Alıntı

Sevgili Kardeşim

Paylaş:

 

SEVGİLİ KARDEŞİM!

ZİHNİME ÜŞÜŞEN BU DÜŞÜNCELERİ SANA ARMAĞAN EDİYORUM...

Anladığım kadarıyla ölüm düşüncesi, zihnini durmadan meşgul ediyor, her yerde ve her şeyin gerisinde onu tasavvur ediyorsun. Ölümü, önü alınmaz, hayatı ve canlıları istila eden azgın bir güç, hayatı da onun karşısında cılız, titrek ve ürkek biçare görüyorsun!

Şu an düşünüyorum da ölümü, hayatın taşkın, atılgan, kabına sığmaz güçleri karşısında cılız, bitap ve bitkin olarak görüyorum. Ölümün yapabildiği tek şey, hayat sofrasında dökülen kırıntılarla beslenmektir!

Coşkun hayat ırmağının yanı başında gürül gürül akışını seyrediyorum! Her şey gelişmekte, atağa kalkmakta, parlamakta her şey... Anneler gebe... anneler doğuruyor...

İnsanlar, hayvanlar eşit... Kuşlar, balıklar, böcekler, yumurtalarını bırakıyor; hayat ve canlılık sunmak üzere. Toprak bitki yeşertiyor; çiçekler açsın, meyveler devşirilsin diye. Gök yağmur indirmede, dalgalarla çalkalanmada deniz... Her şey gelişme ve çoğalma istidadındadır şu yeryüzünde...

Arada bir ölüm atağa geçiyor, şurasına burasına hayatın bir ısırık atıyor, sonra geçip gidiyor, ya da kabuğuna çekiliyor; hayat sofrasından dökülen kırıntılarla beslenmek için... Hayat, yoluna devam ediyor, canlı, atak ve coşkun... Ölümü hissetmiyor, görmüyor bile!

Bazen, ölümün, bedenini tırmalaması sırasında, acı acı inlediği oluyor, ama yara çok geçmeden kapanıyor; elem yerini yeniden derin bir sevince bırakıyor. İnsanlar, hayvanlar, kuşlar, balıklar, solucanlar, böcekler, yeşil otlar ve ağaçlar atağa kalkıyor, yeryüzünü hayatla, canlılarla dolduruyor. Şuracıkta kabuğuna çekilmiş ölüm, bir ısırık atıyor ve gidiyor. Ya da ölümün beslenmesi için hayat sofrasından birkaç kırıntı dökülüveriyor!

Güneş doğuyor, güneş batıyor. Dünya, etrafında dönüyor. Şurada burada yeni bir hayat canlanıyor. Her şey gelişmekte. Sayı ve tür olarak gelişmekte... Kemiyet ve keyfiyet olarak çoğalmakta... Eğer ölüm bir şey yapabilseydi, hayatın akışını durdururdu! Ama ölüm cılız, ölüm bitap düşmüş bir kuvvettir; hayatın taşkın, atılgan ve bendine sığmaz kuvvetleri karşısında...

Hayat, daima diri olan Allah’ın kuvvetiyle canlanır ve gelişir!

Sadece kendimiz için yaşadığımız zaman kısa ve cılız görünür bize hayat; etrafımızı algılamamız ile birlikte başlayan, sınırlı ömrümüzün tükenmesiyle son bulan kısacık bir süreç!

Fakat başkası için yaşadığımız zaman... Yani bir fikir için yaşadığımız zaman hayat, uzun ve anlamlı görünür; insanlığın bir bütün olarak hayata başladığı andan, bütün insanlığın şu yeryüzünden ayrılacağı son ana kadar sürüp giden uzun bir ömür!

Bu perspektife sahip olunca ferdi ömrümüze kat be kat ömür katmış oluruz. Hayatı bu şekilde tasavvur etmek, günlerimizi, saatlerimizi ve dakikalarımızı daha bir hissetmemize, başka türlü algılamamıza, nefes alışverişlerimizi varlığımızın ta derinliğinden duymamıza sebep olur, varoluş bilincimiz arttıkça artar. Hayat yılların sayısına göre değil, bilincin derinliğine göre yaşanır. Realistlerin “bu bağlamda vehim” dedikleri şey “realitede” bir hakikattir; onların hakikatlerinden daha sahici bir hakikat!

Benim açımdan bu mesele tartışma kabul etmeyecek kadar açıktır!

Biz, başkaları için yaşadığımız zaman, kendimiz için dolu dolu bir hayatı yaşarız. Başkalarına yönelik iyiliklerimizi arttırdıkça kendi hayatımıza yönelik ihsanımız da artar. Nihayette bu hayatı da arttırmış, çoğaltmış, derinleştirmiş oluruz.

İnsanların özündeki iyilik tarafına yöneldiğimizde, ilk bakışta birçok gözün fark etmediği ne çok hayırlar görürüz! Ben bunu denedim. Birçok kişi üzerinde denedim. Hatta ilk bakışta çirkef veya bilinçten yoksun gibi görünen nice insanı bu açıdan tecrübe ettim.

Hatalarına, ahmaklıklarına azıcık şefkatle yaklaşmak, onlara karşı biraz sevgi ama gerçek sevgi, biraz ilgi göstermek, sıkıntılarını samimiyetle paylaşmaya çalışmak... İçlerindeki hayır kaynağının nasıl açıldığını, kendinden azıcık samimiyete mukabil bütün sevgilerini, güvenlerini nasıl bir içtenlikle sunduklarını görürsün. Doğrulukla, içtenlikle, ihlasla verdiğini karşılıksız bırakmazlar. Kötülük, kimi zaman düşündüğümüz boyutta insanların içinde köklü, kalıcı bir olgu değildir. Kötülük, hayatta kalma mücadelesi verirken insanların, arkasında iyiliklerini gizledikleri sertçe bir kabuktan öte bir şey değildir.

Kendilerini güvende hissettikleri, karşılarındakine güvendikleri zaman, iştah çekici o tatlı meyveyi örten sert kabuk kırılıverir. Bu tatlı meyve, insanlara güven veren, sevginin içtenliğine güvenmelerini sağlayan, mücadelelerini ve acılarını gerçek bir şefkatle dikkate alan, hatalarına ve hatta ahmaklıklarına hoşgörüyle yaklaşan kimselere açılır. İlk bakışta biraz geniş yüreklilik, bütün bunların gerçekleşmesinin en güçlü garantisidir. Beklentilerin ötesinde sonuçlar almak işten bile değil. Ben bunu denedim. Kendimde denedim... Düşlerin, vehimlerin gerçek dışı boşluğunda kanatlanıp uçuşan soyut kelimeler olarak söylemiyorum...

Sevgi, şefkat ve iyilik tohumları içimizde gelişmeye başladığı zaman kendimizi birçok ağırlıktan, zorluklardan, meşakkatlerden kurtarmış oluruz! Başkalarına yaltaklanmaya ihtiyaç duymayız, dolayısıyla onlara övgümüzü sunarken samimi ve doğru oluruz. O zaman onların içlerindeki hayır hazinelerini keşfeder, güzel meziyetleriyle karşılarız, onları överken de doğru söylemiş oluruz. Her insanda güzel bir sözü hak eden hayırlı bir yön ya da güzel bir meziyet mutlaka vardır. Ama biz bunu ancak içimizde sevgi tohumu geliştiği zaman görebiliriz.

Aynı şekilde kendimizi onlardan sıkılma yükünün altına sokma zorunluluğundan da kurtarmış oluruz, böyle bir şeye ihtiyacımız olmaz. Hatta onların hatalarına ve ahmaklıklarına karşı sabretme yükünün altına girmeye bile ihtiyacımız olmaz. Çünkü onların zayıf ve noksanlıklarını şefkatle yaklaşacak, içimizde şefkat tohumu geliştiği zaman onların kusurlarını görmek için tecessüs yapmayacağız! Doğal olarak kendimizi, onlara kin besleme vebalinden de kurtarmış olacağız. İyilik tohumu içimizde yeterince gelişmediği zaman, başkalarına karşı kin besleriz. İyiliğe yönelik güven duygumuz eksik kaldığı durumlarda onlardan korkarız çünkü... İçimizde sevgi, şefkat ve iyilik tohumu geliştiği zaman başkalarına şefkatimizi, sevgimizi ve güvenimizi sunarken kendimize ne çok huzur, rahat ve mutluluk bahşetmiş oluruz bir bilsen! *

* Seyyid KUTUB, Ruhun Sevinci kitabından hazırlanmıştır.