Nesli: Kurulan bir kumpas sonucu tutuklanan kişilerin tutukluluk süreçlerinin üzerinden aylar geçmesine rağmen Alparslan Kuytul Hocaefendi’yi tutuklamak için neden bu kadar beklediler, sizin bu konudaki yorumunuz nedir?

Semra Kuytul Hocahanım: Bu konuda birçok sebep sıralanabilir. Asli sebepleri hocamız her zaman açıklıyor, bunlar; Tevhidi anlatmamız, doğruya doğru dememiz ve yanlışa muhalefet etmemizdir. Bu sebeplerden ötürü karşımızda bizi sevmeyen birtakım kurumlar var. Dolayısıyla Koray Sarısaçlı ifadesini altı ay önce değiştirdiği hâlde bugün Alparslan Hoca neden tutuklandı? Başka birtakım takviye edici çözülmeler beklediler ama olmadı. 20 Mart’ta bizlere ders vermeye, hizaya getirmeye çalıştılar, olmadı. Siirt olayında suikast düzenlemek istediler, olmadı. Ramazan ayının geçmesini bekleyip sabrettiler ve artık “bu olayı Koray meselesine bağlayalım, tutuklamayla susturma operasyonu gerçekleşsin” diye düşündüler. Benim şu an net olarak gördüğüm kısım bu şekilde.

Twitter hesabımda dokuz ay öncesinde atmış olduğum, Adana Emniyet Müdürü Doğan İnci’nin makam odasında İHA muhabiri Fatih Keçe ve birkaç muhabiri ağırlamasıyla ilgili sabitlenmiş bir tweetim var. Bu ağırlama, bizim arkadaşlarımızdan Yusuf T. ve Haydar A.’nın gözaltına alınmasından ve işkenceyle geçen o süreçten bir gün öncesine denk geliyor. Ben o zaman da: “Çok talihsiz bir paylaşım olmuş. Kurulmak istenen kumpasın kimler eliyle planlanacağını, Emniyetin ve İHA’nın bunun neresinde olduğunu açık eden bir paylaşım olmuş” diye yazmıştım. Bu paylaşım olayın gerçek sebebini açıklayan bir paylaşımdı. Bu konunun hem bizim arkadaşlarımız hem de bizi takip eden kamuoyu açısından çok iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum.

Tutukluluğa gelecek olursak, yine dokuz ay öncesine, Eylül 2021 tarihine gitmek istiyorum. Üç kardeşimize gözaltında işkence yapıldı, ikisine özelikle ağır işkence yapıldı, birisi de baskıyla ifade vermeye zorlandı. Kardeşlerimizin ifade vermeye zorlanması sebebiyle Adana Emniyeti önünde toplandık ve hocamız da dahil olmak üzere üç gün üç gece orada yattık, kalktık. Avukatlarımız içeriye girdi, çıktı, onları sürekli gözettiler. Gözaltındaki kardeşlerimiz adliyeye sevk edilinceye kadar onları orada bekledik ki dışarıda varlığımızı belli edelim ve böylece kardeşlerimize işkence yapılmasını önleyelim. Çünkü ağır bir işkenceye maruz kalmışlardı ve bu işkence devam edebilirdi. Onlara gözaltında iken: “Bir kaçırılma olayı var. Bunu siz yaptınız ve sizi de Alparslan Kuytul azmettirdi ya da sizi buna teşvik etti” dedirtmeye çalıştılar. Bizim arkadaşlarımız o zaman ısrarla: “Bunu biz yapmadık. Doğal olarak Alparslan Hocamızın da olaya hiçbir dahli yok” demişler ve bundan dolayı işkenceye maruz kalmışlar. Sonra tahliye oldular. Ertesi gün tekrar tutuklandılar.

Burada şöyle önemli bir durum var: Normalde her tutuklunun iddianamesi hazırlanıp, cezası verilinceye ya da serbest kalıncaya kadar her ay, “tutukluluk devam etsin mi, etmesin mi?” tarzında bir ara mahkemesi olur ve bu mahkemeye normalde tutuklular çıkartılmazlar. Ama bu kardeşlerimiz dokuz aydır hemen hemen her ay mahkemeye çıkarttırılarak: “Size bunu kim yaptırdı? Tahliye olmak istiyor musunuz?” gibi sorulara maruz bırakılıyorlar. Bütün bunlar bize şunu gösteriyor: İçişleri Bakanlığı dokuz aydır Koray Sarısaçlı meselesine mal bulmuş mağribi gibi sarılmış ve adeta onunla üzerimize gelme planları kurmuştur. Önce işkence sürecinde sonra dokuz aylık bu süreç içerisinde yılmamızı beklediler. Dokuz aydır arkadaşlarımıza içeride bu anlamda manevi işkence uygulayarak: “Bunu bize Alparslan Hoca yaptırdı” dedirttirmeye çalıştılar. Yine Yusuf T.’nin babasını aramış ve: “Oğlunla bir işimiz yok, o serbest kalır. Yeter ki: ‘Bunu bize Alparslan Hoca yaptırdı’ desin” demişler. Bu şekilde aileler birtakım tehdit ve tekliflerle ele geçirilmeye çalışıldı ki olayın ucu hocamıza ve cemaate dayansın. Fakat elhamdülillah bunların hiçbirisinde başarılı olamadılar.

Furkan Nesli: Bizim de bir önceki sayımızda ele aldığımız ve Türkiye’nin gündemine oturan Furkan Hareketi Mensuplarının yaşadığı 20 Mart olayının ardından bunların yaşanması da bir sindirme hamlesi miydi?

Semra Kuytul Hocahanım: 20 Mart olayında Furkan Hareketine tamamen bir yıldırma ve korkutma operasyonu çektiler. Ciddi anlamda belimizi kırmak istediler. Hatta polislerin ortaya çıkan skandal ses kaydında: “Bunları öyle bir dövelim ki bir daha sokağa çıkacak halleri kalmasın. İki üç defa daha bu şekilde yaparsak bunların sokağa çıkacak halleri kalmaz” tarzında bir konuşma geçiyor. Bununla hem halka hem arkadaşlarımıza “bu cemaate giderseniz bırakın yaftalanmayı fiziksel olarak zarara uğrarsınız ya da ileride hapse bile atılırsınız” korkusunu vermek istediler fakat elhamdülillah bu olay belimizi kırmadığı gibi bizi güçlendirdi.

Sadece 20 Mart olayıyla mesaj verilmedi, sonrasında Hocaefendi’nin Siirt yolcuğunda yaşadığı suikast girişimi de büyük bir susturma ve yok etme operasyonuydu. Fakat Allah onlara fırsat vermedi, hocam suikast girişimini erken fark etti. Yakın illerdeki arkadaşlarımız hemen harekete geçip konvoy oluşturdular ve hocamızın etrafını kuvvetlendirdiler. Gerek canlı yayınların yapılması gerek hocamızın suikast kelimesini kullanmak suretiyle çekmiş olduğu video, gerek arkadaşlarımızın sayısının artırılması bir suikast olayının yaşanmasının önünde Allah’ın yardımıyla bir set oldu. Buna rağmen birçok noktada ya hocamızı tutup, arkadaşlarımızı bırakmak ya arkadaşlarımızı tutup hocamızı bırakmak suretiyle hocamızı arkadaşlarımızdan ayırmaya çalıştılar. Çok ciddi bir şüpheye mahal verecek olaylar yaşandı. Bir insanın normal bir yolculukta 19 defa durdurulması sadece taciz maksatlı olmasa gerek…

Arkadaşlarımıza işkence ederek hocamıza suç atmaya çalıştılar, olmadı. Hapishanede tutmak suretiyle dokuz aydır yine işkenceye devam ettiler, yine olmadı. Ellerinde hiçbir gerekçe, hiçbir delil yok ve ithamlarla sadece bizi töhmet altında bırakmaya çalışıyorlar, bu da olmuyor. Ve zannediyorum çareyi öldürmekte buldular. Şu an hocamızın tutukluluğuna üzülüyoruz ama Allah onlara bir fırsat verseydi, belki de cenazesine ağlıyor olacaktık fakat Rabbim fırsat vermedi. Artık bir plan değişikliğine giderek, kirli bir kumpasla tutukladılar, tamamen bir susturma projesi uygulanıyor.

Furkan Nesli: Anlattıklarınız gerçekten kan dondurucu. Baskı, hakaret, ağır darp, işkence, suikast, haksız tutukluluklar… Peki, bunlara bağlı olarak Türkiye’nin siyasi durumu, yargı ve emniyetin tutumları hakkında neler söylemek istersiniz?

Semra Kuytul Hocahanım: Evet, Türkiye’nin siyasi durumunu da burada konuşmamızda fayda var. Çünkü üzerimize kurulan tuzakları ve planları bununla çözmüş oluyoruz. Türkiye’nin gelinen siyasi sürecinde gerek 20 Mart olayında gerek sonrasında yaşanan olaylarda bize çok ciddi destek geldi, aynı şekilde bize bu zulmü yapanlara da çok ciddi anlamda destek geldi. Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Süleyman Soylu ve avenesinin korunması noktasında büyük bir destek geldi. Ayrıca Devlet Bahçeli’nin “Kuytul ittifakı” tanımlaması ve Süleyman Soylu’nun da “T.C. gereğini yapar” demek suretiyle hedef göstermesiyle de anlıyoruz ki biz şu anda kesinlikle hukuki bir süreç yaşamıyoruz. Tam anlamıyla siyasi bir sürecin içerisindeyiz ve karşımızda kişiselleştirilmiş bir devlet var. Artık devlet sadece kişilerin egolarını tatmin etmek ya da saltanatlarını muhafaza etmek amaçlı kullanılan kurumlara dönüştürülmüş vaziyettedir. Karşımızda bütün bir devlet yok, kişilere hizmet eden birtakım kurumlar var ve bunlar da bizi sevmiyorlar.

Furkan Nesli: Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin gözaltına alınma süreciyle beraber #AlparslanHocaGözaltında etiketi ve ardından açılan etiketler Türkiye gündeminde ilk sıraya girdi ve kamuoyundan destek mesajları geldi. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Semra Kuytul Hocahanım: Alparslan Hoca’nın hem gözaltına alınması hem de tutuklanması Türkiye gündeminin ortasına düştü, tüm haber siteleri haber yaptılar. Bunlardan bir kısmı tarafsız bir ilkeyle haber yaparak haber metinlerinde bizim söylediklerimize aynen yer verdiler. 20 Mart’tan bu yana özellikle kamuoyundan büyük bir destek görüyoruz ve haklılığımızı artık insanlar kendileri dile getiriyorlar. Bu anlamda güzel bir noktaya geldik, elhamdülillah. Şu noktaya özellikle dikkat çekmek istiyorum: Biz 30 Ocak 2018’de Alparslan Hoca’nın tutuklanmasıyla farklı bir güne uyandık ve Furkan Gönüllüleri olarak o esnada kendi içimizde şöyle bir telaş yaşadığımızı hatırlıyorum: Biz suçsuzuz, bundan adımız gibi eminiz ama bunu yalnızca bizi tanıyanlar biliyor, tüm Türkiye bilmiyor. Kimisi bizi tekfirci sanıyor, kimisi kıyafetlerimizden dolayı IŞİD’çi sanıyor, böyle bir algı oluşturuluyor. Ama biz öyle bir süreç geçirdik ki şu anda Rabbimin izni ve yardımıyla topluma kendimizi, suçsuzluğumuzu tanıtma gibi bir derdimiz kalmadı. Biz açıklamaya girmeden insanlar Hocaefendi’nin tutuklanma sebebini bizlere saymaya başladılar. Haklı ve şerefli bir duruş gösterdiğini içtenlikle bize ifade edebiliyorlar. Elhamdülillah, biz bu konuda yeni sürece artılarla giriyoruz. Alparslan Hoca milyonların kalbinde muhabbet beslediği, teveccüh ettiği bir insan. Dindar ya da dindar olmayan kesimlerin sözüne güvendiği, itimat ettiği ve hatta “Ateistim ama eğer dini bir soru sormak isteyecek olursam Alparslan Hoca’ya giderim, bir tek ona güvenirim” diyebilecekleri kadar dindar olmayanların bile dürüstlüğüne şahit olduğu, güvendiği bir insan. Bu açıdan bizim için kârlı denebilecek bir süreçteyiz.

Şu anda Alparslan Hoca neden hapiste olduğu çok net; çünkü hâlâ saray adamı olmadı, hâlâ kendisine teklif bile gelemeyecek kadar net bir İslami ve dürüst bir duruşu var. Menfaatperest değil, asla satın alınamıyor, yönlendirilemiyor, Kur’an ve sünnet çizgisinden ayrılmıyor. Bu yüzden de tutuklamalar ve sindirme operasyonları devam ediyor. Alparslan Hoca biat etmediği için başına bunlar geliyor. Furkan Hareketi Mensupları da onunla beraber boyun eğmediği için bu zulümlere mazur kalıyorlar. Çok şükür Rabbimize, biz asla kayıpta değiliz. Yaptıkları her zulümle bizim hem dünyevi hem uhrevî kazancımızı artırıyorlar. Hem dünyada artı puan kazanıyoruz hem ahirette inşallah, mükâfat kazanmamıza sebep olacak işler yapıyorlar. O yüzden bu konuda desteğin çok yüksek olduğunu ve anlayanların sayısının süratle arttığını söyleyebilirim.

Furkan Nesli: Furkan Nesli okurlarını böyle önemli bir olay hakkında bilgilendirdiğiniz ve yaşadığınız süreci bizlerle paylaştığınız için teşekkür ederiz. Rabbimizden niyazımız, Başyazarımız Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin tutukluluk sürecinin bir an önce son bulmasıdır. Haksız tutukluluğu devam eden Furkan Hareketi Mensuplarının ve tüm Türkiye’de adalet arayışı içerisinde olan mağdurların mazlumiyetlerinin de bir an önce son bulması temennisi ile…