Furkan Aile

Şimdi Uyanış Zamanı

Paylaş:

 

                Bazı insanlar, yaratılış amaçlarını düşünmeden, nefislerinin arzularıyla oyalanıp boş ve yararsız işlerle uğraşarak yaşamlarını sürdürür ve boşa vakit geçirirler. “Gününü gün etme” olarak adlandırdıkları yanlış mantıkla, sadece dünyadaki nimetlerin en iyisine ve en fazlasına sahip olmayı hedeflerler. Onlar için önemli olan, bu zamanı kendi nefislerinin istekleri doğrultusunda değerlendirmektir.

                Bu gibi kişiler oldukça boş ve yararsız işlerle geçirdikleri uzun vakitleri, kendilerince “yoğunluk” veya “meşguliyet” olarak nitelendirebilmektedirler. Oysa bu yoğunluk, bu gibi kişilerin şuursuzluğunu körükleyen boş bir oyalanmadan başka bir şey değildir.

                Boş vakit geçirmeyi güzel görmek, şüphesiz nefsin ve şeytanın insanlara verdiği bir telkindir. Allah’ın hükümlerine göre yaşamayan toplumlarda insanlar için boş vakit geçirmek çok yaygındır. Fakat mü’min, Allah’ın ona lütfettiği vaktini, her anını Allah yolunda çalışıp faaliyetler yaparak, ümmetin geldiği hazin durumu düşünerek ve İslam’ın tüm dünyada hâkim kılınmasına destek olarak geçirmelidir. Bu yüzden Allah’a samimi olarak inanan bir kişi, nefsinin ve şeytanın insanlara süslü gösterdiği boş uğraşlardan kendini tamamen uzak tutmalıdır. Çünkü ancak bu şekilde mesuliyetlerini gereği gibi düşünebilir.

                Kişi mesuliyetlerini hakkıyla yerine getirebilmek ve ahiret hayatını tehlikeye atmamak için son derece kıymetli bir sermaye olan zamanını, boş ve abes şeylerle öldürmemelidir. Unutulmamalıdır ki zaman; kişinin (mânen) katili olabileceği gibi dirilteni de olabilir.

                SIRA SIRA DİZİLİP DİZİ İZLİYORUZ

                Televizyon, ülkemizde kandırma ve uyutma sisteminin en büyük silahıdır. Ekrandaki sahte dünyayı gerçek dünya gibi yaşayıp, gerçek dünyadaki olaylara duyarsızlaşan insanlar çoğunlukta… İstatistikî verilere göre; günde 8 saat uyuyan ve 4 saat televizyon izleyen bir insan, 70 yıllık ömrünün 46,6 yılını ayakta (gözleri açık) geçirmektedir. Uyku dışında geçirdiği 46,6 yılın 11,6′sını ise televizyon izleyerek geçirmektedir. Evet, yanlış duymadınız! Böyle yaşayan bir insan, hayatının 4′te 1′ini televizyon başında tüketmiş demektir!

                ZAMANI BOŞA HARCAYANLARI ZAMAN DA HARCAR!

                İçi boş şeyleri yüceltmenin, boş şeyler peşinde koşmanın tipik bir örneğidir futbol. Ve boş şeylerle avutulup boşluk içinde bırakılan, boş vermişlerin afyonudur müzik, eğlence ve her tür tembellik… Her biri usta birer illüzyonist olan egemen güçler; futbol, müzik, sosyal medya ve benzeri eğlencelerle başta gençler olmak üzere toplumumuzu hipnoz ediyorlar. Tüm bu tuzaklar; adeta gözleri ve basiretleri bağlanmış, başka bir şey görüp düşünemeyen gençlerin sürüleşmeleri, çoban rolündeki kurtları fark edememeleri içindir. Meşhurdur; İspanya’yı 1935-1975 yıllarında tam 40 yıl yönetmiş olan General Franco; “Bu kadar uzun yıllar iktidarda nasıl kaldın?” diyenlere bu işin sırrını şöyle açıklamıştır: “Üç F sayesinde; halkı üç F ile meşgul ettim…” Üç F dediği şeyler: “Futbol, Fiesta (eğlence), Femenino (kadın)” Evet, çağdaş(!) yönetimler, halkı müzikle, televizyon, internet türü eğlencelerle gütmenin zevkini yaşamaktadırlar. Bunlara at yarışları ve başına ‘milli’ kelimesini eklemekten çekinmedikleri piyango diye adlandırdıkları her çeşit kumarı da eklemek gerekiyor. Bir namaz vaktinde büyük bir camide kaç kişi Allah’a ibadet için toplanabiliyor? Buna mukabil bir de maç zamanında stadyumlarda kaç kişi bir araya geliyor? Maça gidemeyen yüz binlerin TV’lerin içine girecekmiş gibi kendini kaptırarak izlemeleri…

                Modern gençlik, hayatı bir futbol topunun ya da bilgisayar monitörünün içine sığdırmaya çalışmakta… Gençlerimiz oyun ve eğlenceyi en hayatî şeyler olarak, en hayatî şeyleri ise oyun olarak görmekte ne yazık ki…

                BİR SENEDEN BİR SANİYEYE ZAMANIN KIYMETİ…

                Farz edin ki, her sabah hesabınıza 86.400 TL. karşılıksız kredi veren bir bankanız var ama bir günden diğerine hiç bakiye devretmiyor. Tutarı ne olursa olsun, kullanmadığınız bakiye miktarı her akşam iptal ediliyor. Böyle bir durumda ne yapardınız? Tabi ki kredinizi son kuruşuna kadar çekerdiniz.

                Aslında hepimizin böyle bir bankası var. Adı “ZAMAN.” Her sabah, hesabınıza 86.400 saniye kredi veriyor. Her akşam Allah yolunda yaptığınız şeyleri hayırlı amellere kâr olarak, yatırım yapamadığınız kısmını ise hesabınıza zarar olarak kaydediyor. Hiç devretmiyor. Kredi miktarından bir kuruş fazla kullandırmıyor. Hergün size yeni bir hesap açıyor. Her akşam günün bakiyesini yakıyor. Eğer günlük depozitolarınızı kullanmadıysanız, bu zarar sizindir. Geriye dönüş yok! Yarından avans çekmek yok! Bugünü, bugünkü depozitonuzla yaşamalısınız. Ona yatırım yapın ki ahirette sizin için hayırlı amel olarak geri dönsün.

  • Bir senenin kıymetini anlayabilmek için sınıfta kalan bir öğrenciye sorun.
  • Bir ayın kıymetini anlayabilmek için bir bebeği dünyaya bir ay erken getiren anneye sorun.
  • Bir haftanın kıymetini anlayabilmek için haftalık bir derginin editörüne sorun.
  • Bir dakikanın kıymetini anlayabilmek için treni henüz kaçırmış bir kişiye sorun.
  • Bir saniyenin kıymetini anlayabilmek için bir kazayı kıl payı atlatmış kişiye sorun.

                VAKIT MI BOŞ, SEN MI BOŞSUN?

                Zamanı boşa geçirmek, insanı İslam ahlâkından uzaklaştırır ve kişiyi İslam ahlâkının yayılmasına hizmet etmekten alıkoyar. Bu yüzden Rabbimiz İnşirah Suresi 7. ayette: “Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya devam et” buyurarak bizleri bir an bile boş bırakmamaktadır.

                BAKIN BIR İNSANIN ORTALAMA HAYATI NASIL GEÇIYOR?

                Ortalama 60-70 yıl yaşayan bir insan;

  • 130 bin km. yol yürür,
  • 90 milyon kelime konuşur,
  • 18 yıl ayakta durur,
  • 26 yıl uyur,
  • Yaklaşık 11 yıl telefonla konuşur.

                PEKİ, BUNLARIN NE KADARINI ALLAH İÇİN YAPIYORUZ?

                İnsanın bütün zamanını alan ve boş şeyler uğruna enerjisini israf ettiren şeyler, toplumumuzda baş tacı edilmiş durumdadır. Hâlbuki Müslüman, tüm enerjisini ve zamanını ümmetin yeniden uyanışı için çalışmalar yapmaya ayırmalı değil midir?