Alıntı

Yahudi ile Olan Savaşımız

Paylaş:

İslâm dini ve Müslümanlar, ilk günden başlayarak gönümüze kadar daima Yahudilerin hile, fitne, desise ve bozgunculuklarına maruz kalmış ve bundan pek çok zarar görmüşlerdir. Ne yazık ki, Müslüman olarak bunlardan gereken dersleri almış değiliz. Oysa Kur’an-ı Kerim’de Yahudilerin, tarih boyunca inananlara karşı takındıkları taktikler ve uyguladıkları plânlar birer birer anlatılmakta ve Kur’an bu hususta bizleri uyarmaktadır.

Dünya tarihinde hiç bir millet, İsrailoğulları gibi zulüm yapmamış, fitne ve bozgunculuk çıkarmamış, hile ve desiselere başvurmamış, hakka ve doğru yola çağıranlara işkence yapmamış ve peygamberlerini öldürmemiştir. Yeryüzünde, inkâr ve isyan bakımından da İsrailoğulları gibi hiç bir millet yaşamış değildir. Tarihî vesikalar bunun birer şahidi olarak durmaktadır.

İsrailoğulları, çıkardıkları bu fitne ve bozgunculuk hareketleriyle daima yeryüzünü kana bulamışlardır.

Kur’an-ı Kerim, Müslüman topluluğunun üzerinde bulunduğu hak dinin temel esaslarını birer birer tespit ederken, diğer yandan kendilerine kitap verilenlerden birtakım kimselerin inkâr ve şüphe propagandalarıyla onları saptırmak istediklerini haber vermektedir ve yeryüzünde büyük emaneti omuzlarında taşıyıp, insanlık tarihinde yeni bir devir açabilmeleri için bu hususta uyanık olmaları gerektiğini buyurmaktadır.

Yahudilerin tarih boyunca Müslümanlar için başvurduğu taktik, hile ve desiselerden biri; Müslümanların ilham aldıkları kaynakları kurutmak, din ve Kur’an esaslarından uzaklaştırmaktır. Bu şekilde şerefli geçmişinden kopararak, manevî değerleriyle kendisi arasında engel duvarlarını örmek ve böylece inancından yoksun bırakmaktır. Bunun sonunda Müslümanları her yönden zayıf düşürüp, rahatlıkla onları yönetmeye çalışmaktır.

Bununla birlikte Yüce Allah Müslümanlara Yahudilerden korkup sinmemelerini, üstün gücün sahibi, yer ve göklerin tek egemeni yüce Allah’ın yardım ve desteğinin onlarla beraber olduğunu buyurmaktadır. Her şeye gücü yeten, ortağı ve eşi bulunmayan yüce Allah’ın, daha önce müşrikleri yenilgiye uğrattığı gibi Yahudileri de Müslümanların eliyle yenilgiye uğratacağını, dünya ve ahirette azabın en şiddetlisini tattıracağını bildirmektedir...

Evet, kin, düşmanlık, çekememezlik, kıskançlık! Fitne ve bozgunculuk Yahudi ruhunun değişmeyen birer özelliğidir. Ruhuna yerleşen bu çirkin özelliklerinden dolayı bütün insanlığın başına belâ olmakta, huzur ve barış imkânlarını ortadan kaldırmaktadır.

Kendisinden başka hiç kimseye yaşama hakkı tanımamaktadır. İşte bu yüzden Yahudiler, bütün insanlıktan tecrit edilmiş (soyutlanmış) olarak tek başına yaşamaya zorunlu kalmışlardır. Kendilerini diğer insanlardan üstün olarak kabul ettikleri için daima insanlara tepeden bakmış, onları hor görmüş ve bu yüzden de onların nefretini kazanmıştır.

Yahudiler, en küçük bir çıkar için dahi ve binlerce ve hatta milyonlarca insanın ölümü pahasına bile olsa gözünü kırpmadan ve kalbini sızlatmadan savaş çıkarır ve yeryüzünü kana bularlar. İnsanların rahat, huzur ve barış içinde yaşamalarından huzursuz olur, başkasına iyiliğin dokunmasını istemezler. Kur’an-ı Kerim de bu hususta şöyle buyrulmaktadır: “Allah, kullarından dilediğine bol ihsanından indirmesini çekemeyerek, Allah’ın indirdiğini inkâr etmekle kendilerini çok kötü bir şey karşılığında sattılar.”1

Kara vicdanlı Yahudi’nin, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e ve ona gelen Kur’an-ı Kerim’e karşı kin ve düşmanlıkları da bundan kaynaklanmaktadır. Onlar her şeyin sadece onlara gelmesini ve her şeyin yalnız onların olmasını isterler.

İslam’a ve hak dine olan düşmanlıklarından dolayı her türlü hile ve desise yolunu mübah görürler. Onlar için her hangi belli bir sosyal veya siyasî düzen önemli değildir. Onlar, sadece kendilerinden ve çıkarlarından yana olan düzenleri desteklerler. Meselâ; bugün, İslâm ülkelerinde İslâm’dan yana bir uyanma hareketini gördüğü için Komünizmi yaymaya ve onu desteklemeye çalışmaktadır. İslâm dini ile savaşmak için her türlü sapık felsefî ekolleri yaymaya çabalamakta ve Müslümanların arasına ayrılık tohumlarını ekmektedir. Siyonizm’in ikinci ve üçüncü protokolünde aynen şöyle denilmektedir: “Bizim ilke ve çabalarımızın boşuna olduğunu sanmayın. Yaptığımız her şeyi plânlı yaparız. Şimdiye kadar plânladığımız her şeyi de başarı ile sona erdirmişiz. Uyguladığımız ilke ve plânın boşa çıkacağına sakın düşünmeyin. Marksizmi biz plânladık ve başarı ile uygulama safhasına getirdik. Komünizm’i; eşitlik, hürriyet ve kardeşlik prensipleri altında daima kanatlarımızın altında koruyup yaşatmalıyız. Mason localarında bu prensipler kabul edilip uygulanmalıdır…”

İsrail askerleri 1967 tarihinde Kudüs’e girdikleri zaman, zafer sarhoşluğu ile İslâm’a, İslâm peygamberine ve bütün Müslümanlara olan kin ve düşmanlıklarını kusarak şöyle bağırmışlardı: “Muhammed şimdi öldü ve geride bize Müslüman kızlarını bıraktı...”

Yahudi’nin hayatta tek korktuğu nokta, bir ülkede din ve inancın yeniden yaşanması ve Müslüman halkın yeniden Kur’an’ın etrafında toplanmasıdır. Yahudi’nin, bundan korktuğu kadar dünyada başka hiç bir şeyden korktuğu görülmemiştir. Çünkü Yahudi, tarih boyunca bu dinî inancın ve uyanışın daima karşısında yenilmiş ve zarar görmüştür... İşte bu yüzden Yahudi, bir ülkede dini uyanışı istemez ve bütün gücü ile böyle bir uyanışın karşısında dikilmeye çalışır. Bir ülkede ne zaman İslâm adına bir uyanış ve diriliş olmuş ise, hemen yan kuruluşlarını harekete geçirir ve bu uyanışın önüne geçmeye ve bunu anında söndürmeye çalışır. Bu, Yahudi’nin tarih boyunca değişmeyen taktiğidir.

Bu milleti, dininden ve Kur’an’dan uzaklaştırmaya çalışanlar bilseler veya bilmeseler, isteseler veya istemeseler de Yahudilerin dostu ve yardımcısı olmaktadırlar. Onlar, yaptıkları ile Yahudi’nin bu ülkede her türlü kötülüğünü ve bozgunculuğunu sürdürmesine fırsat vermektedirler.

O halde Yahudi’nin oyununu bozmanın (bu şekilde Filistin halkına ve tüm dünya Müslümanlarına yardım etmenin) tek yolu, yeniden İslâm’a ve Kur’an’a dönmek ve onların esaslarına sımsıkı sarılmaktır. Bu, Yahudi’nin sonu demektir. Müslümanlar için ise bu, zaferin başlangıcı, hürriyet ve bağımsızlığın tam olarak sağlanması ve düşmana karşı üstün gelmenin sevincidir. İşte kurtuluşumuzun tek yolu budur. Bu yolda uyulacak işaretler ise iman ve cesarettir...

Bu açıklamalardan sonra, siz değerli okuyucularımıza diyoruz ki; Yahudi ile olan savaşımız dün olduğu gibi bugün de bütün şiddetiyle devam etmektedir. Yarın da aynı şiddetle devam edecektir. Çünkü Yahudiler, İslâm dinini yeryüzünden silmedikçe bu savaşlarından vazgeçmezler. İsrail, kendi devletini kurduğunu ilân ettikten sonra, İslam’a ve İslâm ülkelerine saldırı ve düşmanlıklarını daha da hızlandırarak devletinin sınırlarını genişletmek için yeni plânlar peşinde koşmaktadır. Onların bu emel ve ihtiraslarının sonu gelmez...

Ancak, Müslüman olarak şuna inanıyoruz ki, Yahudi devletinin sonu mutlaka gelecektir. Onun kurduğu devlet, zulüm ve diktatörlük üzere düzenlemeye çalıştığı egemenlik, pek yakında yıkılacaktır.

Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya Miraç gecesinde hareket etmesi ve bu olayın Kur’an-ı Kerim’de müstakil bir surede (İsrâ suresinde) anlatılması, hikmetsiz ve anlamsız değildir. Peygamber Efendimiz’in bu yolculuğu, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in dinleri ile İslâm’ın temel inançları arasını, Kâbe ile Kudüs’ün arasını birleştirmek ve Müslümanların bu mukaddes emanetlerinin sahibi olduğunu ilân etmek içindi.

Ne yazık ki, bu mukaddes toprakların sahibi ve vârisi, Müslümanlar olduğu halde, bugün Yahudi, zalim elleriyle Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı ele geçirmek ve burada yeniden egemenlik sürdürmek için çaba sarf etmekte ve Müslümanlara karşı savaş ilân etmektedir. Bu savaş devam edecektir. Fakat En sonunda Yahudi’nin bu devleti, güçlü ve inançlı bir ordu vasıtası ile yıkılıp gidecektir...

Allah’ın vaadi haktır. Onda, zerre kadar yalan ve şüphe yoktur. Bu vaadi ise; - Allah’ın izni ile – ve Müslümanların elleriyle gerçekleşecektir. Yahudilerin kurdukları her devlet ve egemenlik, fitne ve bozgunculuklarından dolayı mutlaka yıkılacaktır. Kur’an-ı Kerim de bu hususa “Bu, mutlaka yerine gelecek bir vaaddir”2 diye işaret edilmiştir.

İsrailoğulları, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya başladıkları zaman yüce Allah, hemen başlarına vaad ettiği kullarını saldırmış ve onların bozgunculuklarına son vermiştir. Kur’an-ı Kerim’de buna şu şekilde işaret edilmiştir: “Umulur ki, Rabbiniz size acır. Fakat siz (bozgunculuğa) dönerseniz biz de döneriz. Cehennemi inkârcılara bir zindan kılmışızdır.”3

Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in devrinde bozgunculuk yaptılar, yüce Allah’tan ceza görüp Arap yarımadasından kovuldular. Son çağda tekrar bozgunculuk yapmaya başladılar, Hitler’in gazabına uğradılar ve gerekli cezalarını gördüler. Bugün, gene bozgunculuk hareketlerini hortlatmaya çalışıyorlar. Filistin toprakları üzerinde yerli Müslüman halka, akıl almaz işkenceler yapmakta ve topluca soykırıma yönelmektedirler. Hile ve desise plânlarını yeniden uygulamakta ve yeryüzünü bozguna çevirmektedirler. Yüce Allah, yakın bir zamanda onların bu zulüm ve baskılarına son verecek, devlet ve egemenliklerini yıkacak olan kullarını, onların üzerine gönderecektir. Yüce Allah’ın vaadi haktır. Kur’an-ı Kerim’de buyrulan vaadin vakti, mutlaka bir gün gelecektir. Bekleyenler, vaad edilen vaktin pek yakın olduğunu da göreceklerdir.

Müminler, dinlerinin temel esaslarına yeniden sarılıp, yüce Allah’ın vaadine kulak verdikleri vakit, zaferin kapıları onlar için yeniden açılacak ve düşmanlarına karşı - Allah’ın izniyle - üstün geleceklerdir. Müslümanların iman cesaret, sabır ve sebat ile dünyada yenemeyeceği hiç bir zorluk yoktur. Allah’ın yardım ve desteği ile her zaman ve her yerde üstün olacaklar ve düşmanlarını yenilgiye uğratacaklardır...*

İslam davası uğrunda verdiği canı ile eserlerine hayat vererek, şehadetinden sonra da ümmeti aydınlatmaya devam eden Şehid Seyyid Kutub’u rahmetle anıyoruz.

FURKAN NESLİ

  1. Bakara, 90
  2. İsra, 5
  3. İsra, 8

*Kısaltılmıştır. Bknz. Yahudi İle Olan Savaşımız, Seyyid Kutup