Haber-Yorum

Türkiye ve Dünya Haberleri

Paylaş:

TÜRKİYE HABERLER

POLİS ŞİDDETİ VE EGM’NİN YAYINLADIĞI GENELGE

29 Nisan’da bir göstericinin gözaltına alındığı sırada polisin görüntülenmesi ve sosyal medyada paylaşılmasından sonra 30 Nisan’da Emniyet Genel Müdürlüğü polis müdahalesi sırasında görüntü ve ses kaydı alınmasının yasaklanmasını içeren genelge yayınladı. Bu konu hakkında konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Anayasaya aykırı bir durum yok” dedi. Soylu ayrıca, genelge kapsamındaki yasağın basın için söz konusu olmadığını belirtti. Bazı çevrelerden ise yayınlanan genelgeye “polis şiddetinin görüntülenmesi engellenmeye çalışılıyor” şeklinde yorumlar ve tepkiler geldi. Konu hakkında açıklama yapan Alparslan Hoca ise şunları söyledi: “Bu tam bir diktatörlüktür! Bu polis devleti olmak demektir. Bu genelge kanuna aykırıdır. Hukukçular bununla ilgili açıklama yapmalıdırlar. Bütün STK’lar, sağcısı, solcusu, sosyalisti, Müslümanı hepsi buna karşı gelmelidir! Türkiye diktatörlüğe götürülüyor. Kanuna aykırı genelge olamaz. Bakanlık kanuna uymak zorundadır. Kanunu çiğneyip de valiliklere genelge gönderemez. Polisin yaptığını gazeteci de çekebilir halk da çekebilir. Çeken vatandaş yarın mahkemelik olursa halini nasıl ispatlayacak? Polis kamusal alanda, çarşıda, pazarda, herkesin önünde bir görev yapıyor. Bu özel hayat mıdır? İçişleri Bakanlığı ne istiyor? Polisin yetkisini aşmasını, polisin insanlara zulmetmesini, insanların artık tamamen sinmesini, pısırıklaşmasını, korkmasını mı istiyor? Bizi polis devleti mi yapacak? İnsanlar polisten nefret mi etsin? Onu mu istiyor? Böyle bir ülkede artık insanlar şahitlik yapmaya korkuyor.”

TURİZM BAKANINDAN SKANDAL AÇIKLAMA

Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Kısıtlamalar hiçbir zaman Türkiye’yi ziyaret eden turistleri kapsamıyor. Onlar istedikleri gibi pasaportlarıyla sokaklarda dolaşabiliyor, otellerinden çıkabiliyor. En çok ziyaretçi alan önemli müze ve ören yerlerimiz açık oluyor. Bir bakıma turist olmak avantajlı Türkiye’de” diye konuştu. Tepki çeken bu açıklama hakkında Alparslan Hoca şunları söyledi: “Bu ülkenin kimliği artık bu ülkede bile geçmiyor. Bakan ‘Turist olmak daha avantajlı’ diyor ve bunu rahat rahat söyleyebiliyor, hiç yüzü kızarmıyor! Her akıl sahibi insan salgını durdurmanın yolunun turizmi bitirmek olduğunu bilir. Açıkça şunu demiş oluyorlar: ‘Biz ekonomiyi canlandırmak için Ramazan’ı satıyoruz.’ Peki, bu kalplerin canlanması umurunuzda değil mi? Bir tek umurunuzda olan ekonomi mi?  Memleketi bu hale getirenler, ekonomiyi berbat edenler yine sizlersiniz! Sizin günahınızı biz mi çekeceğiz? Her sene aynı yalanla Ramazan Ayı’nı zehir edecekler! Bu propaganda ve devletin aldığı bu önlemler sonucunda camiler açık olsa da artık insanlar gitmiyor. Buna rağmen teravihi yine yasaklıyorlar. Diyelim ki bu virüsü kasten bilerek siyasi amaçları uğrunda 10-20 yıl uzattılar. 20 sene sonra çocuklarımız Ramazan’ı bilmeyecek, iftarı bilmeyecek, teravihi bilmeyecek. Din düşmanlarının hedefi bu! Ramazanımızı zehir edenlerin Allah turizm sezonunu zehir etsin!” Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı ‘Go Türkiye’ hesabından paylaşılan videoda turizm çalışanlarının yüzlerine taktıkları maskelerde “Keyfini çıkarın; aşılandım” yazılı olması ise büyük tepki topladı. Video daha sonra yayından kaldırıldı.

SEDAT PEKER’DEN TÜRKİYE GÜNDEMİNE OTURAN AÇIKLAMALAR

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi tarafından 9 Nisan’da İstanbul merkezli 5 ilde düzenlenen operasyon kapsamında Sedat Peker’in evinde de arama yapılmıştı. Bunun üzerine Peker video kayıtları çekerek çarpıcı açıklamalarda bulundu. Sedat Peker’in kendisine yönelik operasyonlar sonrası çektiği ilk videoda hedefine aldığı isim eski Emniyet Müdürü ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ve “Pelikancılar” oldu. Açıklamalarında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve birçok siyasetçi hakkında iddialarda bulunan Peker, derin devletten ve yaptıklarından da bahsetti. Peker: “Süleyman Soylu, sen ‘Sedat Peker’e dosya hazırlıyorlar, tehlikeli bir durum olursa haber vereceğim’ demedin mi; koruma polisimi sen vermedin mi?” ifadelerini kullandı. Sedat Peker, çektiği videoların dördüncüsünde, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan gelen haberle yurt dışına kaçtığını iddia etti. Bu iddiası için de savcılara telefon sinyallerini tespit etme çağrısı yaptı. Daha birçok kişi hakkında ilginç iddialarda bulunan Peker’in yayınladığı videolar hakkında yorumda bulunan Alparslan Hoca şunları söyledi: “Sedat Peker’in anlattıkları doğru mu değil mi bilmiyorum. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem ‘Delil getirmek iddia edene düşer’ buyurmuştur. İddia eden delil getirir. Bu da yurt dışında yaşayan bir insan için şu anda mümkün değil. Bu durumda devletin savcıları harekete geçmeli… Bu savcılar bizimle ilgili hemen harekete geçiyorlar. Savcılar gerçekten milletin savcılarıysa, gerçekten millet adına orada görev yapıyorlarsa buyursunlar Sedat Peker’in açıklamaları ile ilgili de kimler hakkında soruşturma açılması gerekiyorsa açsınlar. Olayı derinleştirsinler, derin devleti ortaya çıkarsınlar. Devlet içerisinde siyaset-mafya münasebetini ortaya çıkarsınlar. Büyük ihtimalle sessiz kalacaklar çünkü verilen isimler ağır toplar. Bunlar hakkında soruşturma açacak savcı acaba var mı? Sedat Peker’in açıklamalarından derin devletin varlığı ve yanlış işler yaptığı, milleti sömürdüğü, cinayetler işlediği ortaya çıkıyor. Aslında bizimle uğraşanların da yine benzeri güçler olduğu da anlaşılmış oluyor. Bir yerden talimat veriliyor, devletin kurumları harekete geçmek zorunda kalıyor ve o zulme ortak oluyorlar.”

PANDEMİDE HALKINA EN AZ DESTEK VEREN ÜLKELER ARASINDAYIZ!

IMF’nin yayınladığı son raporda, ülkelerin GSYH’lerine göre pandemi destek ve harcamalarının oranları da yayınlandı. Türkiye, %1,9 oran ile halkına en az yardım yapan ülkeler arasında. Yayınlanan IMF raporunu değerlendiren Alparslan Hoca şunları söyledi: “Bu ülkede bir gün çalışmadığı zaman zor durumda kalan insanlar var. 18 gün çalışmayacaksın derken bu insanların ne yiyeceğini acaba hükümet hiç düşündü mü? Kendileri sarayda yaşıyorlar. Milletin biriken borçlarını düşünmüyorlar. Devlete olan borçlarını bile silmiyorlar. Çünkü devlet batmış durumda, parası kalmamış. Biraz da olsa süre veremiyor, bazı borçları iptal edemiyor. Çünkü devlette para yok. Sürekli vatan millet diyenler vatanı milleti yiyenler, devlette para bırakmadılar. İtibarda israf olmaz diyerek tepeden aşağı israf yapıldı, para kalmadı. Bu şekilde tabi halka yardım edilemez. Çalışamayanlar neden konuşmuyorlar? Zulüm ve diktatörlük konuşmayanlar yüzünden yayılıyor.”

DÜNYA HABERLER

AVRUPA’DA İSLAMOFOBİK SALDIRILAR BİTMİYOR

Özgürlükçü ve hümanist olarak bilinen Avrupa’da maalesef İslam’a olan nefret ve Müslümanların mabetlerine olan saldırılar devam ediyor. Hollanda’nın Almere kentindeki Ömer İbn El Hattab Camisinin sosyal medya hesabından, caminin son 6 yılda 3 defa saldırıya uğradığı bilgisi paylaşıldı. Son olarak ise tehdit mektubu gönderildiği bildirildi. Gönderilen mektupta şu ifadelerin yer aldığı kaydedildi: “Müslümanlar suçludur ve diri diri yakılmalıdır. Bütün camiler yakılmalıdır. Tüm Faslılar ve Türkler ülkeyi terk etmelidir yoksa Auschwitz’deki Yahudiler gibi gazla boğulacaktır. Yaşasın Zafer. Adolf Hitler hala yaşıyor.” Yerel basında çıkan haberde ülkede birçok camiye bir zarf içinde “Toplumumuzda kendini acındıranlara Paskalya hediyesidir” yazılı çocuk bezi ile Kur’an-ı Kerim’den ayetlerin bulunduğu parçalanmış kâğıtların ve Peygamber Efendimize hakaret içeren karikatürünün gönderildiği bilgisi de paylaşıldı. Ayrıca, Gouda kentindeki Fas İslam Derneğine bağlı inşa halindeki Es-Selam Camisinin 40 yaşında bir saldırgan tarafından kundaklandığı ve camide hasar oluştuğu bildirildi.

Fransa’da ise İbni Sina Camisi, 20 gün içinde iki kez İslam karşıtı ve ırkçı saldırıya maruz kaldı. Rennes kentindeki caminin duvarlarına, “Fransızlar uyanın”, “Sizi uyarmıştık, göçmenlik öldürür”, “İslamlaşmaya hayır” gibi İslamofobik ifadeler yazıldı. Fransa İslam Konseyi ile Fransa Türk Müslüman Dernekleri Koordinasyon Komitesi, camiye yönelik ırkçı ve İslam karşıtı saldırıyı kınadı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve hükümetin, camiye yönelik saldırıyı “iğrenç” olarak nitelendirdiğini ifade eden Fransa İçişleri Bakanı Darmanin, caminin duvarına yazılan yazıların Müslümanlara ve Fransa’ya hakaret olduğunu belirtti. Bu olayın Ramazan Ayı’nın başlamasına 2 gün kala gerçekleştiğine dikkat çeken Darmanin, 9 Nisan’da ülkedeki valilere “camilerin güvenliğini sağlama” talimatı verdiğini kaydetti.

İsveç’in Malmö kentindeki Rosengard semtinde ise Müslümanlara ait bir mezarlık saldırıya uğradı. Farklı Renkler Partisi Genel Başkanı Mikail Yüksel konuyla ilgili açıklamasında: “Müslümanlara karşı nefret suçu işlenmeden bir gün dahi geçmiyor. Müslümanlar Avrupa’nın ve İsveç’in en mağdur grubu olmasına rağmen hükümet ve siyasi partilerin elle tutulur önlem aldığını gözlemleyemiyorum” ifadelerini kullandı. İsveç Demokratlar Partisi Milletvekili Richard Jomshof de geçtiğimiz aylarda İslam’a hakaret etmişti.

İNSAN HAKLARI İZLEME ÖRGÜTÜNDEN ÇİN HAKKINDA AÇIKLAMA

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde insanlığa karşı suç işlediğini bildirdi. 53 sayfalık yeni rapora göre, Çin liderliği, “yaygın ve sistematik kitlesel gözaltı, işkence ve kültürel zulümden” sorumlu tutuldu. Uygurlara ve diğer Müslüman Türk azınlıklara karşı, belli bir nüfusu doğrudan hedef alan, “kitlesel keyfi alıkoyma, işkence, kitlesel takip ve gözetim, kültürel ve dini terkin, ailelerin dağıtılması, Çin’e zorla geri gönderilme, zorla çalıştırılma ve cinsel şiddet” gibi insan hakları ihlalleri tespit edildiğine dikkat çekilen raporda, Çin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde insanlığa karşı suç işlemekle suçlandı. Çin’in işlediği “insanlık suçlarının” uluslararası hukukta en ağır hak ihlalleri arasında yer aldığına dikkat çekilen raporda, Uygur Türklerine karşı zulmün son yıllarda eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştığı belirtildi.

‘LAİKLİK’ İLKESİNE AYKIRI DİYEREK KUR’AN KURSLARINI KAPATTILAR

KKTC’de HİZMET-SEN tarafından devlete açılan dava sonucuna göre, Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Değişiklik Yasasına yeni eklenen 8B maddesi yani Din İşleri Komisyonu adında bir komisyonun halk arasında bilinen ismi ile “Kur’an Kursu” düzenleme yetkisi elinden alındı. KKTC Anayasa Mahkemesinin, “Ülkedeki Kur’an kurslarının laiklik ilkesine karşı olduğu gerekçesiyle kapatma” kararı hakkında: “İslam, tarih boyunca laikler için tehlike olmuştur” diyen Alparslan Hoca, şu ifadeleri kaydetti: “Burada gücünü artıran o din düşmanı komite, Kıbrıs’ta da gücünü artırdı ve orası daha küçük olduğundan dolayı orada sözleri daha çok geçiyor. Oradaki kendileri gibi düşünenler ile birlikte oldular. Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca Müslümanlara ve İslam’a yapılan birçok zulüm, hep laikliğe sığınılarak yapıldı. Şimdi de Kıbrıs’ta Kur’an kursunun kapatılması laiklik denilerek yapılıyor. Bence o derin komite bunu Türkiye’de de yapmayı planlıyor ama burada öyle kolay değil, biraz daha uzun sürecektir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın: “Bunlar laikliği anlamamışlar” demesi üzerine ise Alparslan Hoca şunları söyledi: “Onlar laikliği biliyorlar, ancak Erdoğan şunu bilmiyor: İslam’ın kendi hükümleri, kendi kanunları, kendi medeniyeti vardır. Devletinkini reddeder. O yüzden devlet de İslam’a baskı yapar. Avrupa’da da İslami hareketler güçlense oranın laikleri de orada baskı yapmaya, engellemeye başlarlar. İslam âlemindeki laikler daha sert davranmak zorundadır. Çünkü burası İslam âlemidir, mesele bundan kaynaklanıyor.”

ABD BAŞKANI BİDEN’DAN TEPKİ ÇEKEN AÇIKLAMA

ABD Başkanı Joe Biden’in, yaptığı yazılı açıklamasında İstanbul için Konstantinopolis ifadesini kullanması ve 24 Nisan dolayısıyla yaptığı açıklamada 1915 olaylarından ‘soykırım’ olarak söz etmesi büyük tepki çekti. Biden, “Ermenilerin hikâyesini onurlandırıyoruz. Acılarını görüyoruz. Tarihi teyit ediyoruz” ifadelerini kullandı. Bu konuda yorum yapan Alparslan Hoca şunları söyledi: “Bu konuyu bir baskı unsuru olarak kullanmak istiyorlar. Aslında bunları hiç duymasak çok daha mantıklı bir siyaset olur. Bunu çok fazla önemsediğimiz için sürekli Demokles’in kılıcı gibi başımızda tuttular. Şimdi tanıdılar, bırakın tanısınlar. Bu baskıdan kurtulmuş olduk. Önceden de soykırımı tanırız denilerek tehdit ediyorlardı. Neden yeni tanıdılar? Hükümeti defterden silmişler. Türkiye şu anda çok zayıf durumda... Bu ülkede kardeşliği, ekonomiyi bitirdiler. Yunanistan bile bize posta koyuyor. Türk hükümeti ve devleti kendi güvenliklerini sağlamak için baskıcı olmaya başladı. Bu kadar baskı yapılırsa başkaları da size baskı yapar. Bir bakıma burada yapılanların cezası çekiliyor.”