Mektup

Bizi Duyan Var Mı? -4

Paylaş:

Şahsi menfaat üzerine kurulmuş düzenin sahipleri ve neme lazım diyen yığınlar adeta kulaklarını adalet çığlıklarına tıkamış durumda. Zulmün son bulması için daha kaç canın yanması, kaç bebeğin dört duvar arasında büyümesi, kaç gencin hayatının sönmesi gerekiyor? Yoksa zulüm senin kapını çalınca mı duyacaksın o çığlıkları? Adalet aramaya o zaman mı başlayacaksın? Bizler herkes için adalet istiyor ve sürece bizzat şahitlik edenlerin kaleminden yaşanılanları aktarıyoruz.

AİLEMİZ ÖLDÜĞÜMÜZÜ ZANNETTİ

Değil kadınların birçok erkeğin dahi gösteremediği cesareti sergileyerek ülkemizin semalarını koruyabilmek idealiyle zorlu seçim aşamalarını geçerek Hava Harp Okulu’na girdik. Üç yıl boyunca askeri ve akademik eğitimlerde zorlanmamıza rağmen yılmadık. O gece çatışma altında kalmamızın şokunu atlatamadan, hukuki sürece tabi olmaksızın Sulh Ceza Hakimliği’ne çıkarılarak tutuklandık.

Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na getirildiğimizde 21 yaşındaydık. İlan edilen OHAL sebebiyle 15 gün boyunca bulunduğumuz hiçbir kurumdan ailemize haber verilemedi. Ve ailemiz öldüğümüzü zannetti. Bizlerin de dışarıdan haber alabileceği gazete, televizyon gibi imkanları kullanmamız yasaktı. Halihazırda ilan edilmiş OHAL sebebiyle birçok hakkımız kısıtlandı. Normalde haftada bir olan telefon görüşleri 15 günde bir; ayda bir olan açık görüşler iki ayda bir; herhangi bir kısıtlama olmaksızın yapılan avukat görüşleri haftada bir gün bir saat ve kameralı olarak yapıldı. Bunların haricinde mektup, spor salonu, eğitici kurslar gibi haklarımız kullandırılmadı. En önemlisi de bizim gibi Hava Harp Okulu’ndan atılan öğrencilere verilen üniversite kaydı hakkı tarafımıza tanınmadı. Sınavlara dahi girmemize izin verilmedi. Yani temel haklarımızdan olan eğitim hakkı elimizden alındı. Tüm bu koşullar OHAL süresi boyunca devam etti.

Ancak 11 ay sonra hazırlanabilen iddianamemiz sayfaca kabarık olmasına rağmen bir sayfa dahi şahsımızdan bahsetmemektedir. 16. ayda Ağır Ceza Mahkemelerinde başlayan yargılanma sürecimiz 22. ayda sona ermiştir. 6 ay kimilerimizin müebbet kimilerimizin ağırlaştırılmış müebbet alması için oldukça kısa bir süre. Bu 6 ay boyunca yetkililerce içine düşmüş olduğumuz olayın aydınlatılmasına dair hiçbir şey yapılmamıştır. Örneğin olay yerine ait kamera görüntüleri olmasına rağmen izletilmemiştir. Bu bağlamda yapılan bütün talepler reddedilmiştir. Özetle yargısız infaz yapılarak o gece gibi hayatlarımız da karanlığa gömülmüştür. Tüm bunlar yaşanırken askeri öğrencilerin hiçbir şeye müdahil olabilecek yetkisinin olmadığını bilen, o tarihte görevlerine devam eden hiçbir üst rütbeli komutan tarafından bize destek verilmemiştir.

Olayın fiziki süreci bu şekilde devam ederken bizleri asıl etkileyen yaşadığımız duygusal travmalardır. Tutuklandıktan sonra 1 yıl boyunca aynı koğuşta kalmamızın ardından mesnetsiz gerekçelerle koğuşlarımız ayrıldı. Cezaevi, kendine ait bir alanın olmadığı, sevdiklerini yalnızca 35 dakika görüp bir sonraki görüşe kadar onlardan haber alamadığın bir yer. Daha açık ifade etmek gerekirse her şeye karşı duyulan özlemin yanında son tutunduğun dallardan koparılmak imkânsız bir acıydı. Bu süreçte yaşadığımız duygusal travmaların en zoruydu. Bunun yanı sıra hukuki sürecimizi yakından takip eden, bizlere maddi manevi destek olan avukatımız Kemal Uçar tam da esas savunmaların verileceği celseden önce tutuklanmıştır.

Bu 3 yılda en çok insan olan yanımız yıpranmıştır. Özlem, yalnızlık, çaresizlik, tüm masumiyetimize rağmen suçlanmışlık, hakarete uğramışlık, toplumdan dışlanmışlık ve hiçbiri yetmezmiş gibi her defasında kendimizi açıklamak zorunda kalmak henüz 24 yaşındaki bizlerde çok büyük yaralara neden olmaktadır.

Bizler her şeye rağmen ülkesine faydalı birer vatandaş, üniformalarına sadık birer asker ve ailelerimize layık evlat olabilmek için umudumuzu canlı tutmaya çalışıyoruz, her ne kadar süre uzadıkça zorlaşsa da...1

ÖĞRENCİLERİMİ GÖRDÜĞÜMDE İÇİM ACIYOR, KAHROLUYORUM

672 numaralı KHK ile meslekten ihraç edilen binlerce öğretmenden biriyim. İhraç öncesi ve sonrası yaşadıklarımız bir kâbus gibi ve bu kâbusu ne yazık ki yaşamaya devam ediyoruz. Öncelikle eşimle birlikte görevlerimizden açığa alındık. Evimize on gün arayla iki defa polisler aramaya geldiler. Polislerin ilk geldiğinde büyük oğlum çok etkilendi ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Polis memurundan izin alarak oğlumu komşuya gönderdim. Her iki aramada da bizi sıkıntıya sokacak bir şey bulamadılar. Zaten bugüne kadar herhangi bir suçtan dolayı yolu emniyete, adliyeye düşmemiş insanların evinde ne bulabilirlerdi ki. Evimin iki defa polis tarafından aranması özellikle çocuklarımı olumsuz etkiledi. Küçük oğlumun “Baba polisler niye evimize geliyor, sen kötü adam mısın” sorusuna cevap veremiyorum.

Açığa alındıktan sonra hakkımızdaki suçlamaları reddeden ve göreve yeniden dönebilmeyi istediğimiz dilekçeyi okulumuza verdik. Umutla olumlu bir cevap beklerken bu sefer de meslekten ihraç edildik. Eskiden bir memurun ihraç haberini duyduğumda ihraç gerekçesi olarak rüşvet, zimmet, yüz kızartıcı fiiller vb. söylenirdi. Başımı öne eğdirecek hiçbir suçum olmadığı halde bugün ben mesleğimi icra edemiyorum. Çocuklarımın “Baba sen neden okula gitmiyorsun” sorusuna cevap veremiyorum. Meselemi duyan pek çok insana ihraç edildiğimi inandıramıyorum. Çarşıya çıktığımda öğrencilerimi gördüğümde içim acıyor, kahroluyorum. Çocuklarımız etkilenmesin diye yanlarında konuşmak istemiyoruz ama yaşadıklarımızı düşündükçe gözlerim doluyor hemen odamı değiştirip hıçkırıklara boğuluyorum.

Devletimiz beni ihraç etmekle kalmıyor, lisans diplomamı iptal ettiği için özel okullarda, dershanelerde çalışmamın önüne geçiyor. Toplumda oluşan korku atmosferinden dolayı özel sektörde de iş bulamıyoruz. İşveren bizleri işe aldığı takdirde başlarına bir şey gelir korkusu içerisinde. Yurt dışında rızkımızı arayalım diyoruz pasaportlarımız iptal ediliyor. Sistematik bir şekilde açlığa mahkûm ediliyoruz. Ama iş bunlarla da bitmiyor maalesef. Pek çok arkadaşım devletten izin alınarak faaliyet gösteren sendikaya üye olduğu veya bankada hesabı bulunduğu vb. gerekçelerle önce gözaltına alındı sonra tutuklandı. Aynı sonun bizim de bir gün başımıza geleceği korkusuyla yaşıyorum. Aile olarak bu yaşanan süreçte maddi manevi oldukça yıprandık ve bu sürecin bütün acımasızlığıyla sürmesi bizleri yaşayan ölüler haline getirdi. Rabbimden üzerimizde dolaşan bu kara bulutların tez zamanda dağılmasını diliyorum.2

1.        tr.euronews.com/2019/07/14/cezaevinden-mektuplar-harbiyeli-uc-kadin-ogrenci-nagihan-nimet-sena-15-temmuz-darbe-ohal

2.        magduriyetler2.blogspot.com/2019/09/baba-sen-kotu-adam-msn.html