Haber-Yorum

Türkiye ve Dünya Haberleri

Paylaş:

Türkiye Haber

OSMAN KAVALA’YA AYNI DAVADAN 2 FARKLI KARAR

Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı ve İş İnsanı Osman Kavala Gezi Parkı eylemleri davasında, ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Aynı davadan 2020 yılında beraat alan Osman Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesine yurt dışından gösterilen tepkiler üzerine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ: “Onlar kendi işlerine baksınlar” şeklinde açıklama yaptı. Alparslan Kuytul Hocaefendi ise konu ile alakalı şu açıklamalarda bulundu: “Bu karar Türkiye’nin geldiği noktayı göstermektedir. Türkiye hukukta dünyaya rezil oldu. 2 sene önce beraat verenler şimdi ne değişti de en ağır cezayı verdiler? Bu mahkemede istedikleri kararı çıkartabilmek için 20 civarında hâkim değiştirdiler. Demek ki dosyada bir şey yok, bir şey olsaydı işkence yapmaz, iddianameyi böyle geciktirmez ve hâkimi değiştirmezlerdi. Amerika, Avrupa'dan ve Türkiye içerisinden tüm muhalefet parti başkanları tepki göstererek bu kararı kınadılar ve: ‘Bu, Türkiye için bir utançtır’ dediler. Şu anda kendine ‘devlet’ diyenlerde kibir, öfke ve bir intikam hissi var. Adeta gözleri kör olmuş vaziyette ve herkesin nefret ettiği kararlar veriyorlar. Bu gibi olaylar o kadar çoğaldı ki insanların zerre kadar adalete güvenleri kalmadı. Ben bu kararı kınamanın ötesinde Türkiye için büyük bir ayıp ve yeni bir zulüm olarak görüyorum. Bir zulüm mekanizması kuruldu ancak gerek bu zulme uğrayanlardan sessiz kalanlar gerekse muhalefet partilerinden sessiz kalanlar bu günahta pay sahibidirler.”

İSLAM ÜLKELERİNDE İSLAMİ KRİTERLERE GÖRE YAŞANMIYOR

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın anıldığı panelde konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: “İslam dünyasının nasıl bir duruma sürüklendiğini bir veri ile açıklamak istiyorum. George Washington Üniversitesinden Şehrazat Rahman ve Hüseyin Askeri adlı iki bilim insanı 2015 yılından bu yana düzenli olarak ‘İslamilik Endeksi’ isimli bir çalışma yürütmektedir. Bu çalışmada adalet ve yönetim, ekonomi, yolsuzluklar, insan hakları ve uluslararası hukuk gibi başlıklar çerçevesinde 150’ye yakın ülke İslami kriterlere uygunluklarına göre sıralanır. 2020 yılı endeksine göre İslam ülkeleri üzülerek ifade etmeliyim ki en alt sıralarda bulunuyor ve her yıl biraz daha geriliyor. Türkiye İslamilik endeksinde 2020 yılında 100. sırada. İlk sırada ise Yeni Zelanda bulunuyor. 2. sırada İsveç, 3. sırada Hollanda yer alıyor. Yani Yeni Zelanda İslami kriterlere göre yaşayan ülkeler arasında ilk sırada bulunuyor. İlk 40 da hiçbir İslam ülkesi yer almıyor” dedi. Konu ile alakalı Alparslan Kuytul Hocaefendi şu açıklamalarda bulundu: İnceleme yaparken ekonomi, adalet, insan hakları, ifade hürriyeti, fakir zengin arasındaki fark gibi birkaç noktadan bakmaktadırlar. O ülkede Tevhid hâkim mi, farzlar yerleştirilmiş haramlar kaldırılmış mı? Bu yönlerden bakmıyorlar. Dolayısıyla bu gerçek bir inceleme olmuyor. Halkı Müslüman olan ülkelerin bu durumda olması, halkın Müslüman ancak devletin Müslüman olmamasından kaynaklanmaktadır. Halkın Müslüman olduğu ancak ‘La İlahe İllallah’ın hâkim olmadığı bir memlekette İslam’ın yaşanması için devletin de İslam olması gerekir. Allah'tan başka ilah olmamalı, tek otorite Allah’ın olmalıdır ama şu an İslam âleminin durumu bu değildir. Eğer bugün İslam âleminde İslam yoksa bunun sorumlusu Batı dünyasıdır. Dünya Savaşı’ndan sonra bizi Suriye, Mısır, Irak, İran diye parçaladılar ve her parçanın başına bir aileyi, bir mezhebi ya da bir ekibi getirdiler, diktatörlük kurdular. Bu diktatörler kendilerini iktidara getiren büyük güçlerin dediğini yapmakta, kendi saltanatlarını sürdürmekte ve memleketlerini bitirmektedirler. İslam âleminin bugün bu durumda olmasının temel sebebi budur.”

TÜRKİYEDE TEMEL ÖZGÜRLÜKLER KISITLANMAYA DEVAM EDİYOR

Amerika Dışişleri Bakanlığının dünyada insan haklarını irdelediği yıllık raporunun Türkiye kısmında, hükümetin 2018 yılında kabul edilen geniş kapsamlı “Terörle Mücadele Yasası” ile temel özgürlükleri kısıtlamaya devam ettiği ve hukukun üstünlüğünden taviz verdiği kaydedildi. Bu yılki raporda ihlal olarak ele alınan konular arasında polisin aşırı güç kullandığı ve işkence uyguladığı iddiaları, cezaevleri ve gözaltı koşulları, keyfi tutuklamalar, adil yargıya güvensizlik, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davaları var. Türkiye'den bu rapora cevap olarak: “Ülkemiz hakkında yer verilen asılsız iddiaları talihsiz buluyor ve külliyen reddediyoruz” ifadeleri kullanıldı. Konu ile alakalı Alparslan Kuytul Hocaefendi şu açıklamalarda bulundu: Hem bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak hem de benzeri zulümleri yaşamış birisi olarak bunu zaten burada görüyor ve yaşıyoruz. 20 Mart tarihinde basın açıklaması yapmak istediğimiz zaman üzerimize binlerce cop vurdular, yüzlerce plastik mermi sıktılar ve yüzlerce kutu biber gazını üzerimize boşalttılar. Hükümet: ‘Siz işinize bakın. Bizde bağımsız yargı var’ deyip kendilerinin bile inanmadığı lafları söylüyorlar. O zaman Çin’in, İsrail’in, Beşar Esed’in, Kaddafi'nin, Saddam'ın yaptığı zulümlere de bir şey demeyelim. Böyle bir şey olabilir mi? Elbette tüm dünya devletleri bu gibi konularda görüşlerini beyan ederler. Amerika gibi bir süper güç elbette ki bu gibi konuları istediği devlete baskı olarak kullanmak ister. Amerika zalim ve Türkiye düşmanı olabilir ama bu konuda söyledikleri yalan değildir.”

ERDOĞAN: İSRAİL'LE SİYASİ EKONOMİ İLİŞKİLER İÇİN ATTIĞIMIZ ADIMLAR BAŞKA KUDÜS DAVASI BAŞKA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında: “İsrail ile siyasi-ekonomik ilişkilerimiz için attığımız adımlar başka, Kudüs davası başkadır. Filistin davasını etkin savunmanın yolunun da İsrail ile makul mantıklı, tutarlı, dengeli bir ilişki sahibi olmaktan geçtiği açıktır” diye konuştu. Erdoğan birçok yer ve zamanda: “Ben görevde olduğum müddetçe İsrail’le olumlu bir şey düşünmem mümkün değil. Ben varsam İsrail yok” açıklamaları yapmıştı. Ancak daha sonra bu sözünden dönerek 2016 tarihinde: “Bizim İsrail'e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım” dedi. Erdoğan Kudüs davasını önemsediğini dile getirse de arka planda İsrail ile dostluğun devam etmesi Filistin’e ve HAMAS’a büyük zarar vermektedir. İsrail’i ekonomik olarak geliştirmektedir. Bu çelişkilerle dolu sözlerin samimiyeti tartışılmaktadır.

Dünya Haber

FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL, HAKARET!

İsveç'in 5 bölgesinde cami yakınında Kur'an-ı Kerim yakmak için gösteri düzenlemek isteyen Danimarkalı aşırı sağcı Sıkı Yön Partisi (Stram Kurs) lideri Rasmus Paludan'a izin verildi. İsveç'in başkenti Stockholm'de ülkenin en büyük camisinin önünde Kur'an-ı Kerim yakan Paludan, çevredekilerin tepkilerine aldırmadan Kur’an-ı Kerim yakma eylemini gerçekleştirdi. Danimarka'nın Tarnby kentinde bulunan ve Müslümanların yaşadığı Sneserevej Mahallesi'nde de Kur'an yakan Paludan'ı onlarca resmi kıyafetli polisin yanı sıra Danimarka İstihbarat Teşkilatına bağlı sivil giyimli personel de korudu. Paludan bu çirkin saldırıyı İsveç polisinin kendisini koruyamadığını ve Danimarka polisinin kendisini gerektiği gibi koruyabildiğini göstermek için yaptığını açıkladı. Danimarka'da ırkçılık da dahil birçok suçtan 2020'de bir ay hapis cezasına çarptırılan Paludan’ın, Fransa ve Belçika'nın yanı sıra diğer Avrupa ülkelerinde de benzer Kur'an-ı Kerim yakma eylemleri planladığı biliniyor.

Alparslan Kuytul Hocaefendi bu olayı şu şekilde değerlendirdi: “Bu terbiyesizlik ve hakarettir! Bırakın İncil'i veya Tevrat'ı yakmayı bir Müslüman İsrail'in aleyhinde bir kelime konuşsa Avrupa’ya girişi yasaklanır. Fakat aralarında Müslümanların da bulunduğu bir ülkede Kur’an yakılıyor ve Danimarka devleti bunu “fikir özgürlüğü” kapsamında değerlendiriyor. Hâlbuki bu fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez çünkü bu bir hakarettir. Kur’an’ın ifadesiyle Tevrat ve İncil’in aslı yeryüzünde mevcut değildir ve biz buna rağmen onların kutsallarına hiçbir zaman saygısızlık yapmıyoruz. Çünkü bizler İslam’a göre davranıyoruz, onların davranışlarına göre kendi davranışımızı belirlemiyoruz. İsrail aleyhinde bir kelime konuşturmayan Avrupa devletleri, Müslümanların kutsalı olan Kur'an'ın yakılmasına sessiz kalıyorlar, bundan utanmalıdırlar.”

MISIR'DA İTİKAF YASAKLANDI!

Mısır Vakıflar Bakanlığı, camilerde itikafa girilmesi, teheccüd namazı kılınması ve bayram namazının meydanlarda kılınması hakkında yasaklama kararı aldı. Mısır Vakıflar Bakanı Muhammed Muhtar Cuma, 24 Nisan’da bakanlıktan bazı yetkililerle toplantı düzenledi. Cuma burada yaptığı konuşmada “Ramazan’ın son 10 gününde camilerde teheccüd namazına ve itikafa girilmesine izin verilmeyecek. Camiler teravih namazından sonra sabah namazına kadar açılmayacak. Teheccüd kılmak isteyen evinde kılsın. Evlerimizi gece namazı, zikir ve Kur’an-ı Kerim tilavetiyle ihya etmek müstehaptır. Koruyucu önlemlerin ve sosyal mesafe tedbirlerinin devam etmesi ışığında bu yıl camileri itikaf veya teheccüd için açmak mümkün değil” ifadelerini kullandı.

ABD’DE MÜSLÜMANLARA YÖNELİK AYRIMCILIK 2021’DE ARTTI

Ülkenin en büyük Müslüman hakları savunucusu sivil toplum kuruluşu olan Amerikan İslam İlişkileri Konseyi (CAIR), Müslüman toplumundan gelen şikayetlerin derlendiği 2021 raporunu açıkladı. İfade özgürlüğü, nefret suçları, fiziksel saldırı ve okullarda ayrımcılık başlıkları altında hazırlanan raporda CAIR’e 2021’de toplam 6.720 başvuruda bulunulduğu, bunun 2020’ye kıyasla yüzde 9 artış olduğu anlamına geldiği kaydedildi. Raporda, özellikle başörtüsünün zorla çıkarılması, taciz, vandalizm gibi fiziksel saldırı başlığı altındaki nefret ve önyargı olaylarında yüzde 28’lik bir artış olduğuna dikkat çekildi. CAIR Ulusal Direktörü Nihad Awad, ülkede sistemik İslamofobinin toplumu tehdit etmeye devam ettiğini belirterek, “Federal hükûmet, kendi politikalarında yapısal Müslüman karşıtı bağnazlığı ve Müslüman toplulukların karşı karşıya olduğu medeni haklar sorunlarını ele almalıdır. Ülkemizde herkes özgürce ve güvenle ibadet edebilmeli, çalışabilmeli, seyahat edebilmeli ve okula gidebilmelidir” şeklinde çağrıda bulundu.

MÜSLÜMAN KARŞITLIĞINA YÖNELİK ŞİKAYETLERE KAYITSIZ KALINIYOR

Dijital Nefretle Mücadele Merkezi (CCDH) tarafından hazırlanan raporda, Meta, Twitter ve Google şirketlerinin 2019’da terör ve şiddet içeren paylaşımları kaldırma çağrısını desteklediği yönünde yaptığı ortak bildiriye atıfta bulunularak, “Basın açıklamalarının boş vaatlerden başka bir şey olmadığı bir kez daha kanıtlandı” ifadesine yer verildi. Başkent Washington’da ofisi bulunan CCDH’nin internet sayfasında yer alan açıklamada, “Bu rapor, Facebook, Instagram, TikTok, Twitter ve YouTube dahil olmak üzere sosyal medya şirketlerinin kendilerine bildirilen Müslüman karşıtı nefret ve İslamofobik paylaşımların yüzde 89’unda harekete geçmediğini ortaya koyuyor” değerlendirmesinde bulunuldu. Raporu hazırlayan araştırmacılar, söz konusu platformların kendi raporlama araçlarını kullanarak, Müslümanları “ırkçı karikatürler, komplolar ve asılsız iddialarla hedef alan rahatsız edici, bağnaz ve insanlıktan çıkarıcı içerik barındıran” 530 gönderiyi ve bu gönderilerin en az 25 milyon kez görüntülendiğini tespit etti. Konuyla ilgili, “Kötüye kullanım amaçlı içeriğin çoğu kolayca tanımlanabilirdi ve yine de kayıtsız kalındı. Instagram, TikTok ve Twitter, kullanıcıların #deathtoislam (İslam’a ölüm), #islamiscancer (İslam kanserdir) gibi hashtag’leri kullanmasına izin verdi. Hashtag’leri kullanarak yayılan içerik, en az 1,3 milyon görüntülenme aldı” bilgisi paylaşıldı. Raporun devamında, İslamofobik içeriklerin paylaşılmasına izin vermenin sosyal bölünmeleri teşvik edeceği, istismarcı davranışları normalleştireceği ve çevrim dışı saldırıları teşvik edeceği uyarısında bulunuldu. Ayrıca, sosyal medya platformlarının İslam karşıtı içeriklerden ve etkileşimlerinden para kazandığı, bu sebeple nefretin yayılmasına göz yumdukları iddia edildi.

BUSH’TAN İTİRAF GİBİ HATA: “IRAK GAYRİMEŞRU VE ACIMASIZ ŞEKİLDE İŞGAL EDİLDİ”

2003’te gerçekleşen Irak işgali sırasında ABD Başkanı olan George W. Bush, ABD’nin Dallas eyaletindeki Southern Methodist Üniversitesinde bir etkinlikte yaptığı konuşması sırasında Rusya’nın Ukrayna işgali hakkında görüşlerini sunarken, bir cümlesinde Ukrayna yerine Irak kelimesini kullanması salonu bir süreliğine sessizliğe bürüdü. Konuşmasında tam olarak: “Rusya’da denge ve denetlemenin yoksunluğu, tek bir adamın Irak’ın tamamen gayri meşru ve acımasız bir işgaline sebebiyet vermiştir” ifadelerini kullandı. Konuşmasında dilinin sürçtüğünü kısa süre içerisinde fark eden Bush: “Ukrayna’yı kast ediyorum” dedi.