Tefsir

Allah’tan Korkan Başka Hiçbir Şeyden Korkmaz

Paylaş:

Bu ay tefsir bölümümüzde Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin yapmış olduğu tefsir derslerinden derlediğimiz En’am Suresi 80. ayetin tefsiri yer alıyor.

“Kavmi onunla çekişip-tartışmaya girdi. (İbrahim) Dedi ki: ‘O beni doğru yola erdirmişken, benimle Allah konusunda çekişip-tartışmaya mı girişiyorsunuz? Sizin O’na şirk koştuklarınızdan ben korkmuyorum, ancak Allah’ın benim hakkımda bir şey dilemesi başka. Rabbim, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?”1

Hz. İbrahim ‘O beni doğru yola erdirmişken, benimle Allah konusunda çekişip-tartışmaya mı girişiyorsunuz?’ derken  ‘Allah’ı siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa ben mi daha iyi bilirim?’ demek istemiştir. Tıpkı bir doktorun, branşı tıp olmayan birisiyle tartışmaya girdiğinde: ‘Bu meseleyi sen mi daha iyi bilirsin yoksa ben mi daha iyi bilirim?’ demesi gibi İbrahim Aleyhisselam da böyle söylemiştir.

Kur’an: “Böylece İbrahim'e, kesin bilgiyle inananlardan olması için göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk”2 buyuruyor. Hz. İbrahim bakıyor, görüyor ve anlıyordu. Onlar baktıkları halde göremezlerken Allah, Hz. İbrahim’e kimsenin görmediklerini gösterdi. O ilme’l yakinin ötesine geçti ve ayne’l yakin seviyesinde gören bir göze ulaştı. Böyle bir makamda olduğu için ‘benimle Allah hakkında mı tartışıyorsunuz?’ dedi. Peygamberlerle hiçbir konuda tartışılmaz. Fakat bir insan saygısızlık yapıp başka bir konu hakkında tartışsa bu belki anlaşılabilir ama bir peygamberle Allah hakkında tartışmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

Bu ayet aynı zamanda Allah Azze ve Celle’nin bir takım gerçekleri görmeyi nasip ettiği evliyaullah ile de tartışılmaması gerektiğini ifade eder. Gerçek evliyaullah, sahtekâr, ehl-i bidat olan, şirk içinde olan, Allah’tan başkalarından korkan, gerçekleri anlatamayan değil; gerçekten Allah’a yaklaşmış olan, başka bir gözle bakabilen, mustafa, müstesna olandır. Demek ki Allah’a yaklaşmış olanlarla da Allah mevzuunda tartışmaya girilmemeli, onlarla mücadele edilmemeli çünkü Allah Azze ve Celle onlara başkalarının göremediklerini göstermektedir. Kutsi bir hadiste Allah Azze ve Celle: “Benim dostlarıma harp açanlara ben harp açarım”3 buyuruyor. Bu hadiste de ifade olunduğu üzere Allah’ın dostlarından biriyle tartışılacak olursa, onlardan birine kin beslenecek, zulmedilecek, onlardan biriyle mücadele edilip harp açılacak olursa tüm bunlar Allah’a yapılmış sayılır. Dolayısıyla Allah mevzuunda Allah dostlarıyla tartışmamak, başkalarının göremediğini Allah’ın onlara gösterebileceğini kabul etmek icap eder.

“Ben sizin O’na şirk koştuklarınızdan korkmuyorum…”

Hz. İbrahim, onların ilahlaştırmış olduğu aydan, güneşten, yıldızlardan, mezardakilerden ya da hayatta ilahlaştırdıkları reislerinden korkmadığını ifade ediyor. Allah’tan başkasından korkamayanlar, korkmamayı başarmış olanlar işte onlar evliyaullahtandır. Allah’tan başkasından korkanları ise insanlar evliyadan bilseler bile onlar evliyaullahtan sayılmazlar. Hakikatleri ve Kur’an’ın mesajını anlatmayanlar, ‘başıma bir şey gelir’ deyip de bir kenarda duranlar, ‘şimdi zamanı değil şuna temas edemem’ diyenler, insanlar şirk içerisindeyken onları uyandırmayanlar, kullara kulluğu engellemeye çalışmayanlar, ‘mademki yeryüzü Allah’ındır o halde Allah’ın dediği olmalıdır’ demeyenler Allah’ın dostları olamazlar; çünkü onlar Allah’tan başkalarından korkmaktadırlar.

Hz. İbrahim “korkmam” dedi. Onların Allah’a ortak koştuklarından ne yıldızdan ne aydan ne güneşten… Bugünkü Müslümanlar ise: “Amerika’dan, Avrupa’dan, faşizmden, sosyalizmden, demokrasiden korkmam; çünkü ben Allah’tan korkuyorum” demelidirler. Allah’tan korkan insanın artık korkacak bir şeyi kalmaz çünkü o büyük gücü ve büyük kudreti anlamış, kalbinde hissetmişse bütün kâinatın Allah’a ait olduğunu bilir.

“…Ancak Allah’ın benim hakkımda bir şey dilemesi başka.”

İbrahim Aleyhisselam musibetleri gönderenin Allah Azze ve Celle olduğunu dolayısıyla yalnızca Allah’ın dediğinin olacağını, müşriklerin ilahlarının kendisine bir zarar veremeyeceğini ifade ediyor.  Yani bela yıldızdan, aydan, güneşten ya da düşmandan vd. gelmez, ancak Allah Azze ve Celle dilerse başka. 

Hz. İbrahim böyle dediği gibi, Nuh Aleyhisselam, Hud Aleyhisselam, Musa Aleyhisselam ve bütün peygamberler de "korkmuyorum" demişlerdi. Allah ile diyaloğu sağlam olanların, Allah’ı anlamış olanların ve seçilmişlerin hepsi böyle konuştular. Hiçbiri Allah’tan başkasından korkmadı. Hz. Musa, Firavun'la deniz arasında kaldığı zaman İsrailoğulları Allah Azze ve Celle’nin Hz. Musa’nın eliyle gerçekleştirdiği birçok mucizeyi gördükleri halde ‘eyvah’ dediler. Hz. Musa ise: “Hayır! Rabbim benimle beraberdir, bana elbette bir çıkış yolu gösterecektir”4 dedi. Bu konuşma tevekkül ehli olan insanın, Allah ile diyaloğu sağlamış olan insanın konuşmasıdır.

Başınıza ne gelirse gelsin "eyvah" dememelisiniz. Allah’a tevekkül etmiş olanlar, Allah ile diyaloğu sağlamış olanlar, Allah’ın sonsuz kudretini kalplerinin derinliklerinde ve bütün hücrelerinde hissedenler, baştan tırnağa imanla dopdolu hale gelenler bütün dünyaya meydan okuyabiliyorlar.

İşte Hz. İbrahim de “sizden ve sizin Allah’a ortak koştuklarınızdan korkmuyorum” dedi. Onu ateşe attılar. Allah Azze ve Celle onu kurtardı fakat nice peygamberler de şehit edildi. O yüzden Hz. İbrahim “Rabbim isterse başka” demektedir. Onlar bir şey yapamazlar, yapacak olan Allah’tır. Onlar öldüremezler, öldürecek olan Allah’tır. Öldüren ne katildir ne bıçaktır ne silahtır ne mermidir hakikatte öldüren Allah’tır.

Bugün ise korkup da görevini yapmayanlar, “başıma bir şey gelir” diyenler, tedbir adı altında korkaklık yapanlar, en ufak bir tehdit haberi geldiği zaman “eyvah şimdi ne yapacağım?” diye telaşa düşenler iki ecele inanmış olmaktadırlar, hâlbuki ecel bir tanedir. Cesur olunca ecelin erken geleceğini, korkak olunca ecelin geç geleceğini düşünmek münafıkların anlayışıdır. Mü’min tek ecele iman eder. Allah Azze ve Celle bize tek ecel yazmıştır. İki tane ecelimiz yoktur.

“Rabbim, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?”

  1. En’am, 80
  2. En'am, 75
  3. Buhari, Rikâk, 38
  4. Şuara, 62