Güncel

Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin Açılış ve Hasbihal Konuşmasından Notlar

Paylaş:

Değerli Okurlarımız, 30 Ocak 2018 tarihinde Furkan Vakfı Genel Merkez binasına yapılan şafak baskını sonrasında vakıf binası kayyuma teslim edilmişti. Bina kayyumun elinde kullanılamaz hale gelmiş olup Furkan Hareketi mensuplarının çabasıyla kısa sürede yeniden hayata döndürüldü ve 6 yıl sonra 30 Ocak 2024 tarihinde Furkan Nesli Dergisi Genel Merkez binası olarak açıldı. Başyazarımız Alparslan Kuytul Hocaefendi dergi binamızın açılış programında gelen misafirler ve talebeleriyle hasbihal programı gerçekleştirdi. Bu hasbihalden önemli noktaları siz değerli okurlarımız için derledik.

Kur’an-ı Kerim: “Her zorlukla beraber bir kolaylık var”1 buyurmaktadır. Zor günler gelirse kolay günlerin gelmeyeceğini, kolay günlerde de artık hiç zor günlerin gelmeyeceğini zannetmeyin çünkü ikisi beraberdir. Bir zorluk yaşıyorsanız mutlaka bazı kolaylıklar da yaşıyorsunuzdur. Hangi yol yokuşsuzdur ki? Mademki dava haktır, o halde başımıza gelenlere ne üzülürüz ne de ümidimizi kaybederiz. Çünkü Allah varsa ümit vardır. Bu hareket de Allah rızası için mücadele vermektedir, dolayısıyla yardımcımız Allah’tır.

Ne yazık ki bazıları bu mücadelede yerini alamayacaktır. Kur’an-ı Kerim: “O, akabeyi yani sarp yokuşu göze alamadı. Sarp yokuşun ne olduğunu sen bilebilir misin? O bir boynu kurtarmaktır”2 buyurmaktadır. Allah Azze ve Celle bir kimsenin kurtuluşu için dahi olsa bunu göze alamayanı kınamaktadır, bir neslin kurtarılmasını göze alamayanlar da kınanmayı hak etmektedirler. Yol uzundur; bu yolda tepe var, dağ var, nehir var belki deniz var. Yol uzundur; yol uzayınca ümit azalır, konuşan çoğalır ve korkanlar artar. Fakat bu şekilde insanların kalitelisi ve kalitesizi, sabırlısı ve sabırsızı birbirinden ayrılır. Mücadele ehliyle akabeyi göze alamayanlar bu şekilde ortaya çıkar. Böylece elmasla kömür birbirinden ayrılır.

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin ama karşılaşırsanız da bilin ki cennet kılıçların gölgesi altındadır”3 buyurmuştur. Bizler de düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiz ancak karşılaşırsak da kaçmayız. Diklenmeyiz ancak dik dururuz. Kavgacı değiliz ancak mücadeleden kaçan korkaklar da değiliz. Verecek bir tane canımız vardır, o da Allah'ın elindedir. Allah onu almadıkça kimse ona ilişemez. Hayatı savaşla geçmiş komutan Halid bin Velid ’in son sözlerinden biri şudur: “Savaş meydanında öleyim, şehit olayım diye savaşta en tehlikeli yerlere girerdim, nasip olmadı. Şu anda bakın evimde, yatağımda ölüyorum. Korkakların gözüne uyku girmesin...” Ecel bir tanedir ve davasız bir hayat taşımaya değmeyen bir yüktür. İnsanın hayatını anlamlı kılan davasıdır, aksi takdirde hayat problemlerle dolu bir yüktür. Hak dava insanın hayatını anlamlı kılar ve hayatı güzelleştirir.

Allah Azze ve Celle ayeti kerimede: “Her zorlukla beraber kolaylık vardır”4 buyurmuştur. Sürekli zorluk yok, zorluğun yanında kolaylık da vardır. 30 Ocak operasyonundan sonra gerek emniyette gerek cezaevinin önünde soğuk havaya ve tüm zorluklara rağmen kardeşlerimiz gelip bekliyorlardı. Bolu'dayken seslerini dinliyordum. Patnos'ta ise mikrofonla bile slogan atılsa ses gelmiyordu. Kardeşlerimiz bir gün emniyetin bir gün cezaevinin önündelerdi. İşte Allah Azze ve Celle kullarını bu şekilde yetiştirmektedir.

Eğer imtihanların hikmetlerini anlarsak imtihanlar zor geçmez. Allah Azze ve Celle seçiyor, seçtiklerini de eğitime alıyor. Çünkü onlara sancağını teslim etmek istiyor. Sancak taşımak şereftir, çünkü sancak Allah'ın sancağıdır, herkese teslim edilmez. Sancak hizmet adamı olanlara değil, dava adamı olanlara teslim edilir. Hizmet yapan çoktur ama dava adamları azdır. Hizmet adamlarının sınırı vardır, dava adamlarının sınırı yoktur. Allah bir topluluğu önce dava adamlarına dönüştürür sonra sancağı onlara teslim eder.

Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler Allah’ın yardımcıları olun. Meryem oğlu İsa dedi ki: ‘Allah yolunda yardımcılarım kimler olacak?’ Havariler: ‘Biz Allah’ın yardımcılarıyız’ dediler.”5 Hz. İsa ‘benim yardımcılarım kimler olacak?’ diye sorduğunda havariler “Biz Allah’ın yardımcılarıyız” cevabını verdiler. Allah Azze ve Celle neden bu şekilde ifade ediyor? Çünkü Peygambere, Allah’ın davasına yardım edenler Allah’ın yardımcıları sayılacaklardır. Allah'ın yardımcısı olmak ise kullar için en yüksek makamdır.

Sevaba Arzu Duymak

Dergi binamızın tadilatına yardım etmek için başka şehirden biz çağırmadığımız halde gelenler oldu. Hatta Gaziantep'ten bir arkadaşımız geldi. Ben bir işi olduğu için geldiğini zannettim ama sadece yardım etmeye gelmiş. Cemaatimiz adına çok sevindim, ama onun adına daha çok sevindim. Ne güzel… Allah'ın yardımcısı olmak istemiş, kalbinde sevap arzusu varmış. Biz böyle bir nesil olmalıyız. Çocuklarımızı da sevap arzusuyla yetiştirmeliyiz. Peygamberimiz bir gün ashabıyla savaşa giderken at sayısı az olduğu için ata sırayla biniyorlarmış. Ashab önce Peygamberimizi bindirmiş biraz sonra Peygamberimiz inmek isteyince yanındakiler: “Ya Rasulallah sen inme. Sen Rasulullahsın hem de bizden yaşlısın. Senin inmene gerek yok biz yürürüz” demişler. Efendimiz: “Benim de sevaba ihtiyacım var. Ben de ayaklarımın Allah yolunda tozlanmasını istiyorum” buyurmuş. Yine bir başka hadiste Efendimiz: “Allah yolunda ayakları tozlanan kula cehennem ateşi dokunmaz”6 buyurmaktadır. Sahabe, ayaklarımız Allah yolunda tozlansın anlayışıyla yetişti. Peygamberi eğitim sahabe neslini bu şekilde eğitti.

Allah’ın verdiklerine karşılık ödediğimiz bedeli çok ucuz buluyorum. Bir milyonluk bir taksi 100.000 liraya verilse ucuza verilmiş olmaz mı? Ben de öyle hissediyorum… Bir verilenlere bakıyorum bir de ödediğimiz bedele bakıyorum ödediğimiz bedel çok az geliyor. Hakikaten Allah çok kerim ve cömert... Şükretme durumundayız.  Kur’an-ı Kerim: “Eğer şükrederseniz artırırım”7 buyuruyor. Şükredelim ve kendimizi muzaffer görmeyelim. Zafer Allah'tandır. Yine Kur’an-ı Kerim: “Attığın zaman sen atmadın, Allah attı”8 buyurmaktadır. Düşmanlarımız bizi hesaba kattılar, Allah’ı hesaba katmadılar. Hata ettiler çünkü arkamızda Allah vardı. Kafirin hiçbir zaman hesabında Allah yoktur, onlara benzemeyelim. Onlar bizi hesaba katıyor, biz de kendimizi hesaba katmayalım. Kendi gücümüz kadar cesur olmayın Allah'ın gücü kadar cesur olun, onun gücü sonsuzdur. Madem arkanda Allah var o zaman cesur olacaksın, O kulunu yardımsız bırakmaz.

Bu hareket bütün engellemelere rağmen nasıl oldu da bu kadar güçlendi? Allah'ın yardımına mazhar olmasaydı bu gerçekleşebilir miydi? Allah'ın yardım etmediklerinin darbelere bu kadar karşı koyabilmesi mümkün olabilir miydi? Saf Suresi’nde: “Biz o iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik ve onlar bunun sayesinde galip oldular”9 buyruluyor. Gerçekten de destekleyen Allah'tır, zafer ve başarı Allah'tandır.

Gayretimiz, Allah’ın Dünyasında Allah’ın Dediğinin Olması İçindir

Bu hareketin maddi zararla bitirilmesi mümkün değildir. Çünkü bu hareket hiçbir zaman parayla yola çıkmadı. Bu hareket parayla kurulmadı. Hareketler parayla kurulamazlar, hareketler ihlasla kurulurlar. Hareketler gözyaşıyla ve ömrünü vermekle kurulurlar. Hareketler parayla değil cesaretle harekete dönüşürler. Bizi parayla bitireceklerini zannedenler burada çalışan insanların para almadan çalıştıklarını bilmiyorlar. Bizde böylesi ustalar, böylesi kardeşler olduğu müddetçe, böyle bir dayanışma ve böyle bir fedakârlık olduğu müddetçe bu hareketi bitirmeleri mümkün olmayacaktır. Müslümanlarda ahiret anlayışı, ahirete iman var olduğu müddetçe bu hareketler var olmaya devam eder. İslam düşmanları kendi taraftarlarına ahireti, cenneti vaat edemiyorlar çünkü kendileri de iman etmiyorlar. O yüzden Müslümanların nasıl bir mücadele verebileceklerini anlayamıyorlar.

Bu hareket Türkiye'ye ve hatta birçok devletteki Müslümanlara şunu ispat etti: Demek ki bu dönemde, bu zamanda peygamberi hareket metodu ile mücadele vermek mümkünmüş. Tevhidi öne çıkararak ve dinden taviz vermeyerek bu zamanda da mücadele edilirmiş. Peygamberi hareket metodu kaliteli insanlar, mert Müslümanlar yetiştiriyor. Peygamberi hareket metodu dava adamı yetiştiriyor. Ve hareket metoduna uymanın sonucunda önemli gelişmeler oluyor. Türkiye bu hareketi son 6 yılda bedel ödemeye başlayınca tanıdı. Yani bedel ödemeden bir cemaat harekete dönüşmüyormuş. Ben bunu bilmiyordum, kafamda böyle hazır bir bilgi yoktu. Yaşayarak öğrendim, Allah böyle yönlendirdi. Ben hep Allah’a “Allah'ım bizi bize bırakma, sen bizi yönlendir” diye dua ettim.  Allah'a teslim olalım, bizi O yönlendirsin, O yanlış yönlendirmez.  Müslümanlar Allah'a güvenmiyorlar. ‘Allah'ın dediği gibi yaparsak başarılı olamayız’ gibi düşünüyorlar. Hâlbuki Allah Azze ve Celle bizi kaldıramayacağımız yükün altına girdirmez. Bu hareket Türkiye'ye bugün de peygamberi hareket metoduyla mücadelenin mümkün olduğunu, hızlı mesafe aldırdığını ve kestirmeden götürdüğünü gösterdi. Allah'ın gösterdiği metot hem kaldıramayacağımız bir yükü omuzlarımıza yüklemiyor hem de kestirmeden götürüyor, hızlı mesafe aldırıyor.

Eliyle ve malıyla yardım edenlerden Allah razı olsun. Allah Azze ve Celle burada büyük hizmetler yapmayı ve binamızın bir daha kapanmamasını nasip eylesin. Vicdansızlık yaparak binayı kapatır, yeniden ahıra çevirmek isterlerse bilsinler ki bu hareket gerek vakıfta gerek dergi binasında gerek konferans salonunda gerek mahallelerde, evlerde gerek merdiven altında gerekse de merdiven üstünde yoluna devam edecektir. Çünkü bizim bir davamız var. Bizimki bir hobi değil bir davadır. Burası da bülbül sevenler derneği değil, Tevhid davasının anlatıldığı ve yürütüldüğü bir mekteptir.

Allah Azze ve Celle bir harekete ‘yürü kulum’ derse onu durduracak yoktur. Arkamızda Allah olduktan sonra karşımızda kimlerin olduğunun da bir önemi yoktur. Bu hareket baştan itibaren muzaffer olarak yoluna devam etmektedir. Ne yaparlarsa yapsınlar şimdiye kadar hiçbir mesafe alamadılar. Furkan Vakfını kayyuma devretmek suretiyle bu hareketi bitireceklerini zannedenler, şimdi Furkan Vakfının Furkan Hareketi olması ile daha da büyüdüğünü görmektedirler. Bundan 8 sene evvel bu hareketi Türkiye tanımıyordu ama 30 Ocak 2018'den beri bu hareketi Türkiye tanımaya başladı, şu anda da milyonlar seviyor. Furkan Hareketini Anadolu sevdi. Furkan Hareketini Türki Cumhuriyetler sevdi. Furkan Hareketini Avrupa'daki ve Arap âlemindeki Müslümanlar sevdi.

Binaları güzelleştiren aslında içindeki cemaattir. Camilerin asıl süsü cemaat olduğu gibi binamızın da gerçek süsü dış cephesi değil, Furkan Nesli Dergisine gelip gidecek olan insanlar ve bu insanların burada yapacağı hayırlı faaliyetlerdir.   Mademki Rabbimiz binamızı tekrar nasip etti o halde sonuna kadar kullanın. Şükür yalnızca ‘çok şükür’ demekle olmaz, gereğini yapmakla olur. Allah Azze ve Celle: “Şükrederseniz artırırım”10 buyurmaktadır. Şükredeceğiz ki Rabbimiz daha da artıracak ve gökyüzü yıldızlarla dolacak, bu hareket bütün şehirlere, bütün dünyaya yayılacak…

Binamızın üzerinde gördüğünüz brandada “Allah'ın dünyasında Allah'ın dediği olmalı” yazıyor. Bu hareketin tek bir hedefi vardır o da budur. “Allah'ın dünyasında Allah'ın dediği olmalı.” Bütün gayretlerimiz bunun içindir.

  1. İnşirah, 6
  2. Beled 11-13
  3. Buhari, Cihad 112; Müslim, Cihad 20
  4. İnşirah, 6
  5. Saf, 14
  6. Buhari, Cihad, 16
  7. İbrahim, 7
  8. Enfal, 17
  9. Saf, 14
  10. İbrahim, 7