Haber-Yorum

Türkiye ve Dünya Haberleri

Paylaş:

Türkiye Haber

HUKUKÇULARDAN SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİ YORUMU

AKP ve MHP, 26 Mayıs'ta TBMM Başkanlığına basın kartı verilmesi ve iptaline ilişkin düzenlemelerin yanı sıra “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunun da oluşturulduğu 40 maddelik Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi sundu. Bu konu üzerindeki görüşmelerde Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı Kemal Aktaş, 29 madde içerisinde özellikle “dezenformasyon” kavramındaki belirsizlikten şikayetçi oldu. Aktaş, düzenleme ile ilgili olarak görüşlerine başvurdukları hukukçuların eleştirilerini de aktararak: “(Hukukçular) yalan haber yapma, yalan bilgi ya da içerik yayma hususunda neyin yalan olup olmadığına, neyin 'halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçu olup olmadığına, suçun tespitinin objektif kriterlere göre yapılmasına imkân vermediğini dile getiriyorlar. Düzenlemenin keyfi uygulamalara çok açık olduğu, Anayasa'daki ifade hürriyetinin doğrudan ihlaline yol açacağı bu yönüyle de Anayasa’ya aykırı olduğu görüşünü paylaşıyorlar” ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE’DE HUKUKÇULAR ADALET TALEBİYLE YAŞAMINI YİTİRDİ

Cezaevlerinde en az 500 avukat bulunduğuna dikkat çeken HDP’li Mehmet Rüştü Tiryaki: “Çok sayıda hukukçu sadece politik görüşleri nedeniyle yargılanıyor. Hukukçuların adalet isteyerek açlık grevinde yaşamını yitirdiği, bu ülkenin en seçkin hukukçularının düşünceleri nedeniyle cezaevinde tutulduğu bir ülkede yaşıyoruz” dedi. CHP’li Zeynel Emre ise Türkiye’de 160.000 kişinin Cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma geçirdiğini, 35.000 kişinin ise mahkûm olduğunu ifade etti.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın Osman Kavala hakkında yaptığı şu açıklama ise adalet sisteminin nasıl ilerlediğini bir kez daha ortaya koydu: “Türkiye, Osman Kavala hakkında, AİHM’in verdiği hak ihlali kararını uygulamıştır ve bu karara uymuştur, tahliyesine karar vermiştir” diyerek Osman Kavala’nın başka soruşturmalardan ve yargılamalardan tutukluluğunun devam ettiğini ifade etti. Bu da tutuklanmasını istedikleri kişilerin -AİHM serbest bırakılmasını istese bile- bir bahane ile tutukluluklarının devam ettirildiğini göstermiş oldu.

SOYLU, İŞKENCENİN ARAŞTIRILMASINI REDDETTİ

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu Konya’da Furkan Hareketi mensuplarının polis tarafından kötü muamele ve tehditlere maruz kalmasına dair İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması için önerge verdi fakat Soylu, polis tarafından uygulanan kötü muamele ve işkenceyle ilgili verilen soru önergesini yanıtlamayı reddetti. Gergerlioğlu’nun verdiği önergenin gerekçesinde, kadın eylemcilere uygulanan kötü muamele ve polisler tarafından söylendiği belirtilen “Size işkencenin alasını yaparım” şeklindeki tehdit ifadeleri yer aldı. Önerge, Meclis Başkanı Mustafa Şentop tarafından, İç Tüzük 96 ve 97’nci maddeleri gerekçesiyle iade edildi. İade gerekçesinde 4 ve 5’inci sorunun “sorulamayacak sorular” ve “kişisel görüş” olduğuna yer verildi. Önergenin iade edilmesine dair konuşan Gergerlioğlu, işkencenin her geçen gün meşrulaştırılmaya çalışıldığını belirterek: “İşkence hoş görülüyor. Bunu Meclis Başkanı dahi yapıyor. Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu işkenceyi araştırmıyor. İçişleri Bakanı soruları yanıtlamıyor” dedi.

SADAT HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Samsun Barosu’na kayıtlı avukat Hüseyin Cimşit, SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi ve sosyal medya hesabından "Bu vatanı sandıkta teslim etmeyiz" diye paylaşımda bulunan SADAT yönetim kurulu üyesi Ersan Ergür hakkında suç duyurusunda bulundu. Nitekim SADAT’ın önüne giderek açıklamalarda bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, “Seçimi gölgeleyecek, seçimin güvenliğini sarsacak bir şey olursa sorumlusu burasıdır…” diyerek toplumdaki endişeleri dillendirmiş oldu.

 

“ÜRETİMİ VE BÜYÜMEYİ TERCİH ETTİK (!)”

Resmi enflasyonun %73,50’yle (gerçek veriler daha yüksek olduğu yönünde) 24 yılın zirvesine çıkmasına rağmen ekonomi yönetiminden hiçbir sıkılaştırıcı önlem gelmemesi ekonomistleri şaşkına çevirirken, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin şu sözleri söylediği aktarıldı: “Dövizi düşürmek için yüksek faiz artışı yapabilirdik. Ama o zaman üretim bundan olumsuz etkilenirdi. Biz bir yol ayrımına gittik. Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Yoksa enflasyonu düşürmek için çok sert tedbirler alabilirdik. Yüksek faiz artışı yapardık. O zaman üretim dururdu. Kur korumalı TL’ye geçerek bir yandan doları frenledik. Diğer yandan üretimi ve büyümeyi tercih ettik. Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor.”

Ancak Erdoğan’ın, toplantıda, Nebati’ye, “iktidarın bugüne değin dar gelirliler ile ilgili çeşitli destek ve yatırımlar yaptığını, bu nedenle kendisinin açıklamasında bu yatırımların göz ardı edildiğini ve bu nedenle Nebati’nin sözlerine tepki gösterdiği” ileri sürüldü. Ardından Bakan Nebati, yapılan kabine toplantısının başlamasından 40 dakika sonra Twitter’dan durumu toparlamaya çalışarak şunları söyledi: “Ekonomi politikalarımızın tasarlanma aşamasında asla göz ardı etmediğimiz temel konulardan biri de dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın gelir düzeyini artırmak, refah seviyesini yükseltmek ve bu doğrultuda gerekli uygulamalarla tedbirleri ivedi bir şekilde hayata geçirmektir.” Resmi olarak yayınlanan verilerin gerçekliği tartışılsa da halkın yaşadığı ekonomik sıkıntılar gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Bu durumdan en fazla dar ve sabit gelirli vatandaşlar etkileniyor.

Dünya Haberler

İSRAİL 2022’DE BATI ŞERİA VE DOĞU KUDÜS’TE 300 EVİ YIKTI

BM İnsani İşler Koordinatörlüğüne bağlı (OCHA) İşgal Altındaki Filistin Ofisinin yayımladığı veriler, İsrail’in bölgede gerçekleştirdiği yıkımların bilançosunu ortaya koydu. Buna göre İsrail güçleri, 2022 başından bu yana Doğu Kudüs dahil olmak üzere işgal altındaki Batı Şeria’da Filistinlilere ait ev ve yaşam alanlarından oluşan 300 yapıyı yıktı veya el koydu.​​​​​​​

FRANSA'DA MÜSLÜMANLARA BASKI ARTIYOR

Fransa’da radikalleşme bahanesi ile camilere yönelik baskılar sürüyor. Paris yönetimi geçen yıl ağustos ayında kabul edilen “ayrılıkçı yasa” kapsamında ülkedeki camilere yönelik uygulamalarını sertleştirdi. Rhone Camiler Konseyi Başkanı Kamel Kabtane, camiye bağış yapanların, “şüpheli, İslamcı, terörist” olarak damgalandığını, banka hesaplarının sebep gösterilmeden kapatıldığını söyledi. Fransa'nın ayrıca cami inşaatlarını yabancı ülkelerin finanse etmesini istemediği gerekçesi ile de bağışçıları hedef aldığı belirtildi. Ülkede son dört yılda camilerin yanı sıra Müslümanlara ait okul, dernek ve iş yerlerinde denetime tabi tutulanların sayısı 25.000’e yaklaştı. “Radikal dinciliği savunduğu” iddiasıyla kapatılan yerlerin sayısı ise camilerle birlikte 718'e ulaştı. Yine Fransa’da başörtüsü ve tesettür yasaklamaları uygulanmak istendi, Müslüman karşıtlığı gündelik hayatta normalleştirilmeye çalışıldı. Fransa’da başörtülü bir kadın, restoran sahibi kadın tarafından “Karanlık çağlara ait bir kıyafeti giyiyor” denilerek başörtüsü sebebiyle restorana kabul edilmedi.

AVRUPA PARLAMENTOSUNDAN ÇİN’E ÇAĞRI

Çin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Müslüman Uygur Türkleri ve diğer azınlık mensuplarını hedef alan sistematik hak ihlallerine ve soykırımına ilişkin iddialar nedeniyle kınanırken yakın bir zamanda da uluslararası kamuoyunda eleştirilere hedef oldu. Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda kabul edilen karar tasarısıyla ilgili yapılan yazılı açıklamada: “Parlamento, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur topluluğuna ve diğer etnik Türk halklarına yönelik baskıyı şiddetle kınamaktadır. Çin'deki bu azınlık gruplar, toplu sınır dışı etme, siyasi beyin yıkama, ailelerin ayrılması, din özgürlüğünün kısıtlanması, kültürel yıkım ve kapsamlı gözetim kullanımı gibi acımasız önlemlerin kurbanıdır” ifadelerine yer verildi. Açıklamada, “Uygur çocukların ailelerinden ayrıldığına dair kanıtların, hükümet destekli kitlesel zorla kısırlaştırma ve zorla çalıştırma programlarının, insanlığa karşı suç teşkil ettiği ve ciddi bir soykırım riski oluşturduğu” belirtildi.

Uygurların Çin'de kitlesel olarak hapsedildiğine yönelik yeni belgeler ortaya çıktı. Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu tarafından yayınlanan belgelerde fotoğraflar, konuşmalar ve resmi yazışmalar bulunuyor. Sincan Bölgesi Eski Parti Başkanının 2017'de yaptığı bir konuşmasının da bulunduğu belgede, kamplardan kaçmaya çalışan Uygurlardan bahsederek “Birkaç adım uzağa kaçmaya çalışan her mahkûmu vurun” dediği görülüyor.

ESED REJİMİ SERBEST BIRAKTIĞI MAHKUMLARI YENİDEN TUTUKLUYOR

Suriye'deki iç savaşta alıkoyduğu binlerce Suriyeliyi işkenceyle öldüren Beşşar Esed rejiminin çıkardığı göstermelik 18 af yasasına rağmen cezaevlerinde tutulan on binlerce sivilden yıllardır haber alınamıyor. Suriye'de sivillere yönelik hak ihlallerini belgeleyen Suriye İnsan Hakları Ağı'nın (SNHR) verilerine göre, Esed rejimi, iç savaşın başından bu yana alıkoyduğu yaklaşık 14.500 sivili işkence ederek öldürdü, en az 132.000 sivil halen rejim zindanlarında tutulurken, muhalifler ise söz konusu rakamın yüz binler olduğunu savunuyor. Suriyeli muhalifler, Esed rejiminin af ilanı taahhüdüne uymadığını, serbest bırakılan kişilerin kısa bir süre sonra tekrardan tutuklandığını açıkladı. Suriye Devrimci ve Muhalif Güçler Ulusal Koalisyonu, son dönemde Esed rejiminin genel af ilanının, kamuoyunu aldatma amacından başka bir şey olmadığını söyledi. Esed'in çıkardığı her af ilanından sonra Suriyeli sivilleri tekrardan tutukladığını savunan Koalisyon, sözde af kararnamelerinin asıl amacının uluslararası toplumun gözünü boyamakla yakından ilgisi olduğunu vurguladı. Koalisyonun siyasi komite üyesi Muhammed El Hatib, uluslararası topluma yaptığı çağrıda, tüm tutukluların serbest bırakılması ve zorla kaybedilen insanlar hakkında bilgilerin ortaya çıkarılması için Esed rejimi üzerinde baskı mekanizmaları kurmasını istedi. Ayrıca Hatib, Esed rejiminin Suriye halkına karşı sürdürdüğü suçlardan sorumlu tutulmasını talep etti.

HİNDİSTAN'DA MÜSLÜMAN OLMAK ÖLDÜRÜLME SEBEBİ

Hindistan son dönemde Müslümanlara yönelik saldırı ve katliamlarla anılan bir ülke konumunda. Başbakan Narenda Modi’nin yönetimi altındaki Hindistan’daki Müslümanlar üzerlerine iftiralar atılarak evlerinden zorla çıkarılmakta ve dinlerini özgürce ifade etme haklarından mahrum bırakılmaktadır. Görünüşü Müslümana benzeyenlerin sokak ortasında linç edilmesi son dönemde iyice yaygınlaştığı bir dönem yaşanmaktadır. Benzer şekilde hicab giymeyi tercih eden Müslüman bayanlar da ülkede halka açık yerlerde dini aksesuar veya hicab giyilmesi hususunda herhangi bir yasak olmamasına rağmen ayrımcılık ve tacizlere maruz kalmaktadır.

Hindu milliyetçisi Bharatiya Janata Partisinin (BJP) mensupları kısa süre önce bir adım daha ileri giderek Hindistan’ı Hindu bir millete çevirme hedeflerini herkese açık bir şekilde ilan etti. Artık gelinen noktada toplam nüfusun %14’ünden biraz fazlasına tekabül eden 200 milyon Hindistanlı Müslüman yaşama haklarını savunmak zorunda oldukları bir durumla karşı karşıya kaldı. Bölgede yaşayan Müslümanlar ile Hindular arasında yaşanan toplu kavgaların sonrasında, düşük gelirli ve çoğunluğu Müslüman olan Delhi’deki Jahangirpuri isimli mahalleye buldozerlerle giren yerel yetkililer dükkân ve evleri yıktı. Ülkenin diğer bölgelerinde çıkan benzer şiddet olaylarına hükümetin cevabı Jahangirpuri’deki gibi sürekli buldozerler olmaktadır. Hindistan’daki bu kötü durum dünya liderlerinin ise pek umurunda gibi görünmüyor. Modi hükümeti bu yapılanlar nedeniyle ne bir kez kınandı ne de kendisine bir yaptırım uygulandı. Ancak bazı STK’lar bu duruma dikkat çekmektedir. Genocide Watch (Soykırım İzleme Örgütü) isimli uluslararası STK geçtiğimiz mart ayında Hindistan’daki Müslümanların tehdit altında olduğunu ilan ederek resmi bir soykırım uyarısı yaptı. India on the Brink isimli bir soykırım engelleme zirvesi de benzer şekilde Hindistan’da bir soykırımın eşiğine gelindiğini duyurdu.