Haber-Yorum

TÜRKİYE VE DÜNYA HABERLERİ

Paylaş:

Türkiye O Ayıbından Kurtuldu

Yıllardır süren zulüm sona erdi. Türkiye kangrenli kolunu kesip attı.

YÖK Genel Kurulu alınan kararla, katsayı uygulamasının kaldırıldığını bildirdi. Her kesimden yankı bulan karar, 13 yıldır katsayı mağduriyetini yaşayanların ümitlerini bir kez daha yeşertti. Katsayı uygulaması, 28 Şubat sürecinde, yıllarca İmam Hatip ve meslek lisesi öğrencilerinin üniversitelere girişini ve değişik kademelerde söz sahibi olmalarını engellemek için çıkarılmıştı.

Darısı ilkokuldan üniversiteye ve kamusal alana, başörtüsü yasağının kalkmasına! Ve yine Kamuoyunun ve eğitim çevrelerinin itirazlarına rağmen 1997’de hayata geçirilen ‘8 yıllık kesintisiz eğitim’ tarihe karışıyor. Yerine 4+4+4’ten oluşan kademeli sistem getirilecek. Ortaokullar yeniden devreye girecek. Mecburî eğitim, lise de dâhil edilerek 12 yıla çıkarılacak. Eğitim Şûrası’nın kararlarıyla hazırlanan kanun teklifi önümüzdeki günlerde Meclis’e sunulacak.

İlk dört yılı bitiren öğrenci halen devam ettiği ilköğretim okuluna gidebileceği gibi başka bir okulun ‘ikinci kademesine’ de devam edebilecek.

Türkiye’de Bir İlk Daha!

Eski Genel Kurmay Başkanı Darbeye Teşebbüsten Tutuklandı

‘Komutana arz’ notuyla İnternet Andıcı’nın sunulduğu dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, şüpheli sıfatıyla ifade verdi. Başbuğ, ‘darbeye teşebbüs ve terör örgütü kurmak ve yönetmek’ suçlamasıyla tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Başbuğ, sivil yargıya hesap veren ve tutuklanan ilk Genelkurmay başkanı oldu. Ergenekon davası kapsamında devam eden ‘İnternet Andıcı’ ile ‘AKP ve Gülen’i Bitirme Plânı’ soruşturmasının uzandığı son isim İlker Başbuğ oldu. Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, hükümet aleyhinde kara propaganda yapmak amacıyla Karargâhta kurulan internet siteleriyle ilgili soruşturmada ‘şüpheli’ sıfatıyla ifade verdi. İlker Başbuğ, mahkemede hakkındaki bütün iddiaları yalanladı ve adliyeden götürülürken gazetecilere yaptığı açıklamada ise “Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. genelkurmay başkanı tutuklandı, takdiri yüce Türk milletine bırakıyorum.” ifadelerini kullandı.

Hocamızın da dediği gibi bu durum; 1- Suçluysa elbette cezalandırılması gerektiğini 2- Bütün darbecilerin, halkın seçtiği hükümetleri silah zoruyla devirmeye kalkışmaları kendi savundukları demokrasiye hakikatte inanmadıklarını, sadece işlerine geldiğinde kullandıklarını 3- Amerika’ya güvenilmeyeceğini, projesini değiştirdiğinde bütün dostlarını sattığını ve Amerika’nın yeni dostlarının da bu gerçeği anlamaları gerektiğini gösteriyor.

Yanlış Operasyon Kurbanı 35 Köylü Toprağa Verildi

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Şırnak’ın Uludere İlçesi’nin Irak’a sıfır noktada bulunan Ortasu Köyü sınırında düzenlediği hava operasyonunda (30.12.2011) 35 kişi yaşamını yitirdi. Olayda yaşamını kaybedenlerin yakınlarının yanı sıra BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda BDP’li de camiye geldi. Kılınan cenaze namazının ardından cenazeler defnedilmek üzere Ortasu Köyü’ne getirilerek toprağa verildi. Ölenlerin Uludere’nin Ortasu ve Gülyazı köyünde yaşayan ve kaçakçılık yapmak üzere sınırı geçtikleri belirtilen yaşları 12 ile 37 arasında değişen köylüler olduğu ortaya çıktı.

Hayatını kaybeden 35 kişiyle ilgili olarak Şırnak Valisi Vahdettin Özkan şu bilgileri verdi: “Ölenlerin içinde korucu da var, olmayan da. Burada geçim kaynağı maalesef kaçakçılık. Geçtikleri yol, Haftanin’e yakın ve teröristlerin geçiş yolu. Ancak kaçakçılar genellikle on katırın başına bir kişi bırakarak yapıyor bu işi. Az kişi yakalanması için böyle yapıyorlar. 30-40 kişilik bir grup halinde kaçakçılık yapıldığını ilk kez görüyoruz. Teröristler, silah ve mühimmatı katırlarla getiriyorlar. Tüm işaretler, teröristlerin tazyiki olacağı yönündeydi. Görüntüler de bu istihbaratı doğruluyordu. Büyük şanssızlık oldu. Sonuç bizi çok üzdü. Bu olayı istismar edilecek, tahrik olacak. Devlet olarak kamuoyunu bilgilendirmek, tedbir almak görevimiz. İdarî ve adlî tahkikat yapılıyor. Her şey netleşecek.”

Bu açıklamalara ilaveten devlet bu durumdan dolayı özür dilemeli ve bazı asker ve hükümet temsilcileri de cenaze törenine katılmalıydı. Aksi halde böyle hatalar milletin bütünlüğünü parçalamak isteyenlerin işine yarayacaktır. Bu tür telafisi zor hatalar yapıldıkça terör hadiseleri de bitmeyecektir.

‘Medreselerin Kapatılması Yanlış Oldu’

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, katıldığı bir TV kanalındaki programda, Tevhid-i Tedrisat ile birlikte medreselerin kapandığını hatırlatarak, “Din eğitimi noktasında ilk 25 yılda bu noktada ülkemizin eksikleri ortaya çıktı. 47’den sonra ülkeyi yönetenler bu konuda hata yapıldığını gördüler” dedi.

Görmez “Ülkeyi yönetenler bunun üzerine raporlar yazdılar, kitaplar yazdılar. İmam hatip liseleri açıldı. Sonra Ankara İlahiyat açıldı, sonra yüksek İslam enstitüleri açıldı.” dedi. Bu süreç içerisinde ders halkaları şeklinde özel inisiyatiflerin devam ettiğini söyleyen Görmez; “Yani birçok bölgemizde özel ders halkaları marifeti ile bu din eğitimi veriliyor. Bunlara medrese demek yanlış olur, çünkü öyle nizami bir şey yok. Kurumsal bir şey kalmadı. Yüz yüze, diz dize, göz göze hoca-talebe ilişkisi kurulmak marifeti ile birtakım insanlar yetişti. Bunların içinden bazıları hem bilgi bakımından hem ilim irfan bakımından hem ahlâkî kişiliği bakımından, toplumun çok değer verdiği birtakım kişilikler haline geldiler.” dedi.

Muhterem Hocamızın; ‘aydın-âlimler’ yetiştiren medreseler kurulması ve Müslümanların bu projeye ağırlık vermeleri ile ilgili görüşlerinin doğruluğu her geçen gün daha da anlaşılmaktadır.

Diyanetten Güneydoğu Hamlesi

Diyanet İşleri Başkanlığı, doğu ve güneydoğu illerine yönelik yeni bir proje başlatıyor. Diyanet, bölgede ‘mele’, genelde ‘molla’ denilen ve taşrada vatandaşların din konusunda görüşlerine başvurduğu isimleri sınavda başarılı olmaları kaydıyla, sözleşmeli olarak kadrolarına katacak. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Bu kişileri analiz ettik. Toplumda sözü dinlenen, saygınlığı olan, sözleri insanları durduran veya harekete geçiren insanlar. Bu kişilerin hizmetinden müftülük denetiminde yararlanmak istiyoruz” dedi. Bozdağ, “Bu bir defaya mahsus olarak kullanılacak bir düzenlemedir. 1000 kişilik kadro öngördük” dedi.

‘Krokiyi Sakladılar, Bize Yanlış Yeri Arattılar’

Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) merhum lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının hayatını kaybettiği helikopterin uzun süre neden bulunamadığına ilişkin tartışmaları bitirecek önemli bir gelişme yaşandı.

Arama kurtarma faaliyetlerine katılan bir subayın, soruşturmayı yürüten savcılara o gün yaşananlara ilişkin bir mektup gönderdiği öğrenildi. “Şu an itibarı ile ismimi yazmamamı mazur görmenizi rica ediyorum.” diye başlayan mektupta, helikopterin düştüğü gün GSM şirketlerinin verdiği koordinatlar ışığında hazırlanan haritaların sümenaltı edildiği iddialarını güçlendiren ifadeler yer alıyor. Kendilerine günlerce alakasız yerlerde arama yaptırıldığını belirten subay, “Enkaza ulaşım, bilinçli bir şekilde engellendi. Arama tarama yaptırılan yerlerin alakasızlığını, Genelkurmay Karargâhı’ndan gönderilen ve enkazın yerini çok küçük bir alanda net olarak gösteren bir haritanın varlığını öğrenmekle anladım” diyor.

Mektupta, enkaza iki gün sonra Genelkurmay’ın gönderdiği krokide belirtilen noktada ulaşıldığı bilgisi veriliyor. “Helikopterin bulunmaması için kroki hiç değerlendirilmedi. Kroki 4 kilometrekarelik bir alanı işaret etmesine rağmen, yüzlerce insan 300 kilometrekarelik alanı boş yere aradı, taradı ya da arattırıldı.” deniliyor.

İstemedikleri Programı İzleyen Deneklerin Cihazını Kapatmışlar

Emniyet’in, televizyonların izlenme oranlarını ölçen şirketlere yönelik başlattığı operasyonda, başka programı izlemek isteyen deneklerin cihazının bozuk, denilerek kapatıldığı tespit edildi.

Operasyon ile ilgili en önemli olayın sistem güvenilirliği olduğu öğrenilirken polisin aramalarda güncel denek listelerine ulaştığı belirlendi. Soruşturma kapsamında, ortaya çıkan bilgilere göre bir başka programı izlemek isteyen deneklerin cihazı bozuk denilerek kapatılıyor, böylece farklı programı izleyen denek, ölçüm işlemine tâbi tutulmuyor. 2 bin 500 kişilik denek listesinden 1.700’ünün aktif olduğu, bunlardan sadece 30’unun bir programı izlemesi halinde bile o programın reyting birincisi çıktığı tespit edildi. Bu sayede yapımcıların, 3 milyar liralık reklam pastasından aldıkları payı büyüttükleri ortaya çıktı. Olayla ilgili gözaltına alınan 5 kişiden 3’ü tutuklama istemiyle adliyeye sevk edildi. Mahkeme, zanlıları tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.

Haber Dünya

Bir CIA İtirafı: ABD ‘Hayali Düşmanla Savaştı’!

El Ahram Gazetesi’nin haberine göre, bir Rus televizyonuna konuşan CIA’nın Ladin’i İzleme Komisyonu Başkanı Michael Scheuer, ABD’nin ‘hayalî bir düşman’ ile savaştığına dikkat çekti.

İstihbarat birimlerinin değerlendirmelerine ve Beyaz Saray’a verdiği istihbarat bilgilerinde ‘din savaşı’nın söz konusu olmadığını dile getiren Scheuer, Clinton, Bush, Obama’nın ‘din savaşı’ propagandası yaptığını ve ‘hayalî bir düşman’ ile savaştıklarını sözlerine ekledi.

Scheuer’e göre ‘hayalî düşman’ politikası ve buna yönelik üretilen stratejiler yeni ‘düşmanların’ ortaya çıkmasına da neden oluyor.

Scheuer açıklamasında ABD’nin İsrail’e yardımının yansımalarına da değindi. CIA yetkilisine göre ABD halkı arasında Washington’un İsrail’e yardımları tartışmalara neden oluyor. Scheuer’a göre, ABD halkının büyük bir bölümü İsrail’e yapılan yardımların ABD’nin aleyhine işlediğini düşünüyor ve bu durum ABD’ye karşı savaşın ana nedenini oluşturuyor.

Yine Scheuer’e göre Araplara laiklik konusunda ısrar etmek mantıksız…

Arap baharının yaşandığı ülkelere laiklik ve demokrasi noktasında ısrar edilmesinin mantıksız olduğunun altını çizen Scheuer; Libya, Mısır, Tunus gibi ülkelerin Avrupa devletleri örneğinde olduğu gibi demokratik bir yönetime sahip olamayacağına inanıyor.

Bu Açıklamalara Rağmen Batılılar El Kaide Bahanesinden Vazgeçmiyor

El Kaide bahanesi ile Afganistan ve Irak’ı işgal eden Batılı ülkeler, bu bahaneyi şimdi de Kuzey Afrika için dillendirmeye başladı.

Pakistan’da yayınlanan The Nation Gazetesi’nin İngiliz üst düzey yetkililerden aktardığı haberine göre Pakistan’da zayıflayan el Kaide Kuzey Afrika’ya yöneldi.

Bir İtirafta Mossad’dan

Mossad’ın eski başkanı Mair Dagan, korsan İsrail’in, kurulduğu günden beri en kötü durumunda olduğunu itiraf etti. Ve bu durumun rejim elebaşılarının diplomatik hatalarından kaynaklandığını belirtti.

ABD: İran ve Suriye İçin Gerekeni Yapacağız

29 Haziran tarihinde yaptığı konuşmasında, Amerika’nın terörle mücadelede yeni stratejisini açıklayan Brennan Amerika’nın Suriye ve İran’a olan düşmanlığının gerekçelerini şu şekilde dile getirmişti:

“Bugün İran ve Suriye terörizme desteğin başını çekiyor. Hizbullah ve Hamas terör örgütleri İsrail’i ve bölgedeki çıkarlarımızı tehdit ediyor. Bundan dolayı da dış politikada tüm yollara başvurup bu rejimlerin ve terör örgütlerinin ulusal güvenliğimizi tehlikeye atmalarını önleyeceğiz. Örneğin, Başkan Obama Amerika’nın İran’ın nükleer silahlara ulaşmasını önlemekte kararlı olduğunu açıkça belirtmişti. Ve biz müttefiklerimiz ve ortaklarımızla birlikte hareket edip istihbarat paylaşımı yaparak, Hizbullah ve Hamas’a silah ve para akışını durdurmak, müttefiklerimize, vatandaşlarımıza ve çıkarlarımıza yapılan saldırıları önlemek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”

Sahte terör iddiaları ile İslam âlemine saldırarak gerçek terör yapanların maskeleri kendi itirafları ile düşmektedir.

İsrail Libya ve Mısır’da Elçilik Açıyor!

İSRAİL merkezli Haaretz gazetesinin haberine göre, Trablus’ta İsrail büyükelçiliğinin açılması için Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) ile pazarlıklar tamamlandı. UGK sözcüsü Şaban Ahmed’in; “İsrail ile ilişki kurmaya ihtiyacımız var” dediğini yazan Haaretz, Arap Yahudisi olan ve ABD’de görev yapan Atlanta Başkonsolos Yardımcısı Sharon Kabalo’nun Trablus’a büyükelçi olarak atanacağını yazdı. Gazete, bu anlaşmanın Katar’ın girişimiyle gerçekleştiğini iddia etti. Arap ülkelerindeki toplumsal olaylarda Katar’dan yayın yapan El Cezire kanalının büyük etkisi var. Katar’ın İsrail’e dış politikada diplomatik destek vermesi karşılığında diğer Arap ülkelerinde de elçilikler açması konusunda yardımcı olduğu kaydediliyor. Habere göre İsrail, bu anlaşma karşılığında Katar’ın uluslararası arenadaki diplomatik varlığını destekleme sözü verdi. Öte yandan Lübnan merkezli Daily Star gazetesi, İsrail’in Mısır’a da yeni büyükelçi göndereceğini yazdı. Ağustos’ta İsrail- Mısır sınırında İsrail askerlerinin Mısır sınır muhafızlarını öldürmesinden sonra başkent Kahire’deki İsrail Büyükelçiliği basılmış ve Eylül ayında tüm personel geri çekilmişti.

İşte Arap baharını İslam baharı olarak görmek isteyenlere devrimlerin gerçek amacını açıklayan tablo! Mübarek’in, Kaddafi’nin baskısından kurtarılma vaadiyle yollara dökülen insanlar, henüz dinleri ve özgürlükleri için ölenlerin kanı kurumadan Amerika ve İsrail’in esareti altında gözlerini açtılar. Denize atılarak yılana sarılmaya mecbur bırakıldılar. Yine bu tablo Arap baharının bir amacının da sıkışmış olan İsrail’i kurtarmak ve güvenliğini sağlamak olduğunu gösteriyor.

Fransa Ermeni Soykırımı Yasasını Kabul Etti

Fransa Meclisi, Ermeni iddialarının inkârını suç sayan yasa teklifini oy çokluğuyla kabul etti. Bunun üzerine Türkiye, Büyükelçisi Tahsin Burcoğlu’nun geri çekti. (İki hafta sonra tekrar g önderdi.) Fransa Meclisi, yasalar komisyonunda kabul edilen yasa teklifinde, “Fransız yasaları tarafından tanınan soykırımların inkârı, bir yıl hapis ile 45 bin Euro para cezasına çarptırılır” ifadesi yer alıyor. Arap dünyasının etkili din adamlarından Şeyh Yusuf El Kardâvî verdiği vaazın büyük bir kısmında Fransa’yı konu edinerek; “Fransa’nın kabul ettiği yasa Türkiye’ye büyük bir hakarettir. Bu yasa şanlı Osmanlı tarihine atılan bir iftiradır. Fransa’nın kararını şiddetle kınıyoruz “dedi ve tüm Müslümanları Türkiye’ye destek vermeye çağırdı.

Fransa’nın bu tavrına karşılık, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Türk devlet adamlarının, Fransa hakkında ‘Kadim dostluk’ ifadesi kullanarak hayal kırıklığına uğradıklarını bildiren açıklamaları Allah (c.c.) ın “işte siz böylesiniz onları seversiniz ama onlar sizi sevmezler” ayetini unuttuklarını gösteriyor. Hristiyanlar hiçbir zaman bizimle dost olmadılar. O halde bu dostluk ‘kadim dostluk’ değil, bizim Ilımlı İslam Projesiyle kendimizi beğendirme gayretine girerek kurduğumuz ‘dünkü dostluk’ olsa gerek. Bu durumda kabul edilen bu yasaya şaşmamak gerekir.

Ayrıca Medyada Yer Alan Şu Haber Dostluğumuzu Mu Gösteriyor?

İslam karşıtı uygulamalara imza atan Sarkozy’nin yönettiği Fransa’da gün geçtikçe Müslümanların yaşam alanı daralıyor. Önce kılık kıyafet, ardından Eylül ayında yürürlüğe giren açık alanda namaz yasağının ardından ülkede cami yapılmasına da izin verilmiyor. Ülkenin en büyük ikinci kenti Marsilya’da bir mahkeme, kentte inşası devam eden bir caminin yapımını durdurdu.

Başkent Paris’te ise yasağın yürürlüğe girmesinin ardından kentteki Müslümanlar daha önce itfaiye çalışanlarının kullandığı bir binada Cuma namazı kılmaya başlamıştı. Bina ibadet yeri olarak hazırlanmamasına rağmen, ilk Cuma namazı için yaklaşık 2 bin kişi gelmişti.

“O Yahudi ve Hristiyanlar sen onların dinine uymadıkça, senden asla razı olmazlar.” (Bakara, 120)