Haber-Yorum

Türkiye ve Dünya Haberleri

Paylaş:

 

TÜRKİYE HABERLER

ELEKTRİK ZAMMA DOYMADI

Üst üste gelen elektrik zamları yüzünden sanayicilerin üretimi durdurduğu aktarılıyor. Binlerce iş yeri ekonomik krizin ağır baskısı altında üretimi durdurma kararı alırken, cep yakan elektrik faturaları ayakta kalmaya çalışan işletmeleri de pes ettirmeye başladı. Elektrik fiyatlarına son 15 ay içinde yüzde 130 zam geldi. Haziran ayına ait faturaları gören ve artıştaki miktar nedeniyle şaşıran üreticiler soluğu Organize Sanayi Bölgeleri’nde (OSB) aldı. Geçen yıl da elektrik fiyatlarına yüzde 40 zam gelmişti, bunun peşinden 1 Temmuz itibariyle gelen yeni bir yüzde 15’lik zam sanayici üretimini vurdu. Totalde zam oranı yüzde 137’yi bulurken, OSB yetkilileri Temmuz zammının faturalara yansımasıyla daha sıkıntılı bir dönemin başlayacağına dikkat çekiyor.

BÜTÇE AÇIĞIMIZ 78,6 MİLYAR TL

Haziranda bütçe gelirleri, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 7,6 artarak 55,5 milyar lira, bütçe giderleri yüzde 12,5 azalarak 67,5 milyar lira oldu. Ocak-Haziran döneminde bütçe gelirleri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14 yükselerek 403 milyar lira, bütçe giderleri ise yüzde 20,5 artışla 481,6 milyar lira olarak kayıtlara geçti. Böylece merkezi yönetim bütçesi, haziranda 12,1 milyar lira, Ocak-Haziran döneminde ise 78,6 milyar lira açık verdi.

SÜREKLİ BÜYÜYEN DERT!

İşsizlik rakamları açıklandı, Nisan ayında işsizlik oranı yüzde 13 oldu. Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2019 yılı Nisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 116 bin kişi artarak 4 milyon 202 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 3,4 puanlık artış ile yüzde 13,0 seviyesinde gerçekleşti. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 6,3 puanlık artış ile yüzde 23,2 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 3,5 puanlık artış ile yüzde 13,3 olarak gerçekleşti. Ayrıca Avrupa İstatistik Ofisi, Türkiye’nin de aralarında olduğu 34 Avrupa ülkesindeki üniversite mezunlarının iş bulma oranını paylaştı. Türkiye, “Avrupa ülkelerindeki üniversite mezunlarının üç yıl içinde iş bulma oranı” sıralamasında sondan ikinci oldu.

LGBT İĞRENÇLİĞİNE BELEDİYELERDEN DESTEK

Bir kavmin helak olmasına sebep olan ahlaksız eylemleri meşrulaştırmaya çalışanların, adına “27.İstanbul Onur Haftası” dedikleri sözde kutlamaya Türkiye’nin bazı belediyelerinden de destek geldi. Her sene 25 Haziran-1 Temmuz tarihleri arasını sözde Onur(!) Haftası olarak kutlayan LGBT’lilere, İstanbul Valiliğinden izin çıkmadı. İzin verilmemesine rağmen bir araya gelmeye çalışan gruba zaman zaman polis müdahalesinde bulunuldu. Birtakım belediyeler ise resmi twitter hesaplarından bu ahlaksızlığı destekleyen paylaşımlarda bulundu. Geçtiğimiz yıllarda Onur(!) Yürüyüşü hakkında kendisine yöneltilen bir soruyu Alparslan Kuytul Hoca: “Bu, batı medeniyetinin insanlığı getirdiği nokta! Erkek erkeğe, kadın kadına, iğrençleşiyorlar. Bunu hayvanlar dahi yapmamaktadır” şeklinde cevaplayıp, çözümün fıtratla uyumlu İslam medeniyetinde olduğunu söylemişti.

MECLİSTE REDDEDİLEN ÖNERGELER

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan bazı önergelerin reddedilmesi akıllarda soru işareti bırakmaya devam ediyor. Özellikle AKP ve MHP’nin reddettiği önerge konuları ise dikkat çekti. 24 Haziran sonrası Meclis’e sunulan; FETÖ’nün siyasi ayağının araştırılması, Emeklilikte Yaşa Takılanlar, Çorlu’da 24 vatandaşımızın hayatını kaybettiği tren kazası, Giresun’da şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Rabia Naz olayının araştırılması gibi toplumsal öneme haiz konular, AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Bu retlere; AKP’nin Cumhur İttifakı’ndaki ortağı MHP de ret ve çekimser oylarıyla destek verdi. Özellikle, Uygur vatandaşlarının gördüğü zulüm ve FETÖ yapılanmasının siyasi ayağının araştırılmasına yönelik önergelerin reddedilmesi bu konudaki tartışmaları alevlendirdi.

ERGENEKON DAVASINDA KARAR!

Yargıtay’ın bozma kararının ardından görülen 235 sanıklı Ergenekon davasında karar: “Ergenekon örgütünü kurma”, “yönetme” suçundan tüm sanıklar beraat etti. Mahkeme heyeti, “Ergenekon örgütü” adı altında bir örgüt olmadığı için, “örgüt kurmak, yönetmek, üyelik, yardım ve yataklık” suçlarından açılan tüm davalar yönünden sanıkların tümünün beraatına karar verdi. Tutuklu sanıklardan Alparslan Arslan, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Osman Yıldırım’a yöneltilen bütün suçların, cezası en yüksek olan “Anayasayı ihlal” suçu kapsamında değerlendirildiğini belirten heyet, bu sanıklardan Alparslan Arslan’ın ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıklar Timuroğlu, Sağır ve Yıldırım’ın ise, müebbet hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti.

ÇİN MEDYASINDAN SKANDAL ERDOĞAN İDDİASI

Çin hükümeti Sincan bölgesinde yaşayan Müslümanlara yönelik uygulamaları nedeniyle uluslararası alanda eleştirilirken, Pekin’de Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile bir araya gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu bölgedeki insanların mutlu bir yaşam sürdürdüğüne dair açıklamalarda bulunduğu bildirildi. Çin devlet televizyonu Erdoğan’ın söylediklerini, “Çin’in Sincan bölgesindeki insanların Çin’in gelişimi ve refahı içinde mutlu bir yaşam sürdüğü bir gerçektir” diye aktardı. Şi’nin Erdoğan’ın açıklamalarından memnuniyet duyduğu bildirildi. Çin hükümeti, üç milyona yakın Müslümana yönelik her türlü keyfi zulmü uygulamalarını “teröristlerle mücadele” olarak nitelendiriyor.

CÜBBELİ İLE PERİNÇEK’TEN KARŞILIKLI İLTİFAT YAĞMURU

Kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü ile Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek arasında iltifatlaşmalar yaşandı. Cübbeli Ahmet, katıldığı bir televizyon programında ‘Ermeni Soykırımı’ yalanına karşı yaptığı mücadeleyi gerekçe göstererek, “Doğu Perinçek Beyefendi’ye çok teşekkür ediyorum. Beni, sevmez diye biliyorum. Sevmesin. Ben tanışmadım, görüşmedim ama sevmez diye düşünüyorum. Tipten şekilden kaybediyorum. Amma velakin bu adam gitti, Ermeni meselesinde vatanımızı devletimizi müdafaa etti, ben ona teşekkür ediyorum, dua ediyorum. Çünkü memleketimize milletimize bir fayda getirdiysen, tamam. İtikadı şusu busu... Gerçi ‘Ben ateist değilim, ben Müslümanım’ dedi. Böyle bir beyanını da geçende gördüm. Mühim değil. Velev ki vatanımıza milletimize sahip çıkan adam imansız olsun. O Allah’la arasındaki sorun. Ama biz aynı gemideyiz. Bu geminin deliklerini tamir edip su almaması için canımızla malımızla fedakârlık edeceğiz” ifadelerini kullanarak teşekkür ve dua etmişti. Perinçek ise katıldığı televizyon programında Cübbeli Ahmet Hoca’nın açıklamalarının vatanseverlik olduğunu ve Cübbeli Ahmet’in bir Türk vatandaşı olarak doğru yerde konumlandığını söyledi.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ” REZALETİ

“Onur Haftası” adı verilen rezalet yürüyüşlerin devamında başlayan tartışma İstanbul Sözleşmesi’ne kadar dayandı. 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için İstanbul Sözleşmesi ismiyle anılan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni imzalayan ilk ülke Türkiye’ydi. Ev içi şiddeti ortadan kaldırma iddiasındaki İstanbul Sözleşmesi, kadınların kadın olduğu için şiddete uğradığını savunarak, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve toplum tarafından dayatılan cinsiyet rollerinin devlet faaliyetiyle ortadan kaldırılmasının bu şiddeti de ortadan kaldıracağını savunuyor. Birçok kesim ise toplumsal rollerin eşitlenmesinin aile kurumuna zarar vereceğini öne sürerek sözleşmenin iptal edilmesini istiyor.

DÜNYA HABERLER

ONLARIN ÖLÜMÜ SADECE BİR İSTATİSTİK!

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) Suriye’de yapılan akıl almaz zulümlerle ilgili yeni veriler paylaştı. Müslümanların öldürülmelerine dünyanın duyarsız olması ve ölümlerinin sadece istatistiki birer bilgi olarak kalması ise yürekleri burktu. SNHR, raporunda, Esed rejiminin bu yılın başından itibaren kontrol ettiği bölgelerde 71’i çocuk, 90’ı kadın 1478 kişiyi alıkoyduğunu bildirdi. Alıkonulanlardan 764’ünün zorla kaybettirildiğini ifade eden rapora göre, bu kişilerin akıbeti bilinmiyor. Rejim en fazla başkent Şam ve Halep illerinden kişileri alıkoyarken, ülkelerine geri dönen mültecilerden bazılarının da alıkonulduğu vurgulandı. Ayrıca yayımlanan diğer bir raporda yılın ilk yarısında, çoğu rejim tarafından olmak üzere 468’i çocuk, 285’i kadın toplam 1864 sivilin çatışan gruplarca öldürüldüğü bildirildi. Bu yıl Ocak’ta 197, Şubat’ta 246, Mart’ta 334, Nisan’da 324, Mayıs’ta 416 ve Haziran’da 347 sivilin öldürüldüğü ifade edildi. Ayrıca 142’si rejim tarafından olmak üzere 159 kişinin işkence görerek yaşamını yitirdiği aktarıldı. SNHR, Suriye’de Beşşar Esed rejimi güçleri ve destekçisi Rusya’nın bu yılın ilk yarısında muhaliflerin kontrolündeki bölgelere düzenlediği saldırılarda 1583 kez varil bombası, 43 kez de misket bombası kullandığını tespit ettiklerini bildirdi. Varil bombası saldırılarında 7’si çocuk, 13’ü kadın toplam 43 sivil hayatını kaybetti. Ayrıca rejim güçlerinin İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ne 6 ay içerisinde kimyasal silah saldırısı yaptığı tespit edildi. Ağın raporunda ayrıca söz konusu dönemde Suriye’de çatışan taraflarca sivil yaşam merkezleri adı verilen eğitim kurumları, sağlık tesisleri, yollar, parklar, pazarlar, müzeler ve kamplar gibi pek çok noktaya düzenlenen saldırılara da yer verildi. Buna göre, Esed rejimi 295, Rusya 80 kez sivil yaşam merkezlerine saldırı gerçekleştirdi.

“DOĞAL GAZ ARAMA ÇALIŞMALARI” RAHATSIZ ETTİ

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğal gaz arama çalışmaları birçok ülkeyi rahatsız etmeye devam ediyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, doğal gaz arama çalışmaları konusunda dile getirilen uluslararası tepkileri eleştirerek “Garantör ülkeler dışındaki ülkelerin açıklamalarını tamamen yersiz buluyoruz” dedi. Bu konuda Avrupa Birliği’nin “Rum yanlısı tutum sergilediğini” belirten Çavuşoğlu, “AB’nin bize yönelik attığı adımın faydası olmaz, ters teper. Kıta sahanlığında ne yapacağına Türkiye karar verir, bu çalışmaları sürdüreceğiz” ifadesini kullandı. Türkiye, Mayıs ayı başında Fatih sondaj gemisini adanın batısına göndermiş ve burada çalışmalar başlamıştı. Doğal gaz arama çalışmaları için yolladığı ikinci sondaj gemisi Yavuz’un Kuzey Kıbrıs’ın doğusuna ulaşması üzerine, Güney Kıbrıs hükümeti de Doğu Akdeniz’deki egemenlik haklarından kesinlikle vazgeçmeyeceğini açıkladı. Avrupa Birliği ise Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerinin yasa dışı olduğunu iddia ederek, bazı adımlar atma kararı aldı. Yavuz sondaj gemisinin Kuzey Kıbrıs’ın doğusuna ulaşmasının ardından ABD’den de “Türk yetkililere bu operasyonları durdurması çağrısında bulunuyoruz” açıklaması geldi. Rusya, AB ve Mısır da daha önce Türkiye’nin sondaj çalışmalarının yoğunlaşmasıyla ilgili “kaygı duyuyoruz” açıklamaları yapmıştı. Son dönemde giderek artan gerginliğin geçmişi, 2000’li yılların başına, yani Doğu Akdeniz’de zengin doğalgaz kaynaklarının yer aldığına ilişkin bilimsel öngörülerin ortaya çıkmaya başladığı döneme dayanıyor.

S-400’LER TÜRKİYE’DE

Başta ABD olmak üzere NATO ülkeleri, Türkiye ve Rusya’nın uzun süre gündemini meşgul eden S-400 F-35 krizinde yeni bir aşamaya geçildi. NATO ülkelerinin kendi sistemleriyle uyumlu olmadığı gerekçesiyle Türkiye’nin Rusya’dan satın almasını istemediği S-400 savunma araçlarının bir kısmı Türkiye’ye getirildi. ABD’nin tüm yaptırım tehditlerine rağmen Rusya ile olan S-400 anlaşmasından vazgeçmeyen Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “S-400 sistemi NATO sistemlerine bir tehdit oluşturmuyor. Gereksiz gerginlik yaratmaya gerek yok. Bitmiş bir anlaşma” ifadelerini kullandı. S- 400’lerin Türkiye’ye getirilmesiyle birlikte ABD ve NATO ülkelerinden ise ard arda açıklama ve yaptırım haberleri geldi. Beyaz Saray’dan yapılan yazılı açıklamada, “Türkiye’nin S-400 satın alması F-35 programına katılımını imkânsız kılıyor. F-35’ler Rusya’nın istihbarat toplama platformuyla bir arada olamaz” ifadeleri kullanıldı. ABD Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise Türkiye’nin F-35 programındaki katılımının askıya alınacağı, Türkiye’nin bu kararından dolayı iş imkânlarını ve ekonomik fırsatlarını kaybedeceği ve F-35 programıyla bağlantılı 9 milyar dolarlık bir kayıp yaşayacağı” belirtildi. Türkiye Dışişleri bakanlığı ise ABD yönetiminin Türkiye’yi F-35 programından çıkarmasının hiçbir meşru gerekçeye dayanmadığını belirterek, “ABD’yi stratejik ilişkilerimizde onarılmaz yaralar açacak bu hatadan geri dönmeye davet diyoruz” açıklamasını yaptı. Rusya ise konu hakkında “ABD, en ufak egemenlik belirtisi gösterenleri ve kendi ekonomik çıkarlarını savunanları cezalandırıyor” açıklamasında bulundu.

ABD- MEKSİKA SINIRINDA NELER OLUYOR?

ABD’nin Meksika sınırında yaşanan insani kriz ve mültecilerin durumu her geçen gün daha kötüye gidiyor. Başkan Trump’ın sınırdaki sert güvenlik uygulamalarının göçmenlerin ABD’ye girmek için gittikçe daha tehlikeli yollar seçmesine neden olduğu kaygısını da gündeme getiriyor. Trump yönetimiyse, ülkelerindeki şiddet sarmalı, yolsuzluk ve işsizlikten kaçmak için ABD sınırında oluşan yığılmadan şikâyet ediyor. Yetkililer göçmen gözaltı sisteminde kırılma noktasını çoktan aştıklarını, sınırı geçen anne-baba ve çocuk sayısının tesislerin kapasitesini aştığını bildiriyor. Öte yandan gözaltı merkezlerindeki zorlu koşullar kaygı uyandırmaya devam ediyor. Teksas eyaletinin Clint kentindeki bir sınır devriye merkezinde 300’den fazla bebek ve çocuğun kaldığı haberi, bu çocukların karşı karşıya kaldığı gıda, su ve sağlık sorunları Kongre üyelerini insani yardım konusunda acele etmeye sevk ediyor. Geçen ay Sınır Devriye Birlikleri 132 bin 887 kişiyi sınırda gözaltına aldı. Böylece 2007 yılının Nisan ayından bu yana ilk kez 100 binden fazla kişi sınırda gözaltına alınmış oldu. Göçmenlerle ilgilenen federal daireler kapasitelerinin çok üzerinde göçmene barınak sağladıklarını ve bütçelerinin çok üzerine çıktıklarını söylüyor. Bu da bu merkezlerde sağlık, gıda ve barınma koşullarının standartların çok altında kalmasına neden oluyor. Aralık ayından bu yana ise beş çocuk gözaltı merkezlerinde hayatını kaybetti. Yönetim geçen yıl sıfır tolerans politikasıyla ABD’nin güney sınırını geçen aileler hakkında yasal işlem başlatmış ve çocuklarla ailelerini birbirinden ayırmıştı. Trump yönetiminin geçen yıl başlattığı aileleri çocuklarından ayırma uygulaması büyük tepki çekince Trump, 20 Haziran’da bir kararname imzalayarak uygulamayı sona erdirmişti.

1 MİLYAR 300 MİLYON İNSAN AÇ

Birleşmiş Milletler’in (BM) son yoksulluk raporunda, ülkeler arasındaki büyük eşitsizlikler olduğu belirtildi. BM Kalkınma Programı UNDP’nin “2019 Küresel Çok Boyutlu Yoksulluk” raporu 101 ülkeden elde edilen verilerle hazırlandı. Veriler iki yüksek gelirli, 31 düşük ve 68 orta gelire sahip ülkelerden elde edildi. Raporda, dünyada 1 milyar 300 milyon insanın yoksul olduğu belirtilerek bu kişilerin yoksulluğu saptanırken sadece ekonomik durumlarıyla ilgili tespitlerin dışında sağlık, kötü yaşam kalitesi, kötü çalışma koşulları, şiddet riski gibi bir dizi verilerin değerlendirildiği kaydedildi. 2019 raporunda, yoksulluğun dünyanın her tarafında olduğu, bu durumun insanlar arasında ciddi eşitsizliklere yol açtığı kaydedildi.